Kona iyibilgi için yazdı: Türk-Amerikan ilişkileri ne olacak? | " /> Kona iyibilgi için yazdı: Türk-Amerikan ilişkileri ne olacak? | "/>

En Sıcak Konular

Kona iyibilgi için yazdı: Türk-Amerikan ilişkileri ne olacak?

10 Ağustos 2007 16:16 tsi
Kona iyibilgi için yazdı: Türk-Amerikan ilişkileri ne olacak? "Soğuk Savaş sonrasında Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği ne olacak" sorusu özellikle Irak ve Kuzey Irak konusunda önem kazanıyor. Bu ilişkilerin geleceği ne olacak? iyibilgi konuya akademik bir yaklaşım getiriyor. Doç. Dr. Gamze Güngörmüş Kona iyibi

Gamze Güngörmüş Kona'nın yazısı:

Türkiye-ABD: Bir Tuhaf İlişki

Amerikan dış politikası Türk dış politikasına oranla çok çeşitli ve karmaşık olsa da, bu iki devletin dış politika davranışı arasındaki benzerlikler şaşırtıcı derecede fazladır. II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden Soğuk Savaş sonrası dönemin başlangıcına kadar ABD ve Türkiye, uluslararası platformlarda birbirlerini destekleyerek güvenlik anlayışı, savunma politikaları, dış politika ilkeleriyle ilgili olarak hemen hemen aynı idealleri paylaşmışlardır. Bu iki devlet arasında bazı dış politika konularında anlaşmazlıklar çıkmış olsa da sonunda bir çözüm bulmayı başarmışlardır. Türkiye, Soğuk Savaş döneminde, ekonomik ve siyasal olarak ayakta kalabilmek amacıyla ABD’nin tarafında olmak için elinden gelen çabayı gösterirken, ABD de, Orta Doğu bölgesinde Sovyetler Birliği karşısındaki durumunu kuvvetlendirmek ve jeopolitik yetersizliklerini telafi etmek üzere jeopolitik önemi bulunan bu müttefikinden, Türkiye’den yararlanmak için büyük çaba harcamıştır. Bu karşılıklı avantajlar Sovyetler Birliği’nin sona ermesinden sonra da devam etmiştir. Balkanlar ve Orta Asya bölgesindeki yapısal değişiklikler, II. Irak operasyonundan sonra ortaya çıkan belirsizlik, günümüzde de her iki devletin her alanda işbirliğini gerektirmektedir.

Bu nedenle, Türkiye ve ABD’nin Soğuk Savaş yıllarında ve Soğuk Savaş sonrasında bazı ortak dış politika tercihlerinin bulunduğunu açıklığa kavuşturabilecek birkaç örnek vermek yerine olacaktır:

1. Soğuk Savaş yıllarında hem ABD hem de Türkiye, komünist ideoloji ve Sovyetler Birliği’nin yayılma tehlikesine karşı önlem almaya kararlıydılar. ABD, Sovyet yayılmacılığı tehlikesini etkisiz kılacak politikalar geliştirerek “dünyayı Hitler’den kurtardığı gibi Stalin’den de kurtarmaya kararlıyken”, Türkiye, toprak bütünlüğünü korumak için, sadece bu politikaları benimsemekle kalmamış, Sovyetler Birliği’nin çevrelenmesi için geliştirilen oluşumlarda da aktif olarak yer almıştır. Nato ve Bağdat Paktı bu oluşumlar arasındadır;

2. ABD ve Türkiye, II. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan uluslararası siyasal düzeni sürdürmekten yana olmuşlardır. Amerikan strateji uzmanı John Spkyman’in belirttiği gibi, II. Dünya Savaşı sırasında ve bu savaştan sonraki dönemde ABD stratejisinin dayandığı temel görüş, Avrupa ve Asya’daki diğer devletleri egemenlikleri altına alacak başka devletlerin ortaya çıkmasını önlemek olmuştur. Bu nedenle ABD, bu bölgelerdeki varlığını sürdürmesinin kaçınılmaz olduğunu anlamıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Türkiye de ABD ile aynı düşünceleri paylaşmıştır. Sovyetler’in özellikle Orta Doğu’da ve Doğu Akdeniz’de siyasal ve ekonomik nüfuz sağlamasının veya egemenlik kurmasının, kendi bağımsızlığını tehlikeye düşürecek sonuçlar doğurabileceğini düşünmüştür;

3. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra da bu politika aynen devam etmiştir. Amerika’nın 1991 Körfez krizindeki tutumu, bu politikanın ABD yönetimi tarafından sürdürüldüğünü gösteren ilk örnek olmuştur. Orta Doğu bölgesindeki etki alanını genişletmek için Kuveyt’e saldıran Saddam Hüseyin ABD’nin itirazıyla karşılaşmıştır. Rusya Federasyonu’nun, Orta Asya bölgesinde Sovyetler Birliği’nin dağılmasının sonucunda ortaya çıkan siyasal, askeri ve ekonomik boşluğu doldurmak için bulunduğu girişimler ABD’nin bölgeye olan ilgisinin artmasına yol açmıştır. Bu yeni şekillenen dünya düzeninde Türkiye de, özellikle yakın çevresinde bulunan herhangi bir devletin egemenlik kurma teşebbüsünü onaylamamıştır. Buzan’a göre 1990’lardan sonra “büyük güçlerin tartışmasız en büyüğü” olan ABD’nin bu türden bir politik tarzı benimsemesinin en önemli nedeni, yeni dünya düzeninde de bu politikayı sürdürmek amacıyla süper güç konumunu uluslararası arenada vurgulamaktır. Soğuk Savaş sonrası dönemde Washington’daki dış politika mimarları arasında tartışılan konulardan biri, ABD’nin global egemeliğinin sürmesini sağlayacak koşulların nasıl hazırlanabileceği idi. Bununla birlikte, Türkiye’nin bu yeni dünya düzeninde bu türden bir politikayı izleme isteği ise ABD’nin amaçları yanında çok daha dar kapsamlı kalmaktadır. Türkiye’nin amacı, kültür, dil, etnik ve dini bağlarının bulunduğu Orta Asya cumhuriyetleri aracılığıyla avantajlar elde etmek ve Orta Doğu ve Balkanlar’da güçlenmektir. Türkiye, bu bölgelerdeki statüko korunduğu sürece bu durumun kendisine avantajlar sağlayacağına inanmaktadır;

4. Yeni dünya düzeninde ABD ve Türkiye, Soğuk Savaş dönemindeki gibi, Nato’nun devamını ve güçlendirilmesini ısrarla savunmuşlardır. Nato, ABD ve Türkiye için farklı şeyleri ifade etse de, bu iki devlet Nato’ya tam destek veren politikalar geliştirmişlerdir. Türkiye, Nato üyeliği sayesinde, toprak bütünlüğü ve güvenliğini destekleyebildi ve Moskova’nın yayılmacı hedeflerine karşı koyabildi. Nato üyeliğiyle Türkiye, silahlı kuvvetlerini modernleştirdi ve güçlendirdi; ekonomik gelişme için gereken dış desteği elde etti ve Batı dünyasında önemli bir konuma gelebildi. Washington’a göre ise NATO’nun en önemli fonksiyonu, ABD’nin Avrupa’daki askeri ve siyasal varlığını sürdürmesi ve buna hukuki bir temel teşkil etmesi olmuştur;

