En Sıcak Konular

Türkiye'nin Ebu Garib'i!

10 Eylül 2007 16:17 tsi
Türkiye'nin Ebu Garib'i! Celalettin Can 80 darbesinde Diyarbakır cezaevinde yaşadıklarını anlatırken, "Diyarbakır’da olan hiçbir yerde olmadı. İşkence, şiddet o kadar büyüktü ki dayanamayıp itirafçı olanlar çıkar çıkmaz intihar etti. Pislik yedirilenler dişlerini söktürdül

12 Eylül hesaplaşmasının odağında bu kez Diyarbakır Cezaevi var

1980 askeri darbesinin üzerinden 27 yıl geçti. Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren’in başkanlığında, emir komuta zinciri içinde yapılan darbede Uluslararası Af Örgütü’nün rakamlarına göre 650 bin kişi gözaltına alındı, 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi için idam cezası istendi. İdam cezası verilen 517 kişinin 50’si asıldı. Asılanlar arasında yaşı büyütülen çocuklar da vardı. Darbe demokrasi tarihimizde derin bir yarık, kolektif hayatımızda ağır travmalar yarattı. ‘Netekim’ zor yıllardı. O yılları ve Diyarbakır cezaevinde neler yaşandığını eski Dev Genç lideri, 78’liler Vakfı Başkanı Celalettin Can ile konuştuk.

‘12 Eylül karanlığı yırtılsın’ adlı eylemi yapma nedeniniz ne?

12 Eylül düne ait değil çünkü. Darbeciler kendilerini darbeyle sınırlamadı, darbe rejimini de örgütledi. Uygulamalarını yasalaştırdı, kurumları buna göre organize etti. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi başta olmak üzere derin devlet diye bilinen derin çekirdeği sisteme yerleştirdiler. Toplumu güce inanan, çıkara göre şekillenen bir toplum haline getirdiler. Ve bu sürüyor hálá.

Hesaplaşmanın vakit geldi mi peki, ortam şu an buna hazır mı?

99 sonunda ‘darbeciler yargılansın’ dediğimizde yankısı büyük olmuştu çünkü toplum darbecilerine alışmıştı. Geçen sürede yasakların kalkmasına uğraştık, darbecilerin yargılanması gerektiğini ısrarla söyledik. Gelinen noktada artık vicdanlar uyanmaya başladı. 78’liler hakikaten kendileriyle övünebilirler.

DARBE BİR SUÇTUR

78’lilerin tek amacı 12 Eylül’le hesaplaşmak mıdır?

Bu amaçlarımızdan sadece biri. Biz bu ülkede herkesin fikrini özgürce söyleyebildiği, örgütlenebildiği, sürece katılabildiği çağdaş, katılımcı bir demokrasi istiyoruz. Demokrasiden de her alanda temsiliyet ve meşruiyeti anlıyoruz.

İstiyoruz dediğinize göre olmadığını düşünüyorsunuz. Bunun önündeki engel ne?

Tek kelimeyle asker. Askeri vesayet düzeni derin devletiyle, darbe anayasasıyla, yarattığı davranış kalıplarıyla, manipülasyon araçlarıyla demokrasinin önündeki engeldir.

Askerden ne istiyorsunuz?

İşkenceye siyasete alet olmasın, toplumun günlük hayatına müdahale etmesin. Politikayı siviller yapsın, asker de sınırlarımızı korusun.

Peki. 12 Eylül sorgulamasına neden hesaplaşma diyorsunuz?

Çünkü bir suç işlendi bu ülkede. 1980 darbesi, 60 ve 70 darbesiyle hesaplaşmadığımız için oldu. Sonra kirli savaşlar yaşandı, Şemdinli oldu. Derin devlet Hrant’a kadar geldi. Darbecilerle hesaplaşmalıyız ki bir daha bu suçu işlemesinler.

İŞKENCECİMİ BİLEYİM

Hesapta başka neler var?

