En Sıcak Konular

Tuncel, mahpushane sonrası siyasi hayatını anlattı

13 Ağustos 2007 15:18 tsi
Tuncel, mahpushane sonrası siyasi hayatını anlattı DTP İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel. Cezaevindeyken seçildi. Şimdi Meclis'te. Davası hala sürüyüor. Tuncel ilk kez böyle detaylı konuştu.

Devrim Sevimay'ın röportajı

Sebahat Tuncel, 'Duruşmanız 11 Ekim'de, cezaevine dönmekten korkuyor musunuz?' sorumu, 'Korku değil, ama Türkiye'de kişiye göre hukuk olmamalı. Ben adalete güvenmek istiyorum' diye yanıtladı

3N1K

Kim?: DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in durumu bilindiği kadarıyla dünyada bir ilk. Tutuklu bulunduğu Gebze M Tipi Cezaevi'ndeyken milletvekili seçildi. Üstelik halen İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde davası görülmeye devam ediyor. Sebebi, bir itirafçının Tuncel'i PKK'nın bir konferansında gördüğü iddiası. Suç dosyasında çocuk istismarı, taciz dahi bulunduğu söylenen itirafçının bu ifadesi sonucu Tuncel, Kasım 2006'da DTP'nin Bağcılar'daki bir toplantı sırasında gözaltına alındı. Tutukluluğunun 9. ayında ise milletvekili seçilip tahliye edildi. Ancak dokunulmazlık sebebiyle değil, "kaçma olasılığının ortadan kalkması" gerekçesiyle...
Tuncel'in İstanbul 3. Bölge'den aldığı oy 97 bin. (M. Yılmaz ve M. Yazıcıoğlu'nun toplamından 19 bin oy fazla) 32 yaşındaki Tuncel Malatyalı. Babası bir dönem SHP'de siyaset yapmış bir çiftçi. Mersin Ü. Harita Kadastro'dan mezun. Bir süre harita teknikerliği yaptı. Bekâr.

Neden?: Çoktan biletini kestiğimiz konularda bile bir meraka olsun yer bırakmak gerekir. Bu söyleşi merak edenler için...

Ne zaman?: 11 Ağustos Cumartesi günü, saat 11.00'de.

Nerede?: DTP Genel Merkezi'nde...


Siyasete ilk neresinden başladınız?
Üniversiteyi yeni bitirmiştim. Hem ülkede olup bitenlerle ilgiliydim, hem de özellikle Kürt kadınlarının yaşadığı trajedi beni çok etkilemişti. Nerede yer alabileceğimi düşündüğümde HADEP'in Kadın Komisyonu'nu seçtim. 1997 sonuydu, Esenler'e üye oldum. Tabii ilk başladığımda bende de henüz tam bir kadın bilinci yoktu. Ama zamanla oturdu.

Siz feminist misiniz?
Evet, kendimi öyle ifade ediyorum.

Feministler pek sevilmez?..
Tabii, Türkiye'de "feminist = kötü"dür. Ondan uzak durulması gerekir. Niye? Çünkü feminizm toplumda erkek düşmanı gibi algılanıyor. Aslında ben de kendime ilk başlarda feminist demiyordum. Daha çok sosyalist kimliğim ön plandaydı.
Emekçilerin ve ezilenlerin yanında olmak bana daha sıcak geliyordu. Ama kadınlarla ilgilendikçe anladım ki burada bir sorun var. Sadece sınıfsal bir bakış açısı durumu kurtarmıyor. Sadece sosyalist kimlik kadına yetmiyor.

Kadınlarla işbirliği

Sizi hangi kadın eylemlerinde gördük, hangi toplantılara katıldınız?
1998'den sonra bir dönem HADEP Esenler İlçe Başkanı, bir dönem de DEHAP İstanbul Kadın Kolu Başkanıydım. O sıralar kadın platformlarıyla çok işbirliği yaptık. Bunlar, SDP'li, EKG'li, ÖDP'li kadınlar, sosyalist kadınlar, kadın dergi çevreleri ve kendilerine "tek tek feminist" diyen, hiçbir gruba üye olmayan kadınlar... Siyasal yaşam açısından en zevkli işim bu kadınlarla yapılan işbirliğiydi. Ortak yazdığımız metinlerdeki bir kelimeyi bile aramızda o kadar tartışırdık ki... Ama kendimizi çok geliştirmiştik.
Mesela uluslararası bir sempozyum düzenlemiştik, 2003'te... ABD'nin Irak müdahalesi üzerine Filistinli kadınlardan Avrupa'daki kadınlara kadar pek çok kadınla bir araya geldik. O dönem neredeyse her gün sokaktaydık. Namus cinayetleriyle ilgili de etkinlikler yapıyorduk.

