En Sıcak Konular

Özel Harpçi, 'kene'yi anlattı!

0 0 0000 00:00 tsi
Özel Harpçi, 'kene'yi anlattı! Amerika'da psikolojik savaş eğitimi alan Doğan Bayazıt'ın başkanlığında kurulan MGK Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nda 21 yıl boyunca görev yapan Tamer Kumkale, görevi boyunca yaptıklarını, rejimi nasıl ve kimlere karşı koruduklarını anlattı.

 MGK Toplumla İlişkiler başkanlığı, 3 Kasım 1983 seçimlerini kazanan Turgut Özal'a iktidar verilmeden önce 11 Kasım 1983 günü kuruldu, görevi topyekûn devlet çapında psikolojik harekat yapmaktı. O zaman rütbesi binbaşı olan Kumkale, TİB'de "Plânlama ve Yönlendirme Grup Başkanlığı" biriminin başındaydı.

Avrupa Birliği ile uyum süreci çerçevesinde 2003 yılında MGK'nın yapısı değişince TİB de kapatıldı. TİB kapatıldığı gün yürütmekte olduğu 20 değişik psikolojik harekat operasyonu da sonlandırıldı ve bunlar için ayrılan 3 milyon dolarlık bütçe Başbakanlığa iade edildi.

TİB'in faaliyetleri bugüne kadar çeşitli tartışmalara konu oldu. Örneğin gazeteci Fatih Güllapoğlu, TİB'in Avrupa'daki Türklere yönelik faaliyetlerini konu alan kitabına "Tanksız Topsuz Harekât" adını koydu. Kitaba göre TİB adeta devlet içinde devlet görünümünde bir yapıydı.

1996'da TİB ile ilgili bu tartışmalar yapılırken, general yapılmayarak emekli edilen kurmay albay Kumkale, TİB'in ve psikolojik savaş yöntemlerinin kitabını yazdı. Kurtlar Vadisi filmi ve kuş gribi olaylarının Türkiye'ye karşı birer psikolojik savaş unsuru olarak kullanıldığını öne süren Kumkale, Aksiyon'un sorularını cevaplandırdı.

-TİB her yerde mi faaliyet gösteriyordu?

Tabii, devlet çapında. Türk milletini Atatürkçü düşünceye sahip bir millet olarak yetiştirmek, bu millete yönelik psikolojik saldırıyı kaynağında kurutmak. TİB'in görevi bu. İkincisi, devlet-toplum kaynaşmasını sağlamak.

-İşte bu noktada TİB eleştiriliyordu. Bu bir anlamda kendi halkınızı psikolojik savaşa tabi tutmak değil mi?

Psikolojik savaş değil o.

-Ama dediniz ki, halkı Atatürkçü düşünce doğrultusunda yetiştirmek. O zaman kimi insanlar da çıkıp diyorlar ki ben Atatürkçü düşünceye tabi olmak zorunda mıyım?

O zaman gitsin orada yaşasın. Ne rejimi yapalım? Adamı dinci mi yapalım?

-Hayır, adam diyor ki ben sosyalist olmak istiyorum…

Ha olsun, olur o. Demokrasilerde çoğunluk azınlığa hükmeder.

-Psikolojik savaşın ne kadarı halka karşı, ne kadarı dışarıya karşı yapılır?

Hiç bunun oranı yok. Bugün ihtiyaç vardır, psikolojik çöküntü vardır, bütün gücünü ona tevsik edersin. Yunanistan'la savaşacağız. Halkın savaşma gücünü artırırsın. Yunan halkına da dersin ki ey Yunan halkı biz gelir seni ezeriz… Psikolojik harekât 24 saat devam eder.

-Savaş halinde halkı düşmana karşı hazırlamak için psikolojik savaş belki olağan karşılanabilir. Ama barış döneminde halkı belli bir yola kanalize etmek demokratik bir düzende devletin görevi midir?

Tabii. Senin milli hedeflerin var. Kırmızı Kitap'ta (Milli Güvenlik Siyaset Belgesi) yazar bunların hepsi. Orada bu hedefler var. Dünyada saygın bir devlet olmak, şu kadar ekonomik güce sahip olmak, bu kadar kültürel güce sahip olmak, böyle bir silahlı kuvvetlere sahip olmak. İşte bu hedefler doğrultusunda milletin topyekûn hareket etmesini sağlayacak güçtür bu. Niye Atatürkçü yetiştireyim? Anayasaya böyle konulmuş, herkes Atatürkçü olacak demişiz. Vatandaşların 1982'de Anayasayı oylarken, beni Atatürkçü yetiştirin diye oy vermiş. Onun için Atatürkçü yapıyoruz. Eğer deseydi ki, biz milleti Hitlerci olarak yetiştireceğiz, o zaman Hitlerci olacak şekilde bir psikolojik harekât yapardık.

-Kurtlar Vadisi filmi için, "Çuval olayından daha fazla Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yaraladı. Bu film ikinci çuval olayıdır" diyorsunuz…

Şimdi senin başına bir çuval geçirildi. O çuval hâlâ orada duruyor. Ben bu filmi seyrettim. Bir kere filmi şahane çekmişler, efektler fevkalade güzel. Ama psikolojik harekâtçı gözüyle seyrettiğim zaman, halk bu işin öcünün alınamadığı psikolojisi içinde. Çuval halkın kafasında duruyor. Ama bu suçun cezasını verecek olan Polat Alemdar değil kardeşim. Ne oldu şimdi? Filmin başında bir üsteğmen çıktı, tabancayla tak diye kendini vurdu, öldürdü. Polat Alemdar'a mektup bıraktı. Ey Polat Alemdar, Türk Ordusu bu işi beceremedi, gel bu işi becer. O da dört tane adamla gitti, yaktı yıktı ortalığı, öcümüzü aldı. Türk Silahlı Kuvvetleri'ni bu kadar aşağılayıcı, küçültücü bir şey olamaz. Bu filmi seyreden askerde komutanına karşı güven sarsılır… Bu nasıl iş? Kim Polat Alemdar, kim yanındakiler?

