En Sıcak Konular

Bu ders müfredatta yok!

7 Ağustos 2007 16:32 tsi
Bu ders müfredatta yok! 22 temmuz seçimlerinden çıkarılması gereken en önemli ders nedir? iyibilgi için 22 Temmuz'u şiirsel bir analizle yazan Esra Elmas ipucu veriyor: Aklımızı ve kalbimizi koşul ve sınırlarla yormayabilirsek… Belki o zaman müfredatlarda olmayan bir ders

22 Temmuz’dan geriye kalan: Umutlu bir karamsarlık

İnsan kendi habitusunun dışına çıktıkça içine doğduğu evin, sokağında oynadığı mahallenin, o mahalleye benzeyen ve benzemeyen mahaller taşıyan kasabanın ya da kentin, kültürüne, değer yargılarına, gündelik hayatına, siyasetine ve hatta aşk anlayışına benzer bir dille sahip çıkan başka yerlerin ve kişilerin, aslında birbirini onca hatırlatırken ve bu yüzden ilk etapta acemi bir sevinç ve can havliyle kavuşulan bir rahatlama duygusu yaşatmışken hiç de birbirine benzemediğini, onları birleştiren bir dolu şey varken, temelde bir yerde kocaman ve kapanması mümkün değilmiş hissini de yaratan bir yarıkla ayrıldığını zaman içinde görebilir. Hatta ve hatta bu yarığı bizzat kendi habitusu içinde tanıştığı sonra başka yerlere birlikte taşındığı ya da aynı yerde bir ömür birlikte yaşadığı kişiler ve içine doğduğu yerler içinde, onların kendi arasında, onlarla kendi arasında dahi görebilir. Bu ilk etapta umutsuzluk dozu fazla kaçmış bir ifade gibi gelebilir kulağa, ama zaman bunun umutsuzluktan ziyade umut taşıdığını da anlatacak olabilir. 

Geride bıraktığımız seçim vesilesiyle, girip çıktığım diyalogları ve bu diyaloglara kimlerle girip bu diyaloglardan kimlerle çıktığımı bir düşününce, hayatıma bu konuda uzun zaman eşlik etmiş bir sürü yüzü artık yanı başımda bulamamak duygusu itiraf etmeliyim iyi bir his değildi. Çıkışta karşılaştıklarımın bir kısmı çok yabancıydı, hatta yollarımız kesişmez dediğim insanlar vardı aralarında. Kimi zaman sebepleri farklı olan kavgalar içinde bulabiliyordum kendimi tanıdık ve tanımadıklarla. Kavgalar hırpalayıcıydı, hepimiz için… 

Bu noktada kim doğru kim yanlış yola saptı gibi bir saptamanın / saptırmanın hiç bir önemi yok. Önemli olan geride bıraktığımız seçim öncesinde ve sırasında yaşanan pek çok sıcak ve tansiyon yükselten ‘‘gelişmenin’’ bizi artık, onca zamandır siyasetle hiçbir akrabalığı olmayan pek çok konuya dair de biriktirdiklerimizle beraber bir noktaya getirmesi ve yolculuklarımızın rengini değiştirmesidir. Daha doğrusu yolculuklarımızın, yol arkadaşlarımızın ve yol arkadaşlığımızın rengini açık etmesidir. Benzediğimiz ve farklı olduğumuz, bir zamanlar birbirine alabildiğine benzerken oysa ve şimdi benzemeyen, bir zamanlar birbirini tanımazken şimdi akrabalık kuran noktaları olduğu gibi gün ışığına sermesidir. Kendimizin ya da aynı vagonda olduklarımızın üstünü kapattığımız, görmezden geldiğimiz pek çok özelliği ile yüzleşmemizi zorunlu kılmasıdır. Aynı vagonda, aynı kelimelerle kastettiklerimizin birbirinden uzağa düşebileceğini göstermesidir. 

Kafka’nın dönüşümü kadar net bir yüzleşme değilse de artık uzuvlarımızın bir kısmı tanıdık değil. En azından ellerimizi uzatmaya alışık olduğumuz eller, omuzlarımızı yasladığımız başlar artık eskisi kadar rahat değil, bizim değil. Hazır kafalar boşlukta, eller havada asılı kalmışken sorular sormamız gerekiyor. En çok kendimize… Bizi tanıdıklarımızla, sevdiklerimizle ayrı düşüren, tanımadıklarımızla ve belki de bir nedenle ‘‘sev(e)mediklerimizle’’ birleştiren bütün o şeyleri hep birden gözden geçirmemiz gerekiyor. Tanımadıklarımızla ayrı ve tanıdıklarımızla aynı düşünebileceğimize mi inandık, nasıl inandı(rıl)k? Sadece ‘‘aynı’’ düşündüğümüz için mi sevdik ve sadece farklı düşündüğümüz için mi ‘‘sev(e)medik’’ bir türlü? Ve en önemlisi, şimdi, bundan sonra hem kendimizi hem tanıdık ya da tanımadık yolların ayrılıp kesiştiği insanları, huzursuz küsüşler ya da barışamayışlar yerine nasıl değerlendirecek; kendimize ve onlara nasıl bakıp, nasıl göreceğiz? Kendimizi ve onları nasıl seveceğiz yeniden? 

Bu soruları bize bundan önce ezberletilen pek çok bilginin kofluğunu, yollarımızın kesişmeyeceğini ve ayrılmayacağını tanımladıkları pek çok mutlaklığın işlemediğini akılda tutarak şıklarda olmayanları da bir zahmet düşünerek, hayal ederek ya da hissederek cevaplayabilirsek eğer… Aklımızı ve kalbimizi koşul ve sınırlarla yormayabilirsek… Belki o zaman müfredatlarda olmayan bir ders çıkarmış; bir fiskede yere yıkılan, mızmız bir umutçuk yerine geleceğe dair sağlam ve artık fiskelenmek korkusuyla kendi tezadını içerde bir yerde büyütmeyen bir umut devşirebiliriz… Umut, inanç ve sevginin hakkını belki o zaman verebiliriz… Bunu başarabilen hayatların ortaya çıkardığı siyaset belki bundan öncekiler kadar üzmez bizi…

Esra Elmas
www.iyibilgi.com



Bu haber 429 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,962 µs