En Sıcak Konular

Büyük Hac geleneği Topkapı sarayında devam ediyor

26 Ağustos 2007 20:52 tsi
Büyük Hac geleneği Topkapı sarayında devam ediyor Bu topraklarda hac ibadetine verilen önemin, Hz. Peygamber’e ve kutlu Hicaz beldesine duyulan derin muhabbetin göstergesi olan, Osmanlı’ya mahsus ‘surre’ geleneği ilk kez bir sergiye konu olacak.

Bu topraklarda hac ibadetine verilen önemin, Hz. Peygamber’e ve kutlu Hicaz beldesine duyulan derin muhabbetin göstergesi olan, Osmanlı’ya mahsus ‘surre’ geleneği ilk kez bir sergiye konu olacak. Topkapı Sarayı Müzesi’nde önümüzdeki Ramazan’dan sonra açılması planlanan sergi, zengin içeriği ile Osmanlı’da Hicaz ile İstanbul arasında 527 yıl köprü kurmuş bu büyük geleneğin ne kadar görkemli bir biçimde gerçekleştirildiğini ortaya koyacak. Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi için dokunmuş ipek halılar, seccadeler, murassa avizeler, şamdanlar, paha biçilmez mushaf-ı şerifler, levhalar, Mekke emirleri için dikilip kıymetli taşlarla süslenmiş giysiler, İstanbul’da saf ipekten işlenmiş Kâbe örtüleri, anahtarları ve altın olukları, sürre alayını betimleyen gravürler, resimler ve fotoğraflar, bu serginin bazı parçaları… Topkapı Sarayı Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı serginin, ‘iki şerefli haremin hizmetkârı’ sıfatı ile Osmanlı’nın bu büyük organizasyonu yaparken gösterdiği başarıyı ve inceliği ortaya çıkaracağını söylüyor ve ekliyor: “Sergilenecek materyalin yüzde 90’ı Topkapı Sarayı’nın depolarından çıkarıldı. Sergiyi gezenler çok şaşıracak.” Osmanlı İstanbul’unda surre alayının uğurlandığı şu günlerde aldığımız bu haberin detayları ve bu büyük geleneğin kısa özeti tarihi fotoğraflar eşliğinde, içeride.
Bu yılki hac mevsiminde, o kutlu beldeye gidemeyip burada kalacaklara, kendilerini teselli edecek iki güzel haberimiz var: İstanbul’da gezebilecekleri bir sergi ve okuyacakları bir kitapla, hem o iklimi uzaktan teneffüs etme imkânı bulacak, hem bu kutlu yolculuğun ve oraya duyulan muhabbetin tarihimizdeki yerini görme imkânına kavuşacaklar. Önce Türkiye’de bir ‘ilk’ olacak serginin haberi ve bu haberin detayları...

Bu topraklarda hac ibadetine verilen önemin, Hz. Peygamber’e ve Hicaz beldesine duyulan derin muhabbetin göstergesi olan, Osmanlı’ya mahsus ‘surre’ geleneği ilk kez bir sergiye konu olacak. Serginin, Topkapı Sarayı Müzesi’nde önümüzdeki Ramazan’dan sonra açılması planlanıyor. Konu ile ilgili bilgi aldığımız Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı, surre alayları ile Mekke ve Medine’ye gönderilen hediyelerin bir kısmını , Hicaz Osmanlı’nın elinden çıktıktan sonra Fahrettin Paşa sayesinde geri getirebildiğimizi belirtiyor ve şöyle diyor: “Buradan giden ve oradan gelen kıymetli hediyeleri, surre alayının uğurlanışı esnasında kullanılan özel eşyaları, Kâbe’nin örtülerini ve anahtarlarını bu sergide teşhir edeceğiz. Bu vesileyle müzenin depolarındaki eşyaların bir kısmı da açığa çıkmış olacak.” Prof. Ortaylı, Ramazan sonunda açmayı planladıkları serginin açılışının, hazırlanacak katalog ve gerçekleştirilecek organizasyon için gerekli paranın sağlanamaması durumunda gecikebileceğini de söylüyor. Surre geleneği ile ilgili koleksiyonerlerde bulunan materyallerin de yer alacağını ifade eden Ortaylı, serginin içeriğine ilişkin sorumuza, “Sürprizlerimiz var, sergiyi gezenler çok şaşıracak ve çok güzel bir sergi olacak.” şeklinde cevap vermekle yetiniyor. Ancak surre alayı ile ilgili detaylı bilgi veren yazılı kaynaklar, sergide nelerin yer alacağı ile ilgili bize ışık tutuyor. Osmanlı Sarayı’nda özel anlamları dolayısı ile yüzlerce yıl çok iyi korunan ve Surre Sergisi’nde sergilenmesi beklenen parçaların bir ksmı şunlardan oluşuyor: Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi için dokunmuş ipek halılar, seccadeler, murassa avizeler, şamdanlar, el yazma mushaf-ı şerifler, çeşitli levhalar, Mekke emirleri için yapılmış ve kıymetli taşlarla süslenmiş eşyalar, saf ipekten işlenmiş Kâbe örtüleri, anahtarları ve som altından yapılmış ‘altın oluk’lar, surre alayını betimleyen gravürler, resimler ve fotoğraflar...

Hicaz ile İstanbul arasında 527 yıl boyunca muhabetten bir köprü kurmuş bu köprüyü bin bir güzellikle süslemiş surre geleneğinin ne kadar görkemli bir biçimde gerçekleştirildiğini merak ediyorsanız, bizden söylemesi, sergiyi sakın kaçırmayın. b.eren@zaman.com.tr


Surre Alayı’na satır aralarından katılmak isterseniz…

İkinci güzel haberimiz ise Topkapı Sarayı’nda açılacak Surre Sergisi’nin gerçekleştiği dönemde yayınlanacak bir kitap… Yitik Hazine Yayınları tarafından yayınlanacak ‘Surre-i Hümayun’ üst başlıklı kitap, konu ile ilgili referans olma iddiası ile çıkıyor. İki yıllık bir araştırmanın ürünü olduğunu öğrendiğimiz kitabın proje editörlüğünü Yusuf Çağlar, yayın editörlüğünü ise Salih Gülen üstlenmiş. Beş asırdan fazla sürmüş bu köklü gelenekle ilgili yaşanan bilgi eksikliğinin farkına varan yayınevi, daha önce yayınladığı ‘II Abdülhamid Yıldız Albümleri’ ve ‘II. Abdülhamid Devri Osmanlı Coğrafyası’ kitapları gibi bu çalışma ile de yeniden ses getireceğe benziyor.

Türkiye’de konu ile ilgili çalışmalarıyla bilinen kalemlere Münir Atalar, Hülya Tezcan, Selin İpek, Şakir Batmaz, Ömer Faruk Şerifoğlu, Murat Kargılı, Esra Doğan ve Hüseyin Özdemir gibi isimlerin makalelerini içeren eser, fotoğraf, resim ve gravürden oluşan zengin bir görsel içeriğe de sahip olacak. Mukaddes beldeye İstanbul’dan ve Kahire’den gönderilen iki surre alayı ile ilgili detaylı bilgilerin yer aldığı eser, şimdiye kadar hiç yayınlanmamış hatırat ve belgeleri ile de dikkat çekecek. Kitap, yayınlandığı hac mevsiminde, surre alayına 90 yıl sonra hiç değilse satır aralarından katılmak isteyenlere bu imkânı verecek.


İstanbul’dan Hicaz’a görkemli bir köprü

Kelime olarak ‘akçe kesesi’ anlamına gelen surre, yaygın olarak her sene belirli bir zamanda belirli bir yere ya da kimseye gönderilen para anlamına geliyor. Ancak kelime asıl şöhretli anlamını, Mekke ve Medine’ye ve bu şehirlerin yönetici ve ahalisine gönderilen para ve eşyadan oluşan hediyelerle kazanmış. Öyle ki o kutlu beldeye hediyelerin gönderilme işlemi, Hz. Peygamber’e ve Hicaz’a duyulan derin muhabbetten dolayı, beş asrı aşkın bir zaman diliminde her yıl birbirinden görkemli merasim ve şölene dönüşmüş, köklü bir gelenek halini almış. Böylece artık ‘surre’ ve surreyi götüren heyet anlamındaki ‘surre alayı’ dendiğinde, kutsal topraklara duyulan özlem, Hz. Peygamber’e duyulan büyük aşk ve O’nun soyundan olanlara gösterilen hürmet akla geliyor.

Tarihi kayıtlar, Osmanlı’da ilk surrenin Edirne’den 1389 yılında gönderildiğini gösteriyor. Bu köklü gelenek, 529 yıl sürmüş ve İstanbul’dan son surre alayı 1918’de gönderilmiş. Cumhuriyet döneminde uzun süre unutulup yok sayılmış ve tarihin tozlu raflarına terk edilmiş beş asırlık bu köklü geleneği, birkaç paragrafta özetlemeye çalıştığımızda, tadımlık şu bilgileri sıralamak mümkün.

