En Sıcak Konular

Resepsiyona türbanla katılınır mı?

1 Eylül 2007 19:54 tsi
Resepsiyona türbanla katılınır mı? Osmanlı devleti zamanında hiçbir Padişah, hiçbir Sadrazam, hiçbir paşa, hiçbir bürokrat karılarını yanlarına alıp toplumsal ve kamusal alana taşımamıştı! Taşımamıştı ama başka nedenle!?

İslâm dininde, tesettürlü de olsa Müslüman devlet adamlarının kadınları erkeklerin arasına karışmaz.

Osmanlı toplumunda Müslüman kadınlar trenlerde, vapurlarda, tramvaylarda kendilerine mahsus (özel) bölümlerde seyahat ederlerdi.

Yine Müslüman hanımlar lokanta ve muhallebicilerin ailelere tahsis edilen bölümlerinde yemek ve tatlı yiyebilirlerdi. O bölgeye, kocaları da olsa erkekler giremezdi.

Sayın kişi dindar bir Müslüman imiş, refikası başörtülü imiş... Yüksek tepeye çıkınca hanımı ile birlikte resepsiyonlara (davetlere, toplantılara, içkili ziyafetlere) katılacakmış.

İslâm'da böyle bir şeyin yeri yoktur.

Böyle bir şey dindarlıkla, Müslümanlıkla kabil-i telif değildir.

Bana inanmayan gerçek, icazetli, geleneksel çizgide olan takvalı fakihlere ve müftülere sorsun.

Meclis (veya millet) bir zatı devlet başkanı seçiyor, karısını değil.

Dindarlık ve takva, başına bir bez parçası örtmekle olmaz. Dinin muhkem, kesin, zarurî hükümlerine ve kurallarına da uymak gerekir.

1950 ile 1960 arasında başbakanlık yapan Adnan Menderes'in hanımı pek ortada görünmezdi.

Celal Bayar'ın refikası Reşide hanımefendi kendi isteği ile gölgede kalmıştır.

İsmet Paşa'nın eşi Mevhibe hanımefendi, bugünkü first lady’ler gibi ortada fink atmazdı.

Cumhurbaşkanlarının eşlerinin, sanki ikinci bir devlet başkanı gibi ön planda görünmeleri Merhum Turgut beyin zamanında olmuştur.

Birtakım reformcu, değişimci, yenilikçi, light İslâmcı, indirilmiş (münzel) din taraftarı değil de uydurulmuş din taraftarı bozuk ilahiyatçılara sorarsanız onlardan her türlü aykırı ve ters fetvayı alırsınız.

Birtakım Müslümanlara hitap ediyorum: Takva ve dindarlık ile fısk, fücur ve günahı birbirine karıştırmayalım.

“Bizim istediğimiz İslâm..." diye bir şey olamaz. Allah'ın bildirdiği, Resulullah’ın tebliğ ettiği, 14 asırdır müctehidlerin, fukahanın, salihlerin anlattıkları İslâm'ı ölçü alalım.

Dindar, eşinin başı örtülü bir Müslüman devlet başkanlığı makamına geçerse sayın eşi gölgede kalmalı, resepsiyonlara mesepsiyonlara katılmamalıdır.

Böyle bir şey laikliğe aykırı olmaz. Din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti kapsamındadır.

Osmanlı’ya Söven Dönmeler

Hiçbir şeye yanmam da, birtakım Dönmelerin Osmanlıya sövüp saymalarına yanarım...  Osmanlı çok kötüymüş de bunlar çok ama çok iyiymişler...

Karşılaştıralım: Osmanlının enkazından irili ufaklı kırk devlet çıkmıştır.

Osmanlı karada yürüyerek veya atla giderek; denizde yelkenli veya kürekli gemilerle üç kıt'ayı feth etmiştir.

Osmanlılar zamanında Kudüs'te tam bir din hürriyeti vardı. Osmanlılar zamanında Hıristiyanlar ve Yahudiler dinî ve millî kimliklerini korumuşlardır.

Osmanlının kuruluş ve yükseliş devrinde adalet ve güvenlik vardı.

