En Sıcak Konular

Genel yayın yönetmeni değil padişah!

30 Ağustos 2007 13:04 tsi
Genel yayın yönetmeni değil padişah! Bir emekli astsubay yakınına general odası ayarlatmak isteyen, kayınvalidesine şeref tribününden yer isteyen, garip istekleri tükenmeyen Gazete Genel Yayın Yönetmeni kim?

Uzun zaman Sabah’ta çalışmış, Parlamento büro şefliği ve Ankara Temsilciliği yapmış gazeteci Emin Özgönül, Sabah Gazetesi Yayın Yönetmeni Ergun Babahan hakkındaki şok açıklamalar yaptı.

Emin Özgönül Türktime'dan Ersin Tokgöz'e konuştu. İşte röportajın ilgili bölümü:

YAKUZA’DAN KORKAN ERGUN BABAHAN’IN BİTMEYEN GAZETECİLİK DIŞI İSTEKLERİ…

TURKTİME: Benden gazetecilik dışı talepler geldi dediniz. Neydi bu talepler?

EMİN ÖZGÖNÜL: Yavaş yavaş haberciliğin ikinci plana düştüğünü gördüm. Genel yayın yönetmeninin, haber dışında kendisiyle bağlantılı talepleri oluyordu. Ben Hürriyet'te çalışırken Babahan'la şöyle tanıştım; Japonya hükümeti Türkiye'den iki gazeteciyi davet etmişti. Hürriyet'ten ben, Sabah'tan da o zamanlar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı olan Ergun Babahan. Ve ben onunla Japonya'daki o gezi sırasında tanıştım. Beraber dolaştık. Bir değişik adam. Japonya'da Yakuza diye bir mafya oluşumu var. Ondan çekiniyor. Geceleri  oraya gitmeyelim, buraya gitmeyelim, Yakuza vardır diyor. Yahu Yakuza bizi mi bekliyor.  Sonra ben Fatih Çekirge ile birlikte Sabah'a geçtim. Çekirge bütün ilişkilerini Zafer Mutlu ile yürütüyordu, Babahan'a yüz vermezdi. Bir gün Babahan Çekirge'ye telefon açıyor ve "Antalya'daki Karpuz Kaldıran askeri kampında general odası ayarlayabilir miyiz, bir yakınımı göndereceğim" diyor. O zamanlar asker kökenli devlet bakanı var, Yücel Seçkiner.

 

Seçkiner'le ben çok yakındık. Fatih de onu her zaman başından savdığı için, "Seçkiner Emin'in çok iyi dostu, Emin'i ara o ayarlar." diyor.  Beni aradı ve talebini iletti. Daha önce böyle bir taleple karşılaşmadığım için şaşırdım. "Kimi göndereceksin, emekli general mi" dedim. "Hayır" dedi, "emekli Albay mı dedim'' Hayır dedi. Emekli astsubaymış." Bir emekli astsubayın askeri kampta bir general odasında kalması mümkün değil. Genelkurmay başkanı benim arkadaşım olsa böyle bir talebi kendisine iletemem. Benim dayım da general, askeri kampları gayet iyi biliyorum. Generallerin su içtikleri sürahiler bile farklıdır. Bir astsubayın general odasında kalması mümkün değildir. Dolayısıyla "Böyle bir talebi kimseye iletemem, o yakınını kampın yanındaki bir otele gönder, ayrıca ben resepsiyon memuru değilim" dedim. İlk tartışmamız buradan başladı.

 

TURKTİME: Peki temsilcilik dönemi talepleri?

EMİN ÖZGÖNÜL: Temsilcilik dönemimde, bir gün yanında küçük bir çocukla Babahan'ın kayınvalidesi geldi. Ertesi gün 29 Ekim, hipodromda törenler var. "Biz yarın törenlere gitmek istiyoruz bize şeref locasından yer ayırttırır mısın" dedi. "Ben haberciyim, şeref locasına kendim de gitmiş değilim ama eşe dosta söyleyelim size kapalı tribünden yer ayarlasınlar" dedim. O dönem Ankara emniyet müdür yardımcısı vardı, protokolden sorumlu. Ondan rica ettim, sen gönder beni bulsunlar, onları iyi bir yere yerleştiririm, şeref locası olmaz ama kapalı tribünde yer buluruz dedi. Kendi makam arabamı gönderdim, aldırdım ve kapalı tribünde bir yere oturttuk. Sonra Ergun Babahan'ı aradım, "Kayınvalideni göndermişsin, şeref locasından yer istiyor. Benden bundan sonra manşet haber iste ama böyle şeyler isteme" dedim. Benim haberim yok dedi. Haberin yoksa nasıl gelip beni buldu ve bu talebi iletti. Bari yalan söyleme dedim ve öyle bir kavgamız daha oldu.

 

“KARGALARI KOVMAK KARTALA ŞEREF GETİRMEZ!”

 

TURKTİME: Bu kavga daha sonra da devam etti mi?

EMİN ÖZGÖNÜL: Bu sıralarda biz 24 saat Kemal Derviş'i izletiyoruz. Derviş'le ilk özel röportajı Murat Birsel yapmıştı, ikinci röportajı ben yapmıştım. O günlerde Hatay'a gidilecekti, Derviş CHP'den aday oluyor. O röportajdan dolayı samimiyetimiz ilerlemişti. Mitingte ilk kez CHP adayı olarak kürsüye çıkacak ve konuşma yapacak. Yapacağı konuşmayla ilgili detaylı bilgi aldım. Bir de yan unsur olsun diye “eşiniz Türkiye'ye alışabildi mi, nasıl vakit geçiriyor” diye sordum. “İstanbul'u pek sevmedi, çok gürültülü bir şehir ama Ankara'yı sevdi” dedi. Ben normal haberi yazdım, Derviş'ten üç mesaj, ekonomide şöyle olacak falan diye. Ama haber taşra baskısında "Catherine yenge İstanbul'u sevmedi." başlığıyla çıktı. Gece aradım Babahan'ı ve "Ben magazin haberi yazmadım. Burada önemli mesajlar var. Sen onları bırakıyorsun, Catherine yengeyi başlığa çekiyorsun. Böyle habercilik olmaz." dedim ve bir kavga da onun üstüne çıktı. Ben bağırıyorum o dinliyor. Böylelikle birikti birikti ve nasıl yapayım da Özgönül'ü görevden alayım diye beklemeye başladı. Ve daha sonra Muharrem Sarıkaya'yı buldular. Bana da yazar olarak kal dediler. Ben de bir gazetede biri eski biri yeni iki temsilci olmaz dedim. Ben duvarda herhangi bir tuğla olmam dedim. Çıkışımı ve tazminatımı alıp ayrıldım.

 

TURKTİME: Ergun Babahan geçenlerde tirajlardan, birtakım rakamlardan bahsetti ve Altaylı'dan sonra Sabah'ı tekrar ayağa kaldırdıklarını yazdı. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

EMİN ÖZGÖNÜL: Bazıları horoz sesi duyunca sabah olduğunu zannediyor. Ama pencereden dışarı bakarlarsa havanın karanlık olduğunu görecekler.  Bugün Sabah'ta bir tane özel haber bulamazsınız. Özel damgası attıkları haberler bile özel değildir. Üç gazetede birden çıkar.

 

“SUSURLUK’UN ÖNEMİNİ BİLE KAVRAYAMAYAN ADAM SABAH’IN GENEL YAYIN YÖNETMENLİĞİNİ YAPAMAZ…”

 

 

TURKTİME: Turgay Ciner o dönemle ilgili hala pişmandır diyorsunuz. O günün kahramanlarından Babahan çok eleştiriliyor ama hala Sabah'ta.  Sabah neden Babahan'dan vazgeçmiyor?

EMİN ÖZGÖNÜL: Fatih Altaylı neden Sabah'tan gönderildi? Çünkü adamın bir duruşu vardı ve birtakım şeylere direnebiliyordu, hayır olmaz diyordu. Ergun Babahan TMSF'ye ya da üstlerine olmaz ya da hayır lafını kullanmayan bir insan. En rahat söz geçirilebilecek kişi.

 

TURKTİME: Aslında Türk basınında olmaz lafını demeyecek insan da çok. Dolayısıyla tek başına bu yeterli olmamalı. Bu insanlar arasından Babahan'ın tercih edilmesinin başka bir anlamı yok mu? Mesela olumlu özellikleri…

EMİN ÖZGÖNÜL: Olumlu yanı varsa bile ben bilmiyorum. Bilenler vardır mutlaka. Her yönetici genellikle yanında güçsüz adam ister. Benim koltuğuma oynamasın, benim talimatlarımı yerine getirsin diye. Ben ise tam tersini yaptım. Güçlü adamlar iyi muhabirler gelsin hep beraber başarıyı paylaşalım istedim. Bugün Sabah'ın önde gelen adamları “Babahan bu kurumdan yetişmiş, iyi kötü işleri biliyor. Bizim sözümüzden de çıkmıyor. Neden başkasını arayalım” diye düşünüyorlar. Bir gazetenin genel yayın yönetmeni olmak için her şeyden önce haberden anlamak lazım. Eğer haberi bilmiyorsanız, haberi koklamamışsanız önünüze gelen haberin değerini de anlayamazsınız. 3 kasım 1996'da bir trafik kazası oldu, bu kaza 11 yıldır tartışılıyor. 4 Kasım 1996 tarihli Sabah gazetesini alın bakın bu kaza iki sütun girmiştir. O pazar ben çalışıyordum Sabah'ta ve dedim ki bir emniyet müdürü, bir milletvekili bir interpol tarafından aranan bir adam var araba içinde, bu Türkiye'yi karıştıracak bir olay. Ergun Babahan da Genel Yayın yönetmen yardımcısı. O başta olmak üzere "Yok canım, komplo teorisi kurmayın" dediler. Ve iki sütun haber kullandılar. Oysa o haber bütün gazetelerin manşetiydi. Susurluk kazasının önemini bile kavrayamayan, hayatında bir gün muhabirlik yapmamış bir adam Sabah'ın Genel Yayın yönetmenliğini yapamaz.

Fatih Altaylı tosun diyor, Hıncal Uluç saf entel diyor, rahmetli Ufuk Güldemir bundan bir cacık olmaz diye yazdı. Necati Doğru en son yalancı diye yazdı. Normal onuru olan bir insan çıkıp cevap verir ne diyorsunuz kardeşim diye. Ama sesi seda çıkmıyor. İnsanın bir duruşu olması lazım.

Aktif haber



Bu haber 501 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    34,046 µs