Surre alayı karadan binek hayvanlar üzerinde yapıldığı zamanlarda Recep ayının 12’sinde yola çıkarmış. Hac yolculuğunun 1864’ten sonra denizyoluyla yapıldığı yıllarda ise surre alayı Şaban’ın 15’inde uğurlanırmış İstanbul’dan. Alaya başkanlık etmek üzere tayin edilen ‘surre emini’nin nezaretinde bütün hazırlıklarını gerçekleştiren alay, sarayın avlusunda padişahın hazır bulunduğu görkemli bir törenle uğurlanırmış. Bu törende surre emini, padişahtan Mekke emirine yazılmış ‘name-i hümayun’u teslim alırmış. Bunun yanı sıra Mekke ve Medine yöneticilerine, Hz. Peygamber’in sülalesine, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’nin hizmetkârlarına ve bu iki şehrin yoksullarına gönderilen hediyeler ve paralar, bunlar için özel yapılmış meşin çantalara konulup teslim alınır, bunları taşıyacak deve ve katırlara yüklenirmiş. Bu hediyelerin içinde, devletin gönderdiklerinin yanı sıra sarayın ileri gelenlerinin ve hali vakti yerinde olanların hediyeleri de yer alır, para ve hediyelerin kimden alındığı ve Hicaz’da kime gideceği detaylı bir şekilde kaydedilirmiş.

1323’te giden alayın surre emininin oğlu tarafından kaleme alınmış bir hatırat, Hicaz’a gönderilen meblağın yekûnü hakkında tahminlerinizi şaşırtabilir. Çünkü hatıratın sahibi, o yıl sadece devlet tarafından gönderilen miktarın 232 keseden oluştuğunu ve her birinin içinde biner altın bulunduğunu belirtiyor ve toplamda 2 milyon 630 binden fazla altının olduğunu kaydediyor. Bunun yanı sıra kıymeti yüksek pek çok hediye de bulunurmuş surre içinde. Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi için dokunmuş ipek halılar, seccadeler, avizeler, şamdanlar, paha biçilmez elyazma mushaf-ı şerifler, ebru ve tezhiplerle süslenmiş hat levhalar, Mekke emirleri için hazırlanmış ve kıymetli taşlarla süslenmiş kıyafetler ve eşyalar bunlardan bazıları. Tabii ki bütün bu yüklerin ve hacı adaylarının bulunduğu büyük kervanın en önünde ‘mahmil-i şerif’ olurmuş. Surre alayının en belirgin nişanesi olan mahmil-i şerif, adını ve anlamını, Peygamberimizin levazımını taşıyan deveye verilen ‘mahmel’ isminden almış. Kıymetli ve renkli kumaşlardan dikilen ve simli iplerle nakışlanıp bezenen mahmil-i şerifte, o yılki hacda değiştirilecek, Bursa’da saf ipekten dokunmuş ve yazıları ünlü hattatlar tarafından işlenmiş Kâbe örtüsü bulunurmuş.

Bir çekdiri ile Hicaz topraklarının başladığı yer olarak kabul edilen Üsküdar’a geçen surre alayı, binlerce İstanbullunun olduğu büyük bir kalabalık tarafından iskelede karşılanır, gözyaşları içinde getirilen tekbirler ve edilen dualar eşliğinde Ayrılık Çeşmesi’ne kadar uğurlanırmış. Denizyoluyla giden surre alayı ise yine bu yolculuğun başlangıcı olduğu için adını buradan alan Harem İskelesi’nden uğurlanırmış. Şam’a varan alay, yine Osmanlı toprakları içinde bulunan Kahire’den gelen ‘surre-i mısri’ ile Ramazan sonunda birleşirmiş. Surreler Ramazan Bayramı’ndan hemen sonra, Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarından gelen binlerce hacı adayının da içinde olduğu büyük kervanlarla birlikte Medine’ye doğru yola çıkarmış. Medine’de görkemli bir törenle karşılanan süurre alayı, son durağı Mekke’ye yönelir ve burada Mekke emirinin hazır bulunduğu bir törenle karşılanırmış. Hediyeler ve gönderilen altınlar, sahiplerine teslim edilir, vefat ya da başka nedenlerleteslim edilemeyen emanetler yine güvenli bir şekilde yine surre alayı ile İstanbul’a geri getirilirmiş. 

Zaman Pazar



Bu haber 415 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,406 µs