En Sıcak Konular

İsrail, Hitler ile aynı hedefin peşinde

3 Ağustos 2014 19:06 tsi
İsrail, Hitler ile aynı hedefin peşinde Başbakan Erdoğan İstanbul Maltepe'de düzenlenen mitingde konuştu. Erdoğan Filistin ve Gazze'nin yalnız olmadığını söyledi.

 Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Maltepe Etkinlik Alanı'nda düzenlenen mitingteki konuşmasına, İstiklal Marşı'nın 10 kıtasını okuyarak başladı.

İstanbulluları yürekten muhabbetle selamladığını ifade eden Erdoğan, katılımcılara şöyle seslendi:

"Bütün ilçelerini, tüm semtlerini, caddelerini, sokaklarını, tepelerini, minare ve kubbelerini, gönülden selamlıyorum İstanbul. Bir kez daha Hazreti Yuşa'yı, bir kez daha Eyyubel Ensari Hazretleri'ni hürmetle selamlıyorum. İstanbul'daki sayısız evliyayı, gönül dostlarını, alimleri hürmetle selamlıyorum. Cihanı titreten sultanlarını minnetle selamlıyorum. İstanbul'un tüm sakinlerini, tüm İstanbullu kardeşlerimi, hemşehrilerimi selamlıyorum. İstanbul, bugün yine çok muhteşemsin İstanbul. 23 Mart'ta Yenikapı'da 1,5 milyonluk mitingte sen tarih yazmıştın. İşte bugün, Anadolu Yakası'nda, Maltepe'de yine tarih yazıyor, yine tarih inşa ediyorsun ey İstanbul. Şu İstanbul'daki heyecan, coşku, şu İstanbul'daki kükreyiş var ya inanın bu manzara, dostlarımızın yüreğine su serpiyor, kardeşlerimizin gönlünü ferahlatıyor. Şu aşk, şu sevda, şu heyecan, mazlumlara umut ışığı oluyor. Senin şu dik duruşun, şu onurlu duruşun var ya İstanbul, inan zalimlerin yüreğine korku salıyor. İstanbul, sen burada böyle dimdik durduğun müddetçe inanın adaletin sancağı yere düşmez. Sen burada mertçe durduğun sürece inanın zalimlerin gözüne uyku girmez. Sen umutsun İstanbul, sen Fatih'in şehrisin, sen Fatih Sultan Mehmed'in torunlarının şehrisin. Sen, şehitler diyarısın."

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy'un Çanakkale Şehitlerine şiirinden alıntı yaparak, "Bugün anlamlı bir gün. Allah sizlerden razı olsun. Şu meydandaki coşkuyu, heyecanı, buradan yayılan umudu Rabbim inşallah daha da çoğaltsın. Burada 'Amin' diye haykıran kullarının yüzü suyu hürmetine Rabbim duaları kabul etsin" dedi.