Ben işkencecimi tanımak istiyorum. Benden özür dilemesini istiyorum. Bu devlet 12 Eylül’de 1 milyon kişiyi gözaltına aldı. 150 kişiyi sorguda öldürdü, binlerce kişiyi işkenceden geçirdi. Toplumsal yaralar adalet duygusuyla sarılmak isteniyorsa devlet toplumdan özür dilemeli. Darbeciler yargılansın da, çok isteniyorsa sonra salıverilsinler, hiç önemli değil. Yeter ki bilelim.

Yargılama nasıl olacak? Mevcut Anayasanın geçici 15. maddesi darbecilerin yargılanmasını imkansız kılıyor biliyorsunuz. Zaten 20 yıl olan suçta zaman aşımı da gerçekleşti.

İnsanlık suçunda zaman aşımı olmaz. Bu herhangi bir insan hakkı ihlali değil. Ortada bir adaletsizlik de var. Suç işleyen siviller yargılanıyor, cezalandırılıyor ama generaller suç işleyince yargılanmıyor. Kanunlar genelse, herkese eşit uygulansın.

KÜRT SORUNU DEĞİŞTİ

Diyarbakır’a gideceksiniz. 12 Eylül’ü ve sonrasını anlamak için Diyarbakır neden önemli?

80 öncesinde Türkiye solu örgütlüydü. Apocu’lar da vardı ama etkin değillerdi. Darbe Kürt meselesinin ve PKK’nın kapsamını ve niteliğini değiştirdi.

Nasıl değiştirdi?

Kürt aydınlar, gençler, işçiler, köylüler ya da herhangi biri, sadece Kürt olduğu için Diyarbakır cezaevine konuldu. Onlara orada dendi ki, ‘Siz Kürt değilsiniz, Türksünüz’. Bununla da yetinilmedi. İnsanın insana yapamayacağı işkenceler uygulandı. İnsanlar birbirlerine tecavüz ettirildi. Cop soktular, o copu birbirlerine ya da kendisine yalattılar. Köpeği şartlandırarak köpeğin insana tecavüzünü yaratmaya çalıştılar. İnsanlara pislik yedirdiler. Lağım suyuna soktular. Akla hayale gelmeyecek vahşetler yaptılar.

Neden yaptılar bunu?

Ceza evinde operasyonları yürüten Esat Oktay Yıldıran demişti ki; ‘Hepinizi öldürmeyeceğiz. Yılacak, çıktığınızda bir daha biz Kürdüz, devrimciyiz, diyemeyeceksiniz. O kadar rezil olacaksınız ki insanların yüzüne bakamayacaksınız, kimse size saygı duymayacak’. Neticede Diyarbakır cezaevinde bir halkı yok etmek istediler.

İşkencenin bu şiddette uygulanmasını askeri vesayet düzeninin sürmesi için kullanışlı bir ‘düşman’ yaratılması amacına bağlayanlar var?

Bu abartılıdır, sakıncalıdır da. Hem TSK’ya da haksızlık olur. Baskıyla Kürtlük bilincinin biteceğine gerçekten inanıyorlardı.

APO’NUN İŞİNE YARADI

Diyarbakır cezaevinde yapılanları Ebu Gureyp’le ya da Guantanamo’yla kıyaslasanız ne dersiniz?

Diyarbakır’da olan hiçbir yerde olmadı. İşkence, şiddet o kadar büyüktü ki dayanamayıp itirafçı olanlar çıkar çıkmaz intihar etti. Pislik yedirilenler dişlerini söktürdüler. Onları dışarıda dinleyen Kürt halkı ağladı ve Apo’nun çağrısına uydu. Normalde bu çağrı tutmazdı ama yapılanlar yüzünden karşılık buldu. PKK’nın kaynağı Diyarbakır’dır.

Bu sayede PKK canı yanan Kürtler için ‘intikamcı, kurtarıcı bir örgüt’ haline mi geldi yani?

