Yassıada duruşmalarını dinleyerek büyüdü
Muhafazakâr Kayseri'de namazında niyazında bir ailede doğmuş Abdullah Gül... Babası Ahmet Hamdi Bey, "Bize 'Güllük İmamoğlu' derler esasında" diyor.
Dedelerinin dedelerinden beri Güllük Camii'nin imamlığını yaparlarmış. Babadan oğla devredilen bu görev, Ahmet Hamdi Bey'in adını aldığı dedesinde bitmiş.
Ahmet Hamdi Bey, önce Sümerbank'ta, sonra Hava İkmal Komutanlığı'nda atölye şefi olarak çalışmış.
1949'da yine Kayseri'nin köklü ailelerinden Satoğulları'na mensup dayı kızı Adviye Hanım'la evlenmiş.
1950'de doğan Abdullah Gül, iki ailenin ilk torunuymuş. O yüzden el bebek "Gül bebek" yetiştirilmiş.
29 Ekim'de doğduğu için dayısı "Adını Cumhur koyalım" demiş. Ama babaanne doğumdan önce "Erkek olursa Abdullah olacak" dediğinden büyüklerin sözü dinlenmiş. "Cumhur" ismi kaydedilmemiş.
Gül'ün dünyaya geldiği Hacı Saki Mahallesi'ndeki bahçe içinde çift katlı evlerin yerinde minibüs durağı var şimdi...
Gül o yılları şöyle hatırlıyor:
"Şehrin tam ortasındaydı evimiz.. Büyük avlusuna 'hayat' derdik. Duvar duvara herkes birbirine akrabaydı. Dedem, babam ve üç amcamla birlikte oturuyorduk. Daha sonraki amcam evlenene kadar hep beraberdik."
Mutlu çocuk
Yazları Kargah bağlarındaki bağevinde, kışları Erciyes'in eteklerinde oynayarak mutlu bir çocukluk geçirmiş Gül...
Bütün arkadaşları sözbirliği etmişçesine onun "mızıkçılık yapmayan, fazlasıyla uslu" bir çocuk olduğunu söylüyorlar.
Babası "Odaya girsem oturuyorsa kalkar, yatıyorsa otururdu" diye tarif ediyor saygısını...
Çocukluk arkadaşı Mustafa Özküçük, "Akşam hava karardı mı, babasının gelme saatini bilir, oyunu bırakıp eve giderdi. Biz devam eder, evde fırça yerdik" diyor.
Hilmi Akkan "Çocukken kimseyle itişip kakıştığına, kavga ettiğine şahit olmadığını" söylüyor.
Gazipaşa İlkokulu'ndaki karnesinde 4 iyi var:
"Matematik, aile bilgisi, yazı, jimnastik ve müzik..."
DP geleneği
Müzikteki "iyi" konusunda, halasının oğlu, hayat boyu arkadaşı ve daha sonra eniştesi olan Mehmet Tekelioğlu ilginç bir ipucu veriyor.
Muhtemelen Köy Enstitülü olan öğretmenleri sınıfta keman çalarmış. Bu ses, kahramanlık türkülerine, bağlama ezgilerine aşina olan kulaklarına hitap etmezmiş.
"Hatta belki de hiçbirimizin zevk almadığı bu müzikteki ısrar, bizim müzikle ilişkimizin zayıflamasına yol açtı" diyor Tekelioğlu...
27 Mayıs'ta ilkokul 3'telermiş. Bir öğretmenleri "Demokratların çocukları trenlere koyup uçurumlara yuvarladıklarını, onları kıyma yaptıklarını" anlatmış sınıfta...
Hemen koşup evdekilere yetiştirmişler.
Lakin aile Demokratlara yakın... Abdullah Gül'ün halası demiş ki:
"Bunlar doğru değil. Enişten öğretmene imzasız bir mektup yazsın. Sen onu öğretmenin masasının altına koy."