Buradan Gazze'nin çocuklarına selam gönderiyoruz

Bugün sadece 10 Ağustos mitingi yapılmadığını, Maltepe'den Irak'a, Suriye'ye, Myanmar'a, Somali'ye, Mısır'a "Biz buradayız" diye haykırıldığını ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bugün buradan Filistin'e, Kudüs'e, Ramallah'a, Nablus'a, Eriha'ya, 'Kardeşleriniz işte burada' diye sesleniyoruz. Buradan Gazze'nin çocuklarına selam gönderiyoruz. Gazze'nin mazlumlarına, masumlarına selam gönderiyoruz. İstanbul'un annelerinden Türkiye'nin tüm annelerinden Gazze'nin annelerine dayanışma mesajlarını gönderiyoruz. Biz, işte buradayız Gazze, öfkemizle buradayız, yanan yüreklerimizle buradayız. Elimizle, olmuyorsa dilimizle, yapamıyorsak hiç olmazsa gönlümüzden buğz etme görevini yerine getiriyoruz Gazze. Dillerimizle, dualarımızla buradayız. Sanma ki uzaktayız Gazze. Senin yanında, senin yanıbaşındayız. 100 yıl önce Şucaiye'den Mehmetçiğimizi çektik ama yüreğimizi çekmedik. Yüreğimizin yarısı İstanbul'daysa, yarısı Gazze'dedir. Theodor Herzl, ulu hakan Abdülhamid Han'a bir elçi gönderiyor. 'Filistin'den toprak almak için çok yüklü miktarda para, altın teklif ediyor. Sultan Abdülhamid şu cevabı veriyor: 'Benim Filistin ve Suriye'den gelen iki alayım, Plevne'de son neferine kadar kırılmaya can attılar. Bir teki bile hayatta kalmadı. Hepsi cansız bir şekilde toprağa serildiler. Türk İmparatorluğu, Türk halkınındır, benim değil. Onun tek bir parçasını vermem. Yahudiler, milyonlarını saklasınlar, impatorluğum parçalanınca belki de Filistin'i tek kuruş ödemeden elde edeceklerdir. Fakat ancak kadavramız parçalara ayrılabilir, vücudumuzun canlı canlı kesilip biçilmesine razı olamam' diyor. Tam da Sultan Abdülhamid'in dediği gibi oldu. Önce Osmanlı'yı parçaladılar, kadavra yaptılar. Ardından da Filistin için, Filistinliler için ağır zulüm başladı. Ağır ağır, karış karış sürerek, öldürerek, zulmederek Filistinliler'in o topraklarda yaşam haklarını ellerinden aldılar. Şu anda orada hayata tutunmaya çalışan Filistinlilere de tahümmülü yok, onlar da ölsün, onlar da sürgüne gitsin istiyorlar, onlar da evlerini, vatanlarını, yurtlarını terketsin istiyorlar. Şimdi rahatsız eden bir cümleyi söylüyorum. Hitler, Almanya'da nasıl ari bir ırk oluşturmaya çalıştıysa, İsrail Devleti de şu anda orada aynı hedefin peşinden koşuyor."

Aynı şekilde cevabını alacaklar

Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını eleştirdi.

Türk-Amerikan Dostluk Grubu'nun mektup yazdığını hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Mektubunda da güya beni tehdit ediyor. Aynı şekilde yazılı cevabını alacaklar o ayrı, ama ben şimdi buradan sesleniyorum. Kadınları öldürüyorlar ki Filistinli doğurmasınlar, bebekleri öldürüyorlar ki büyümesinler, erkekleri öldürüyorlar ki vatanlarını savunmasınlar. Kundaktaki bebeklerden bile korkuyorlar, parklarda, sahillerde oynayan çocuklardan dahi korkuyorlar, hastanedeki yaralıdan, tekerlekli sandalyedeki engelliden dahi korkuyorlar. İnanın, öldürdükçe daha da çok korkacaklar. Kan akıttıkça, akıttıkları kanda boğulacaklar. Hiç bir zulüm ebedi değildir. Gün gelecek zulümlerin hesaplarını mutlaka vereceklerdir. Hesap gününün gelmesini sabırsızlıkla bekliyoruz. Hukukun işleyeceğine, adaletin tecelli edeceğine yürekten inanıyoruz. Bu bebek katilleri, bu İsrail yönetiminin er ya da geç, yaptıklarının hesabını hukuk içerisinde vereceklerini biliyoruz. Filistin yalnız değilsin. Gazze yalnız değilsin. Dünyada vicdan sahipleri Filistin'in, Gazze'nin yanında. Samimi müminlerin hepsi Gazze'nin yanında. İşte İstanbul Gazze'nin yanında, Diyarbakır Gazze'nin yanında, Trabzon, Adana, 81 vilayet, 77 milyon Gazze'nin yanında. İnşallah son nefesimize kadar da Hakk'ın, adaletin, barışın ve Gazze'nin, Filistin'in yanında durmaya devam edeceğiz."

