Yılan başlı hançerin sırrı
22 Ağustos 2013 11:48 tsi
"Ergenekon'un kilit ismi" üzerinden yeni bir oyun mu kuruluyor? iyibilgi özel
Hürriyet gazetesinin bugün manşetten
"Lüks Tuncay" başlığı ile verdiği haber, gazetecilik mesleği açısından Türkiye'nin Amiral Gemisi olarak lanse edilen gazetesinin geldiği hazin durumu gözler önüne seriyor. Fatma Aksu imzalı haberde, Ergenekon'un kilit ismi Tuncay Güney'in Toronto'daki yaşamı anlatılıyor, mahkemenin verdiği karara dair görüşleri soruluyor. Ergenekon Davası'nda mahkeme kararının ardından Güney'in fikrinin alınması tuhaf değil, aksine gazetecilik açısından tutarlı. Ancak haberi okuduğunuzda Ergenekon ile ilgili kısmın, haberin dörtte biri bile tutmadığı görülüyor. Tuncay'ın "şaaşalı" yaşamı, evinin dekorasyonu ve tuhaf mesajları haberin kalan dörtte üçünü kaplamış. Madem Ergenekon kısmına bu kadar az değinilecekti o halde bu haber neden verildi? diye sormadan edemiyoruz.
Bir gün önce Suriye'de yaşanan akıl almaz katliamı sayfa düzeninde aşağı itecek bir haber içersinde önemli şeyler beklersiniz, değil mi? Oysa haberin büyük bir kısmı Tuncay Güney'in 2009'da Ergenekon davasında ifade vermemek için kaçtığı Kanada'nın Toronto şehrinde yaşadığı lüks yaşamı resmetmeye adanmış. Kolundaki "seramik bantlı" saatin 5000 dolar oluşundan ve bunun gibi 20 tane daha saate sahip olduğundan tutun, üzerindeki elbiselerin markasına kadar bir çok detay haberin içine serpiştirilmiş. Güney'in lükse verdiği değeri kendi ağzından da duyuyoru
z: "Sizden daha lüks takılıyorum. Bir takımı satsam 5 bin 7 bin dolar eder. Bunun gibi 20 tane gösterebilirim. Bu saat 5 bin dolar. 20 tane var. Lüks hayatı seviyorum. Ama söylendiği gibi arkamda bir CIA, MOSSAD, MİT yok. Ama paralar geliyor, nereden geldiğini ben de bilemem."
Buraya kadar manşetlik bir durum yok ama Fatma Aksu imzalı haberin en azından kendi içinde tutarlı bir mantığı var: Kanada'da yaşayan ve sonradan Yahudi olmuş "Ergenekon'un kilit isminin" nerden geldiği belli olmayan bir para kaynağına sahip olduğu vurgusu yapılıyor. Sonuçta Hürriyet gazetesinde Ergenekon davası boyunca süreci yıpratmaya dair çok şey yazıldı çizildi. Büyük ihtimalle de "Ergenekonun kilit ismi"nin karanlık maddi ilişkileri üzerine gidilerek, hem soruşturmanın hem de kararın güvenilirliği sorgulanıyor, yani Ergenekon'a dair eşik altı bir çalışma yapılıyor. Ki bu kanıyı destekleyecek sözler de bizzat Tuncay Güney'in ağzından çıkıyor:
"Ben tanık olmadım. Gizli tanık da olmadım. 'Sen bize tanıklık için başvur' dediler. 'Uluslararası Tanıklık Yasası'nı uygulayın o zaman' dedim, uygulayamadılar. Eğer uygulamış olsalardı, bugün cezaevindekiler içeride olmamış olabilirlerdi." Dediğimiz gibi haberin can alıcı kısmı,
Ergenekon ile ilgili mahkemenin verdiği kararları tartışmalı hale getirmek. Burada şaşırtan bir durum yok. Amiral gemisinden beklenen hareketler bunlar.
Bizim açımızdan problemli hatta
tutarsız olan kısım, haberin içine serpiştirilmiş irili ufaklı bir sürü detayın ne işe yaradığının anlaşılamaması ya da tam olarak açıklanmaması. Bunlar ne mi? En başta
Tuncay Güney'in çalıştığı yer ile başlayalım.
