En Sıcak Konular

Derin Gezi: 'Ülke bazlı bakmayın!'

17 Haziran 2013 10:08 tsi
Derin Gezi: 'Ülke bazlı bakmayın!' Dışişleri Bakanı Davutoğlu'ndan önemli tespitler: "Burada Uluslararası bazı çevreler ve medya... Yani bir ülkede mesela Amerika’nın içinde bazı çevreler, Avrupa’nın içinde bazı çevreler. Ülke bazlı olarak görmemek lazım."

Star gazetesinden Fadima Özkan'a konuşan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Gezi Parkı'ndan Suriye'ye değin bir çok konuda önemli açıklamalarda bulundu. Açıklamalardan satırbaşları şöyle:

- Bu sürecin bir başka yönü de kullanılan teknoloji. Yetmişli yıllarda biz birbirimizi tanıyarak karşıt oluyorduk, yani bu karşıtlığın dahi insani yönü vardı. Bazen kavgaya dönüşüyordu ama ben Barış'ı tanıyordum, o beni tanıyordu, arkadaştık, farklı görüşlere sahiptik, tartışıyorduk, bazen gerilime varan şekilde. Ama şimdiki gençlik sanal ortamda, hiç tanımadığı bir başka gençlik grubuna düşmanlık da duyabiliyor, dostluk da hissedebiliyor. Hiç görmediği kişilerle bir twitter üzerinden aynı ortamda buluşuyor. Veya hiç tanımadığı başka bir kesime de aynı hissiyat ortamında buğz edebiliyor, belki bazen de aşırı ifadeler kullanabiliyor. Dostluklar de düşmanlılar da sanallaşıyor. Eskiden bir seri kitap okuyarak elde ettiğiniz ideolojik yakınlaşmayı şimdi twitter'daki bir sloganla geliştiriyor bir başka sloganla kaybediyorsunuz.

 

-Çevrecilere bir aydın, gençlerle bir hoca veya entelektüel serüven yaşayan biri olarak yaklaşmak, ama provokatörlere de bir devlet geleneği ve ciddiyeti içinde muamele etmek zorundayız. Gençlere ve aydınlara bu zihni esneklikle yaklaştık diye provokatörlere de aynı şeyi yaptığınızda, aslında o gençleri heba edersiniz, o çevre, şehir bilincini, ülkeyi heba edersiniz. Ya da provokatörler var deyip samimi gençleri ve aydınları tümüyle onların içine koyarsak, bu sefer de son derece samimi ve aslında Türkiye'nin enerjisi olan bu gençlere yazık edebiliriz. Bu ilk iki grup bir enerjidir, güçlü bir enerjidir. Bizim o enerjiyi pozitif yönde değerlendirebilmemiz lazım. Bir de dördüncü bir grup var; bütün bu yaşananlardan bir siyasi ve ekonomik sonuç çıkarmak isteyen bir ekonomik politik elit diyeyim…

- Şimdi burada bir anda ekonomik politik elit diyeceğimiz kesimde bir parçalanma yaşandı. Normal şartlarda hiçbir zaman iktidara gelme imkanı kalmayan bazı kesimler, Türkiye'nin de ekonomik göstergeleri ve uluslararası itibar açısından tam da zirveyi yaşadığı ayda ülkemizi bir türbülansa sokmak ve bunu kullanmak istediler.

- Nihayet biz bu gençliğe daha iyi bir ülke ve dünya bırakmak için çalışıyoruz. Onlarla zihni iletişimimizin sağlam olması lazım. Ayrıca bu gençliği harekete geçirebilen bir iletişim dünyası ve bu iletişim hızının zihniyet üzerindeki etkilerini de doğru tahlil etmek lazım. Çünkü teknoloji hızla değişince nesiller arasındaki kopuş hızı artıyor. Eskiden 30 yılda bir nesil değişir denirdi, şimdi 30 ayda neredeyse.

- Dünyadaki ve Türkiye'de bütün olaylar gösteriyor ki, bu etkileşim dünyasında artık farklı kesimlerin ya da partilerin tek tek kaderleri yok. Elimizde veriler var, Türkiye içindeki bazı çevrelerin uluslararası ekonomik ve politik çevreleri hükümete karşı harekete geçirmek için bir kaos görüntüsü yaymak üzere sanal ortamı nasıl kullanmaya çalıştıklarını gördüğümde hayret ettim. Eğer şu anda Türkiye'nin gidişatıyla ilgili bütün dünyada gıptayla takip edilen bir ekonomik kalkınma bir uluslararası itibar varsa bunu sarstığınızda siz de sarsılırsınız, bunu paylaşmak.

- Yani her şey iyi Başbakan kötü, ama peki 3 ay önce, 5 ay önce, 1 sene önce aynı Başbakanın sağladığı ekonomik başarı dolayısıyla büyük menfaatler elde etmek suretiyle ona hepimizin şahit olduğu birçok yerde övgüler diziliyordu. Hatta oy vermediğim halde inşallah Tayyip Erdoğan sıhhatine kavuşur yoksa ekonomi ne olur diye beyanatlar veriliyordu. Şimdi ne oldu? Neden? Çünkü kendisi açıkça çıkmaya cesareti yoktu bu kesimin, açıkça meydan okuyamaya cesareti yoktu. Orada kitleler bir anda sokağa çıkınca o sır perdesi kalktı ben de meydana çıkayım noktasına geldi ve turnusol kağıdı gibi ülkeyle ilgili kimin ne düşündüğü ortayı çıktı. Bütün bunların olumlu yönlerinden biri herkesin gerçek niyetini ortayı çıkarttı.