Filistin'de 10 gazeteci hayatını kaybetti

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Filistin'de şu ana kadar, bu son saldırıda 10 gazetecinin hayatını kaybettiğini belirterek, şu bilgileri verdi:

"Bizim oradaki Anadolu Ajansı büromuza  iki kez saldırı yapıldı, gazeteciler yaralandı. Hiç dünyadan tepki var mı? Ey uluslararası basın, ey basın örgütleri neredesiniz? Türkiye'de, terör suçluları için 'gazeteciler tutuklu' diye ayağa kalkarsınız, Filistin'de ölen gazetecileri neden görmüyorsunuz.

Ey Kılıçdaroğlu, senin gidecek yerin var mı? Ey Bahçeli senin gidecek yerin var mı? Şimdi yanınıza bir tane de sipariş, ithal bir monşer aldınız, üçlü bir koalisyon. Ama ne diyorlar '10 tane parti beni destekliyor.' 40 çürük yumurtadan, bir sağlam yumurta etmez. Kılıçdaroğlu, 'İsrail'de basın özgür' diyordun. Kendi ülkeni dünyaya şikayet ediyordun. Filistin'de 10 gazeteci öldürüldü, neden susuyorsun? Konuş, konuş niye susuyorsun? Şu anda dualarınızla birlikte itirazımızla haykırışımızla diplomatik girişimimizle birlikte en zor şartlarda ulaştırdığımız yardımlarla biz Gazze'nin yanındayız."

Ekiplerimiz Gazze'de

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, şu anda ekiplerin insani yardımlarla Gazze'de olduğunu ifade ederek, "Bizim ekiplerimiz Irak'ta, insani yardımlarla orada. Bizim ekiplerimiz Suriye'de, tüm insani yardımlarla orada. Biz durmuyoruz. Bunu Kılıçdaroğlu'da biliyor, bunu ne yazık ki Bahçeli'de biliyor ama haklı söylemiyor. Bunların gözü var görmez, bunların kulağı var duymaz, bunların ağzı var hakkı konuşmaz" diye konuştu.

Erdoğan, 7 Temmuz'dan bugüne kadar TİKA koordinasyonunda Gazze'ye ciddi miktarda yardım ulaştırdıklarını dile getirerek, rakamları vermeyi doğru bulmadığını anlattı. Erdoğan, 17 bin 500 aileye gıda paketi, 15 bin kişiye sıcak yemek, 20 ton ilaç ve tıbbi malzeme ve jenaratörlerle yakıt temin ettiklerini belirterek, "AFAD, TİKA, Diyanet, Kızılay, gönüllü kuruluşlarımız, Anadolu Ajansımız, TRT Gazze'deyiz. Gazzelilerin yanındayız" dedi.

Yaralıların taşındığı, tedavi edildiği Şifa Hastanesi'ni kendilerinin yaptığını ve yapmaya devam edeceklerini aktaran Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Gazzeli kardeşlerimize biz bunu armağan etmiştik. Bize 'Gazze için ne yaptınız' diye soranlar bunu bize değil, Gazzelilere sorsunlar. Cevabını ondan alırlar. 7 Temmuz'da Gazze'de katliam başladığı andan itibaren Türkiye'de de muhalefet, hükümete karşı saldırılarını, yalan ve iftiralarını artırdı. Dışarıda bazıları kadar içeride de bazıları bizi susturmak, oyalamak, Gazze'den dikkatimizi çekmek, yani İsrail'in işini kolaylaştırmak için hücuma geçtiler. Kim bunlar? Siz bunları iyi tanıyorsunuz.

Pensilvanya ve onun medyası bu işte başı çekiyor. Çünkü onların otoritesi o. Bu Pensilvanya ihanet çetesi biliyorsunuz otoriteden izin almadan, talimat almadan iş yapamaz. Mavi Marmara olayında bunlar İsrail'in yanında yer almadı mı? 7 Temmuz'da bir kez daha otoritelerinden talimatı aldılar, bize karşı hücuma geçtiler. Başka kim Pensilvanya'nın oyuncağı olan. CHP, MHP, bir de onların monşer adayı. Ne diyorlar 'Gazze'yi bırak, Türkmenlere bak.' Benim Türkmen kardeşlerim bunlara cevabı önceki gün bir kez daha verdiler. Çünkü onlara verdiğimiz desteği onlar çok iyi biliyorlar. Onlar bu işin farkında.

