En Sıcak Konular

Vites değişti: Mücadele alanı artık bilinçaltı

8 Eylül 2007 17:30 tsi
Vites değişti: Mücadele alanı artık bilinçaltı Türkiye dört aylık bir siyasi gerginliğin ardından sıkıntılı günleri geride bıraktı. Ancak tüm sıkıntılar geride kalmış değil. Özellikle basının haberlerinden anlaşılan bu. Cumhurbaşkanının resepsiyona kimleri davet ettiğinden “yolculukta namaz̶

Türkiye o gergin günleri geride mi bıraktı? Görünürde evet… Dört ay süren ve açıktan yürütülen gerginlik politikası seçim sonuçlarından da anlaşıldığı üzere toplumdan teveccüh görmeyince gerginlik bilinçaltına kaydırıldı. Yani çekişme bilinçaltında hala devam ediyor.

Bunun ilk örneği “namaz molası” ile ilgili haber. Geçtiğimiz günlerde Doğan grubuna ait bir gazetenin manşeti kimi otobüs yolculuklarında namaz molası verildiğine ilişkindi. Haber hakkında çıkan birçok yalanlamayı bir kenara bırakalım… Namazın Türkiye’ye çok yabancı bir uygulama üstelik yanlış bir uygulama gibi yansıtılması da diğer tarafa… Şunu hemen söyleyelim: Türkiye zaten Müslüman bir ülke... Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğunun en ilginç göstergesi yine aynı gazetenin aynı anasayfasında Ramazan’a yönelik promosyon reklamıydı. Gazete de bu ülkenin Müslüman olduğunu biliyor ki Ramazan ayına yönelik “dua” promosyonlarına başlamış. Daha çok satmak için yapılan bu promosyon gazetenin bu ülke insanının dine yaklaşımını kavradığını gösteriyor.

O halde bu haber neden çıktı? Bunun yanıtını diğer haberlerde arayabiliriz. Örneğin bugün benzer gazetelerde çıkan kimi haberlere göre Cumhurbaşkanı resepsiyona Cumhuriyet mitinglerini düzenleyenleri çağırmamış. ÇYDD başkanı Türkan Saylan ve ADD Genel Başkanı Şener Eruygur’dan bahsediyoruz. Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olmadığını ima eden bu haber bugün Çankaya’dan yalanlandı. Ancak ajanslar boş durmuyor. Son haber şu: Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Genel Başkanı Ömer Farük Eminağaoğlu, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde sivil toplum örgütlerine verilen resepsiyona davet edilmediklerini söyledi.

Elbette ki Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olması gerekir. Resepsiyonlarda gidilecek ayrımcılık kimsenin yararına değil. Basın, eğer gerçekten böyle bir ayrımcılık varsa, bunun üzerine gitmeyi kendine görev edinmeli. Ancak yapılan her haberi aşağı yukarı "yalan" çıkması gazetecilik sorumluluğuyla örtüşmüyor. Meslek birilerinin bilinçaltı operasyonuna feda ediliyor.

Cumhurbaşkanı ayrımcılık yapamaz demiştik... Örneğin toplumu rahatlatması, en azından gerginlik umanların ekmeğine yağ sürmemesi için rektör atamasında neden Sezer gibi davrandığını açıklayabilir. Zira habere göre Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ilk rektör atamasını Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi için yaptı. Vatan gazetesinin haberinden alıntılıyalım: “Gül, AKP’nin eleştiri oklarına hedef olan 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer gibi davrandı. Üniversite seçimlerinde en yüksek oyu alan ve YÖK tarafından ismi birinci sırada gönderilen Prof. Gaye Uluer yerine, ikinci sıradaki Prof. Fazıl Tekin rektör olarak atandı.”

Elbette Vatan gazetesi hiçbir zaman seçimlerde çok yüksek oy alsa da Sezer’in rektör atamadığı üniversite mensupları için “Sezer Gaye hocayı neden seçmedi” şeklinde sükseli başlık atmadı. Atmazdı da... Gül adaylığını koymadan önce sık sık uyardığımız gibi bu normal bir sonuç: sorun isteyenler körüklemeye, toplumda bir ayrışma varmış gibi, Gül tarafsız davranmıyormuş gibi göstermeye devam edecek.

Devam edecek çünkü yukarıdaki namaz vb haberlerin gösterdiği bir gerçek var: gerilim bilinçaltına kaydı… Bundan sonra muhalefet bilinçaltına yönelik yapılacak. Hükümet ve Köşk’e yönelik eleştiriler hassas noktalar üzerinden yürüyecek. Bir dejavu hissi tüm Türkiye'yi kaplayacak. Sanki diyeceğiz bu ve benzeri haberleri daha önce görmüştük. Türkiye 2001 krizine girmeden, hükümetler post-modern tavırlarla yerinden edilmeden önce.

Ancak bu dejavu hissinin iki yönü var: Birincisi bu haberler ve ardından gelenler... İkincisi ise toplumun sandığa koşup bilinçaltına yönelik yönlendirme çabalarına verdiği tepkiler... Bu haberleri yapan ya da yaptıranların da dejavu hissi yaşayabileceğini, üstelik bunun son örneğinin 22 Temmuz'da yaşandığını hatırlatalım.

Artık şu mücadeleler bir kenara bırakılsa da Türkiye rahat bir nefes alsa... Ancak son elli yıldır olduğu gibi, bu mücadeleler bitecek gibi görünmüyor.



Bu haber 473 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,365 µs