En Sıcak Konular

Abdullah Gül'ün avantajları

16 Ağustos 2007 23:11 tsi
Abdullah Gül'ün avantajları "Küresel süreç yanında kültürel ve tarihî bir dil önemli rol oynamaktadır. Abdullah Gül, mevcutlar içinde bu formasyona en yakın pozisyonda duran adaydır." diyen Ali Bulaç'ın Gül'ün avantajlarını bakın nasıl sıralıyor...

Abdullah Gül'ün avantajları

Asker kökenliler bir kenara bırakılacak olursa, siyasetin içinden cumhurbaşkanlığı makamına çıkanların genellikle gözleri arkada kalır.

Çoğu zaman devlet ile hükümet arasındaki sınırı tayin etmekte zorluk çekerler. Bir cumhurbaşkanının derinlikli ve çok yönlü bir politik vizyona sahip olması çok önemlidir; çünkü nihayetinde toplumsal bütün sorunların çözüm alanı siyasetle mümkündür. Ancak siyasi formasyon veya vizyon arka planda durduğu müddetçe değerli ve fonksiyoneldir. Cumhurbaşkanının soğuk, mekanik, politik feraset ve tecrübeden yoksun olması ne kadar arzu edilemez ise aynı şekilde devlete ve toplumsal hayata ilişkin her olaya salt politik açıdan bakması da o oranda sakıncalıdır.

Genellikle siyasiler piskolojideki "algının seçiciliği" kuralına uygun olarak her şeye siyasetin gözüyle bakarlar. Hele cumhurbaşkanlığı makamına çıkmış bulunan zat, bir parti lideri ise refleksif olarak kendi partisinin iç işlerine veya aktüel siyasete müdahil olmak ister, diğer partilere karşı da içten içe bir önyargı taşır. Geçmiş örneklerden biliyoruz ki, çoğunun düşüncesi, cumhurbaşkanlığı yanında parti liderliği görevini de yürütmektir. Bu açıdan literatürümüze "emanetçi başbakan" kavramı girmiştir. Başbakana veya parti liderine 'emanetçi' gözüyle bakarlar, kendi direktifleri doğrultusunda icraat yapmalarını beklerler. Geçmişte rahmetli Turgut Özal ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel için bu söylediklerimiz aynıyla vakidir. Buna bağlı olarak parti liderinin cumhurbaşkanı olması, kendi partisi üzerindeki inisiyatifinin hemen hemen yok olması gibi trajik bir sonuca yol açtığından, bu durum, ismi açıkça konulmasa da cumhurbaşkanı ile başbakan arasında birtakım gerilimlerin baş göstermesine sebebiyet verir. Benzer bir durum eğer cumhurbaşkanı olsaydı R. Tayyip Erdoğan için de söz konusu "olabilir"di. Bereket, kendisinden öncekilerden gerekli dersleri çıkaran Erdoğan böyle bir hataya düşmedi. Daha yeni kurulmuş bulunan partisinin başında durmayı tercih etti, halkın ikinci defa AK Parti'ye verdiği yüksek destekle yapması gerekenleri yapma yolunu tercih etti. Bu çerçevede Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül'ün Köşk'e aday gösterilmesi isabetli olmuştur.

Konunun bir başka veçhesi de var. O da siyasi tecrübesi ve formasyonuna karşılık parti lideri konumunda olmayan Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına seçilecek olmasının sağlayacağı avantajdır. Dünyadaki gelişmeler bize şunu telkin ediyor: Bundan sonraki aşamada cumhurbaşkanlığı salt bir törensel makam olmaktan çıkmış bulunmaktadır. Hele Türkiye gibi, bölgesel rol oynama durumunda olan bir ülkede cumhurbaşkanlarının yüksek düzeyde siyasi ve diplomatik formasyona sahip olmaları "olsa iyi olur" cinsinden bir ilave avantaj değil, şart olmuştur. Dış politika artık bir iç politika halini almış, dış dünyada cereyan eden olaylar iç politikanın mecrasını derinden etkiler fonksiyonlar görmeye başlamıştır. Bu açıdan Abdullah Gül'ün belli bir geçmişe dayanan kariyeri, uluslararası tecrübesi, kısa sürmüş olsa da başbakanlık yapmış olması ve geçen hükümette yürüttüğü dışişleri bakanlığı görevi kendisine özgü avantajları olarak görülebilir.

Gerçekten Türkiye çok yönlü bir coğrafyanın tam merkezinde yer almaktadır. Beş ayrı havzanın (Arap, Afrika, Avrupa, Rusya ve İran) tam ortasında bulunmaktadır ve söz konusu beş havzanın her birinin kendine özgü özellikleri, tarihî tecrübesi, mevcut küresel konumu ve geleceğe ilişkin pozisyonları var. Bunlara ABD, Pasifik Havzası ve Orta Asya cumhuriyetlerini ve Hind Havzası'nı ilave etmek gerekir. Yüz yıl öncesinin katı bürokratik ve statik perspektifinden bugünkü dünya anlaşılamaz. Kendisiyle eşgüdüm halinde çalışabilen bir hükümet olduğu takdirde Türkiye'nin cumhurbaşkanının bütün bu saydığımız havzalara açık duyargaları olması gerekir. Küresel süreç yanında kültürel ve tarihî bir dil önemli rol oynamaktadır. Abdullah Gül, mevcutlar içinde bu formasyona en yakın pozisyonda duran adaydır

Ali Bulaç - Zaman



Bu haber 434 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,970 µs