En Sıcak Konular

Üç Ali'den 'yolsuzluk yapan' hangisi?

4 Eylül 2007 09:45 tsi
Üç Ali'den 'yolsuzluk yapan' hangisi? İstiklal Mahkemesi’nin üç Ali’sinden biri olan Kılıç Ali’nin bugüne kadar hep asıp kestikleri yazılıp çizildi. İmza attığı idamlarda, “sanığın idamına, delillerin sonra toplanmasına” diye verdiği kararlar sorgulandı. Oysa Kıl

Ünal Tanık'ın yazısı/ Haber7

Cumhuriyet döneminin ilk Banker Kastelli olayı

İstiklal Mahkemesi’nin üç Ali’sinden biri olan Kılıç Ali’nin bugüne kadar hep asıp kestikleri yazılıp çizildi. İmza attığı idamlarda, “sanığın idamına, delillerin sonra toplanmasına” diye verdiği kararlar sorgulandı.

Oysa Atatürk’ün yakın çevresine girinceye kadar Asaf Ali olarak bilinen Kılıç Ali’nin bir de yolsuzluk dosyaları bulunuyor.

Bu yolsuzluk ve usulsüzlük dosyaları bugüne kadar hiç gündeme getirilmedi.

Bunlardan birincisi, İstiklal Savaşı sıralarında ortaya çıkan ihtiyaçlardan hareketle kurulan şirketle ilgili idi. 19 Eylül 1922’de 1847 Sayılı kararla kurulan bu şirketin adı “Türkiye Milli İthalat ve İhracat Anonim Şirketi” idi. Bu şirket, isminin Osmanlıca yazılışının kısaltmasıyla TEMAVAŞ diye anılırdı.

Şirket, 100 bin lira sermaye ile kurulmuştu. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren giderek popüler hale getirildi. Halka açık olarak kurulan şirkete ortak toplamak için gazetelere büyük büyük ilanlar verildi. Katılımın genişletilmesi sağlandı. Sermayesi 1 milyon 600 bin liraya ulaştı. (İş Bankası 1924 yılında 1 milyon lira sermaye ile kurulduğunu hatırlatırım.)

Her kesime göre ayrı reklamlar hazırlandı. Askeri kesime ayrı, esnafa ayrı. Dr. Masum Türker, 23 Ekim 2005’te DSP Merkezi’nde verdiği Etkileşimli-Uygulamalı Siyaset Dersleri’nde bu reklamlarda vatandaşlardan geldiği öne sürülen mektuplara da yer verildiğini anlatır:

“Bu mektuplardan biri Eskişehir’den geliyordu.Kendisine işçi değil, amele diyen bir kişinin bile yazısı var. (Yıllarca biriktirdiğim 20 lirayı ortak olmak üzere gönderiyorum)”.

Şirketin güvenilirliğini sağlamak amacıyla 50 dolayında milletvekili ortak yapıldı. Yönetimine, adları İstiklal Mahkemeleri ile özdeşleşen iki isim getirildi. Ali Çetinkaya (Kel Ali) Yönetim Kurulu Başkanı, Kılıç Ali de İkinci Başkan yapıldı.

Araştırmacı Selim İlkin, ODTÜ Gelişme Dergisi’nin 1971’de yayınlanan nüshasında “Türkiye Milli İthalat ve İhracat Anonim Şirketi” adını verdiği makalede şirket ile ilgili geniş bilgiler verir.

Bu araştırmaya baktığımızda, şirketin nasıl 1980’lerdeki Banker Kastelli olayına ya da 1990’lı yılların sonunda holding yağmacılığına benzediğini ayrıntıları ile görüyoruz. İlk yıllarda yeni katılımların verdiği para akışıyla her yıl üyelerine büyük kârlar dağıtan şirket daha sonra iflas edip gitti.

Hiçbir denetime tabi olmayan TEMAVAŞ’ın iflasına ilişkin bütün kayıtlar Ankara Ticaret Odası’nda mevcut. Bu dev şirket, daha sonra “sorumlusu bulanamadı” denilerek tasfiye edilip gitti.

