İlhan Selçuk bu cüreti nerden alıyor?

30 Ağustos 2007 15:45 tsi
Mezkur gazeteler, hangi ‘meşru müdafaa’ çabasına karşı, kimlerle, hangi düşmanla iş tutmuşlar? Daha da önemlisi, İlhan abi iyi mi? Bunlar (mütareke basını, işbirlikçiler, işgal kuvvetleri), bu rahatlıkla kullanılabilecek kavramlar mı? - Ahmet

Bi dur, bi bekle!

İsmi zikredildiğinde önümüzü ilikleme gereği duyduğumuz ve çoğu zaman iliklediğimiz değerli İlhan abi, Gül’ü bir tek ‘mütareke basını’nın alkışladığını söylüyor.

İddianın doğruluğunu yanlışlığını tartışmıyorum.

Doğrudur... Bir kısım basın, Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini, ‘olması gereken’ bir sonucu yansıttığı için, ihtiyat payı bırakarak alkışlamıştır.

Daha doğrusu, ‘Hayırlı olsun’ filan demiştir.

Elbette hayırlı olsun.

Benim dikkatimi hususen ‘mütareke basını’ ifadesi çekti.

Ununu eleyip eleğini asmış duayen İlhan abi, halk iradesiyle ortaya çıkan sonucu ‘normal gazeteci cümleleri’yle haberleştiren gazeteleri, işgal döneminde İngilizlerle iş tutan gazetelere benzetiyor.

İlhan abi bu cüreti nerden alıyor?

Mezkur gazeteler, hangi ‘meşru müdafaa’ çabasına karşı, kimlerle, hangi düşmanla iş tutmuşlar?

Daha da önemlisi, İlhan abi iyi mi?

Bunlar (mütareke basını, işbirlikçiler, işgal kuvvetleri), bu rahatlıkla kullanılabilecek kavramlar mı?

Hem, ‘benzetme’ önceliğini ve hakkını İlhan abiye kim verdi?

Bir seçim yapılmıştır, bu seçimde bir ‘sonuç’ ortaya çıkmıştır, parlamento da bu sonuca göre ve tamamen yasalar çerçevesinde yeni bir Cumhurbaşkanı belirlemiştir.

Dolayısıyla, herkes bu sonuca saygı göstermek zorundadır.

Hayır, öyle olmamış.

Değerli İlhan abiye göre, ‘Amerika, Avrupa, Yunanistan, Rum ve Ermeni diasporaları, PKK, Barzani, Talabani, dinci Arap ülkeleri ve sermayeleri 22 Temmuz seçimlerinde AKP’yi desteklemişler ve elbirliğiyle’ başarıya ulaştırmışlar.

Gül’ün seçilmesi ise karşı devrimmiş.

Çünkü Avrupa uygarlığı kendi dışında ‘aydınlanma’yı bir başka ülkeye yakıştıramıyormuş; yani bu güzel şeyi bizden kıskanıyormuş. Amerika ise emperyalist yaklaşımıyla Türkiye’ye ‘Ilımlı İslam Devleti’ modelini biçmeye çalışıyormuş...

Büyük bir yazar olsaydım, ‘Yüzde 47 rakamını ortaya çıkaran bu bidon kafalar yurtdışından mı ithal edildi?’ diye sorardım.

Bunu sormuyorum.

İlhan abideki bu pervasızlığın, bu özgüvenin, bu benzetme ve yakıştırma rahatlığının nerden geldiğini merak ediyorum,

Ne yani, Türk seçmeni artık Rum ve Ermeni diasporalarının, dinci Arap ülkelerinin, Barzani ve Talabani yandaşlarının, Avrupa ve Amerika’nın telkinleri doğrultusunda mı oy kullanıyor?

Bu ne aymazlık.

Hatta, bu ne saygısızlık!

İlhan abi bu... Önemli uyarılarla donattığı yazısını ille ‘buharlının icadı’na ve ‘uygarlık tarihi’ne bağlayacak.

Bütün bu olup bitenler, ‘tarihsel devinim’ çerçevesi içinde değerlendirilmeliymiş, çünkü tarihsel devinim gereği böyle ‘gel-git’ler mutlaka olacakmış.

Şu anda tarihsel ‘gel-git’lerin en olumsuz ‘gel’ini yaşıyormuşuz, ‘git’ini de yaşamak zorundaymışız.

İlhan abi burada, espriyle karışık, Abdullah Gül’ün gideceğini, gitmek zorunda olduğunu söylüyor. Hem de, ne pahasına olursa olsun.

Dakka bir, gol bir...

İnsanın, ‘Bu ne aculluk? Bi dur, bi bekle. Adam önce koltuğuna otursun, darbe siparişini ondan sonra verirsin!’ diyesi geliyor.

Ahmet Kekeç - Star

Bu haber 618 defa okundu.