O dönem, evin başköşesinde duran radyonun hışırtılı sesinden Yassıada duruşmalarını dinlediklerini, daha sonra da Kayseri'ye getirilen 'Düşükler'le ilgili bilgileri merakla takip ettikleri hatırlıyor Abdullah Gül...
Evde DP geleneğinin, ve 27 Mayıs'a tepkili bir muhafazakarlığın etkisiyle yetişiyor. Kayseri Cezaevi'nin duvarları ardındaki Bayar'ı merak eden o çocuk, 45 yıl sonra, "Devrik Cumhurbaşkanı"nın koltuğuna yerleşiyor.
Dedenin şiiri
Şehir dışındaki aile büyükleriyle sürekli yazışırlarmış. Bu mektuplaşmalarda duygular genelde şiirlerle dile getirilirmiş.
İzmir'de öğretmen olan dedesi İsmail Hakkı Satoğlu'nun yolladığı mısraları anne Adviye Hanım hâlâ ezberinde saklıyor:
"Abdullah eline salkım alsın/ Yalınayak kumlara dalsın/ Ömer amcasıyla yemeğe bansın/ çok dikkat eyleyin, aman yeğenim."
Her yaz posta treniyle 24 saatlik bir yola koyulup İzmir'de dedesinin evine gittiklerini hatırlıyor Gül...
Hatta 4. sınıfta Kayseri'ye dönmeyip bir sene İzmir'de Kemalreis İlkokulu'nda okumuş.
Kardeşiyle birlikte sünnetçi İbrahim Çavuş'un beyaz atına binerek sünnet olduğu ortaokul yıllarında Gül'ün hayatına damgasını vuran iki önemli olay var:
Biri Kuran kursu... Kuran okumayı babasından öğrendiği halde, yazın "Hoca"ya da veriliyor Gül...
İkincisi ise yine Kayseri geleneği uyarınca gazoz satmayı, yani ticareti denemesi...Her çocuk gibi o da ticaret yeteneğinin artması için yazları gazoz satmaya yollanıyor, ama "bunu beceremiyor".
O deneyimi şöyle anlatıyor:
'Buz gibi gazoz' diyemedim
"Tüccar olan dedemin dükkânının önündeydik. Büyük Vita tenekelerinin içine buz doldurup Hisarcık ve Kıranağazı gazozu koydular. 'Bunları satacaksın' dediler. Benden 4-5 yaş büyük olan amcam 'Buz gibi gazoz, 32 dişine keman çaldırıyor' diye bağırmayı, bıçkı vurup kapak açmayı öğretti.
Ama etraf kalabalık. ben utangacım, belki bağırıyorum, ama sadece kendim duyuyorum. Baktılar olmayacak, 'Bunu okul paklar' dediler."
Bir insanın kişiliğini belirleyen nedir?
İçine doğduğu çağ mı?
Büyüdüğü şehir mi?
Onu yetiştiren ailesi mi? Öğretmenleri mi?
Gittiği okullar, okuduğu kitaplar, birlikte olduğu arkadaşlar mı?
Hepsi mi?
Mustafa Kemal biraz da 19. yüzyılın kozmopolit Selanik'idir. Harbiye'dir.
Demirel, Isparta'dır. Afyon Lisesi'dir.
Erdoğan göçün İstanbul'udur; imam hatiptir.
Ya Abdullah Gül?..
İşte bu sorunun peşinde, onun kişiliğinin yapıtaşlarını bulmak üzere, Kayseri'ye gittim; Gül'ün annesi, babası, kardeşiyle tanıştım, kendisiyle, eşiyle, öğretmenleriyle, arkadaşlarıyla konuştum; okuduğu kitaplardan, gittiği okullardan, yaşadığı şehirlerden, etkilendiği fikirlerden "bir Gül portresi"ne ulaşmaya çalıştım.
Kayserili vasat bir öğrenciden, Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı'nı çıkaran insanları, süreci, mücadeleyi tanımaya, anlamaya çalıştım.
Bu dizi, o çabanın sonucudur.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle