En Sıcak Konular

Erdoğan: Şiddetin nedeni...

10 Ekim 2014 18:10 tsi
Erdoğan: Şiddetin nedeni... Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Karadeniz Teknik Üniversitesi 2014-2015 akademik yılı açılış töreninde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son günlerde sergilenen şiddet eylemlerinin nedeni asla ve asla Kobani değildir eski Türkiye'nin diriltilmesi gayretidir" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Osman Turan Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 2014 - 2015 Akademik Yıl Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, akademik yılın KTÜ'nün tüm öğrencileri, akademik ve idari personel için hayırlara vesile olmasını ve tüm KTÜ mensuplarına üstün başarılar diledi. Erdoğan, konuşmasının başında Bingöl'de dün silahlı saldırı sonucu şehit olan emniyet mensuplarına Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diledi.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gezi olaylarının, eski Türkiye'yi yeniden diriltmek, ulusal ve uluslararası faiz, kaos ve terör lobilerine rant sağlamak için sahneye konulduğunu" söyledi.
 
Gezi olayları sonucunda "Eski Türkiye"nin bir kez daha kaybettiğini ifade eden Erdoğan, "Yeni Türkiye"nin kazandığı bildirdi.
 
17-25 Aralık darbe girişiminin de "Eski Türkiye"yi diriltme girişimi olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Orada da kaybettiler, şu anda bir kaç gündür eski Türkiye'yi diriltmek amacıyla, yeni bir takım girişimlerin sahnelendiğini görüyoruz" dedi.
 
"Dikkat çekiyorum; birkaç gündür sergilenen şiddet eylemlerinin arkasında sadece bir örgüt, sadece bir siyasi görüş yok. Baktığınızda eski Türkiye'nin tüm aktörlerinin, açık ya da gizli şekilde bu şiddet eylemlerine destek verdiğini görüyorsunuz" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
 
"Sosyal medyada, yazılı veya görsel medyada, şiddet eylemlerini meşrulaştırmaya, vandallığı şirin göstermeye çalışanların olduğunu görüyoruz. Sandıkta netice elde edemeyen siyasi görüşlerin, sokaktaki şiddet eylemlerinden, vandallık ve yağmacılıktan bir kez daha medet umduğunu görüyoruz. Gezi olaylarında olduğu gibi Türk bayrağına saygı duyduğunu iddia edenlerle, Türk bayrağını yakanların aynı safta buluştuklarına şahit oluyoruz. Atatürk'ün büstünü yıkanlarla buluştuklarına şahit oluyoruz. Şunu herkesin bilmesini isterim; son günlerde sergilenen bu şiddet, vandallık ve yağmacılık eylemlerinin nedeni, asla ve asla Kobani değildir. Eski Türkiye'nin diriltilmesi gayretidir. Bakın şu anda dünyada, IŞİD terör örgütünün karşısında en sağlam şekilde duran ve en büyük riski olan tek ülke var, Türkiye'dir. Kobani'ye insani yardım ulaştıran tek ülke, Türkiye'dir. Kobani'den kaçanlara kapılarını açan, onlarla evini, barkını, ekmeğini, suyunu paylaşan yegane ülke Türkiye'dir. Hem Irak'ta, hem Suriye'de, gerek IŞİD tehdidine, gerek PKK terör örgütünün tehditlerine ve diğer terör örgütlerinin tehditlerine rağmen burada direnen ülke Türkiye'dir."
 
"Çok akılcı çözüm önerilerini dünyanın güçlü ülkelerinin hepsine verdik..."
 
Çok akılcı çözüm önerilerini dünyanın güçlü ülkelerinin hepsine verdiklerini aktaran Erdoğan, son olarak BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında, daha sonra da BM Güvenlik Konseyi'ndeki davette bunları gündeme getirdiğini hatırlattı.
 
"Fakat, bizim bu söylediklerimiz öyle zannediyorum ki bir kulaktan giriyor, öbür kulaktan çıkıyor. Bu işin dertlisi biziz. Bizim sınırımız Irak ve Suriye'de yaklaşık bin 300 kilometre. Bu sınırda tehdit altında olan her an biziz" ifadesini kullanan Erdoğan, şu anda Türkiye'nin 1,5 milyon mülteciye ev sahipliği yaptığını bildirdi.
 
Avrupa ülkelerinin tamamında 130 bin mülteci olduğunu dile getiren Erdoğan, Lübnan'da 1,5 milyon, Ürdün'de 1 milyona yakın olmak üzere bu bölgede toplamda 6 milyon mültecinin bulunduğunu söyledi.
 
Avrupa'da 130 bin olduğunu tekrarlayan Erdoğan, "Diğer Amerika vesaire oralarda var mı? Yok. 'İşte ben sadece havadan bombalarım.' Bunu söyledik, dedik ki; 'havadan bombalamakla bu işi çözemezsiniz.' Çünkü bu işin kara planında halledilmesi gerekir. Siz havadan bombalıyorsunuz, o ise karada tankıyla, topuyla beraber yürüyor" diye konuştu.
 
