Karadaği: IŞİD zalim rejimlerin ürünü
12 Ağustos 2014 16:19 tsi
Ali Karadaği, IŞİD gibi örgütlerin zalim rejimler sebebiyle ortaya çıktığını ve kullanıldığını söyledi
Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali Karadaği, IŞİD, El Kaide, Boko Haram ve Şebab gibi örgütlerin normal olmayan şartlarda, bazı Arap rejimlerinin baskıları nedeniyle ortaya çıktığını savundu.
Al Jazeera'ya açıklama yapan Karadaği, İslam dünyasında son yıllarda önce tekfir (kafir ilan etme), sonra tefcir (bombalama) sorununun arttığını belirterek bu tarz düşüncelerin batı tarafından da kullanıldığını vu düşüncelerin özellikle gençler arasında yayıldığını söyledi.
Karadaği, şu ifadeleri kullandı:
"Gençlerin arasında bu düşüncenin yayılmasının iki nedeni var. Fikirsel katılık ve baskıcı yönetimlerin yaptığı uygulamalar. Allah'ı tanımayan, onun hükümlerini dikkate almayan baskıcı, zalim rejimler onları bu katılığa itti. 'Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyenler kafirlerin, fasıkların ta kendileridir' ayetini zahiri anlamını alarak bu tezlerini savundular. Gerçekten de o yöneticilerden bazıları İslam'a savaş açmıştı. Aslında buna karşı mücadele yolunun tekfir etmek olmaması gerektiği halde bu fikirler ortaya çıktı. Gençler zaten hırslı ancak şunu da söylemek lazım; bu dönemde arabulucu, ılımlı alimler gerekli olan ortayı bulma yolunda görevlerini yapmadılar. Böylece bu boşluğu doldurmuş oldular. Şunu da gizleyemem, bu gruplara bazı Arap ülkelerinden büyük mali yardımlar da yapıldı. Buna 'Gerçek selefilik' diye güzel de bir isim buldular. Oysa gerçek selefilik bu değil. Ilımlı selefiliği kastetmiyorum, buna göre biz de selefiyiz."
Karadaği, bu tarz düşüncelerin dünyaya yayılması ile ilgili şunları söyledi:
"Tekfir ve Hicret fikri ortaya çıktıktan sonra Mısır'daki cihadı önceleyen kişiler bunu sahiplendi. Devlet Başkanı Enver Sedat'ın öldürülmesini organize ettiler, hapse atıldılar, Sonra bunlardan bir kısmı geri adım atıp bunu kitaplaştırdılar. Ancak bu düşünce Doktor Zevahiri üzerinden Afganistan'a ulaştı. Usame bin Ladin bu fikirden etkilendi. Parası ve gücü vardı ve o dönem Körfez ülkeleri cihadı destekliyordu. Sonra mücahitler kendi aralarında ayrılığa düştüklerinde, bu fikirlerin yayılması için zemin bulunmuş oldu. Mücahitler o dönemde orta yollu bir İslami düşünceye, İhvan ya da benzer düşüncelere sahipti . Ama kendi aralarında ayrıştılar. Bu sırada Pakistan ile anlaşarak, Gülbeddin Hikmetyar ve Rabbani'yi hedef aldılar ve üstün kuvvet olarak onların yerine geçtiler. Ama dediğim gibi bu fikirlerin oluşması ve yayılmasının asıl nedeni, yöneticilerin uyguladığı, zulüm, baskı ve değişmez iktidarları oldu.
Böyle bir ortamda Arap Baharı ortaya çıktı. Önce Tunus kendi baskıcı yöneticisinden kurtuldu, sonra Mısır. Arap Baharı sürecinde sertlik yanlılarının gücü azaldı. Ama ılımlılar, Doktor Mursi hedef alınınca, dediler ki bizim savaşmaktan başka mücadele yolumuz yoktur. Şunu bilelim ki; bu düşünceler her zaman doğal olmayan ortamlarda yayılır. Özgürlük ortamları, serbestiyet olsa bu fikirlerin zemin bulması mümkün olmaz. Arap dünyasında insanlara serbestçe gösteri yapma hakkı tanınsa, bu tür durumlar yaşanmaz. Yönetimlerde, yöneticilerde değişimler olsa bu fikirler yayılmaz. Ülke liderleri Allah'ın dinine önem verseler bunlar çıkmaz. Bugün liderlerin birçoğu, dinin gereklerini yerine getirmiyor ve önem vermiyor. İşte onlar da bu boşluğu dolduruyor."