Öneri mayısta geldi

Peki sizin milletvekili adayı olmanız fikri ilk kimin aklına geldi?
Mayıs ayındaki bir görüş günüydü. Demokratik Özgür Kadın Hareketi'nden ve partinin kadın kollarından arkadaşlar ziyaretime geldi. Bana, "Biz senin aday olmanı istiyoruz" dediler. Ben de "İnisiyatif sizde" yanıtını verdim ve gerisi geldi.

Cezaevinde olmanız bir tereddüt yaratmadı mı?
Doğrusu zaten biz her duruşmada tahliye olacağımı sanıyorduk. Kaldı ki ben cezaevindeyken partinin PM ve MYK'sına da seçilmiştim. Böyle bir şey sanırım Türkiye'de ilk.

Duruşmanız 11 Ekim'de; cezaevine dönmekten korkuyor musunuz?
Korku değil ama, Türkiye'de kişiye göre hukuk olmamalı. Varsa bir şey herkese uygulanmalı. Ben adalete güvenmek istiyorum. Herkese nasıl davranılıyorsa bana da öyle davranılmasını istiyorum.


Çayları biriktirip kendimize toprak yapıyorduk

Tutuklandığınızda işkence gördünüz mü?
Hayır, görmedim. Doğrusu Emniyet'te kısmen de olsa bir değişim var. Biz bunu Emniyet yetkilileriyle de tartıştık. "Biz değiştik" dediklerinde, "Keşke bunu AB için değil, bu halk için yapsaydınız" dedik.

Cezaevinde size göre en kötüsü hangisiydi?
Sonuçta gökyüzünü çok sınırlı görüyorsunuz. O kapıların üzerinize kapanması çok kötü. Bir şeye kızdığınızda çıkıp gidememek... Ama en kötüsü...

Kilit sesi mi?..
Evet, o ses çok fena... Ve bir de sayılmak. Kendinizi koyun gibi hissediyorsunuz. Sayım sırasında çok öfkeleniyordum. Fuko (Düşünür Michel Foucault) o kadar haklı ki... Devletin kendi iktidarını en fazla gösterdiği alan hapishane... Düşünsenize, yemek yemediğiniz an hücre cezası alıyorsunuz...

Peki en fazla yoksunluğunu hissettiğiniz ne oldu?
Toprak. Gerçi çayı dökmeyip kutularda biriktirerek kendimize toprak yapmaya çalışıyorduk, ama ayağınızı toprağa basamamak çok kötü. Hele de benim için. Ben tarlaya girip çapa yapan biriyim. O yüzden, en çok köyümü özledim. (Burada gözleri doluyor) Ve bir de denize bakmayı...


Ailemizde değil şiddet, kötü söz dahi söylenmez

Aileniz üç hafta önce "tutuklu yakını"ydı, şimdi "milletvekili ailesi." Size bakışlarında ne görüyorsunuz?
Çok farklı bir gurur yaşıyorlar. Babamla karşılaştığımız ilk anda gözündeki o ifadeyi hiç unutmayacağım.

 "Aslan kızım" gibi mi?
Çok gururluydu, ama babamın bana "Aslan kızım" demesini asla kabul etmem. (Gülüyor) Çok eril bir ifade.

