Anadolu sermayesi yok oluyor!

4 Eylül 2007 09:39 tsi
Ekonomi tıkırında ancak alttan alta giden, gözden kaçan hayati sorunlar yok değil. Bu sorunların başında yok olan Türk ekonomisinin belkemiği Anadolu sermayesi geliyor. Ekonomist Yiğit Bulut hükümete çağrı yapıyor. Bu sese kulak verin…

“Anadolu sermayesi yok oluyor.” Bu iddia Vatan gazetesi yazarı ekonomist Yiğit Bulut’a ait. Hükümeti Anadolu sermayesine sahip çıkmaya çağıran Yiğit Bulut’un yazısının ilgili kısmı:

Nedir Anadolu sermayesi? Tanımlayarak başlayalım. Bana göre: İstanbul surları içinde yerleşik olmayan, haklarını çok net olarak bilmeyen, yapılan bütün global anlaşmalarda araya sıkışan, İstanbul sermayesi dediğimiz grup ile çıkarları örtüşmeyen ve sonuçta hiçbir şekilde kendini koruyamayan topluluk...

Tarihte aynı tanımı bulabileceğimiz başka bir dönem oldu mu? Osmanlı’nın imzaladığı 1839 Baltalimanı Anlaşması, bu kardeşlerimizin “ilk tasfiye” edilişiydi...

Bu noktada soralım: Bu kesimin “yok olduğunu” ben nereden çıkardım?

Sevgili dostlar, bugünün “piyasa devleti”ne doğru ilerleyen Türkiye’sinde, şirketlerin İstanbul sermayesinin yaptığı satışlar ile “Avrupa-Amerika odaklı” daha doğrusu “küresel sermayenin” eline geçtiğini düşünürsek, soruyu şu şekilde sormak daha doğru olacaktır: “Anadolu sermayesi” olarak tanımladığımız bu grup, 2001 sonrası ortaya çıkan “yeni dünya düzenine”, kuralsız ve korumasız yaşanan AB sürecine ve en önemlisi “küreselleşme” dinamiklerine uyum sağlayabildi mi? Daha doğrusu kendini koruyabildi mi?...

Cevap çok zor değil: “AB” ve “küreselleşme” gibi kavramlar ile yaratılan ve bugünün Türkiye’sine hakim olan “ticari yapı”, sermaye yoksunu olan ve aynı gümrük birliği içinde “serbest dolaşamayan” Anadolu kaplanları için inanılmaz bir haksız rekabet ortamını zorluyor. Avrupa’da “dolaşma sorunu olmayan” büyük sanayi-ticaret çevreleri ve küresel sermaye, Gümrük Birliği’nin yarattığı bu kusuru, küresel şartların da eşliğinde Anadolu sermayesine karşı kullanıyor...

Bu noktada yeni bir soru soralım: Girişte, geçmişte benzerinin yaşandığını belirttik ve bir anlaşmadan bahsettik, Gümrük Birliği ve küreselleşme süreçleri gerçekten geçmişte de yaşandı mı?

Maalesef... Bugün uyguladığımız “Gümrük Birliği” denilen kavramın özü, Osmanlı’nın çöküş sürecinde imzaladığı “Baltalimanı Ticaret Anlaşması” ile aynıdır. O zamanın İngiltere’si gitti, yerine “AB” geldi. Bugün tablo da çok farklı değil; yönetime dahil olamazsın, Ankara-İstanbul çizgisinde imzalanan anlaşmalara yorum dahi yapamazsın, zayıf sanayi ve bankacılık sistemin ile kredi dahi üretemediğin KOBİ’lerini teslim edersin, Bankacılık sistemin KOBİ’lere kredi üretmez, KOBİ’leri oluşturanlar serbest dolaşamadığı için içinde bulunduğu sistemin diğer bileşenleri ile rekabet edemez...

Sonuç: Anadolu sermayesi gözünü açmaz ve Avrupa Birliği, küresel sermaye gibi etkilerle “Ankara-İstanbul-Brüksel” hattında atılan imzaların rüzgârına kendini bırakmaya devam ederse, hepsine geçmiş olsun! 40 yıllık AB algılaması ve içine iyi niyetlerle düştüğümüz Gümrük Birliği, geldiğimiz noktada küresel etkenlerle de birleşince, ülkemizin belkemiği olan orta ve küçük ölçekli sermayemize zarar vermeye, daha açıkçası “onları dönüştürmeye başladı”. Bu anlattıklarıma bir de “düşük kur etkisini” ve üretmek yerine ithal etmenin daha ucuz olduğu gerçeğini ekleyin, sonuç ortada. Peki ne yapabilirler? Anadolu Kaplanları bir an önce ayağa kalkmalı ve en azından Ankara Anlaşması ve 1973 Katma Protokolü’nden doğan haklarını aramaya başlamalılar...

Bu haber 422 defa okundu.