En Sıcak Konular

46.7’lik testi kırılır mı?

9 Ağustos 2007 14:19 tsi
46.7’lik testi kırılır mı? Tarihi bir seçim zaferinden çıkan parti, sonuçların üzerinden daha bir ay dahi geçmeden çatlar mı? İktidar tutkalının birleştiremeyeceği siyasal hırs var mı? AKP’nin dibi sağlamken, tepesi bozulma eğilimleri gösteriyor. Erdoğan’ın ‘yanlı

Yakın ya da uzak Türk politik geçmişinde sandıktan bu kadar oyla çıkmış, tek başına iktidar konusunda sorunu olmayan, lider kadrosu önündeki mayınları gören ve basmamak için “tecrübelerden” yararlanmayı öğrenmiş bir partinin, bu denli “sıkıldığı” görülmüş değil.

Ve bu baskı o denli ağır ki, “adaylık” üzerinden yürüyen tartışma, bir iktidar partisini “çatlatacak” korkuları yaratıyor. Ve bu söylem sadece AKP’yi yakından gözleyenler ve medya tarafından değil, oldukça mahçup ifadelerle de olsa parti içinden de “acaba” sorularının fısıldanmasına neden oluyor.

O soru, “AKP’nin çekirdiğini oluşturan ve hatta ilk ‘iki liderli parti’ havasını veren Erdoğan ile Gül’ün arasının bozulması, bunun da partiyi vurması mümkün mü”ye bağlanıyor.

Tesadüfe lider yaratmak!

Siyasi eğilimleri yönlendirme kabiliyetini elinde tutan liderlerin bile çoğu zaman gelişmeleri kontrol edemediği bir süeç yaşanıyor. Erdoğan’ın AKP Grubu’nda, “adayımız Gül kardeşimdir” dediği gün, aslında partide yeni bir liderin doğuşuna işaret ediyordu.

Bu ilan yapılırken elbette Gül’le Erdoğan’ın arasının bozulacağı ve belki de rakip hale gelme ihtimalleri hiç okunamadı. Okunmamasının nedeni de Gül’ün Köşk’e çıkacağı ve artık eşyanın tabiatı gereği partisinden koparak iki liderin yollarını ayıracağı, “zımnen” kabul ediliyordu.

Ama Gül Cumhurbaşkanı olamadı ve böylece AKP içinde “boşta savrulan” bir lider ortaya çıktı. Bu basit önermenin en sağlam kanıtı ise 22 Temmuz seçimlerine giden günlerde Gül’ün en az Erdoğan kadar “parti lideri” olarak davranmasıydı.

O günün şartları yine bu “doğuşun” gerçekleşmesine olanak verdi. AKP çift liderle mitingler yapıyor, Cumhurbaşkanlığı mağduriyetinin lideri olarak Gül’ü öne sürüyor, Abdullah Gül çok açık biçimde lider olarak algılanıyor ve karşılanıyordu.

AKP seçmenin ne kadarı “mağduriyet” üzerinden sandığa gitti bilinmez ama iş sonunda öyle bir noktaya geldi ki, AKP’nin “her iki kişiden biri” olarak tarif edilen başarısının gerekçesi bu olarak gösterilmeye başlandı.

Abdullah Gül “seçim zaferi”nin nedenlerinden biriydi! Bu farkında olmama hali Gül’ü en az Erdoğan kadar toplumsal ve AKP içi lider haline getirdi. Şimdi tek eksik iki lider arasında olması doğal sayılan “rekabet”in ne olacağıydı.

Yani “eksik” olan buydu. Elbette kimse bu eksiği gidermeye çalışmadı ama yine aynı şartlar AKP’nin önüne bu yamayı koydu. Cumhurbaşkanlığı adaylığı.

Ve öyle koydu ki, her iki lidere kendini savunacak sağlam argümanlar sundu. Erdoğan ve parti içi bir çok odak Gül’ün adaylığının yeniden bir krizi tetikleyebileceği, oysa AKP’nin artık merkez parti olduğu, sadece hizmet etmek ve mayınlara basmamak prensibini savundu.

Gül cephesi ise aynı derece ağırlıklı ve yalın bir gerçeği savunuyor: AKP’ye oy veren seçmene ne diyeceksiniz? “Biz size yetki ve iktidar verdiğimiz halde neden Gül Cumhurbaşkanı yapılmadı? Biz oyumuzu Gül Köşk’e çıksın diye de verdik? Yapamıyor musunuz?” diyen seçmene nasıl bir izah getirilecek.

İşte bu çatışma belki siyasi hayatımızın alışık olduğu iktidar kavgası ve-veya parti içi güç mücadelelerine benzemiyor. Rekabetin ana şartları hissedilmiyor. Ama öyle veya böyle AKP içinde “cepheleşme” yaratıyor.

Ve iş bugüne kadar karizması ve parti üzerindeki hakimiyeti tartışmasız kabul edilen Erdoğan’a MYK toplantısı sırasında bir üyenin “benim oyum Gül’e, Cumhurbaşkanı olmalı” demesine kadar varıyor.

Taşlar yerine nasıl oturur?

Bu düzlemden bakınca AKP’nin tam bozulmamış dengesini tamir etmesi için cephelerden birinin boşalması gerekiyor. En akla yakın ihtimal Gül’ün Cumhurbaşkanı olması. Bu halde herkes “tasavvur edilen” pozisyonuna dönmüş olacak ve çekişmenin şartları ortadan kalkacak.

Ancak bu seferde AKP’nin uğraşması gereken başka bazı sorunlar ortaya çıkacak. Bu sorunlarla uğraşmamak için Gül’ün yerine hem parti içi hem partiler içi uzlamayı sağlayacak bir başka ismin sürülmesi, ancak herkesin “kendi sutresi”ne dönmesine yarayacak.

Fakat bir kere kanamaya başlayan yara, bir başka vesileyi beklemeye başlayacak. Peki “altın formül” var mı? Var ama bu siyasi değil psikolojik. Yeni aday çıkacak, uzlaşılacak, herkes kendi pozisyonuna dönerek “işine bakacak”! Meseleyi de “ego”sundan çıkarıp atacak.

Dünyanın her yerinde temel egolar üzerinde yaşayan siyaset buna izin verir mi? Bilinmez.

 

 



Bu haber 647 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,610 µs