5. Yeni düzende Soğuk Savaş döneminden farklı olarak, devletlerarası ideolojik, siyasal ve askeri savaşlar yerine etnik ve dini çatışmalar ve ekonomik eşitsizlikler daha sık dile getirilmeye başlanmıştır. Doğu-Batı çatışmasına Soğuk Savaş döneminde getirilen çözüm temelde “caydırıcılık” üzerine kuruluyken, Soğuk Savaş dönemi sonrasında etnik ve dini çatışmalar için başvurulan çözüm yolu “barış harekatları” olmuştur. 1991 Körfez Savaşı, Somali, Bosna-Hersek ve Kosova’da görüldüğü gibi bu türden barış harekatları yaygınlaşmıştır. ABD, Nato’nun lideri olarak bu harekatları yönlendirirken Türkiye de, lojistik ve askeri destek, mali veya insani yardımlarla doğrudan bu harekatlar içinde yer almıştır. Barış harekatları ABD ve Türkiye için ortak önem taşıdığından bu iki ülke birlikte hareket etmeyi tercih etmişlerdir. ABD ve Türkiye’nin barış harekatlarına katılma nedenleri birbirinden tamamen farklı olsa da, bu işbirlikleri bu iki ülkeyi daha da yakınlaştırmıştır. Bazı bölgelerde hüküm süren dini veya etnik çatışmalar nedeniyle ortaya çıkan iktidar boşluğunu fırsat bilerek herhangi bir devletin nüfuz kazanma teşebbüsünü önlemek için barış harekatlarında en önemli rolü ABD’nin oynadığı açıktır; Türkiye ise, ABD’nin yanında yer alarak, ABD’nin siyasal, ekonomik ve askeri desteğini elde etmeyi ve Nato’daki prestijini artırmayı hedeflemiştir;

6. Türkiye ve ABD demokratik hükümet sistemi ve pazar ekonomisinin gerekliliği gibi konularda da aynı düşünceleri paylaşmaktadır. ABD yeni bağımsız devletlerin demokrasi ve pazar ekonomisinin kurum ve kurallarını oluşturmalarına ve ayrıca bu ülkelerin demokratik yapılarını ve pazar ekonomilerini korumalarına yardımcı olan girişimlerinden dolayı kendisiyle gurur duyarken, Türkiye de, Orta Doğu bölgesinde demokrasiyle yönetilen tek laik ülke olduğunu vurgulamaktadır. Soğuk Savaş sonrası düzende, global süper güç olarak ABD, tüm demokratikleşme ve pazar ekonomisine geçiş girişimlerini desteklemektedir. ABD, demokratik kurumlar oluşturulduğu ve ekonomik refah devam ettiği sürece dünyanın daha huzurlu olacağına inanmaktadır. Türkiye’nin bu yeni cumhuriyetlerde demokrasi ve pazar ekonomisinin kurulmasına ilişkin politikası ise oldukça nettir, Türkiye, yeni bağımsızlığına kavuşan Orta Asya cumhuriyetlerinin demokrasi ve pazar ekonomisinin kurallarını benimseyerek bağımsızlıklarını sürdürebileceklerini ve kendilerini Rusya Federasyonu gibi herhangi bölgesel ya da global gücün etkisi altına girmekten koruyabileceklerini düşünmektedir.

Ancak, yukarıda belirtilmiş olan bu ortak dış politika tercihlerinden sapma durumu ABD’nin maruz kaldığı terör saldırıları sonrasında Irak’a düzenlediği operasyon ve Saddam rejiminin devrilmesinin ardından yaşanan değişimlerle birlikte belirmeye başlamıştır. Irak’ın içinde bulunduğu kaos ortamı ve bu ortamdan azami fayda sağlamaya çalışan Kuzey Irak bölgesindeki Kürt gruplar son dönemde Türkiye karşıtı söylemlerini yoğunlaştırarak Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devletinin kurulacağını sıklıkla dile getirmektedirler. Tüm bu fiili ve sözlü uygulamalardan güç alan PKK ise Türkiye’ye yönelik eylemlerini artırmıştır. Bu süreçte ortaya çıkan bu iki somut gelişme karşısında ABD’nin Türkiye’yi destekleyici bir tavır almaması ve Kürt gruplarla görüşmeyi sürdürmesi Türk karar alıcılar tarafından büyük bir tedirginlikle karşılanmaktadır.

Bu yazıyı; birilerine faydalı olmak, zihin egzerzisi yapmak, bir dış politika yazısı kaleme almak gibi yüce nedenlerle değil de sadece bu tuhaf ilişkinin nedenlerini bu ilişkiyi bir türlü anlamlandıramayan ben ve benim gibi saflar  için bir umut olması amacıyla kaleme aldım. Belki bu yazıdan sonra bu konudaki saflığımızı üzerimizden atarız da bizlere kimsecikler tuhaf tuhaf bakmaz.



Bu haber 682 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,966 µs