İslâm dinine sövüp sayan Martin Lüther bile "Osmanlı buraları alsa da din hürriyetine kavuşsak" mealinde laf etmiştir.

Osmanlı devletinin iyi zamanında bir esir bile, ihtida edip iyi yetiştiği takdirde sadrazam olabiliyordu.

Barbaros zamanında Akdeniz bir Türk gölü haline gelmişti.

Tuna ve Nil iki Osmanlı nehriydi.

Türbanlı resepsiyona katılır mı?

Sayın kişi dindar bir Müslüman imiş, refikası başörtülü imiş... Yüksek tepeye çıkınca hanımı ile birlikte resepsiyonlara (davetlere, toplantılara, içkili ziyafetlere) katılacakmış. İslâm'da böyle bir şeyin yeri yoktur. İşte ilginç bir yazı...

Kanunî zamanında Karadeniz Ruslara kapalı idi.

16’ncı asrın sonlarıyla 17'nci asrın başlarında Aceh sultanlığına (Bugünkü Endonezya’nın özerk bir bölgesi) Osmanlılar gemi yapım mühendisleri, top döküm ustaları, barut ustaları ve hattatlar, müzehhibler göndermişlerdi.

Osmanlılar Sultan Beyazıt, Şehzade, Süleymaniye, Rüstem Paşa, Sokollu (iki tane), Valide Sultan (birkaç tane), Mihrimah Sultan, Sultan Selim, Eyüp Sultan, Sultan Ahmed, Piyale Paşa, Şemsi Paşa ve daha saymakla bitmez camileri inşa ederek İstanbul’a İslâm ve Türk damgasını vurmuşlardır. Dönmelerin böyle bir tek mimarlık eserleri var mıdır?

Fatih Sultan Mehmed zamanında öyle bir adalet ve güvenlik vardı ki, bir kadıncağız, yanında büyük bir servet olduğu halde İstanbul'dan Edirne'ye tek başına gitse, kimse yan gözle bile bakamazdı. (Neşrî Tarihinde yazılıdır.)

Kanunî zamanında Fransız Elçisi ile birlikte İstanbul'a gelen papaz Morand şöyle yazıyor: "Bir adam avucuna altın doldurup kalabalık bir yerde yürüse ona ve paralara hiçbir şey olmaz."

Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesine kadar Osmanlı devletinde Müslüman bir kadına devletin resmî mührüyle fahişelik vesikası verilmezdi.

Osmanlı mülkü dünyanın en adaletli, en fazla hürriyet ve güvenlik olan ülkesi olduğu için İspanya’dan kovulan Yahudiler kapağı buraya atmışlar, huzura kavuşmuşlardır.

Soruyorum: Osmanlıyı kötüleyen Dönmeler hürriyet, adalet, güvenlik konusunda  onunla boy ölçüşebilirler mi?

Arnold Toynbee "Eflatun'un ideal Cumhuriyetine realitede en fazla yaklaşan sistem Osmanlı devletidir" diyor (Tarih Üzerine bir Etüd, Ispartalılar bahsi) Dönmeler için böyle bir övgü var mıdır?

İnsaflı Halide Edib Adıvar, “Türkiye’de Şark Garb ve Amerikan Tesirleri" adlı kitabında, Osmanlıyı övmekte Toynbee'den ileri gidiyor ve onlar Eflatun'un Cumhuriyetini de geçmişlerdi mealinde bir söz ediyor.

Dönmeler bir cihan devleti mi kurdular?

Selimiye, Sultan Ahmed gibi bir mimarlık abidesi mi diktiler?    .

Üç kıt’ada bir "Pax"ları oldu mu?

Barbarosları mı var, Sokolluları mı, Sinanları mı, Bakileri   mi?

Sabatay Sevi, Yakob Kerido, Şimon Zvi ve benzerleri Osmanlı büyükleri ile aşık atabilir mi?

Ya Rabbi!.. Ne günlere kaldık...

milli gazete-mehmet şevki eygi



Bu haber 558 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,638 µs