Sedat Laçiner yazıyor...
slaciner@gmail.com
Ortadoğuda inanılmaz bir türbülans yaşanıyor, aynı anda pek çok deprem birden patlak veriyor ve Türkiye de hızla bu karmaşanın merkezine doğru çekiliyor
İsrail ile Filistin arasında olduğu gibi inanç çatışmalarına Şii-Sünni-Selefi vs. mezhep kavgaları; IŞİD örneğinde olduğu gibi aşırılığın ve dinci fanatizmin en uç noktası; Kürtçü ayrılıkçılık da şahit olduğumuz üzere etnik milliyetçilik; Yemen, Libya ve Somali gibi bazı ülkelerde gördüğümüz üzere kabile ve grup çatışmaları; Mısırda gördüğümüz gibi dindar-dinci-laik-laikçi kutuplaşmaları vs. ekleniyor.
DEPREM TÜRKİYEYE DOĞRU İLERLİYOR
Sınırlar buharlaşıyor, rejimler çözülüyor, ülkeler adeta içe doğru çöküyor
Örneğin artık Suriye diye bir medeniyetten bahsedebilmek pek kolay değil, çünkü taş üstünde taş kalmadı. Ne yazık ki Irak da aynı yolda ilerliyor
Hatta Türkiyenin Suriye sınırı dahi eskisi gibi katı bir sınır değil
Fay hatlarındaki kırılmaların hızla Türkiyenin içine girdiğini ve hatta içimizde fark ettirmeden ilerlediğini dikkatli gözler görebilir. Bunun bir kısmını anlamak için Suriyeli mültecilerin Türkiyedeki hallerine bakmak dahi yeterli. Bu konuda detaylı bir değerlendirmeyi 18 Temmuz 2014 Cuma günkü Mülteci Sorunu, Türkiyeyi Suriyenin İçine Çekiyor başlıklı yazımızda yapmıştık (http://www.internethaber.com/multeci-sorunu,-turkiyeyi-suriyenin-iclerine-cekiyor-16349y.htm )
Ancak tehlike mülteciler ile sınırlı değil. Örneğin Ortadoğuda derinleşen mezhep ve inanç kavgası hızla Türkiyeye bulaşıyor ve önlem alınmazsa gelecek için iyi sinyaller gelmiyor.
ULUSLARARASI PKK
Aynı şekilde PKK ve Kürt meselesinde de iyimser olmayı gerektirecek belirtiler çok ama çok az. Nitekim Genelkurmay Başkanlığının Salı akşamı yaptığı açıklama bu kaynamanın sadece küçük bir kısmını yansıtıyor.
Buna göre, Türkiye-Suriye hududunda, Ceylanpınarda PKK/PYD mensubu teröristler Karadağ Hudut Karakolu yakınlarında nöbet tutan askerlere saldırdı ve 21 Temmuz 2014 akşamı gerçekleşen bu saldırıda 3 askerimiz şehit olmuştur. Açıklamaya göre en az 6 PYD/PKK teröristinin öldürüldüğü tahmin edilmektedir. Bu olay eylemsizliği tehdit eden bir saldırı olmanın ötesinde PKKnın Suriye kolu ile birleşerek PYD/PKK olarak karşımıza çıkışının da bir kanıtıdır.
Daha önce çeşitli vesilelerle belirttik, PKK Türkiyede zaman kazanıyor, hedeflerine siyaset ve çözüm süreci yoluyla ulaşmaya çalışıyor, diğer taraftan zinde güçlerini Suriye ve Iraka kaydırıyor. Bu sayede PKK terörist örgüt olmaktan çıkıyor, tüm dünya nezdinde IŞİD gibi, El Nusra gibi radikal dincilerle savaşan nispeten meşru bir direniş-savunma örgütüne dönüyor. Böylece PKK, Türkiye sınırlarında en gelişmiş füzeleri dahi kimsenin müdahalesi olmadan deneyebiliyor. Bunun sonucunda ise geçmiştekinden daha güçlü ve daha tehlikeli bir PKK oluşuyor.
Bugün belki eylemsizlik var, ancak yarın ne olacağı, örgütün kimlerle ittifak kuracağı bilinmiyor. Ne yazık ki Türkiye de bu konuda fazlaca akıl yürütüyormuş gibi durmuyor. Örneğin, İsraile sözlü olarak kafa tutarken bunun yan etkilerinin neler olabileceği konusunda herhangi bir hazırlık gözlenmiyor
IŞİD, TÜRKİYEYE SIZABİLİR Mİ?