Adana'da, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) Suriye'deki Türkmen kardeşlerimize insani yardım götüren o tırlarını kim çevirdi? Pensilvanya. Emniyetiyle maalesef silahlı kuvvetlerin içerisindeki grup, paralel yargı, el ele verdiler, MİT mensuplarını yerlerde süründürerek dövdüler. Bunların hepsinin kayıtları bizde. Bunlar olurken bu CHP'nin sesini duydunuz mu? Bu Bahçeli'nin sesini duydunuz mu? Bu yardımlar Türkmenlere gidiyordu. Niye sesiniz çıkmadı, niye konuşmadınız?"

Monşer aday bu işlerden anlamaz

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bunların dertli olmadığını, hiçbir zaman bu ülkenin değerleri ile hareket etmediklerini" dile getirerek, şunları kaydetti:

"Türkmenler, Türkiye'de CHP ve MHP'nin elinde istismar malzemesi yapılmak istenmediklerini açıkça ifade ettiler. CHP ve MHP gerçekten Türkmen kardeşlerimizi düşünseler, onları istismar etmez. Bunlar  üzerinde istismar siyaseti yapmazlar. Çünkü onlar burada konuştukça Türkmen kardeşlerimizin şartları zorlaşıyor. Bunlar burada konuştukça Uygur kardeşlerimizin şartları zorlaşıyor. Güvenlikleri tehlike altına giriyor. Özellikle de  bizim yaptığımız yardımlar riske giriyor. Ama ne bu CHP ne bu MHP'nin böyle hassasiyetleri, böyle dertleri var. Bu monşer aday zaten bu işlerden anlamaz."

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği 1994 yerel seçimlerinde kullandığı "Tamam inşallah" sloganına atıfta bulunan Erdoğan, "İstanbul, bir kez daha tamam inşallah. İstanbul tamamsa inanıyorum ki 80 vilayet de tamam inşallah. Rabbim sizlerden razı olsun" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, siyasi mücadeleye İstanbul'da başladığını vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Kardeşlerim! Biz bu yola, kutlu bir şehirden çıktık. İstanbul, kutlu başlangıçların, kutlu açılışların yani fetihlerin ve Fatiha'nın şehridir. Biz de bu güzel şehirde, alemlere rahmet olarak gönderilmiş Hazreti Nebi'nin övdüğü bu güzel şehirde, 'Bismillah' dedik. İstanbul her zaman bizim rehberimiz oldu. İstanbul, bizim ışığımız oldu. İstanbul, bize kılavuz oldu. Biz burada sadece İstanbul'u değil, Anadolu'yu tanıdık, Trakya'yı tanıdık. Ortadoğu'yu, Balkanlar'ı, Kafkasya'yı, Kuzey Afrika'yı, Avrupa'yı birlikte tanıdık. Çünkü İstanbul merkezdir merkez. İstanbul, Türkiye'nin de dünyanın da özüdür, özetidir. Siyasete ilk adımı burada, İstanbul'da attık. Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanlığı yaptım. Ardından İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı görevini üstlendim. Beyoğlu İlçe Başkanlığı yaptım. İstanbul İl Başkanlığı yaptım. 1989'da, 1991'de İstanbul'da seçimlere girdik. Nihayet 1994'te İstanbulluların teveccühü ile İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı seçildik. Kardeşlerim! Hiçbir zaman makamların, mevkilerin, rütbelerin peşinden koşmadık. Bizim meselemiz, her zaman hizmet oldu."