Siz bu kadar feministsiniz, peki ailedeki kadın-erkek ilişkisi nasıl? Babanızla anneniz; siz ve erkek kardeşleriniz; babanız ve siz?..
Biz Alevi olduğumuz için ilişkilerimiz de daha demokratik. Kadın-erkek ayrımı çok fazla yok. Mesela babam bir karar alırken ağabeyime sorduğu kadar bize de sorar. Annemle eşit ilişkisi vardır. Hatta bazı konularda anne daha etkili.
Ben bir kadın olarak ailemden hiç baskı görmedim. Bizim ailemizde değil şiddet, kötü bir söz bile söylenmez. Sesini yükselterek konuşmak çok ayıptır. Ama mesela babam partide çalışmama karşı çıkmıştı. "Ne gereği var, işinde çalış" diyordu. Sonraları kabul etti, ama "Hiç değilse bu kadar içinde olma" dedi.

Korumaya çalışıyordu belki de?..
Ee tabii. Ama gene de içinde biraz şey var tabii...

Asker anaları önce kovdu, sonra eve aldı

"Kürt kadınlarının da, asker analarının da sesi olacağım" diyorsunuz... Güzel bir dilek, asker analarının tepkisini nasıl aşabileceksiniz?
Evladı ölen bir ananın tepkisi çok normal. Ayrıca yapmadığımız şey değil. 2002-2003'teki kadın çalışmalarımız sırasında asker analarıyla da bir araya geldik. İlk gittiğimizde bizi evlerine almıyorlardı. "Gelmeyin bir daha, sizi istemiyoruz" diye kovuyorlardı. İkinci gittiğimizde biraz daha yumuşak karşılıyorlardı. Üçüncüsünde ise kapısını açanlar da oldu. Bu konuda ısrarınız ve samimiyetiniz çok önemli.
Eğer gerçekten çözüm için oradaysanız ve bunu karşınızdakine de hissettirirseniz, size kapısını mutlaka açıyor. Biz bu anlayışla asker cenazelerine de katılmayı istiyoruz.


Meclis çok sıcak bir yer, hiç gerginlik yok

Kendinizi Meclis'e ait hissediyor musunuz; evinizdeymiş gibi... Yoksa hâlâ biraz diken üzerinde misiniz?
Meclis son derece sıcak bir yer. Sosyalleşmesi çok kolay, o açıdan kendimde hiçbir gerginlik hissetmiyorum. Kaldı ki Meclis'te hiç kimsede bir gerginlik havası yok. Ama doğrusu biz yeniler biraz acemilik yaşıyoruz. Mekânı ve insanları fazla tanımadığımız için çok fazla sosyalleşemedik.

O yüzden mi sürekli bir arada dolaşıyorsunuz?
(Gülüyor) Aslında bu halimiz bize de komik geliyor. Dün akşam o kadar güldük ki, sonunda ben, "Bu toplu halden bir an önce kurtulmalıyız" dedim.


Kürsüye çıkıp 'Ben böyleyim' diyemezsiniz

Üç haftadır basının karşısına hiç tek başınıza çıkmadınız; biz özel bir söyleşi için sizi çok zor ikna ettik; niçin bu kadar güvensizsiniz?
Aslında tam tersine, özgüvenim çok yerindedir. İnsanlarla çok rahat ilişki kurarım. Ama şu anda sürekli mercek altında gibiyim. Oysa ki ben bir yıldız falan değilim. Bu yoğun ilgi yüzünden rahat olamıyorum.

Kürsüde ne kadar rahat olacaksınız; mesela alıştığınız jargona aynen devam mı, yoksa yeni bir stil geliştirecek misiniz?
Ben kişi olarak değişime, dönüşüme inanan biriyim. "Ben böyleyim ve böyle devam edeceğim" diyemezsiniz. Koşullara göre kendinizi ayarlarsınız. Orası TBMM! Ben oraya kendimi göstermeye, kişiliğimi kanıtlamaya gitmiyorum. Biz insanların umutlarını yüklenerek girdik Meclis'e. Hitabımızı da buna denk geliştirmemiz gerekiyor.

'Sebahat, sen bizim Sebahat mısın?'

Sizin için "PKK'lı Meclis'te" diye yazıldı. Bundan ne kadar rahatsızsınız, ne hissediyorsunuz?
Yıllarca birlikte aynı evde kaldığım arkadaşlar beni telefonla arayıp sordular, "Biz seni tanımıyor muyuz, yoksa bu bahsedilen Sebahat farklı bir Sebahat mı?" diye... Mesela en yakın arkadaşım aradı, "Ya Sebahat, gazeteleri okuyorum, ne oluyor? Sanki bu sen değilsin başka biri" dedi.
Tabii burada garip bir durum var. Yıllardır kamuoyunun önündeydim. Her ne kadar medya çok yansıtmasa da kadın hareketinin içinde ne yaptığı yıllardır yakından bilinen bir insan oldum hep. Zaten gözaltına aldıklarında da hiç tutuklanacağımı düşünmemiştim. Avukatım, "Seni birazdan serbest bırakırlar" diyordu. Ne bir suçum var, ne bir delil var. Hep "Herhalde bir yanlışlık oldu" diye düşünüyorduk.

Peki ama şimdi kafalarda şöyle bir soru işareti uyanabilir: "Ama iyi de o itirafçının dediği gibi Kuzey Irak'a gitmiş mi, gitmiş" diye...
Türkiye'de birçok insan Irak'a gidip geliyor. AKP'den de, CHP'den de giden var. Hatta oraya gidip iş yapan da var. Ama işadamı olunca sorun yok, fakat sen bir Kürt kadınıysan bir problem var diye bakıyorlar. TV'de bir gazeteci kadın anlatıyordu, "Ben Irak'a gittim şöyle yapısı var, böyle yapısı var" diye. Ben de o zaman diyordum, "Bakın o da gitmiş. Sebahat gidince niçin sorun oluyor" diye.

Siz niçin gitmiştiniz?
Ben parti adına gitmiştim. Gitme kararını Kadın Meclisimizde aldık. Yaklaşık iki ay boyunca Duhok'ta özellikle kadına yönelik şiddetle ilgili araştırmalar yaptım. Eğer fırsatım olsaydı Lübnan ve Filistin'e de gidecektim. Kadın sorunları açısından Ortadoğu hep ilgimi çekmiştir.

Latife Hanım'ı çok sevdim

Cezaevinde dokuz ay boyunca en çok ne okudunuz?
Epey kitap okudum. Ama en etkilendiğim Latife Hanım'dı... Hâlâ okumayan varsa tavsiye ederim, çok güzel...

Latife Hanım'ı sevdiniz mi?...
Hem kişiliğini sevdim, hem de Kurtuluş Savaşı'na kadınların cephesinden bakmak çok keyifli geldi. Hele de Kenize Murad'ın kitabıyla karşılaştırmalı okumak çok zevkliydi.

Sizce Latife Hanım nasıl biri?
İlginç bir kişiliği var. Bence feminist bir kadın. Son derece modern. Çok yetkin. Birçok dil biliyor. Ama ilginç, ölene kadar hiç konuşmuyor. Atatürk'le ilişkilerinde gerçek bir saygınlık var. O döneme ilişkin pek çok gizli belge ortaya çıkarılamadı. Keşke çıksa.
Mesela Halide Edip'i de çok merak ediyorum. Aynı şekilde "Kalpağı Gül Oyalılar" da çok güzeldi. Yakın tarih insanı etkiliyor. Nereden nereye geldiğini görüyorsun. Ve bir de bakıyorsun ki kadınlar açısından sanki hiç mücadele edilmemiş gibi. Cumhuriyet dönemiyle bugün arasında bir donma var sanki... Seçme ve seçilme hakkı 1934'te kazanılıyor, ama bu hak bugün ne kadar kullanılıyor?

Kadın meselesinde Atatürk'ü nasıl buluyorsunuz?
O'nun sayesinde önemli kazanımlar elde edilmiş. Hep modern topluma ön ayak olmayı istemiş. Mesela gezilere giderken Latife Hanım'ı özellikle yanında götürüyor. Birlikte ata biniyorlar.
Mustafa Kemal, o günün koşullarına bakıldığında bir devrimci. Çağdaş ve yönü Batı'ya dönük. Ama modernleşme halkın dinamiklerinden değil, yukarıdan baskıyla geldiği için toplum onun bu modernleşme çabasını tartışamamış ve içselleştirilememiş. Bence bugünkü gerilimin kaynağında da bu var. Tartışma o gün tüketilseydi, bugün türban bu kadar siyasallaşmış olmazdı.

Milliyet



Bu haber 2,672 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,949 µs