En Sıcak Konular

Baykal'dan HSYK yasasına tepki

16 Ocak 2014 10:30 tsi
Deniz Baykal, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun şimdiye kadar hiçbir demokratik ülkede görülmediğini, yaşananların iç içe geçmiş krizler yumağı oluşturduğunu belirtti.

CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun şimdiye kadar hiçbir demokratik ülkede görülmediğini, yaşananların iç içe geçmiş krizler yumağı oluşturduğunu belirtti. Baykal, RTÜK yaklaşımının HSYK’yı politize etmek olduğunu dile getirdi.

CNN Türk televizyonunda Tarafsız Bölge programına katılan Deniz Baykal, olayın bir boyutunun devlet krizi, tıkanıklıklar ve çelişkiler, diğerinin de derin moral boyutu olduğunu belirtti. İktidara rağmen olayın ortaya çıktığını, bazılarının bunu hukuk zafiyeti gibi sunduğunu dile getiren Baykal, 17 Aralık'ta yolsuzluk ve rüşvet operasyonu yapıldığında “Bu manzarayı Türkiye nasıl fırsata dönüştürür diye düşündüm.” dedi.

“GÖRMEZDEN GELİNEMEYECEK HALDE ORTAYA ÇIKTI”

Baykal, olayın birden bire ve ayakkabı kutuları gibi belleklerde hatırlatacak etkileyicilikte, görmezden gelinemeyecek halde ortaya çıktığına işaret ederek, “Türkiye’nin böyle bir manzaraya sürüklendiğini görmek üzüntü verici, dramatik bir tablo. O kadar açık ki herhangi bir komplo teorisiyle bunu geçiştirmek mümkün değil. Dışarıdan, içeriden diyerek bu olayı olmamış yapmak kimsenin kudreti dahilinde değildir.” diye konuştu.

“İKTİDAR TEREDDÜT GEÇİRDİ”

İlk an iktidarın tereddüt geçirdiğine işaret eden Deniz Baykal, bu sorunu demokratik çerçevede, hukuku, gerçeği görerek siyasetin çözmesi gerektiğini, gereksiz suçlamalar yapmadan, işin gerçeği ne ise onun yapılmasının altını çizdi.

Olayın öncelikle TBMM ve Cumhurbaşkanı'nı doğrudan ilgilendiren bir konu olduğunu işaret eden Baykal, “Cumhurbaşkanı bugünler için vardır. Sadece yolsuzluğu konuşmuyoruz. Organlar birbirine girmiş, toplu tasfiyeler. Bir dosya birinden alınıp birine veriliyor. Mahkeme kararları uygulanmıyor. Bir ay oluyor 4 tane fezleke hala Meclis'e gelmedi. Adalet Bakanlığı'nda günlerdir dosya hazırlandığı söyleniyor. Bunlar şık şeyler değil. Ben bu çerçevede önce Meclis Başkanı'nı ziyaret ettim. Deneyimli bir insan; fazla bir anayasal yetkisi olmasa da. Çok yararlı bir görüşme yaptık. O üzerine düşeni yapma çabası içinde. Sonra Cumhurbaşkanı'nı ziyaret ettim. Bir yolsuzluk var, bir de organların çatışması var. Hatta yürütme yer yer birbirine gerimiş, yargı birbiriyle çatışır halde. Cumhurbaşkanı bana umut veren bir yaklaşım içinde görünmemişti. Olayın üstüne varmamayı, abartmamayı düşünmüştür. Cumhurbaşkanı'nı önemli bir olay için harekete geçirme düşüncesiyle ziyaret ettim. Ziyaretimden sonra da harekete geçti. Cumhurbaşkanı'nın yapabileceği çok şey var.” görüşünü belirtti.

