En Sıcak Konular

Engin Ardıç'a cevap: Allah sana da akıl versin!

22 Ağustos 2007 12:31 tsi
Engin Ardıç'a cevap: Allah sana da akıl versin! Geen hafta Engin Ardıç'ın, 'Konuşma Necati, konuştukça batıyorsun' diye seslendiği Doğru, Ardıç'a cevap verdi. Doğru, Ardıç'ın yazıının başlığı olan 'Allah iyiliğini versin Necati'ye gönderme yaparak, 'Allah sana da akıl versin diye sesleniyor Ard

Engin Ardıç'ın Doğru'ya yazdığı yazı için tıklayınız.

Necati Doğru'nun yazısı:

Allah sana da akıl versin!

Hayatları boyunca dini siyasete alet etmişler son seçimlerde çok yüksek oy alınca sen de hemen rüzgâra uydun, Allah’ı kaleminden düşürmüyor, “Allah iyiliğini versin Necati” diye yazılar döktürüyorsun. Seviyeli olsa başımın üstünde. Seviyeyi düşürmeyi, vasatın altına inmeyi karakterin ve yazı üslubun haline getirip, bizim de senin düzeysizliğine düşmemizi bekliyorsun.

Sonra da deliriyorsun.

Bekir Çoşkun’a kızıyorsun.

Necati Doğru’ya kinleniyorsun.

Sana cevap vermiyorlar, seni okunabilir bir yazar ve üzerinde kalem oynatılabilir bir kimlikte, kişilikte görmüyorlar diye başlıyorsun küfür etmeye.

Kaşalotlar.

Geri zekâlılar.

Düdük makarnaları.

Öküzler.

Kemalist yeteneksizler.

Allah sana akıl fikir versin. Bu düzeysizliğin nesine cevap verelim. Durmadan da böbürleniyor, kibirleniyor, “ben bu memlekette doğacak adam mıydım, Fransız gazetelerinde Fransızca, İngiliz gazetelerinde İngilizce günlük makale bile yazacak çaptayım” diye kendi kendini övüyor, bu ülkeye kem gözlerle bakıyor, Türkleri cahil, kaba, zekâ yoksunu, 1923’te yaptıkları “Kemalist devrimleri de bir çete hareketi” diye aşağılayarak “mütareke basınının” yaşayan son temsilcilerinden biri gibi duruyorsun.

***

Bekir Çoşkun’u, çok okunuyor diye kıskanıyor, “senin 12 kelimelik cümleyle anlatmaya çalıştığını Bekir’in tek kelimelik cümle kurarak anlatabilme yeteneğiyle alay etmeye kalkışıyor,” kısa anlatımlı, süssüz kelimelerle fakat içi dolu yazı yazabilenlerle dalga geçiyor ve “Bekir ile

beni işten atması için aklın sıra patronu dolduruşa getirmeye” çalışıyorsun.

Gerçekten aklın yok.

Biz işsiz kalmayız.

Bir gazeteden atılırız.

Başka gazeteye çağırılırız.

Ben yüzde yüz eminim: Bekir senin yazdığın gazeteye gelmeyi kabul etse ve senin düzeysizliğine inip, “sizde yazarım ama Engin Ardıç’ı işten atacaksınız” dese, seni atarlar.

Çünkü Bekir yazar.

Sen yazar değilsin.

Sen rol yapıyorsun.

Bekir samimi, gerçek.

“Göbeğini kaşıyan adam” diye yazarken de samimi ve bu onun halkı çok sevdiğini gösteriyor. Sen “Bekir gazeteden atılsın” diye yazıyorsun, Başbakan da “Bekir ya Abdullah’ı Cumhurbaşkanı kabul etsin ya da Türkiye’yi terk etsin” diye demeç veriyor. Demokrat olmak konusunda düştüğün düzeyi görebiliyor musun?

***

Emin Çölaşan’ın köşesini elinden aldılar, köşesi olmayan bir yazara bile “vay... vay... vay...” diye son yazısının başlığıyla göndermeler yapıp, “Ankara gazetecisi, Kemalist, Genelkurmay basın toplantısı yazarı” diye ağzından tükürükler saçarak saldırıyorsun. Senin beğenmediğin Emin, gazetesinden atıldığı gün senin gazetenin Genel Yayın Müdürü Serdar Turgut, TV’de “Emin Çölaşan bizde yazabilir” diye çağırı yaptı.

Vicdanın mühürlenmiş.

Bekleyemez misin?

Adam bir gazetede yazmaya başlasın. Sana cevap verebilecek imkânı olsun. Ama sen hep böyle yapıyor; “ya ölenlerin ya da köşesi elinden alınmışların arkasından” bol küfürlü, kin dolu, nefret saçan, içeriği boş, şahsileştirilmiş yazılar yazıyorsun.

***

Okuduğunu da anlamıyorsun.

Benim son yazıları da anlamamışsın. Bir yığın isim sayarak ve onların iktidar için yaptığı kavgaları kanıt gösterip arkasına saklanarak; “Mustafa Kemal ve ilkelerine” dudak bükme rolü yapıyorsun. Kemalist rüzgârlar yükselirken kitap yazıp Atatürk’ü övmüştün. Solcu rüzgârlar yükselirken solcu olmuştun, şimdi de “İslamcı liberal rüzgârlara” yelken açmaktasın. Ben diyorum ki; “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu babaları yani Mustafa Kemal ve ilkeleri; devrimcilik, laiklik, demokrasi ve halkçılığı birlikte aynı nehir içinde akan dalgalar olarak” kabul ettiler ve cumhuriyeti öyle kurdular. Bunun en somut göstergesi, cumhuriyet nehrindeki demokrasi dalgasını arkalarına alarak “hayatlarını laikliğe karşı olmak üzerine kurmuş Tayyip Erdoğan’ın Başbakan, Abdullah Gül’ün de Cumhurbaşkanı” olabilmesidir. Bu iki politikacı, siyasi hayatları boyunca Mustafa Kemal’i “Beton Mustafa” diye aşağıladılar, şimdi ise en keskin Kemalist oldular. Niçin?

Senin fikrin ne?

Nasıl açıklıyorsun?

Fikrin varsa yaz.

Küfür etmeden.

Düzeyli...

Vatan



Bu haber 795 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,268 µs