Mülteciler, mezhepçilik ve PKK meselesi dışında, ama en az onlar kadar, belki de onlardan daha tehlikelisi IŞİD ve Selefiliğin yayılmasıdır. Osmanlının Ortadoğudan çıkarılması bir yönüyle Vahabilik sayesinde olmuştu. Bugün Ortadoğunun yerle bir oluşunu sağlaması beklenen de IŞİD ve onun Yeni Hariciliği gibi duruyor
Türkiye bu konuda kanaatimce tehlikeyi daha iyi görmeli ve daha güçlü önlemler almalıdır. Eskiden farklı olarak bugünün Türkiyesi, IŞİD ve El Kaide görüşlerine karşı korunaklı görünmüyor. Türkiyenin pek çok ilinden, hatta İstanbuldan IŞİDe binlerce insanın katıldığı ve katılımın hala devam ettiği söyleniyor
Bu da bize şunu gösteriyor, IŞİD Türkiye için yakın tehlikedir, sorun sadece Irak ve Suriye toprakları içinde değildir, Türkiyede de IŞİD benzeri hareketler çıkabilir, çıktığı zaman mücadele için artık çok geç olabilir
Önümüzdeki günlerde Lübnan ve Ürdünün çöküşü veya iç savaşlara sürüklenişi de yaşanabilir. Bu sorunlara İsrail-Filistin çatışmalarının yayılma ve çevreyi olumsuz etkileme özellikleri de eklenebilir. İsrailde son 15 yılda sol ve merkez çöktü, sağın yerini aşırı-sağ, aşırı sağın yerini ise daha-aşırı-sağ aldı. İsrailde yöneticiler barış ve huzurdan ziyade intikam ve Büyük İsrail peşinde koşar bir anlayışa bürünmüş görünmektedirler. Bu uğurda bölgenin hallaç pamuğu gibi atılması da bu yöneticilerce yararlı bulunmaktadır. Başka bir deyişle, İsrail her geçen gün daha fazla rasyonel mülahazalar yerine dini aşırılığı koymaktadır. Türkiyenin bundan etkilenmemesi mümkün değildir
TİCARET-İLETİŞİM KANALLARI TIKANIYOR
Belki bunlar kadar değil ama yine de önemli bir diğer sorun ise ticaret yollarının kapanması, bölgeyi birbirine bağlayan alışveriş ve iletişim kanallarının tıkanmasıdır. Örneğin, IŞİD nedeniyle Türkiye, Irak pazarını ve ardındaki Körfezi kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Sadece Irakta ihracatın üçte birinden fazla azaldığı tahmin edilmektedir. Suriye ve Irakı kaybetmiş bir Türkiyenin Ortadoğu üzerinden yumuşak güçlerini kurması ve bunun üzerine çözüm üretebilmesi oldukça güçtür.
HERKES ÇILDIRMIŞ GİBİ
En kötüsü Ortadoğuda bu gidişata dur diyebilecek bir güç bulunmamaktadır. Herkes, Türkiye de dâhil, değiştirici bir hakem güç olmaktan çok uzaktır, olayların içine taraf olarak batmıştır. Sorumlu davranması beklenen İsrail, Suudi Arabistan, Irak, Suriye ve İran gibi devletlerin idarecileri dini ve siyasi radikallikte IŞİDden daha geri durmamaktadırlar. Örneğin Mısırda Sisi, Irak ve Suriye iç savaşlarında İran ve Suudi Arabistan adeta gözü dönmüş gibi ateşi harlamaktadırlar.
Dahası bölge kendi içinde çok sayıda gruplara bölünmüştür ve hiçbiri bölgenin sürüklendiği felaketlerin farkında görünmemektedir. Batı ise adeta Ortadoğuyu kendi haline bırakmakta, en azından bir süre bu kaosun devam etmesini istemekte, kaosun ardından ortam durulunca bölgeye doğrudan girmeyi düşünmektedir.
BATAKLIK ÇEKİYOR
Elbette Ortadoğuda yaşananlar nedeniyle Türkiyeyi suçlamak mümkün değildir. Yaşananlar yapısaldır, bölgesel ve küresel nedenleri vardır. Ancak Türkiye, girdaba karşı koymak ve kendisini bu sorunların dışında tutmak yerine taraf olarak daha fazla bölgeye girmeye çalışırsa bahsettiğimiz risklerin ülkeye sıçraması kolaylaşacaktır.
Sonuç olarak Ortadoğu bir bataklıktı, bu bataklık bugün ülkeleri daha fazla içine çekmeye başladı. Bu basit ama acı gerçeği göremez ve gücümüzün ötesinde hayallerin peşinde koşma hatasına düşersek yukarıda saydığımız tehlikelerin Türkiyeyi etkileme gücü katlanarak artacaktır. Türkiye ne bana bir şey olmaz rahatlığı içinde Ortadoğuyu görmezden gelmelidir, ne de alevlerin yükseldiği bu bölgede liderlik peşinde koşmalıdır
Eğer Ortadoğu daha iyi bir yer olacaksa bu Türkiye ile mümkündür, ancak herşeyin bir zamanı vardır. Bugün kendisini koruyamayan ve kendisinde gücünün ötesinde güçler vehmeden bir Türkiye bölgenin neredeyse tek şansını da heba edebilir...
http://www.facebook.com/lacinersedat
http://twitter.com/sedatlaciner
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle