En Sıcak Konular

İç güvenlik paketi yasalaşırsa ne olur?

25 Şubat 2015 14:09 tsi
Genç avukat Yalım Yarkın Özbalcı, İç Güvenlik paketini önce kendi Facebook sayfasından anlattı. "Bilal'e anlatır gibi" anlatan üslubu, internet kullanıcılarının ilgisini çekti; metin, Ekşi Sözlük başta olmak üzere pek çok mecrada paylaşılmaya başlandı.

Genç avukat Yalım Yarkın Özbalcı, İç Güvenlik paketini önce kendi Facebook sayfasından anlattı. "Bilal'e anlatır gibi" anlatan üslubu, internet kullanıcılarının ilgisini çekti; metin, Ekşi Sözlük başta olmak üzere pek çok mecrada paylaşılmaya başlandı.

Özbalcı'nın hedefiyse change.org'daki imza kampanyasının da desteğiyle vatandaşın haklarını tamamen elinden alan paketin yasalaşmasını önleyebilmek.  

İşte genç avukatın yazısından paketin getirdikleri- götürdükleriyle ilgili bölüm:  

"Arkadaşlar!

Bir İç Güvenlik Tasarısı'dır gırla gidiyor.

İç Güvenlik Yasa Tasarısı sürekli konuşuluyor, Meclis'te vekiller birbirini dövüyor, muhalefet de tasarıyı hep birlikte protesto ediyor.

Peki bu yasa ne? Ne getiriyor, Ne götürüyor? Bir avukat olarak ben çevremdeki insanlar ile konuştuğumda herkesin kafasının bulanık olduğu, muhalifin de iktidar yanlısının da tasarı hakkında öğrenilen cümlelerden ile gidemediklerini gördüm. Halbuki bu mesele çok ama çok önemli, insanların hayatına da doğrudan dahil olacak.

Bizim hukukumuzda polisin iki tip yetkisi vardır. Bunlardan biri adli (yani suç içeren olaylar) diğeri idari (yani suç olmamakla birlikte genel düzenlemeler)dir. Polis bazı hareketlerini adli, bazılarını idari sebeple yapar.

Polis adli olaylarda savcıya bağlıdır. Savcı kimdir? Savcı bir suç işlenmiş mi diye araştıran, delilleri toplatan kişidir. Savcının bu yaptığına soruşturma diyoruz. Savcı delillere ve iddiaya bakar, suçun işlendiğini düşünürse mahkemeye dava açar. Düşünmez ise takipsizlik kararı verir, hiçbir şey olmaz, dosya kapanır. Savcı işte bu delilleri toplarken polisi kullanır. Polisin adli (yani suç içeren olaylardaki) amiri savcıdır. Polis her şeyi onun emir ve talimatı ile yapar. Kafasına göre iş yapamaz.

Peki polis ne yapabilir?

Yakalama: Polis suç işleyen kişiyi durdurur. Yani onu yakalar ve kaçmamasını sağlar. Fakat bir yere götürmez. Mesela ben suç işledim. Polis yolda kimlik kontrolü yapıyormuş. Benim arandığım ortaya çıktı. Hop arkadaş gitme hiçbir yere diye durdurdu beni sokakta.

İfade alma: Polis bir suça ilişkin benim (ben suçun mağduru ya da suçu işleyen olmalıyım) bilgime başvurur. Dediklerimi yazar. Bana imzalatır. Dosyasına koyar. (sonra bu dosyayı suçu araştırsın diye savcıya verecek) Bunu karakoldan başka yerde yapamaz. Yapsa bile, hukuka uygun bir ifade olmaz. Yani mahkemede işe yaramaz.

Gözaltı: Herkesin tutuklama ile karıştırdığı bir konu bu. Gözaltı dizilerde “geceyi nezarette geçireceksin” denilen şey aslında. Karakolda kalıyorsunuz. Niye? Çünkü savcı diyor ki, “bu adam kaçabilir, suç işleyebilir, delil karartabilir. Sen bunu tut.” Savcı bunu demeyebilir mi? Evet demeyebilir. “İfadesini al, serbest bırak” der. Gözaltı süresi 1 gündür. Eğer örgütlü suç ise, en fazla 3 güne kadar uzatılabilir. Bundan sonra kişinin savcı karşısına çıkarılması gerekir. Aksi halde hukuksuzluk olur, polisler suç işlemiş sayılır. Kişi gözaltına girerken hastahaneye götürülür. Oradan çıkarılırken de gene hastahaneye götürülür. Böylece, polisin sizi gözaltında dövmesini engellemek istenir. Çünkü raporların ilkinde sağlam, ikincisinde dayak yemiş haldeyseniz anlaşılır ki bunu polis yapmış.