"Kimin bu tanklar?" sorusunu yönelten Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
 
"Bunları orada söylediğim için rahat söylüyorum. Amerika'nın tankı, topu... Kime vermişti bunları? Maliki'ye. Maliki, IŞİD terör örgütü oraya girdiği zaman, Musul'u bırakıp kaçtı, bütün ağır silahlar IŞİD'e kaldı. Şimdi IŞİD o Amerika'nın ağır silahlarıyla oradaki halkı ne yazık ki vuruyor. Şu anda Türkiye'de bakıyorum ki bazı siyasiler çıkmış şunu konuşuyor; 'tezkereye oy vermedik ama yeni bir tezkere.' Nedir? 'Sadece Kobani'ye yönelik bir tezkere yapabiliriz.' Yav insaf be. Şimdi Kobani'den 200 bin insanı Türkiye evine almış, onlara ev sahipliği yapıyor ama sen 200 bin insanı öldüren Esed'i korumak için mi bunu yapıyorsun? Suriye'de devlet terörü var ve bu devlet terörünün başı da katil Esed'dir. Bunu görmediğin sürece bir defa siyasette yeni bir gözlüğe ihtiyacın var. Bu, bu demektir. Bu kadar insan topraklarından, evinden çıkıyor bunu sağlayan kişiyi, sen kalkıyorsun korumak için farklı yöntemler ortaya koyuyorsun."
 
ABD'ye "biz üç şeyi halletmediğiniz sürece bu işin içinde olmayız" dediklerin aktaran Erdoğan, "Bir; uçuşa yasak bölge ilan edilecek. İki; güvenli bölge ilan edilecek ki bu güvenli bölgeye biz ülkemizdeki 1,5 milyon insanları tekrar yeniden yerleştirelim. Üç; eğit-donat yapacağız. Bu orada yapılabilir, bizim topraklarımızda yapılabilir. Bunlar başarılması halinde yaparız" diye konuştu.
 
"Polisimiz, askerimiz gereği neyse onu yapacak"
 
Önemli olan bir şey bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, onun da Suriye'deki rejime yönelik adımların kararlılıkla atılması olduğunu söyledi.
 
Erdoğan, şunları kaydetti:
 
"Eğer bunlar hedeflerin içinde varsa, biz böyle bir şeye olumlu bakabiliriz. Bunlar olmadığı sürece biz burada yer alamayız, rol alamayız. Bütün bunlarla beraber, Allah aşkına soruyorum; şehirlerimizi yangın çevirmek için eylemler yapanlar, kimler? Bunları bilmek için herhalde ordinaryüs, profesör olmaya da gerek yok. Her şey ortada. Bölücü terör örgütü bu işin baş sorumlusudur. Yani o çocukların ellerine, molotofları, taşları hatta silah verenler, işte polisleri şehit edenler ortada. Bütün bunlara karşı polisimiz ne yapacak? Hala kalkan mı tutacak? Kusura bakmasınlar, kimse de bu konuda bize akıl vermesin. Artık ne polisimizin, ne askerimizin kalkanla bu işin önüne geçmesi mümkün değil. Gereği neyse, askerimiz de polisimiz de bundan sonra onu yapacaktır. Çünkü bir devletin asli görevleri vardır. Bir; halkının can, mal güvenliğini sağlayacak. Ülkesini dış güçlere karşı korumayı gerçekleştirecek. Eğer bunları yapamıyorsa devlet olma vasfını kaybeder, artık bunu yapmak durumundayız. Düşünün bütün kamu binalarını yakacaklar, okulları, hastaneleri yakıyorlar, bindiği otobüsü yakıyor. Bunlar yetmiyor oradaki Kürt vatandaşlarımız, orada onlar yaşıyor. Onların da araçlarını yakıyorlar."
 
"Cumhurbaşkanı sıfatıyla, böyle konuşmak istemezdim ama..."
 
Üniversitelerin içinde kendilerine göre terör estirmeye çalıştıklarını dile getiren Erdoğan, "Bütün bunlar ortada bakıyorsunuz, onların başını çeken siyasi de çıkıyor, 'ben sokaklara çıkın şiddet yapın demedim.' Yav ne dedin sen. Söylediklerinin hepsi ortada, biliyoruz" değerlendirmesini yaptı. 
 
