En Sıcak Konular

ABD ve Nato'dan 300,000 fitten soykırım

3 Eylül 2007 17:26 tsi
ABD ve Nato'dan 300,000 fitten soykırım ABD ve NATO uçaklarının bombardımalarında hemen her gün onlarca Afganistanlı sivil ölüyor. Dünya ise buna sessiz kalıyor

30,000 FİTTEN SOYKIRIM
 

Vijay Prashad


Hamid Karzai niyahet kızgın. ABD hükümeti ve onun NATO cephesi, Afganistan’da, Afganistan ve Pakistan arasındaki kabile bölgesinde kontrolü sağlayamadılar. Kara gücünde etkili olma yerine NATO güçleri ilk ve son çarelerine iltica ettiler: hava bombardımanı. Haziran’ın son haftasında NATO güçleri 90 Afgan sivili öldürdüler. Toplam sivil ölülerin gerçek bir hesabı hala yapılabilmiş değil. Tek başına bu bile bir skandaldır. Kabil’deki BM basın yetkilisi (Haziran 2, 2007’de) “hükümet yanlısı güçlerin (yani NATO’nun) neden olduğu sivil ölü sayısı, hükümet karşıtı güçlerin neden olduğu ölü sayısını çok fazla aşmaktadır” dedi. Ölü sayısıyla ilgili bir kamuoyu açıklaması gelmedikten sonra bu sadece bir laf kalabalığıdır. Ben "Guardian’ın 2001 istilasının bir sonucunu 20,000 ile 49,600 ölü olarak gösteren 20 Mayıs 2002 tarihli bir kupürünü hala saklıyorum. Şu halde Taliban ve müttefiklerinin ABD ve NATO’nun neden olduğu ölü sayısı kadar ölümlere neden olmaları imkânsızdır. Normalde çok esnek olan Karzai’ye “masum insanlar, vurdumduymaz operasyonların kurbanlarına dönüşüyorlar” gibi sert sözler söyleten şey bu durumdur. ABD-NATO taktiklerini savunanlara Karzai şunu söyledi; “bir hedefe 37 km’den bir sahra topu fırlatarak bir teröristle savaşamazsınız. Bunun sivil kayıplara neden olması kaçınılmazdır.”


Karzai’ye cevap olarak NATO genel sekreteri Jaap de Hoop Scheffer yumuşak bir dille “her masum kurban fazladır. Maalesef bu oluyor” beyanında bulundu. O hava bombardımanı ile ilgili olarak bir veya iki şeyi biliyor: 1970’lerde o, Hollanda Kraliyet Hava Kuvvetleri’ndeydi. De Hoop Scheffer, Irak istilasına tutkulu bir şekilde atlayan Yaşlı Avrupa kuruluşunun üyelerinden biridir (o,muhafazakâr Hıristiyan Demokratik Çağrı partisinin bir üyesidir). “Maalesef bu oluyor” sözü akla ve hayal gücüne yapılmış bir saldırıdır. Eğer hareketlerinizin “talihsiz” sonuçlar (çok sayıda sivil ölümleri gibi) doğuracağını biliyorsanız, hareket buna değer mi? Böyle bir hareket için ödenmesi gereken bedel nedir ve bu bedeli kim ödeyecektir? Bu vurdumduymazlık, Irak’a karşı ABD önderliğindeki ambargonun sonucu olarak yarım milyon çocuğun ölümü üzerine Lesley Stahl’ın sorusuna “bunun çok zor bir seçenek olduğunu düşünüyorum, fakat hedeflediğimiz şey bu bedele değer” diyen dönemin ABD dışişleri bakanı Madeleine Albright’ı hatırlatıyor.


New York Times Kitap Eleştirisi’nde (29 Temmuz, 2007) liberal kurumun bilgini Samantha Power daha teferruatlı fakat temelde aynı olan bir hava bombardımanı savunusu yaptı. Harvard Üniversitesi’nde görevli olan Power, Columbia Üniversitesi’nde antropolog olan Talal Esed’in “devlet orduları (özellikle de bu ordular uluslar arası hukuku ciddiye almayan güçlü devletlere aitse) tarafından salınan korku ile asilerin saldıkları korku arasında ahlaki bir fark yoktur” şeklindeki iddiasına göndermede bulundu. Sonra Power buna cevap verdi: “olabildiği kadar sivili yok etmek amacıyla yola çıkmak ile askeri hedefleri sürdürmede kastetmeden, gönülsüzce sivilleri öldürme arasında ahlaki bir fark vardır.” Raunda soykırımı ile ilgili kitabı, “insani müdahalecilik” konseptini savunmak için etkili bir girişim olan Power, muhtemelen iddiası için 1951 Soykırım Konvansiyonu’ndaki “niyet” kelimesine güvenmektedir. Konvansiyondaki bu kelime soykırımı “bütün olarak veya kısmen bir ulusu, etnisiteyi, ırkı veya bir dini grubu yok etme niyetiyle yapılmış hareketler” olarak tarif ediyor. Bu tip durumların çoğunda olan tartışma götürmez kesin delilin eksikliğini göz önüne aldığımızda herhangi biri “niyet”i nasıl inceleyecektir? Ne Hoop Scheffer ne de Albright Afgan ve Irak halkını mahvetmek niyetinde olduklarını söyleyeceklerdir; fakat bunlar politikalarından dolayı çok fazla insanın öldüğünü kabul edeceklerdir. Eğer onlar politikalarının sonucunda bu kadar fazla insanın öleceğini biliyorlar idiyse, sebeplerini umursamayarak bunlar bu kadar insanı öldürmeye “niyet” etmemişler midir diyeceğiz? Onlar öldürmeye motive olmamışlardı fakat kesinlikle binlerce veya yüz binlerce insanı öldürmeye niyet etmişlerdi.


