Şartsız refleks ittifakı: AKP-DTP!

7 Eylül 2007 11:45 tsi
Politik kaderin ağları DTP ve AKP’yi ilginç bir çizgiye sürükledi. Her iki partide ‘devletle’ ilişkilerinde sorunlu. DTP’nin söylemleri ‘sınırı aşarken’, AKP onun üzerinden devlete gülümsüyor! Bu garip durum muhalefet p

Seçimlerden sonra AKP’nin iktidarda, DTP’nin de TBMM’de nasıl bir davranış sergileyeceği herkes tarafından izlenmeye başladı. Kabul etmek gerekiyor ki, kamuyonun hassas gözleri MHP veya CHP’ye değil bu iki partiye odaklıydı.

Nedeni de basit. Ayrı gerekçelerle de olsa her iki partinin “devletle” sorunu olduğu yargısı hakimdi ve söylemleri de icraatları da bu düşünceledle takip edilecekti.

Ancak bu bakış öncelikle “siyasetin belirleyicisi ve sürükleyicisi” olarak da bu iki partiyi odak noktasına oturttu. AKP zaten iktidar partisi olduğundan bu zor olmadı ve hem medya, hem kamuoyu ve hem de “devlet” hassasiyetlerini bu ikiliye yöneltti.

İlk “maraza” da Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in “savaş”lı ve “kale”li açıklamasından çıktı. Diyarbakır AKP’nin aynı zamanda “ele geçirmek” istediği bir il olduğundan, siyasi iktadar DTP’nin üzerine yürüdü. Doğal olarak DTP de kendi defansını buna göre kurdu.

Kurdu ama başından beri adı konulmayan yeni bir siyasal süreç de kendini bu olayla ispat etti. AKP ve DTP, yeni dönem Meclis’in de gündemi, çekişmeyi ve hatta uzlaşmayı belirleyecek partiler olduğu gibi, geri kalan muhalefet partilirini de-duruma göre-ya oyun dışında kalma ya da iki taraftan birini tutma pozisyonuna itekliyeceklerdi!

Yarı yarıya: dost-düşman!

Peki bu tam olarak ne demek? Her iki partinin “standart” dışı politik söylemleri onları benzer kılıyor. Ama aynı zamanda da rakip yapıyor.

DTP söylemlerinin hem kendi “seçmen tabanı”nı diri tutma isteği hem de kamuoyunun kolay kolay içine sindiremeyeceği açılımları mevcut. AKP’nin ise hem “devletle arasını iyi tutma” ama aynı zamanda Güneydoğu’da siyasi rakibi olan DTP’yi geçme planı.

İşte bu basit yaklaşımların sonucu olarak daha kapsamlı bir politik alan ve sonuçların ortaya çıkması muhtemel. Hal böyle olduğundan iki parti, geri kalan siyasi yapıları pasifize edecek gibi duruyor.

Tabii bunda konjonktürün de yüksek katkısı olacak. Hemen tüm uzmanlara göre önümüzdeki dönemin en popüler ve çekişmeli konusu “terör ve bölücülük” meseleleri olacak.
Hükümet-kamuoyu ve güvenlik birimlerinin iteklemesiyle-bu konuyla ilgili her adım attığında karşısında DTP’yi bulacak. Bu tamam ama peki MHP ve CHP ne yapacak?

Kendi dertleri yetmezmiş gibi?

Şimdiden rahatlıkla sezilebilen o ki, her iki ve güçlü muhalefet partisi, bu tür durumlarda ayağını nereye koyacaklarını bulmakta zorlanacaklar. Çünkü alacakları her tavır ya iktidarı ya da DTP’yi destekleyecek.

Bu birisi ana muhalefet birisi de TBMM’nin üçüncü büyük partisi olan MHP için oldukça sıkıntılı bir pozisyon yaratacak gibi.

Bu durumun iki partinin lehine olmadığı ortada ama kısa sürede aşılacak bir politik sorun gibi de durmuyor. Fakat bir de işin arka yüzü var. DTP’nin söylemleri AKP iktidarını “devlete yakın” pozisyona iterken, AKP’ye yönelik kaygıları yumuşatacak. DTP ise kendi içinde bu yüzden güçlenecek.

Yani görüldüğü gibi önümüzdeki siyasil yol, iki partiyi biraz daha parlatırken MHP ve CHP’yi yıpratacak, en azından “günceli belirleme” imkanlarını elinden alacak.

AKP’nin lehine olan bu durum “iç politika”da böyle işlerken dışarıda farklı tezahürlere neden olabilir! DTP’nin “ezilmeye” çalışıldığını sanan AB ve ABD, farklı yollardan AKP’nin kulağını çekebilir ve “özgürlük” anlayışını anımsatabilir.

www.iyibilgi.com

Bu haber 795 defa okundu.