“RTÜK YAKLAŞIMI HSYK’YI POLİTİZE ETMEKTİR”

Deniz Baykal, sosyolojik bir çatışmadan da söz edildiğine dikkat çekerek, çeşitli haklılıklar ve haksızlıklar olduğunu bunu ayıklamayı öncelikle Cumhurbaşkanı'nın yapması gerektiğini söyledi. Deniz Baykal, HSYK konusunda partiler arasında anayasa taslağı çalışması olduğundan söz ederek, “Bu konuda yeterince iyimser olmak için çok fazla neden var mı bilmiyorum. RTÜK yaklaşımı HSYK’yı politize etmektir. Şu anda yapılmaya çalışılan o sanki. Adaleti yeniden inşa etmeye böyle bir olaydan sonra mutlak ihtiyaç var. Türkiye’de hepimiz yargı problemiyle yıllardır karşı karşıyayız. Yargının sağlıksız işlediği ve siyasi yönlendirmelerle davrandığı. Başbakan bu konularda çok ciddi yönlendirme işlemini son zamanlara kadar yapmıştır. Başbakan bazı davaların savcısıydı. ‘Ayarlanmış mahkemeler’ diyor Başbakan onlara. Bu çok temel bir kırılma, oraya gelinmiş.” değerlendirmesini yaptı.

BAŞBAKAN'IN ANIN İHTİYAÇLARINA GÖRE DEĞİŞEN SÖYLEMLERİ VAR

Başbakan'ın; yargının cemaatin eline geçtiği ve yolsuzluk dosyalarının da kendisini ve milli iradeyi hedef aldığı, olup bitenin de hükümete darbe olduğunu söylemesini ise Deniz Baykal, şöyle izah etti: “Başbakan'ın içinde bulunduğu anın ihtiyaçlarına göre değişen söylemleri var, bu konuyla ilgili. Yargının yapısında yeni acil 17’sinden bu yan değişme söz konusu değil. 2010 yılı referandumuyla yeni bir şekil aldı. Başbakan bunun muhteşem olduğunu söylüyordu. 12 Eylül’de ‘Kabul edilenlere hiçbir şekilde dokunmayacaksınız’ dedi. Yeni Anayasa Komisyonu’na ‘HSYK’ya dokundurtmam’ dedi. Şimdi başka şeyler söylüyor.”

Yargının yeniden inşa edilmesi lazım olduğunu tekrarlayan Baykal, yargının tarafsız, bağımsız ve etkin şekilde inşa edilmesi lazım geldiğini bunun da var olan yargı kadrolarıyla yapılması gerektiğini dile getirdi. Hükümetin ‘verin bana yetkiyi yargıyı düzelteyim' tavrına tepki gösteren Baykal, “Bir dakika. Niye sen düşünüyorsun? Bağımsız yargı oluşturulması senin meselen mi? Hepimizin meselesi. Kim ise bu konuda sözüne güvenilir, dünya örneklerini ciddi bakacaksın. Bunları arayalım. Bağımsız, tarafsız, ektin bir yargı kurulu oluşturalım. Hepimizin günün birinde buraya muhtaç olması kaçınılmaz. Bana adaletin gereğini yapacak bir yargı. Bunu yapamazsak bize yazıklar olsun.” dedi.

’YARGIDA CEMAAT VAR’ GÖZLEMİM YOK

“Yargıda cemaat var gözlemim yok.” diyen Baykal, yaşanan olaylar ve gelinen noktada Başbakan'ın tanıklığına değindi. Ergenekon ve Balyoz gibi davaları değinerek Başbakan'ın ‘Ben bu davaların savcısıyım’ sözünü hatırlatan Baykal, bu işin üstesinden gelecek o savcıyı bulan hükümetin şimdi o savcıyla kavga ettiğini dile getirdi.

BAŞBAKAN'IN İKİ DEKLERASYONU

Başbakanın son dönemde dile getirdiği iki deklarasyonuna dikkat çeken Baykal, şöyle devam etti: “İki büyük davada deliller uydurulmuştur. Bugün artık geçmişte bazı yargılamaların üzerinde çok büyük soru işaretleri oluştuğunu görüyoruz. Sahte ihbar mektupları, yasa dışı dinmelerle tasarlanmış ve ayarlanmış bir yargılama. Ben bunları 6 yıl önce söylüyordum. İkinci temel nokta, ‘her şeyi değiştirin ama HSYK’yı değiştirmeyin’ diyordu. Bu yargılama sistemi Türkiye’nin iftihar edeceği bir yargı değil. Bekir Bozdağ HSYK’sı böyle bir şey olmamalıdır.”

HAŞHAŞİ BENZETMESİ

CHP eski Genel başkanı Deniz Baykal, Türkiye’de birikmiş pek çok sorun olduğunu, bunun başında da bizim çok tehlikeli bir şekilde toplumsal, siyasal ve inanç düzeni olarak ayrıştırılmış, parçalanmış, birbirine düşürülmüş olmamızın geldiğini vurguladı.

Başbakan'ın çok büyük bir stres altında benzetmeler yaparak kırıp döktüğünü aktaran Baykal, hükümetin, 'siyasi mücadeleye etkinlik getireceğim' diye dini inanç kesimleri ile girmiş oldukları ilişkileri şimdi irdelemek zorunda olduğunu ifade etti.

BAŞBAKAN ORTADOĞU’DAKİ KAVGALARLA İLGİLİ ÇOK BÜYÜK YANLIŞLAR YAPTI

Devlet düzeni kurulurken vatandaşlık ve laiklik kavramının düzgün tesisinin önemine dikkat çeken Deniz Baykal, 1920 yılından bu güne iki kavramın nasıl algılandığını örneklerle anlattı. Etnik ve dışlayıcı olmayan yeni bir vatandaşlık tanımı bulma zorunluluğuna vurgu yapan Baykal, Başbakan'ın Ortadoğu’daki kavgalarla ilgili çok büyük yanlışlar yaptığını söyledi. Baykal, “Demokratik bir anlayış içerisinde bugün laiklik yeni ve ikame edilemez bir değer kazanmıştır. Tartışma konusu olan cemaatler de laikliğin önemini görmelidirler. Kimsenin etnik kimliği hiç kimseyi rahatsız etmez.” dedi.

FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİNİN SES KAYDI

Fethullah Gülen Hocaefendinin ses kaydının kimler tarafından yayınlandığının sorulması üzerine Deniz Baykal, “Ciddi siyasi söylemin içine bunları yerleştirerek değerlendirme yapmayı içime sindirmem mümkün değildir. Çünkü bunlar bir defa hangi şartlar altında kimler tarafından, nasıl, ne şekilde hukuki değil mi bilmeden, bu siyasetin farklı bir düzlemi. Bunu ciddi siyasetin malzemesi haline getirmeyi doğru bulmuyorum. Bu konuda toplumda artık bunun amatör işi, küçük, özel arkadaş çevrelerinin gerçekleştirdiği olayların ötesinde sistematik profesyonel çalışmayla zaman içinde arşiv oluşturulduğu anlaşıldı.” dedi.

KASET OLAYI

Başbakan’ın "17 Aralık operasyonun komplodur, Baykal’a, Demirel’e, Erbakan’a da benzerleri yapıldı." şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine Deniz Baykal, Başbakan’ın bir birinden farklı şartları olan olaylarda ortak bir çizgi yakalayarak bugünkü sorunu aşma arayışına girdiğini ifade etti. Baykal, “Bunlar siyasette başvurulacak bir yöntemdir. Başbakan'ın benimle ilgili bir komplonun yapılma söylemesini önemli bir tespit olarak görüyorum. Umarım bu tespitini Başbakan takip edecektir. Kanıtlanması gerekiyor. Bunun ortaya çıkarması gerekiyor. Bunu elinde olağan üstü imkanlar olan iktidar yapmalıdır. Somut görmedim. Kanıt, delil istiyorum. İnandırıcı bir tabloyu görmek istiyorum. Çıkarsa bunu mutlulukla karşılarım.” açıklamasını yaptı.