Kürtler ‘Türkler bunu bize niye yaptı’ diye sordu ve Dersim’de 70 bin Kürtün öldürülğünü hatırladı. Oysa unutmuş, asimile olmuşlardı. Yapılanlara bakıp geçmişi hatırlayınca ‘Türkler bize düşman’ sonucuna vardılar. PKK da ‘tarihi intikam’ diye işledi bunu. Şimdi biz Diyarbakır’da Kürt halkının başına ne geldiğini iyi anlatır, bunu darbeciler yaptı dersek, vicdanlı Türk halkı kardeş halkının başına ne geldiğini anlar. Barış gelir, demokrasi gerçekten işlemeye başlar. Barış olmadan demokrasi olmaz.


Bunu bize nasıl yaptınız

Diyarbakır cezaevinde ne olduğuyla ilgili daha önce İçişleri Bakanlığı’ndan bilgi istemiştiniz. Cevap alabildiniz mi?

‘Dilekçeniz gerekli yere gönderilmiştir’ dendi. TSK’dan da cevap çıkmadı. Bunu yineleyeceğiz.

İstediğiniz bilgi nedir?

O dönemde cezaevinin bağlı olduğu mali müşavirliği, adli makamı, istihbaratçıları, kolluk kuvvetlerini, işkence yapanları, onlara emir veren komutanları öğrenmek, onlarla yüzleşmek istiyoruz.

Yüzleşince ne söyleyeceksiniz onlara?

Bunu bize niye ve nasıl yaptınız, pişman oldunuz mu, sizin üzerinizdeki etkisi ne oldu, etkilenmediniz mi, özür dileyecek misiniz, diye soracağız.

Kenan Evren ‘yine olsa yine yapardım’ demişti.

Evren’in yine yapardım dediği 16 yaşındaki Erdal Eren’i asmak için yaşını büyütmek. Bir milyon insanı gözaltına almak, insanlara işkence yapmak, 50 kişiyi asmak, kayıplar, yargısız infazlar, Diyarbakır’da çok büyük insanlık suçları işlemek. Yapardım dediklerinin hepsi suç! Yapardım diyor çünkü yargılanmadı. Müeyyidesi olmayan suç yine işlenir.


Acılarımızı arabeskleştirmedik


19 buçuk yıl hapisten sonra insan dışarı çıkınca ne hisseder, sudan çıkmış balık gibi mi olur?

(düşünüyor) Yeni bir başlangıç, yeni bir hayat... Yemek yeme, konuşma biçimi gibi cezaevindeki alışkanlıklarımız sürdü tabi ama ben intibak sorunu yaşamadım. Orada da kendimi pek içerde hissetmezdim zaten.

İçerdeydiniz ve bunu hissetmiyordunuz!

İnsanın hayalleri vardır. Kendi kendine konuşur, dışarıdaymış gibi tasvirler yaparsın. Değerlerine sahip çıkar, dik durur, düşmanında bile saygı uyandırır, şehrazat dili gerçekleştirirsen içerde de yaşanabilir. Çıktığımda da hayalim, ne yapıp edip yaşanmışlıkları güncellemekti.

En ağır olumsuzlukları anlatırken bile yüzünüzde gülümseme hiç eksilmedi?

(gülüyor) Gülmek lazım, hayat böyle...

İçerdeyken hiç yazıklanmadınız mı?

Sevdiklerim beni bırakınca, arkadaşlarım ihanet edince, çok ağır bir işkenceden sonra insan insana bunu yapar mı diye acı duydum tabi. Ama biz acıları bireyselleştirmedik, arabeskleştirmedik. Acılardan insani değerleri koruyarak nasıl çıkabiliriz diye baktık. Biz başka bir kuşaktık.

Cezaevindeki işkencelerde bir isim ya da adres vermesi için işkence yapılan insanlar hafızasını sıfırlamaya programlayabilir. Hafızanız hala böyle mi çalışıyor?

Yakalanmadan önce hafızamı sıfırlamaya çalıştım. Unutayım, hatırlamamayım diye. O yüzden unuttum çoğunu. Yeni yeni hatırlıyorum.

Şimdi nasıl oluyor? Yeni biriyle tanıştığınızda hafızanız kayıt mı ediyor, ret mi?

İz bırakan biri olmazsa hatırlamam, unuturum.

Beni de unutacak mısınız?

Hayır, hatırlayacağım sizi. (gülüyoruz)



Bu haber 565 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,809 µs