İstanbul'a hizmetkar olmak şereftir

"Millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya" geldiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Birileri hırslarının peşinden koştular ama biz, millete hizmet sevdasının peşinden koştuk. Birileri makamın, paranın, iktidar ve itibarın peşinden koştular, biz, ülke, millet, bayrak aşkının peşinden koştuk. Bir kez daha altını çiziyorum; siyasi mücadelemiz boyunca 'Ben' diyenlerden olmadık, 'Biz' dedik. Sadece yola bakanlardan olmadık, 'Asıl olan yol arkadaşlığıdır' dedik. Yol arkadaşlarımızı, iyi seçtik, kadrolarımızı iyi kurduk. Biz, milletin aşk ateşinde yanmak için, kavrulmak için yola çıktık. Allah'a sonsuz hamdü senalar olsun, bize İstanbul gibi bir dünya şehrine, Osmanlı cihan devletinin bu kadim başkentine, Eyyüb el-Ensari Hazretleri'nin şehrine, Hazreti Nebi'nin övdüğü bu şehre, hizmetkar olmayı nasip etti. İstanbul'a hizmetkar olmak şereftir. İstanbul'a şehremini olmak bahtiyarlıktır. Biz bu şerefi, bu bahtiyarlığı tattık."

Nineler, dedeler bize hayır dualarını azık olarak verdiler

Erdoğan, Siirt'te okuduğu şiirin ardından kendisine verilen hapis cezasını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sandıkta yenemeyeceklerini anladılar, hukuku çiğneyerek bizi saf dışı bırakmak istediler. Ben milleti bulmuşum, millete aşkı tatmışım, ben milletimle hemhal olmuşum, sizin zindanınız bana ne yapar? Sizin ipiniz, darağacınız, tehditleriniz bana ne yapar? Hani diyor ya üstad; 'Beni Allah tutmuş, kim eder azat.' Biz, Hakk'a ve halka teslim olmuşuz. Sizin manşetleriniz bize işlemez, sizin tehditleriniz bize işlemez. Sizin kurşunlarınız, sizin suikast planlarınız, sizin işaret ettiğiniz darağacı yolları bize işlemez. Allah'a hamdolsun işlemedi. 'Muhtar bile olamaz' diye manşetler attılar, o manşetler bize tesir etmedi. Nice suikast girişiminde bulundular, o tehditler bizi yolumuzdan çevirmedi. Pınarhisar'a girdik ve çıktık. Bir 'es' demiştik, bir 'mola', bir 'durak' demiştik. 'Nerede kalmıştık?' diyerek, ara verdiğimiz noktadan yeniden başladık. 11 gün sonra, 14 Ağustos'ta inşallah, 13. kuruluş yıl dönümünü idrak edeceğiz, 2001'de AK Parti'yi kurduk. İstanbul'dan başladık, Anadolu'yu Trakya'yı karış karış dolaştık. Nereye gittiysek coşkuyla karşılandık. Nereye gittiysek milletin muhabbetiyle kucaklandık. Yollarda yaşlı teyzeler önümüzü çevirdi. Otobüsümüzün önünü keserek, otobüsümüzü zorla durdurup bizi kucaklayanlar oldu. Yaşlı nineler, dedeler bütün o yollarda bize hayır dualarını azık olarak verdiler. Türkiye'nin demokrasiye, özgürlüklere, insanca muamele görmeye nasıl aç, nasıl susuz, nasıl hasret olduğunu gördük. 3 Kasım 2002'de görevi millet bize devretti. Kardeşlerim, neredeyse 12 yıl bitecek. Bütün bir parti olarak, teşkilat olarak, milletvekilleri, bakanlar olarak, 'durmak' kavramını unuttuk."

Mitinge katılanlara "Durmak yok" diye seslenip kalabalıktan "Yola devam" cevabını alan Erdoğan, "mola", "dinlenme", "ara verme" gibi kavramları adeta lugattan çıkardıklarını, "uzak", "ücra" gibi kavramları tanımadıklarını, Türkiye'yi il il, ilçe ilçe dolaştıklarını, dünyanın 100'e yakın ülkesine de bazılarına defalarca olmak üzere resmi ziyaretlerde bulunduklarını dile getirdi.

AA



Bu haber 733 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,028 µs