Arama: Bu da polisin sizi, evinizi, üstünüzü, başınızı arayabilmesi meselesi. Polis yine bunu savcı derse yapar. Bunlardan bazıları için (ev araması vb.) hakimden izin alınması gerekir. Eğer hakime ulaşılamıyorsa (aradık açmadı) savcıya sorar polis.

Şimdi gördüğünüz üzere sistem şöyle işliyor. Savcı polise yap diyor, polis yapıyor.

Peki bu niye böyle? Polisi bir hukukçu denetlesin diye aslında. Polis sayısı çok fazla ama pek azı hukuk eğitimi almış. Hal böyle olunca bir sürü yanlış yapabiliyorlar, dahası suç işleyebiliyorlar. Ama savcı denetleyince bu oran bayağı düşüyor. Çünkü talimatı veren savcı da topun ağzında olduğundan, polisin her canını istediğini yapmasına izin vermiyor. Ve bütün işlemler kayıt altına alınıyor. Avukat da dosyayı rahat takip ediyor. Çünkü muhatabı savcı.

Bu sistemi size örnekle açıklayayım bir de.

Karakterimiz Ayşe bir eyleme katılmıştır. Bu eylemde polisler onun suç işlediğini düşünerek yakalar (yakalama). Ardından polisler savcıyı arar. Savcı ne diyebilir? Serbest bırak, İfadesini al bırak, ya da gözaltına al. Polis de bu üçünden birini yapar. Bu arada üstünü aramak isterse gene savcıya sorar. Savcı der ki ara ya da arama. Polis duruma göre Ayşe'yi ya bırakır, ya karakola götürmek zorundadır. Başka bir şey yapamaz.

Sistem kısa bir özetle bu.

Şimdi yeni tasarı şunu diyor.

Polis karakterimiz Ayşe'yi eylemde gördü. Artık onu yakalayabilir, sokak ortasında bekletebilir, yahut olaydan uzaklaştırabilir. Ayrıca isterse Savcı'ya hiç haber vermeden, 48 saat kendisi gözaltında tutabilir.

E yani dediğinizi duyar gibiyim?

Yanisi şu dostlar,

Diyelim ki eylemle meylemle hiç alakanız bile yok. Kadıköy'de bira içiyordunuz, Polis eylem yapan grupla birbirine girdi. Sizi de arada yakaladılar. Takarlar bileğinize kelepçeyi, dikerler sokak ortasında. Ya da olay yerinden uzaklaştırabilirler. Nereye götürebilirler, bu belli değil. İsterse gider, ormana götürür ve orada bırakır sizi. Yani siz bira içtiğiniz bir akşam kendinizi ormanın ortasında bulabilirsiniz.

Hadi bu örneği daha da ileri götürelim.

Biz eylemlerde kızları taciz eden, onlara laf atan polislerin olduğunu biliyoruz. Diyelim ki kafadar polisler kadınları aldı eylemden. Götürdüler ormana. Bıraktık diye tutanak düzenlediler. Fakat bırakmadılar ve tecavüz ettiler. Ya da dövdüler. Bunu kim kontrol edebilecek. Belli değil. E gözaltındaki gibi bu kişiler hastahaneye de götürülmüyorlar zaten. Polis dedi ki, valla ben aldığımda dayak yemişti, ben bir şey yapmadım. Ya da ben onu ormanda bıraktım, sonra ne oldu ben bilmem dedi. Çünkü bu sokak ortasında bekletme veya ormana götürme için hastahane düzenlemesi yok. Gözaltı olsaydı olacaktı.

Şimdi şablon yerine oturmaya başlamıştır.

Tasarı ayrıca şunu diyor. Polis, amirinden (savcıdan değil de komiserden vs) izin alarak üstünüzü arayabilir. Yani polis bu tasarıdan sonra beni kafasına göre arayabilecek.

Bitti mi, bitmedi.