- Burada Uluslararası bazı çevreler ve medya yani bir ülkede mesela Amerika'nın içinde bazı çevreler, Avrupa'nın içinde bazı çevreler. Ülke bazlı olarak görmemek lazım. Bunların oynadığı üç hedef var. Bir, özgüvenimizi tahrip. Hep şu soru soruldu bize 10 senedir bu hedefler Türkiye için büyük değil mi, Türkiye bunu kaldırabilir mi? Türkiye küresel güç olabilir mi?

- Rasyonel düşünmeye de hepimiz varız, biz hiçbir zaman irrasyonel düşünmedik ki. Ne toplumsal hayatta irrasyonel davrandık yani tutup da bazıların iddia edip hayat tarzına falan hiçbir müdahale de olmadı, ne dış politikada, ne de ekonomide irrasyonel davrandık hiçbir zaman irrasyonel davranmadık, popülist bir ekonomi takip etmedik. Zaten irrasyonel politikalarla bugünkü seviyelere gelinemezdi. Ama iddialı bir politika takip ettik, iddialı bir ekonomi, iddialı bir siyasi demokratikleşme. Şimdi bu iddiayla irrasyonelliği bir göstererek öyle bir noktaya getiriyorlar ki çizmeye çalıştıkları tip irrasyonel bir Tayyip Erdoğan. Bunu öylesine haince yapıyorlar ki eğer Başbakanın güveni sarsılırsa Hükümetin sarsılır, Hükümetin sarsılırsa Türklerin içselleştirdiği bu özgüven sarsılır.

- Türkiye öylesine bir ivme ile yükseliyor ki profili bunu kıskananlar oluyor, buna gıpta edenler oluyor, bir de bu yükselişin kendi manevra alanını daralttığını düşünenler oluyor. O zaman bütün bu farklı sebeplerle Türkiye'nin yükselişinden rahatsız olanlar ve bir fırsat olsa da tepki verelim diye hesap edenler bir anda aynı safta buluştular ve bu fırsatı değerlendirmeye çalıştılar. Burada masum bir talebin üzerine atlandı ve kartopu gibi bunu büyülttüler. Başta kendi büyüdü kendi doğasıyla. Burada belki ilk gün, ikinci gün polisimiz, emniyet güçlerimizin bazı yanlışları oldu, ama birileri de bunu öylesine bir lanse ettiler ki, o andan itibaren ben komplo teorilerine dayalı analiz yapmaktan hoşlanmam ama o andan itibaren de bazı gelişmelerin tesadüf olduğunu da düşünmek naifliktir. Çok net söyleyeyim Suriye'de 100 bin kişi öldü. Bu televizyonların 15 gün için Türkiye'ye ayırdıkları canlı yayın saatleri yüzlerce kişinin katledildiği Banyas ve Kuseyr için ayırdıkları canlı yayın saatleri kadar yok. Bu peki ne? Her bir can kıymetlidir Türkiye'de kaybettiğimiz o dört can bizim için 100 binlerin canı gibidir ayrı ama nihayetinde böyle bir boyutu var bu işin.

- Şimdi o zaman ben iki soru sordum bazı muhataplarıma dışişleri bakanlarına. Bir, bizi Ortadoğu ile karıştırmayın orada ne isteniyorsa biz de var. Yani hukuk devleti, şeffaf seçimler, hesap verilebilirlik hepsi var bunların tamam diyorlar haklısınız. Bizi sizin gösterilerle de karıştırmayın çünkü sizde sokağa çıkanlar Avrupa'da iş için çıktılar, aş için çıktılar, ekmek için çıktılar. Bizdeki gösteri tam da gelişmiş demokrasilerin gösterisidir çünkü ancak karnı doyan ve özgürlüğü olan insanlar çevre ile ilgili fikir beyan etmeye başlarlar. İki; 'kaygılıyız' diyemez kimse Türkiye'ye dedim. Sen kimsin, nasıl kaygı duyuyorsun? Tamam, benim dostumsan bana söyle, ama bunu açıklarken bu kaygıyı tetiklersin. Ayrıca sen geçmişte Londra'da, Paris'te, 2005'te Paris'te şehir yandı, şehir varoşları yandı, Atina'da, Roma'da, birçok ülkede bunlar olduğunda, New York'ta olduğunda kaygı duydun mu, böyle bir açıklama yaptın mı? Fransa'nın geleceğinden kaygı duyuyoruz dedin mi? Yunanistan'ın geleceğinden kaygı duyuyoruz dedin mi?

-
Biz hep şunu da söyledik, kimyasal silah kırmızı çizgi dediğinizde, Suriye rejimine şu mesajı vermiş oluyorsunuz: Kimyasal silahlara kadar neyi kullanırsanız kullanın, ne kadar adam öldürürsünüz öldürün, öyle algılıyordu Suriye rejimi. Şimdi dünkü açıklamayla birlikte bu psikolojik eşik aşılmış oldu. Yani Suriye rejiminin zulümlerinin Suriye'nin iç meselesi olma niteliğinin dışında, hem uluslararası normlar bağlamında uluslararası bir mesele olduğunu, hem de bölgesel ve uluslararası barışa tehdit oluşturma bakımından böyle bir nitelik taşıdığı ortaya konmuş oldu. Bu önemli bir gelişmedir.



Bu haber 1,615 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,255 µs