-Halbuki bu filmin arkasında Türk derin devleti var, Amerikan aleyhtarlığını pompalıyor yorumları yapıldı.

Tam tersi… Ben yanlış algıladım.

-Bir TSK mensubu olarak siz de filme karşısınız, Amerikalılar da karşı. İlginç değil mi?

Onların kendi açılarından aldıkları yerler var. Ben bizi ilgilendiren tarafa bakıyorum.

-Film nasıl olsaydı, Türkiye açısından başarılı bir psikolojik harekât olurdu?

Polat Alemdar'ın da içinde bulunduğu özel kuvvetler mensupları bu işin öcünü alabilirdi. Polat Alemdar'dan yararlanabilirlerdi, ama güç özel kuvvetlerde olurdu.

-Bu filmi eleştirirken, Amerika'nın Türkiye'yi işgal senaryosunu işleyen Metal Fırtına kitabını övüyorsunuz…

Metal Fırtına kitabının bir özelliği var. Çok güzel bir psikolojik harp denemesi. Amerika açısından kitaba baktığım zaman, ulan Türkiye'de öyle bir güç var ki, böyle adamlar yetiştiriyor, bir yerlere salıyor, bunlar hâlâ duruyor oralarda; ve bu adamlar geliyor Amerika'nın içinde beni nükleer silahla vurabiliyor. Orada bir soru işareti var. Kurgu da olsa, roman da olsa, "Acaba?" diyor adam. Arayacak, bakacak. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra nükleer silahlar dağıldı. Bir yığın teröristin eline geçti bu silahlar. Çok küçük bir silah, topla atılıyor, uçakla atılıyor, helikopterle atılıyor. Bir küçücük tüple Viktorya gölünü zehirledim diyorsunuz, adam altı ay arıyor. Zehirlendi mi zehirlenmedi mi… New York'un su şebekesine zehir attım diyorsun, altı ay sokağa çıkamıyor, susuz. Böyle bir kaosun önüne geçebiliyor mu? Psikolojik harp bu... Acaba Metal Fırtına'daki adamlar var mı? Var, yok ayrı. Ama var mı? Psikolojik savaş açısından önemli olan bu. Olup olmadığını kesin olarak öğrenene kadar bu bir tehdittir.

-Bir kuş gribi olayı yaşandı, ardından öldürücü keneler çıktı. Siz bu olayların birer psikolojik harekât olduğunu söylüyorsunuz. Sizce bu şekilde kuşları organize etmek, bir yere konmalarını sağlamak mümkün mü?

Kuşlar organize edilir mi? Olayın kuşla ilgisi yok. Senin beynini organize ediyor. Sen şartlanıyorsun. Diyorsun ki, kuş geldi, bütün kanatlıları kes. Bütün kanatlıları kesip attık. Ne oldu? Kene çıktı meydana. Bu keneyi onlar yiyordu. Adam seni çökertmek istiyorsa, senin sanayini çökertmek istiyorsa, bırak hayvancılığın ölmesini, psikolojik olarak çöküyorsun. Tedbir alamıyorsun. Ekonomin bu tarafa giderken bir anda devletin bütün gücünü bu alana yöneltiyorsun. Var mı böyle bir şey? İki kişi ölmüş, sigaradan da şu kadar kişi ölüyor, ona niye bir şey etmiyorsun?

-Kuşun mikrobu getirmesi gerekmiyor mu?

Getirmesine gerek yok. Elinle koyarsın mikrobu. Kuş getirmez onu. Kim bilir? Kuşlar her yerden geçiyor, niye başka yerde çıkmadı da sende çıkıyor? Güney Afrika pislik içinde, niye onda çıkmıyor bende çıkıyor? Niye Amerika'da, İngiltere'de çıkmıyor? Nitekim bir anda tavukçuluk öldü. Ne kadar hayvanı kesip, biçip attık? Tipik bir psikolojik harp şeyi. Şimdi kene çıktı. Nerede çıktı? En zengin Kemer Country'de çıktı. Burası en lüks olan yer. Var mı böyle bir şey? Kene dünyada her zaman var. Kene ne zamandan beri adam öldürmeye başladı?

-O zaman bu keneyi de birileri mi getirdi?

Getirmiştir, yahut böyle bir şey yoktur. Sen bununla meşgul musun, ben bununla meşgul müyüm.

-Diyorsunuz ki, psikolojik savaşta bir yerde var olmayan bir hastalığı yaymak, sağlık sistemini çökertmek hedeflenir.

Küresel güçlerin en fazla üzerinde oyun oynadığı şey sağlık. Çünkü insanoğlunun en zayıf noktası. Zengin, fakir herkesin mutlaka sağlıklı olmaya ihtiyacı var.

-O zaman kuş gribi olayında psikolojik harekât açısından hedef tam olarak neydi?

Ülkeyi karıştırmak, zayıflatmak. İkincisi bir şeyi satmak. Ya böyle bir olay var, siz ölüyorsunuz ama, bunun ilacı bende var. Gel sana vereyim. Benden bu ilacı al, 20 sene bir daha bir şey olmaz.

Tamer Kumkale, Milli Güvenlik Kurulu bünyesinde 21 yıl boyunca faaliyet gösteren Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nın (TİB) kurucularından.

Aksiyon



Bu haber 266 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,133 µs