“İnsani müdahaleciler” Irak üzerine ambargo veya Kosova Savaşı ile ilgili tartıştıklarında Clinton’un Beyaz Saray’ının duvarları üzerinde bir uçuş gerçekleştirmedik. Bu uçuşu Hoop Scheffer danışman kadrosuna yaptığı konuşmayı dinlemek için NATO karargahlarının duvarları üzerinde de gerçekleştirmedik. Fakat Nixon-Kissinger görüşmesinin bantlarına ve Kissinger’ın General Alexander Haig’le (Kissinger’ın askeri yardımcısı, Genelkurmay Başkan Yardımcısı) yaptığı telefon görüşmelerinin dökümüne sahibiz. ABD’nin, Vietnam’daki savaşı duraksamaya devam ederken Nixon ve Kissinger Kamboçya’yı mahvetmek için Operasyon Menüsü’nü pişirdiler. Nixon “onlara büyük bir darbe indirmek” için bütün ABD güçlerini, “her şeyi vurmak” için hava bombardımanını kullanmayı istedi. Kissinger, Haig’e “O (Nixon) Kamboçya’da kapsamlı bir bombardıman istiyor. Bu bir emirdir. Yerine getirilmelidir. Hareket eden her şeyin üstünden uçun” dedi. Irkçı aldırmazlığın bu türü için hazır bir model vardı. General Douglas MacArthur'un komutasındaki önemli bir yetkili, güney Kore yarımadasının ABD tarafından bombalanmasının “bu sarı hergelelere kendilerine neyin gelmekte olduğunu haber vermesini” umuyordu. Hava saldırısı, Kuzey Kore yiyeceğinin %75’ini sağlayan sulama kanallarını yok etti. Bir ABD hava kuvvetleri dokümanının üzerinde sonuçları hesaplamak için çok çalışıyor, “sonrasındaki su baskınları (destek güzergâhlarını) yok etti. Batılılar, Asyalıların açlık ve yavaş ölümleri için pirincin kaybının korkunç anlamını çok az anlarlar.”


Power'ın hava bombardımanını savunması, içinde bombardımanın yapıla geldiği bağlamı açıklayan bir ifşaattır. Soyut veya teorik kampanya ile ilgili konuşmuyoruz, hala devam eden ve soykırım benzeri sonuçları olan kampanyalar hakkında konuşuyoruz. Afganistan, Lübnan’ın İsrail tarafından yıkıldığı (toplam bedel 4 ila 15 milyar dolar arası ) kadar yıkılmış durumdadır. Bunun için yeni konseptlere sahibiz: eğer soykırım değilse sonuçları daha az sarsıcı olmayan toplum kırım veya politik kırımdır. İnsanların bir toplum kurma veya bir hükümet kurma melekeleriyle ilgili yeteneklerinin yok edilmesi bir yavaş ölüm cezasıdır. 1951 dokümanı bir politikayla birleşmiş insanları yok etme niyetini içermiyor (bu yüzden 1965’te ABD’nin desteklediği ve Endonezya’nın yürüttüğü bir milyon komünist ve sempatizanının öldürüldüğü operasyon bir soykırım olarak sayılmadı). Güçlüler ve onların liberal ortakları (örneğin, devam eden Darfur sorunları bağlamı) tarafından çamura bulanan “soykırım” konseptini gözden geçirip yeniden tanımlamalıyız. Power, her zaman yardımsever farz ettiğimiz güçlülerin nedenleri arkasına gizlenmektedir. Bu şok edici bir şeydir, bir liberal entelektüel, elinde güç olanların iyi niyetlerine güvenmemiz gerektiği şeklindeki korkunç görüşü bir kez daha yayıyor. Karzai, kendi yaşamlarına ve topluma karşı devam eden saldırılardan dolayı öfke ile kaynayan toplumuna karşı sorumludur. O da çileden çıkmış durumda. Samantha Power böyle bir hesap vermeye karşı korunmuştur. O, ABD-NATO askeri saldırı mimarisinin kaçınılmaz olarak çoğu sivil olan pek çok ölüme sebebiyet vereceğini zaten bilen kurbanların gözüyle ne zaman olaylara bakacak?

Bu makale Ali Karakuş tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.

Haber 10



Bu haber 283 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,953 µs