“3,5 YILDIR SOMUT DELİL YOK”

Deniz Baykal, CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa ettiği gün söylediği "Bu komplonun Pensilvanya ile bir ilgisi olmadığına inanıyorum." şeklindeki sözüne şöyle açıklık getirdi: “Benim o konuşmamda söylediklerimin ötesinde, dışında 3,5 yıl dışında hiçbir somut kanıt, bulgu ortaya çıkmamıştır. Kimseye peşin bir suçlamam yok. Ben o anda elimde olan verilenle o sunumu yaptım. Böyle bir olayın iktidarın bilgisi dışında olmayacağını da düşündüm. Bu benim değerlendirmemdir. Bunu hala koruyorum. Bana bu olayın hemen arkasından, bana çok samimi olduğunu düşündüğüm bir değerlendirme yapıldı. Onlar adına Fethullah Gülen’in yanında yer alanlar bu işten üzüntü duyduklarını ve benim Türkiye’de siyasi hayata bir değer kattığımı, bu olayı kınadıklarını, bunu samimi olarak bilmemi istediler. Bu samimiyetle ifadeleri hiç reddetmem. Böyle samimi bir deklarasyonu ben önemserim. Başbakan ne söylüyor bilemiyorum. Haklı olabilir ama ben bu haklılığa ortak olamıyorum. Bana gelen ihbarların hiç birisini ciddiye almadım. Merkezi bir örgütün işi olduğuna inanıyorum. Deklerasyon yapılmıştır, ben buna inanırım. Kim yapmıştır, somut bir kanıtım yok. Başbakan bunu ortaya koyarsa memnun olurum. Ben kendi adıma değil, onuruma, haysiyetime, partime de zarar vermemek için o tartışmadan kendimi geri çektim. Ben iç dünyamda şunu aştım; gerçekten bunu kim yapmıştır diye kurgu yapmıyorum. Onu aştığımı görüyorum, kendi şahsım adına mazur görüyorum.”

AMATÖR İŞİ DEĞİL

3,5 yıl önce ortaya çıkmış bu işin amatör bir iş olmadığına dikkat çeken Baykal, Türkiye’de demokrasi bakımından iktidara kimin geleceğinin başarıldığını ama uzun süre tek başına iktidarda kalıp da seçimde olağan bir şekilde, haysiyetle, şerefiyle iktidardan inme örneklerini göremediklerini kaydetti. Geçmişte İsmet İnönü ve Kazım Orbay’ın oğullarının yargılandığını hatırlatan Baykal, günümüzde önüne gelen soruşturmayı örtbas etmeye çalışmanın, komplo olarak değerlendirmenin yanlışlığını anlattı.

“ADAM OTURMUŞ PARKIN İÇİNDE PARA SAYIYOR”

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun zamanlamasına değinen Baykal, “Bizi ilgilendirecek olan kimin söylediği, ne zaman söylediği değil, söylenenin doğru olup olmadığıdır. Kimsenin niyetini yargılamaya hakkımız yok. Ortaya atılan iddia doğru mu değil mi? Adam oturmuş parkın içine paraları sayıyor. Onun komplo olması bunun incelenmemesi soruşturulmaması sonucunu doğurmaz. Bu konuda Başbakan'ın yanlış yaptığını düşünüyorum. Gereğini yapacaktı, tedbirini alacaktı. 'Beni hedefliyor' diyor. Sen koca Başbakansın, neden korkuyorsun? Türkiye’ye ben bunları yakıştıramam. Tedbir alacaksın. Bizim görmek istediğimiz manzara bu değil. Eğer ortada bir şey varsa; Başbakan var diyor. Yorumlar da buna imkan veriyor. O zaman bundan bütün siyasi partiler sorumludur. Türkiye’nin meselesi bu.” görüşünü belirtti.

