En Sıcak Konular

Başkasını anlamak bir direniştir!

9 Eylül 2007 14:08 tsi
Başkasını anlamak bir direniştir! "Sevdiklerimiz için, sevemediklerimiz için durmadan eksiltiyoruz. Tüketim ve eğlence dünyasının vahşi bireyleri olarak ‘ben’lik provalarında bunalırken, ‘ben olmayan’ hiçbir şeye ilgi gösteremez hale geliyoruz. Oysa bir başkasını

Leyla İpekçi/ Zaman

Kendine dönük yüzlerimiz

Bir kuyudan iniyorduk sürekli. Derine. O kuyu ki, yalnızca ona inmekle, sanki yeraltına inen tüm kuyulardan geçiyorduk. Başkalarının karanlığından, gizinden, sözü edilmeyenlerinden… Kuyu aslında son derece yalın bir metafor.

İnsan bu yalınlığa ancak derinlere inen yolda ulaşabiliyor.

Ve şu da oluyor: Bir ölüme üzülmek, bütün ölülerin yasını tutmak demek, bir şeye sevinmek, dünyanın bütün müjdelerini kucaklamak demek oluyor bu yolculukta. Daima ötekilere duyarlı, açık, ötekilerle birlikte geçiyor insan eşikleri. Bu kopkoyu yalnızlık anlarında bile durum değişmiyor. Birini sevmek, ona kendini bütünüyle vermek, insanı sevmek demek oluyor.

İçimizdeki kuyu

İnmeyi sürdürdükçe, kuyunun çıkılacak bir yer olmadığını da anlamıştık. Hayır, çıkılmıyor kuyulardan. Çıkıldığı anda zaten kesilir o yolculuk. Yolculuklar boyu izlediğimiz eksen ister arza doğru, ister arşa doğru olsun, metaforik olarak inmeyi gerektiriyor sanırım. Tıpkı cennetten dünyaya inişimiz gibi. İnsan olmaya düşey bir doğrultuda gidiyoruz belki de.

Kişisel miraçlarımız da hep kendi içlerimize doğru, kendi kuyularımızın dibine, özümüze doğru yapılıyor. Kendi kaynağımızla bütünleşme serüvenimizin en son raddine varan Hz. Muhammed (sas) olmuştu. Cebrail’in (as) devam edemeyeceği sınırı yalnızca O geçmişti. (O’nun yolculuğu yukarı doğruydu, çünkü bu metaforik bir yolculuk değil, hakikatti.) Hakikatle bütünleşme arzusu insanı yarım yamalak olmaktan, yaklaşık olanla yetinmekten koruyor bir nebze. Kuyularımızı bile bu dünyanın en yüksek mahalli kılabiliyor.

Bugünün yolculuklarında ne kuyu var ne de melekler, gökler... Artık bir insanı sevmek, geri kalanlardan sevgimizi esirgemek anlamına geliyor çoğunlukla. Kendi tatmini için uğraşanlar başkalarının mutluluğundan alabildiğine çalıyorlar, fark etmiyorlar. Böylesine yıkıcı, kendine dönük bir sevgi hiçbirimizi yüceltmiyor elbette. Kanatlandırmıyor. Çeşitliliğe saygı duymuyoruz çoktandır. Topyekun: Koca bir egoyuz artık. Katışıksız bileşim. Yekpare bir gövde. Sadece kendi doygunluğumuzun tanımı olsun, sadece kendi kişisel tarihlerimizin bir karşılığı olsun yaşamda. Böyle istiyoruz.

İnsanlar yalnız kendileri için yaşadıklarında aslında yaşama bir katkıda bulunmuş olmuyorlar. Aksine. Eksiltiyoruz yaşamı durmadan. Sevdiklerimiz için, sevemediklerimiz için durmadan. Eksiltiyoruz. Tüketim ve eğlence dünyasının vahşi bireyleri olarak ‘ben’lik provalarında bunalırken, ‘ben olmayan’ hiçbir şeye ilgi gösteremez, bütünleşemez hale geliyoruz. Hakikatin tamamı, ‘kendimize döndüğümüz yüz’den ibaret artık.

İnsanın kendine dönük olması bence en ‘görünmez şiddet’lerden biri bugün. Dünyanın sayısız yolcusu var. Aç susuz. Evsiz. Kimsesiz. Yaralı. Ne içlerindeki kuyuya inebilecek ortamları var ne de metaforik imgeleri, trajedilerini anlatabilmek için. Direnişin dilini tanklara taş atarak, sokak protestolarında pankart açarak konuşabiliyorlar. Fakat ‘medeniyet dağıtıcıları’ onları birer can olarak algılamadığından, üzerlerine ateş açabiliyor.

Sivillerin üzerine ateş açmak, tepelerine füze yağdırmak, kamyonla aralarına dalmak ya da buldozerle ezip geçmek. Görüşümüzü bozmaz oldu. Eskiden sokak aralarında, apartman bodrumlarında, karanlık depolarda kemikleri kırılıyordu mağdurların, gözaltında ölüveriyorlardı, ölü ele geçiriliyorlardı. Şimdi saldırganlık alenileşti, bayağı ve çok sıradan. Kameralar anında tespit ediyor. Fakat biz görmüyoruz. Ancak kendi imgemizin gölgesinde, ancak kendi görüntümüzün karşısında açılan gözlerimiz salt kendimizden aldığımız hazza, salt kendi nefsimizin rızası için aldığımız tatmine yöneltiyor bizi. Asıl şiddet bu.

İçimize inen kuyuları kurutuyor bu şiddet, tenlerimiz cansızlaşıyor. Cildi kurudu dünyanın. Topraktan gıdım gıdım çekildi su. Çatalıyla su arayan dedeler çıktı gitti hayatımızdan. Toprak çatladı, çatladı. Yolcular ‘kıyısızlığın sesi’ni işitmiyor artık. Yoruldu yol.

Bir insanı anlamak

Ötekini kendi ‘otantik’ zamanında bırakarak, onu kendi gizeminde muhafaza ederek, dünyaya dokunmanın imkânlarını hangi dilde ifade edebiliriz? Yeni sözcükler gerek belki bize. Henüz yıpratılmamış, genleriyle fazlaca oynanmamış, karşılığı tüketilmemiş sözcükler. Niyetimiz sahih olmalı: Kendine dönük yüzlerimize bir işaret çakmak. Göze çarpmak bir an için.

Başkasını anlamak, bir direniştir bugünün dünyasında. En büyük acımasızlıkları, en derin merhametsizlikleri engelleyebilir. Bir insanı anladıkça, onun iyiliğini istersiniz, onun için dua edersiniz. Dua etmek ise affetmeyi kolaylaştırır. Düşmanımızı, katilimizi affedebiliriz. Gerekirse şimşekler çaksın sözlerimizde. Kaba, can sıkıcı, yutulması zor tanımlar olsun kelimelerimizde. Atonal olsun sesimiz. Dünyaya fazladan bir dua bırakarak hiç tanımadığımız öksüzlerin canını kurtarabiliriz.

Yeter ki, bakışımız yeniden karşımızdakine, öteye, görünenin ardındaki görünmeyene, uzaktaki muğlak olana odaklanabilsin. Şeylerin ardındaki çeşitliliği, varoluşun bütünlüğünü görebilelim, vasata kilitlenmeyelim, salt ‘kendi baktığımız’ın tutsağı olmayalım. Ve yeter ki kendimiz için istediğimizi başkaları için de isteyecek kıvama gelelim. Kuyuda hepimize yetecek su birikir yeniden. 



Bu haber 369 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,445 µs