Bu kamuoyundan gizlenen skandal, Cumhuriyet döneminin ilk ekonomik fiyaskosu idi.

Baskın Oran, “Atatürk Milliyetçiliği” adlı eserinde bu şirketten söz ederken, “Kurucuları arasında 54 tane milletvekili bulunmakta olup, yönetici yerlerde Gazi’nin sofrasında ‘mutad zevat’ diye anılanlar yer almakadır” diye yazar.

Mete Tunçay, “Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetimi’nin Kurulması” isimli eserinde bu olayı, “örgütlü bir yolsuzluk örneği” olarak nitelendirir ve herhangi bir cezai kovuşturmaya uğramadığına dikkat çeker.

GAZETECİ DÖVMENİN GÖLGESİNDE KALAN RÜŞVET

Kılıç Ali’nin cellatlığı yanında adının karıştığı bir başka yolsuzluk olayı daha vardır. Ama nedense bu olay, “gazeteci dövme” olayının gölgesinde kalır.

Yine İsmet İnönü’nün Başvekil olduğu dönemdi. Kurtuluş Savaşı öncesinde yurt dışına kaçan Rum ve Ermeni zenginlerin yurda dönmesine ilişkin bir karar gündemde idi.

İçişleri Bakanı Ferid Bey’in muvakatıyla sağlanan bu imkana, İstanbul basını ateş püskürmeye başladı. Değirmenciyan adlı Ermeni vatandaştan dönme izni karşılğında 45 bin liralık çek alındığı gündeme getirildi. Sebuhyan’ın el konulan mallarına yeniden kavuşabilmesi karşılığında ise bazı kişilere 20 bin lira rüşvet verdiği öne sürüldü. Gazetelerde, belli yerlere yaptığı bağışların makbuzları yayınlandı.

Erzurum milletvekili Rüşdü Paşa ile Zonguldak milletvekili Halid Bey, konuyu bir önerge ile Meclis gündemine taşıdı. Halid Bey’in Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada gündeme getirdiği konular dikkate alındı ve Meclis soruşturması açılması kabul edildi.

Meclis Tahkikat Komisyonu, çalışmalarının bir kısmını İstanbul’da sürdürür. Komisyon Başkanı Nedim Nazmi Bey, gelinen noktayı açıklamak amacıyla bir basın toplantısı düzenler.

Bu açıklamalar sonrasında İçişleri Bakanı Ferid Bey istifa etmek zorunda kalır. Komisyon raporunda üç milletvekilinin adının geçtiği ertesi günkü gazetelerde yer alır.

Bunlar, Kılıç Ali, Mecmeddin Molla ve Rize milletvekili Rauf idi. Komisyon açıklamasının hemen ardından Necmettin Molla, dokunulmazlığının kaldırılması ve yargılanması talebinde bulunur. Öbür iki isimden ise ses çıkmaz.

Rüşvet soruşturması olayının önderliğini yapan İleri gazetesi, Kılıç Ali’nin hedefi olur. Rize milletvekili Rauf’u yanına alan Kılıç Ali, 30 Temmuz 1924 günü gazetenin idarehanesini basar. Gazetenin sahibi olan Celal Nuri’nin odasına dalar ve elindeki silahla tehdit eder, küfürler savurur. Eline geçirdiği ne varsa Celal Nuri’ye fırlatır. Celal Nuri kaçamaz ve tabanca kabzası ile muhtelif yerlerinden yaralanır. Olay yerine polis gelir.

Lakin İstiklal Mahkemesi’nin “cellat” lakaplı ismi Kılıç Alisi, dokunulmazlığı sayesinde elini kolunu sallayarak çekip gider. O dönemde gazetelerin “cinayet-i uzma” büyük cinayet adını verdikleri ve Kılıç Ali’nin adının karıştığı bu Rum ve Ermeniler’in dönme olayı Celal Nuri’nin dövüldüğü ile kaldı.

Kılıç Ali’nin yıllar süren milletvekilliği sayesinde iddialar, tarihin karanlıklarında unutulup gitti.



Bu haber 3,739 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,449 µs