Deniz Baykal, ‘darbe’ lafının artık içeriğini iyice kaybettiğini belirtti, her şeye darbe diyenleri eleştirdi.

MİT TIR’ININ ARANMASI

Deniz Baykal, Kilis’te aranmak istenen ve MİT’e ait olduğu iddia edilen TIR ile ilgili şunları söyledi: “Bu da çok acı bir olay. Üst üste geliyor. Sayın Arınç, ‘Yüce rabbim verdikçe veriyor’ diyordu, iyi şeyler için. Burada da bir birbiri ardına olumsuzluklar yağıverir işte. Başbakan da bundan çok rahatsız. İlişkilerimizi cemaatlerle, inançla belli bir mesafede tutmamız lazım. İnancı siyasete bulaştırmayalım. Bir defa bulaşıyorsun, buralara geldi. Dış politikaya yansımaya başladı. Birkaç yıldan beri yaşanan olaylar bizi bambaşka yerlere taşıdı. Suriye’deki iç savaş hatta mezhep savaşına dönüşen çatışmalara bizim sokulmak istenmemiz kaygı veriyor. Bizim Ortadoğu’ya yönelik lojistik bir şey olarak algılandı. Bunun üstünde dans edip sıkıntı oluşturmak istemiyorum. ‘Bu tuzak’ diye istediğin kadar bağır. Kardeşim bunlara gerek yok. Bulaşmayalım bu işlere. ‘Biz Ortadoğu’da bölgesel güç olmak istemiyoruz’ dedi Japonya’da. Günümüzün gerçekleri, Başbakan'ın söylediği ‘haddini bil' sözü. Bizim çıkarımız koca coğrafyamızda barış içinde huzur içinde yaşamak.”

“CESARET, ‘GEREKENİ YAPIN’ DİYEBİLMEKTEDİR”

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ilgili ABD komplosu söylemlerinin, şimdi İngiltere-Fransa, hatta Almanya şeklinde değiştiğini vurgulayan Deniz Baykal, şu şekilde konuştu: “Bunlar ciddi meselelerdir. Bir an önce soğukkanlılığı, güvenini, sorumluluk duygusunu toplamasına ihtiyacı var. Cesaret ‘gereğini yapın’ diyebilmektedir. Dört tane fezleke bir aydır hala Meclis'e gelmedi. Bu nasıl saklanır canım, aklansınlar. Siyasi bir değerlendirmeyle yargıya intikal ettirilecek. Cesaret işidir. Gerçek saygınlık buradan çıkar. Onu bunu suçlayarak çıkmaz. Yüce divana niye güvenmiyorsun? Tarafsız bir yargıyı kuralım demesi, mesleğe girişte objektif bir sınav koyacağım demesi cesarettir. Yargı sürecinin işlemesinin önü açılmalıdır. Kapatmak marifet değil. Kapattığın zaman altında sen kalırsın.”

ARINǒIN SÖZLERİNE TEPKİ

Bülent Arınç’ın fezlekelerle ilgili, ‘bin tane dosya var, onlar da içinde yer alır' şeklinde cesaret kırıcı bir sözü olduğunu hatırlatan Baykal, “Hepsini alalım kardeşim, hepsini alalım. Hangi Meclis'te yolsuzluk dosyası birikmiş. Hele makamdan istifa etmiş bakan niye istifa etti? O zaman hemen soruşturmayacaksın bunun izahı var mı? Bin tane bekler, bunlar güven sarsan, bütün bu suçlamaları haklı gösteren kaçak ifadelerdir. Yolsuzluk soruşturmalarının önünü kesme, korkma. ‘Yargıda çeteleşme, cemaat var’ diyorsun. ‘Yıpranacağım’ diye korkma. 5-6 tane adım atılsa çok önemli sonuçlar ortaya çıkabilir. İktidarda çok muazzam bir güç var. Demokrasi birilerinin lütfu değil...” diye konuştu.

CİHAN

Bu haber 718 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,461 µs