Bu düşüncelerin batılılar tarafından kullanıldığını ifade eden Karadaği, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Batılılar, Osmanlı sonrası İslam dünyasıyla askeri yöntemle savaşmak yerine kültürel savaşı planladı. İslam dünyasında bölünmeler oluşturma planları yaptılar. Bunu da iktidarlar üzerinden değil, fikirler üzerinden planladılar. Mesela Türkler ile Araplar arasında milliyetçilik fikrini Turancılık üzerinden yaydılar. Araplar İngiltere ve Fransa bayrakları altında Osmanlı'ya karşı koydular ve Osmanlı'yı devirdiler. Bugün ise gördüler ki, milliyetçilik fikri artık para etmiyor. Mısır'da, Suriye'de, Türkiye'de, her yerde başarısız oldu. İslam dünyasını bölecek yeni düşünce arayışlarına gittiler ve bu doğrultuda işte bu cemaatleri buldular. Onları kullanmak zor olmadı.
Ben mesela Çeçenler arasında arabulucuk etmek için dönemin devlet başkanı Aslan Mashadov'un talebiyle Çeçenistan'a gitmiştim. Mashadov bana dedi ki, "Lütfen gel bu adamlarla bir konuş". Gittim, konuştum bazılarını ikna ettim. Bazıları ise benimle görüşmedi bile.
Kissinger diyor ki 'Amerika'nın gücü iki temel esase dayanır: Birincisi yaratıcı karışıklık ki bu karışıklık ABDye çalışma alanları, müdahale alanları sağlar. İkincisi iplerin elimizde olması.' Bugün işte bu yaşanıyor. Bu gençler aslında iyi insanlar, liderlerini kastetmiyorum. Onlar temiz gençler. Ancak tıpkı Peygamberimizin Haricileri tanımladığı hadisinde dediği gibi: 'Namazlarınız da onların namazları yanında hiç kalacaktır. Oruçlarınız da onların oruçları yanında hiç kalacaktır.' Namazları, oruçları güzel ama fikirleri tıpkı okun yaydan çıkması gibi İslamdan çıkmıştır. Biz alimler olarak bu fırsatı kullanarak diyoruz ki bu gençlere, Mısırdaki cihadi grupların yaptığı gibi bir kez daha İslamı okuyun."
Sertlik yanlısı bu kişiler kendilerine en büyük düşman olarak kimi görüyorlar ılımlı İslamı. Mesela bugün Irakta, Afganistanda ya da başka bir yerde Müslüman Kardeşlerden birini gördüklerinde öldürüyorlar, kesiyorlar. Bu ılımlı akımlardan ne kadar nefret ettiklerinin bir göstergesi."
Amerikan haçlı, Siyonizm projesi olarak cemaatler üretildiğini ya da içlerine sızıldığını belirten Karadaği, sözlerini şöyle tamamladı:
"Tıpkı Mısırdaki selefi akımlar, Ezher kökenli kişiler ve sufi bazı hareketler gibi. Amerikanın ılımlı İslami düşünceyi hedef alan stratejisi, İslam dünyasında başarılı olmuş akımları boşa çıkarmak maksatlıdır. Örneğin bugün Türkiyede başarılı bir proje vardır. Dolayısıyla onlar İslamın kendi adını kullanarak başarılı olan projeleri baltalamayı hedefliyorlar. Bugün İslam dünyasında halkın tek kabul ettiği gerçeklik İslamdır. Dolayısıyla İslam ile mücadeleyi yine İslam içindeki kişilerle yapıyorlar."
Bu haber 542 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle