En Sıcak Konular

Yeni bir dönem var bugün karşımızda

15 Haziran 2014 11:54 tsi
Yeni bir dönem var bugün karşımızda
''Bu yeni dönem, yalnız konjoktürel bir değişimi bize anlatmıyor, köklü, yapısal-batı paradigması dışında- yeni bir düzen arayışı aynı zamanda bu...''

2010 Referandumu’na kadar Erdoğan’a destek veren ve iktidar-örtülü- koalisyonu içinde yer alan Batı referanslı güç ve yapılar, Arap Baharı’na bağlı olarak Türkiye’nin bölgesel güç olma ve buna bağlı yeni bir birlik oluşturma stratejisini sezdiler ve 2011 seçimleri sürecinde ve hemen sonrasında, bu stratejinin simgesi olan Erdoğan’a yönelik karalama kampanyası ile birlikte büyük kopuş başladı. Çünkü Erdoğan ve çevresi, Lozan’la birlikte sınırları çizilen Türkiye’nin dışına çıkmaya başlamıştı. Kendilerini ‘liberal’ olarak anlatan ama aslında oligarşinin batıcı ve seçkinci kanadının ideologluğuna soyunan kesim, ilk olarak yüksek sesle muhalefet yapmaya başladı. Bu muhalefetin etkisinin çok güçlü olacağı ve Erdoğan’a karşı başarılı olamayan ulusalcı-kemalist muhalefetin yerine geçerek, Kürt hareketi ve sol tarafla da birleşeceği hesapları yapılıyordu; çünkü bu kesim, o ana kadar Türkiye’nin Kemalizm dışına taşan ‘resmi’ batıcı-laik ideolojisini yapan, üreten kesimdi. Devlet içinde, bütün stratejik devlet birimlerine parelel örgütlenen uluslararası yapı ile de bu kesim, resmi-liberal ideolojide buluşuyordu. Bunlara göre, Arap Baharı ya da demokrasisi, kabile ve aşiret toplumu düzeyini aşamamış ‘Arapların’ işi olamazdı. Başta Mısır’da İhvan’ın işbaşına gelmesi olmak üzere, bütün bu coğrafyada İslami demokratik dönüşümler, esasında yeni ‘şeriatçı’ diktatörlüklere dönüşecekti ve Türkiye’de aslında Erdoğan ile bu yola gidiyordu.

Bir Batı ‘amentüsü’

Bu bakış açısı, aslında 17 Aralık sürecini tezgahlayan örgütün ve onun medyasının da Washington ve Londra merkezli düşünce kuruluşlarından devşirdiği ve bir amentü olarak yaydığı muhalefet çizgisi idi. Bu çizgi, içeride kesif bir Erdoğan düşmanlığı ile laik-Kemalist cephe ile buluşurken dışarıda CNN gibi kuruşların bayraktarlığını yaptığı, ‘Araplar, Türkler, Kürtler bu coğrafyada ‘demokrasi’ falan kuramaz, hele İslam referansı ile bu hiç olmaz’ cümlesine sığan ırkçı ve İslomofobik siyasi çizgi ve onun  ideolojik cephesi ile çakışıyordu.

Sefaletin açığa çıkması...

Bu cephenin nasıl bir politik ve ideolojik sefalet içinde olduğunu da en çok bugünlerde görüyoruz. Mesela bu cephenin şu sıralar yeminli bir Erdoğan karşıtı üyesi, eski bir ulus-devlet karşıtı ‘liberal’ olarak, Maliki’nin temsil ettiği Irak ulusal bütünlüğüne (!) sahip çıkıyor ve Türkiye’nin Irak Kürt Yönetimi ile yaptığı  enerji anlaşmalarını ‘korsanlık’ olarak eleştiriyor; bir diğer Özal ilhamlı liberal de, Bush’un Irak işgali sırasında işgal şaksakçığını yaptığını unutarak, IŞİD’i işgalin ve Irak’ın Türkiye’nin de yardımıyla ‘bölünmesinin’ bir sonucu olarak anlatıyordu. İşte bugün bu ideolojik-politik hakimiyet, sefil duruma düşürek tarih oluyor. Çok açık olan IŞİD saldırısının nedenlerini ve giderek Ortadoğu coğrafyasında olup bitenleri bile göremeyecek duruma düşen bu ideoloji üreticilerinin dayandıkları ideolojik aygıtlar çöktü çünkü.

Sahici olan ise şudur; AK Parti’nin 3. Dönemi ile başlayan ve Ortadoğu’da -sancılı da olsa - demokratik bir İslami çıkışla buluşan yeni bir dönem var bugün karşımızda...

Yapısal bir değişim ve Cumhurbaşkanlığı seçimi...

Bu yeni dönem, yalnız konjoktürel bir değişimi bize anlatmıyor, köklü, yapısal-batı paradigması dışında- yeni bir düzen arayışı aynı zamanda bu...

Şimdi bu arayış ve mücadele, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, iktidar partisi-muhalefet arasında bir güç çekişmesi olarak değil, Erdoğan ile AK Parti’nin ‘eski’ ve eski Türkiye’ye ait olan ‘ortakları’(!) arasında geçecek. Ve hiç şüphesiz bu, Ortadoğu coğrafyasında, Irak bölgesinin-artık ülkesinin değil- yeniden siyasi şekillenmesi, Ortadoğu’nun yeni sınırları ve  yeni devletlerin ortaya çıkması olarak kendisini gösterecek.

 Evet, tam üç yıl önceye gidin, Başbakan’ın balkon konuşmasındaki Ortadoğu ve İslam dünyası vurgusuna dikkat edin ve arkasından, aynı yılın eylül ayında Başbakan’ın yaptığı Ortadoğu gezisindeki mesajlara ve bu geziye Ortadoğu ülkelerinden, İslam coğrafyasından ve Batı’dan gelen tepkilere bakın...

Tam bu günleri, 17 Aralık’tan IŞİD saldırısına kadar olan bütün siyasi gelişmeleri, neden ve sonuçlarıyla anlamış olursunuz...

İşte buna bağlı olarak, bu sürecin sonunda Erdoğan cumhurbaşkanı olsa bile, bu cumhurbaşkanlığı, bize başkanlık sistemine gidecek bu yolu açmazsa ve bu makam, Erdoğan’a şimdikinden daha az etkin bir siyasi alan verirse, Türkiye kaybeder...       
 

Cemil Ertem / Star (ilgili kısım)



Bu haber 906 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,213 µs