"Güney, Toronto'da Beth Israil Center adlı bir Yahudi okulunda haham olarak
Tevrat dersleri veriyor. Burası aslında
MOSSAD'ın "Underground haham"larının yetiştiği bir
istihbarat okulu. İçeride fotoğraf çekmek yasak. 20 kadar öğrenciye ders veren Güney'in yetiştirdiği öğrenciler 8 ay ile 1 yıl arasında sıkı bir eğitim görüyor."
Bu kısım başlı başına bir yazıyı hak ediyor.
Underground haham nedir?
MOSSAD'ın Kanada'nın başkenti Toronto'da istihbarat okulu ne arıyor? Tuncay Güney hangi arada
Tevrat dersi verebilecek kapasiteye geldi de MOSSAD'ın istihbarat elemanlarına Tevrat öğretmeye başladı?
Hadi onu geçtik, iki paragraf yukarıda "söylendiği gibi arkamda bir CIA, MOSSAD, MİT yok. Ama paralar geliyor, nereden geldiğini ben de bilemem." denmişken aynı sayfada çalıştığı kurumun MOSSAD'a istihbarat elemanı yetiştirdiği söyleniyorsa burada apaçık bir çelişki var demektir. "Toronto'da yaptığı işin karşılığı olarak ayda 5 bin dolar alan ve kendisine özel şoförlü bir de araç tahsis edilen Güney"in arkamda MOSSAD yok demesini nasıl ciddiye almamız bekleniyor? Ciddi bir gazetecinin bunun üzerine gitmesi gerekirken bu çelişkiye dair tek bir yorum bile okumuyoruz. Tuhaflık burada sona ermiyor. Güney'in ağzından dökülen şu sözler de Fatma Hanım'ın hiç merakını cezbetmemiş belli ki:
"Camide imamlık görevi verdiler de ben mi yapmadım. Bana camide imam olacaksın deselerdi, camide imam olurdum". Gene iki paragraf yukarıda
"Elhamdülillah Müslüman değilim. Ben Tanrı'nın İsrail'i için çalışıyorum. Ruhta Yahudiyim" diyen Güney'in bir anda camide imam olurum demesi nasıl bir u-dönüşüdür? Röportajı yapan Fatma Hanım keşke burada "Peki size kim Haham olun dedi?" diye sorabilseymiş... O da yok.
Bunca tutarsızlığın, karanlık bırakılmış noktanın yanında bir de Güney'in evinin "gereksiz" detaylarına boğulmuş okuyucu, her ne hikmetse. Haberin önemli bir kısmı, Güney'in evinin dekorasyon detaylarına ayrılmış. Bir bölüm var ki sembol cümbüşü:
"Üzerinde Mısır mitolojisini anlatan kedi figürlü firavun heykeli, sehpada köpeklerin üzerinde duran yılan başlıklı bıçak, duvarda çamurlu bir el içindeki Davut yıldızı" Okuyucu neden bunlara maruz bırakılıyor? Hani şu soru sorulsa peşi sıra anlayacağız "Yılan başlıklı bıçak bir hahamın evinde ne arıyor? Davut yıldızını tutan çamurlu el kime ait?" Böyle sorular da yok. Sadece ortaya serpiştirilmiş gözlemler, detaylar ve bilgi kırıntıları. Ama hiçbirinin ne işe yaradığı belli değil.
O halde bu haberle ilgili iki ihtimal var: Ya kötü bir gazetecilik ile karşı karşıyayız. Ya da bu haber sokaktaki vatandaş için değil, "başka mecraalara" bir mesaj taşıyor. Hürriyet'in 'derin aklı' Ertuğrul
Özkök'ün Mısır yazısındaki semboller ile birlikte okununca ikinci seçenek daha ağır basıyor. Güney'in kedi figürlü firavun heykeli ile Özkök'ün yazısındaki Satan'ın elçisi Seth'in yollarının kesişmesi tesadüf mü?
www.iyibilgi.com özel
Bu haber 5,338 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle