En Sıcak Konular

Bernard Lewis: 'İslam dünyası değişiyor'

1 Eylül 2007 11:07 tsi
Bernard Lewis: 'İslam dünyası değişiyor'
Die Welt gazetesinin internet sayfası “Welt Online”a konuşan dünyaca ünlü tarihçi Bernard Lewis, Ortadoğu, Müslümanlar, Türkiye ve Avro-İslam üzerine sorulan sorulara cevap verdi. Ünlü İngiliz oryantalist Bernard Lewis, ‘Müslümanlar 200

WELT ONLINE: El Kaide şefi Usame Bin Ladin, ‘demokrasinin dejenere olduğu ve Sovyetlerin Afganistan’da üstesinden gelmekten daha kolay şekilde üstesinden gelineceği sözünde haklı mıydı?

Bernard Lewis: Bin Ladin Sovyetlerin yenilgisinde yardım etmiş olabilir; fakat Batı’yı yenilgiye uğratmadı, orada bir çok şey geriye gidiyor olmasına rağmen. Başkaları Irak’ta ve Afganistan’da savaş için silahlarını keskinleştirirken, Batı’da (yalnızca) konuşuluyor.

WELT ONLINE: Afganistan’da hava bulutlu mu? Yoksa biz çok mu sabırsızız?

Lewis: Her ikisi de. Bizim dikkat mesafemiz çok kısa. Her şey çabucak olmalı. Hindukuşlarda ilerlemeler var. Yalnız çıkış net değil. Bu da Batı’nın ne kadar kuvvetli birlik olduğuna bağlı bir durum. Batı, İslam dünyasında sempatiye sahip. Fakat İslam dünyasında güvensizlik de hakim, zira 1990/91’deki körfez savaşında Saddam Kuveyt’ten kovulduğunda Washington oradakilere ayaklanmaları konusunda çağrıda bulundu. Kürtler ve Şiiler ayaklandılar fakat sonra ortada bırakıldılar. Batı, Iraklı despota sadece silahları terketmekle kalmamış, aynı zamanda onun ayayklanmacıları bu silahlarla nasıl öldürdüğüne de göz yummuştu.

WELT ONLINE: Şimdi Saddam Hüseyin tarih oldu, fakat buna karşın Irak’ta hala savaş hakim. Bush yönetiminin en büyük dört hatası neydi Irak’ta?

Lewis: Birincisi: Amerikalı bir temsilcinin Irak’ta 19. yüzyıl İngiliz Kralının veliahtı tarzında hakimiyet kurma denemesi. İktidar Iraklılara yeterince hızlı şekilde terkedilmedi. Bu mümkündü, zira birinci Irak Savaşı ile ikincisi arasında Irak’ın bazı kısımları Bağdat’taki merkezi idarenin kontrolü altında değildi. Kuzeyde ülkenin dörtte birini oluşturan bir koruma bölgesi vardı. Burada işler yürüdü.

WELT ONLINE: Ve diğer hatalar?

Lewis: Savaş sonrası zamanlar için plan eksikti. Irak’ta iyi bir demokrasi komşularındaki despot rejimleri direkt tehdit ederdi. Bu yüzden de İran ve Suriye Amerika’nın başarısına karşı çalışmaya başladılar. Bunun öngörülememiş olması ikinci bir hataydı. Üçüncü hata: ABD Irak’ın silahlı kuvvetlerini işsiz bıraktı, fakat ellerindeki silahları da onlarda bıraktı. Ve dördüncü büyük hata muhtemelen şu anda önümüzde duruyor: Hızlı bir geri çekilme. Kim bunun için bir takvim ortaya koyarsa, onun işi biter. Bu, sanki karşı taraftakilere: ‘Ya siz benim istediğimi kabul edersiniz, ya da ben çekip giderim’ demektir.

WELT ONLINE: Amerikan Kongre üyeleri şimdiden savaşı kaybedilmiş ilan ettiler.

Lewis: Bu tehlikelidir, çünkü karşındakilerin seni gözlediğini unutmamalısın. Bu açık toplumlarda medya aracılığıyla kolayca yayılıyor. Ortadoğu’daki bazı ülkeler gibi kapalı değiliz. Onlar bizim hakkımızda, bizim onlar hakkında bildiğimizden daha fazla şey biliyorlar. Hala yeterli kültür ve linguistig uzmanlarına sahip olmayışımız büyük bir hatadır.

WELT ONLINE: Buna rağmen canice idareler Irak’ta ve Afganistan’da askeri anlamda yıkıldılar. Buradan da bütün Ortadoğu ve yakın doğu için demokratik yeni bir düzen oluşması konusunda ümitler ortaya çıktı. Ama bugün hiç kimse demokratik bahardan konuşmuyor.

Lewis: Bazıları hâlâ konuşuyor. Bazı kimseler demokrasiyi seçimlerle karıştırıyorlar. Temel bir hatadır bu. Çünkü: Serbest seçimler bir başlangıç değildir, bilakis bir demokrasinin gelişmesindeki en üst başarı seviyesidir. Şayet serbest seçimleri demokrasinin önüne alırsak Almanya’daki gibi olur. Orada Adolf Hitler bu sayede iktidara gemişti.

Türk demokrasisi ve İslamlaşma

WELT ONLINE: Türk demokrasisindeki trend her şeye rağmen yine tekrardan İslamlaşma yönünde gidiyor.

Lewis: Az ya da çok demokratik olan bir rejjimin gözden düşmesine sebep yolsuzluklardır. Türk hükümeti, Hamas veya Şii Hizbullah gibi dini hareketler küçük insanların hayatlarıyla ilgileniyorlar. Seküler politikacılar bunu yapmıyorlar. Dini ahlak açgözlü lakayıtlığa karşı kazanıyor. İslam alanlarında neler olduğuyla ilgili bilince sahip olmamız gerekmektedir. İslam’ın anlamı ‘barışın dinidir’ demektir. Fakat bu kesinlikle Hıristiyanlıktaki anlamında değildir. Zira Hıristiyanlar düşmanlarını; yahudiler komşularını sevmek zorundadırlar. Müslümanlar herhangi birini sevmek zorunda değillerdir. Onlarda (Müslümanlarda) bu pasifizm eksiktir. Fakat pratikte bir Hıristiyanla bir Müslümanın tutumu birbirinden çok az ayırdedilebilir. Geçmiş yüzyıllar şahittir ki, Hıristiyanlar düşmanlarını sevmemişlerdir. İhtiyacımız olan şey İslam hakkında kapsamlı ve bilgiye dayalı bir anlayıştır. Çünkü İslam Batı Avrupa’da ana aktörlerden birisi olmaktadır.

WELT ONLINE: Aydınlanmış bir Avro-İslam’ın geldiğini görüyor musunuz?

Lewis: Meselenin özü şu: İslamlaşmış Avrupa, ya da Avrupalılaşmış İslam. Başka yerdekiler gibi, zira İslam çok çeşitlidir. Fas’ta başka, Nijerya’da başka. Fakat Hıristiyanlık kadar da renkli değildir. İslam’da din ve iktidarın tekliği tipik bir özelliktir. Dolayısıyla din kurucusu devlet başkanıydı. Hıristiyanlıkta bu daha uzun sürdü ve Hıristiyanlar 300 yıl boyunca takip edilen bir azınlık olarak yaşadılar. Müslümanlar peygamber’den bu yana yönetici bir elit olarak yaşadılar ve bu durum onların hafızalarına kazındı. Müslümanlar Avrupa’da mağdur azınlıklar olarak yaşayamazlar. Onlar, nasıl göçlerle (Avrupa) toplumu içindeki oranlarını artırıyorsa, daha fazlasını isteyeceklerdir. Avrupalılar dini yaşamla ilgili daha fazla tecrübeye sahipler. Batı engizisyonu, sürgünleri ve din savaşalarını yaşadı. Bunların benzerleri İslam tarihinde yaşanmadı. İslam dünyasında ayrılıklar da oldu, fakat Protestan-Katolik ayrılığı gibi kanlı da olmadı. Batı’da bugün bütün bunlar geride kaldı.

Avro-İslam taklit edilecek

WELT ONLINE: İslami bölgeler bugün bu tecrübeyi taklit ederler mi?

Lewis: Mutlaka, zira Batı Müslümanları 200 yılboyunca hakimiyeti altında tuttu. Birinci Dünya Savaşı sonunda Batı’nın hakimiyeti tam anlamıyla gerçekleşmişti. Son büyük İslam İmparatorluğu Osmanlı emperyalist güçler arasında paylaşılmıştı. İran’daki ve Afganistan’daki diğer İslam devletleri yıkıldılar. Türkiye bağımsızlığına kavuştu, ama seküler ve anti-İslam bir rejim meydana getirdi.

WELT ONLINE: Öyleyse Usame Bin Ladin, bunu ‘İslam’ın tarihi anlamda en aşağı noktası’ olarak adlandırıyorsa haklı mı?

Lewis: Tamamen. Sonra Avrupa’nın batısına ve doğusuna karşı Soğuk Savaş dönemindeki savaş geldi. Müslümanlar zayıftı. Onlara sadece güçler arasında oynamak kaldı. Bu konuda usta oldular. Şimdi (Müslümanlar ) 200 yıl sonra ilk defa kendi kaderleri hakkında karar verebilecekler.

WELT ONLINE: Öyleyse şimdiki post-Emperyal dönemimizde tekrar emperyal öncesi faktörler mi geçerli oluyor?

Lewis: Evet. Bir yönüyle şunun için: Bilinç altı olarak sürekli mevcut olan küresel cihat gayrı İslam alanlara karşı başladı. Öte yandan emperyal hakimiyet döneminde tali bir role sahip olan Sünni-Şii ihtilafı da şimdi kendine yol açıyor.

WELT ONLINE: Ancak bazıları da yeni Amerikan emperyalizminden sözediyorlar. Bu yanlış mı?

Lewis: Onlar ne Amerika’yı, ne de emperyalizmi anlıyorlar. Amerikalıların Ortadoğu’daki durumlarının tam tersi olarak, Romalılar İngiltere’ye geldiklerinde veya İngilizler Hindistan’a vardıklarında her ikisinin de aklında bir çıkış stratejisi bulunmuyordu.

Para sahiplerinin bir şey yapma hırsı yok

WELT ONLINE: Ama ABD en azından dünya ticaretinin informel imparatorluğu olarak bulunmuyor mu?

Lewis: Ya da dünya ekonomisi İran Körfezi’ndeki petrol üreticilerince belirleniyordur. Buna rağmen: Petrol bir lanettir. Petrole sahip olmasalardı İslam yönetimleri ilerleme için daha fazla çaba sarfetmiş olurlardı. Fakat paraya sahip olduklarından bir şeyler yapma konusunda hiç bir hırsları bulunmuyor.

WELT ONLINE: Libya da petrol kaynaklarına sahip ve lideri Muammer Kaddafi son zamanlarda yönünü Batı’ya çevirdi. Bunu niçin yapıyor? Ve bu strateji hangi sonuçları doğurur?

Lewis: Kaddafi kendisinin silah programı ve uluslararası terörü desteklemesiyle ne tür bir tehlikenin içinde bulunduğu gerçeğini farketti. Ve o Saddam Hüseyin’in kaderini paylaşmak istemiyor. Libyalı, Batı’yla ilişkiler kurdu, bununla da İslam’ın Riyad yorumuna karşı gelmiş oluyor. Suudi Arabistan’ın Vahhabiliği İslam dünyası için şu anki en büyük tehlikedir. Şiddet içeren Vahabilik değişik yorumlara sahip Müslümanlara ve gayrı müslimlere karşı aşırı bir hareket. Aslında tolerans İslam’a aittir. Vahhabi tarzı bunu tolerans karşıtı yöne itiyor. Ki onlar şiileri mürted sayıyorlar.

Yeni bir Ortadoğu Savaşı nerede başlar?

WELT ONLINE: Şayet yeni bir Ortadoğu Savaşı meydana gelecek olursa bu nerede başlar? İsrail’le Suriye arasında mı?

Lewis: Bu mümkün değil diyemeyiz. İranlılar Suriye’de ve Lübnan’da güçlü şekilde yerleşmiş durumdalar. Hizbullah’a gelişmiş silahlar aktarıyorlar ve Gazze’de temsil ediliyorlar. İran tarafından İsrail’e karşı yönlendirilecek bir saldırı kuzeyden Lübnan ve Suriye üzerinden ve güneyden Gazze üzerinden ve belki de Batı Şeria’dan gelebilir.

İran’a karşı iki yol

WELT ONLINE: Daha da zorlaştırıcı şekilde İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın Atom silahına el atması geliyor. Diplomasi Ahmedinejad’ı durdurabilir mi?

Lewis: Hayır. Eğer o kendini apokaliptik şekilde ifade ediyorsa, o öyle düşünüyordur. Biz kendimizi illüzyona teslim etmemeliyiz. Soğuk Savaş’ın karşılıklı yoketme tehditi diplomasisi Tahran’da hakim olanlarda işlemiyor. Onlar için bu korkutucu bir şey değildir, bilakis çekici bir şey. Onlar zamanın sonunda yaşadığımıza inanıyorlar. Ahmedinejad kaybolan Şii İmamı’ndan haberler aldığından bahsediyor. İran onun çevresine göre değişiyor. Ahmedinejad’a bağlı devrim muhafızlarının darbesinden söz edilebilir, Mollaların gücünden değil artık. Radikal devrimci bir rejim diplomasiye tepki vermez. Burada atom tehditine karşı iki yol bulunuyor: Birincisi: İran’daki muhalefete yardım edilerek rejimin içerden değişmesi; ikincisi: Veya askeri bir operasyon.

İslam ülkelerinde liberaller çoğalıyor

WELT ONLINE: İslam ülkelerinde gelecek adına hangi olumlu işaretler var?

Lewis: Açık, liberal ve cesur fikirli insanlar çıkıyorlar. İşleri zor, ama ileriye gidiyorlar. Bazılarını Vaclav Havel Prag’a davet etti. İsrail’den, Filistin’den, Suudi Arabistan’dan ve Mısır’dan da geldiler. İspanyol Jose Maria Aznar, İsrailli Nathan Scharanski ve George W. Bush orada bir araya geldiler. Batı’ya karşı daha iyi ilişkiler arzusu ümitli olmayı onaylatıyor.

Bu makale Kadir Kon tarafından Almanca’dan Dünya Bülteni için Türkçe’ye tercüme edildi.

dunyabulteni.com



Bu haber 346 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,783 µs