Erdoğan, şöyle konuştu:
 
"Sokaklara dökülmeye teşvik ettiniz şimdi de söylediklerini nasıl geri alabilirim, bunun gayreti içerisindesin. Yapılması gereken neyse, devlet bunları, bütün kurumlarımızla bunları yapmanın kararlılığı içindeyiz. Bedeli ne olursa olsun, bunlar yapılacaktır. Çünkü anladıkları dil neyse, o dille onlara yaklaşacağız. O dille onlara konuşacağız. Ben de bir Cumhurbaşkanı sıfatıyla, böyle konuşmak istemezdim ama 31 kişinin şurada 3-4 gün içerisinde bu şekilde ölmesi bizi bu noktaya sevk etmiştir. Malum siyasi parti, bir kez daha kendi iradesini ayaklar altına almış, demokratik, meşru, cesur bir mücadele vermek yerine eski Türkiye aktörlerinin oyuncağı haline gelmiştir."
 
Suriye rejimi Türkiye'ye ait uçağı düşürdüğünde sabırla hareket ettiklerini ve misliyle karşılık verdiklerini ifade eden Erdoğan, bunu soğukkanlılıkla ve büyük devlet refleksiyle yaptıklarını söyledi.
 
"Suriye'nin onlarca şehrinde hep dünyadaki güç odakları şunu söylediler: 'Kimyasal silah kullanıyor mu kullanmıyor mu?' Kullanıyor" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
 
"Çok enteresandır. St. Petersburg'da G20 zirvesindeyiz. Akşam çalışma yemeğinde 20 lider aynı masanın etrafından konuşuyoruz. Kimyasal silahtan rahatsız oluyorlar. O zaman kimyasal silahla ölenlerin sayısı bin 600, bu civarda. Fakat ilginç olan konvansiyonel silahlarla ölenlerin sayısı 120 bin civarındaydı. Kimse konvansiyonel silahı kullanmıyor, onu konuşmuyor. Kimyasal silaha karşı ne yapacağız bunu konuşuyorlar. Tabii sıra bize gelince dedim ki 'Neticesi ölüm olan ve ölümü hazırlayan silah kimyasal silah olsa ne olur konvansiyonel silah olsa ne olur.' Bizim için önemli olan konvansiyonel silahlarla ne kadar insan öldürüldü, kimyasalla ne kadar insan öldürüldü. Kimyasalla bin 600, konvansiyonel silahla 120 bin insan öldürüldü. Siz konvansiyonel silahlara karşı herhangi bir tedbiri burada tartışmıyorsunuz, kimyasal silahı tartışıyorsunuz. Soruyorum dedim 'Hangi ülkeler şu anda Suriye'ye füzeleri veriyor, varil bombalarını veriyor, fosfor bombalarını veriyor. Kim veriyor.' Hepsi de orada. Bu işin failleri de orada. Ama hiçbirinin işine gelmiyor. Çünkü onlar için buralar aynı zamanda pazar. Dolayısıyla bizim buralarda hassasiyetimiz büyük önem arz ediyor. Şu anda da aynı şekilde Suriye bu kadar şımarıyorsa, şımarmasının arkasındaki gerçek ona bu silahları veren ülkelerdir."
 
"Bunlar rahat, biz öyle değiliz"
 
Erdoğan, Irak'ta Musul IŞİD tarafından işgal edildiğinde adını verdiği siyasi partinin hiç sesini çıkarmadığını vurgulayarak, kendilerinin ise soğukkanlı davrandıklarını kaydetti.
 
Musul Başkonsolosu ve Başkonsolosluk çalışanları rehin alındığında bazı partilerin "Hükümet niye Irak'a girmiyor, niye Suriye'ye girmiyor, niye başkonsolosluk temsilcilerimizi kurtarmıyor" dediklerini anımsatan Erdoğan, "Biz onların kusura bakmayın belki argo olacak ama doluşuna gelmiş olsaydık belki bizim bu 49 vatandaşımız şu anda olmayabilirdi. Niye, onların elinde. Bunlarda herşey canice. Onun için bizim burada soğukkanlı davranmamız gerekiyordu. 102 gün sabrettik. Hep söylediğim gibi o dönemde sağ salim bunları kurtarmamız gerekiyor. Onun için biz hassasız. Bunların sırtında maalesef yumurta küfesi yok. Bunlar rahat, biz öyle değiliz. Sağ salim 102 günün sonunda 49 kardeşimizi oradan kurtarmış olduk. 'Efendim nasıl kurtardınız?' Ne verdinizde kurtardınız?' Ne verdiysek verdik, işi bitirdik mi sen ona bak, ona bak" değerlendirmesinde bulundu.
 
"Büyük devlet, şımarıklığa teslim olan devlet değildir"
 
Erdoğan, Milli İstihbarat Teşkilatının bu noktada gerçekten çok önemli ve çok stratejik hareket ettiğini, taktiklerini iyi belirlediğini anlattı.
 
Silahlı kuvvetler ve istihbarat teşkilatının, 102 günlük süre içerisinde sürekli ve yakın takibiyle hamdolsun işin başarıyla sonuçlanmasını sağladığını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
 
"Burada Arap, Türkmen, Kürt, Ezidi, Süryani ayrımı yapmadan gerektiğinde kendi topraklarında gerektiğinde ülkemize misafir etmek suretiyle her birine yardım elimizi uzattık. Büyük devlet sokaktaki şiddet eylemlerine, vandallığa, yağmacılığa, şımarıklığa teslim olan devlet değildir. Büyük devlet herşeyden önce politikalarını içerden ve dışardan yapılan tahriklere göre belirleyen devlet hiç değildir. Açık açık ifade ediyorum. İçerde de dışarıda da politikalarımızı biz belirleriz. Bizim gündemimizi dünyada hiçbir ülke belirleyemez. Hiç kimsenin tehditlerine, tahriklerine, sokakta kullandığı şımarık piyonlarına boyun eğmeyiz. Türkiye IŞİD ile de mücadele eder, PKK ile de mücadele eder ve ediyor, Türkiye Kobani içinde de mücadele eder ve ediyor. Ama Türkiye içerde şımarıklık yapan piyonlarla da onların ipini tutan efendileriyle de en etkili şekilde mücadele edecek güce, donanıma, kudrete ve iradeye de ziyadesiyle sahiptir. Bunu bilmenizi istiyorum."
 
"Kardeşliğimizi çok iyi korumamız lazım"
 
"Bizim kardeşliğimiz farklı. Bizim bu kardeşliğimizi çok iyi korumamız lazım. Birliğimiz, beraberliğimiz çok ama çok önemli" değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, "Biz bize faydalıyız. Bunu çok iyi işlememiz lazım. Hele hele üniversitelerimizin içerisine ayrımcılık tohumunu atanlara değerli hocalarım sizlerin çok dikkat etmeniz lazım. Çünkü bu işin ihyası da inşaası da sizlerin elindedir. Onun için bizim medeniyetimiz malum, hocasına önem veren, ona en yüksek irtifayı özellikle tahsis eden bir medeniyettir" dedi.
 
Erdoğan, "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum" diyen bir medeniyetin çocukları olduklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
 
"Bu bakımdan sizlerin yetiştirdiği ve yetiştireceği nesil inanıyorum ki bu hassasiyeti hisseden, bu hassasiyeti yakalayan bir nesil olacaktır. Başbakanlığım, genel başkanlığım esnasında bütün siyasi risklerini göze alarak, 77 milyonun kardeşliği, birliği, beraberliği için bir çözüm süreci başlattık. Bunu kararlılıkla sürdürdük. Bundan sonra da bunu kararlılıkla inşallah sürdürmeye devam edeceğiz. Çünkü bu çözüm süreci bizim milli birliğimizdir, kardeşliğimizdir. Milli birlik ve kardeşlikten başka bizim çıkışımız asla olamaz. Bunu başarmamız lazım. Ülkemizin geleceği noktasında biz hiçbir endişe taşımıyoruz. İnşallah 2023 hedefleri, 2071 hedefleri bizler için hayal değildir. Bu millet bunları inşa etmeye muktedirdir. Bunun banisi sizler olacaksınız."
 
"YÖK Kanunu yeniden ele alınmalı"

 
KTÜ Rektörü Prof. Dr. Süleyman Baykal da törende yaptığı konuşmada, Türkiye'nin yakın vadede 2023, uzun vadede de 2071 hedeflerine odaklandığını söyledi. "Bizleri bu hedeflerden uzaklaştırma gayreti içerisinde olan feodal nitelikli bölücü ve küresel bağlantılı bozguncu odaklarla baş edecek direnç milletimizin genlerinde mevcuttur" diyen Prof. Dr. Baykal, yakın dönemde milletin geleceğiyle ilgili planlamalar yapıp, bu iğrenç planları uygulamaya kalkanlara karşı milletin, devletine ve geleceğine sahip çıkma yönünde gösterdiği kararlılığın bu direncin en iyi örneği olduğunu söyledi.
 
Toplumsal gelişmenin en önemli dinamiklerinden olan üniversitelerin tabi olduğu YÖK Kanunu'nun yeniden ele alınmasını ve çağın ihtiyaçlarına cevap verir hale getirilmesini isteyen Baykal, bu yapılırken akademisyenlerin gelecek kaygılarının bilimsel emeklerine denk bir seviyeye çekilmesi gerektiğini kaydetti. Prof. Dr. Baykal, bilim aşkı taşıyan ve gelecek vaat eden gençler için de akademik hayatın cazip hale getirilmesinin önemini vurguladı.
 
Konuşmaların ardından KTÜ Rektörü Prof. Dr. Baykal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Raif Kalyoncu'nun yaptığı resmi hediye etti.
 
Törene, Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan da katıldı.

aa


Bu haber 774 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,149 µs