Tasarı bir de şunu diyor. Polis evde iş yerinde ifade alabilir. E alsın ne var? Şu var. Polis diyelim ki canına esti, gecenin bir vakti girme hakkı olmayan (niye, çünkü hakimden ya da savcıdan karar almamış) evinize girip ifadenizi alıyorum diyebilir. Saat 3, 5 artık ne zaman isterse. Şimdi yukarıda bahsettiğim Yargıtay ve Danıştay diyordu ki, ben polise gel desem bile polis evime giremez. Çünkü, beni belki korkuttu da izin verdim, ne belli. Bir de polis kalkıp “ben zorla girmedim, o izin verdi” diye savunma yapıyordu, karar olmadan eve dalıp insanları dövdüğü zaman. Yargıtay ve Danıştay da yok öyle yağma diyerek durdurmuşlardı bunu. Polis şu an siz isteseniz bile, karar olmadan evinize giremez. Girerse suç işler. Tasarı onaylanırsa polis tekrar bu yetkiye, bu sefer ifade alacağım bahanesi ile kavuşuyor.

Anladınız mı mevzuyu? Sizi artık kafasına göre yoldan çevirir, arar, evinize girer, ister ormana götürür, ister bambaşka bir yere. Ne yakınlarınıza ne avukatınıza da aramanıza izin vermez. Öyle kalırsınız. Elinizde belge de olmadığından ispat da edemezsiniz bir suçun mağduru olursanız.

İşte polis devleti oluyoruz derken, muhalefet iç güvenlik yasa tasarısına bu yüzden karşı çıkıyor.

Peki burada bitiyor mu, bitmiyor. Polisin eylemde kendisine sapan, molotof atan kişiye karşı silah kullanma yetkisi geliyor. "E kullansın canım, adamın hayatı tehlikede" dediğinizi duyar gibiyim. Polisin zaten kendisinin ya da başkasının hayatı tehlikeye girdiğinde önce uyarıp, sonra havaya ateş açıp, sonra kişiyi vurma yetkisi vardı.

Eee bu ne o zaman?

Valla güzel dostum, bu şu. Polis elinde molotofu gördü mü, basar alnına kurşunu, daha da hiçbir şey açıklamak zorunda değildir. Hatta ve hatta polis şunu da yapabilir. Basar alnına kurşunu, tutuşturur boş ellerine molotofu. Siler görüntüleri (Ali İsmail Korkmaz da sildiği gibi) elini kollunu sallaya sallaya gider.

Bu da meselenin neden hayati olduğuna ilişkin.

Peki tasarı sadece bunu mu yapıyor?

Hayır. Malesef burada da bitmedi. Tasarı bazı yeni suçlar da uyduruyor. Artık valilik bir karar aldığında (1 Mayıs'da gösteri yapmayacaksın) yapman suç. Normalde nasıldı? Valilik bir karar alsa bile, ben eylemde suç işlemediğim takdirde bir suç işlemiş olmuyordum. Şimdi, eyleme çıktığım an hapis cezası.

Eskiden eylemde boyalı su sıkması yasaktı. Artık serbest.

Bunun haricinde polise eylemde yardım etmeyen kamu görevlileri (TOMA'ya su vermeyen belediye başkanı) hapis cezası alıyor.

Yani polis artık sizi vurur mu, sabaha mı bırakır, gözaltına mı alır kafasına göre. Bu onun bileceği iş. Herkes de ona seve seve yardım edecek.

Şimdi hukuku da tasarıyı da bildiğinize göre, buna ilişkin muhalefete sizi davet ediyorum. Lütfen duyurun, herkes ses çıkarsın. Bu yasa çıktıktan sonra önümüz sıkıntılı. Çünkü hükümet aleyhinde yapılan her eylemde, zarar görme, hapse düşme ve öldürülme tehlikesi altında olacak insanlar. İşin acı yanı, bu hukuka uygun olacak.

Çünkü, yasa çıkarsa onu denetleyecek olan yukarıdaki mahkemeler, Anayasa Mahkemesi de, onu uygulayacak olan Yargıtay da sizi mi hükümeti mi savunur, belli değil. (Uygulamadan anlaşılan hükümeti ve polisi savunur)

Yukarıda bir ara demiştim ya, Nazi Almanyası'ndan sonra Uluslar arası sözleşmeler öngörüldü diye. Bunun sebebi şuydu. Almanlar yaptıkları her şeyi kendi kanunlarına uygun yaptılar ve onca adamın ölmesi, toplama kampında durması, aslında suç falan değildi.

Şimdi bu ülkede işlenmek istenen suçlar, kanuna uyduruluyor. Sonumuzun gerçekten hayra alamet olmadığı bir durumdayız"

Bu haber 704 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,328 µs