'83 gündür kimse ölmemişse...'

18 Nisan 2013 18:01 tsi
Çözüm sürecinin en büyük kazancı!

TRT Haber kanalında her hafta Çarşamba günleri yayınlanan ve Faruk Bilgin'in sunduğu Açı programının bu haftaki bölümünde çözüm sürecinin gidişatı masaya yatırıldı. Gazeteci Faruk Bilgin sordu, Prof. Dr. Sedat Laçiner ve Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan yanıtladı. Programdan satır başları şöyle:

Prof. Dr. Sedat Laçiner

BDP içersinde bir tane BDP yok. Endişeleri olanlar var. Bir de silahın miadı dolmuştur, bu işi siyasetle çözelim diyenler var. PKK'ya baktığınızda bu çok daha zor. Elindeki silahı neden bıraksın? "Biz bu noktaya silahla geldik, bundan sonra silahla gideriz" diyenler var. Silah güç ve iktidar getirir, bunu kolayca bırakamazsınız. Burada bütün mesele BDP ile Öcalan'ın PKK'yı bir davranışa ikna etme çabasında... Şu ana kadar bunu %100 başarıbildiklerini söyleyemeyiz. Bundan sonraki süreçte her türlü süprizle karşılaşabiliriz. Ama 83 gündür kimse ölmemişse bunu daha ileriye taşımak lazım. Ve bu süreç içersinde bunun herkese ölümlerden daha iyi olduğunu göstermemiz lazım.

PKK ikna olduktan sonrası... Orada bir PKK olmadığını sürekli ifade ediyoruz. Türkiye'de bir PKK var, bir de başka devletlerle dirsek teması olanlar var. Farklı saikleri olanlar var. Küçük PKK'lar da ortaya çıkabilir. Bizim birden fazla Kandil'imiz de olabilir. PKK'nın önemli bir kısmı silahları ile birlikte Türkiye dışında bir noktaya çekilebilir ve Türkiye'deki operasyonlara katılmayabilirler ama öte taraftan da kanlı eylemler yapabilecek tarzda küçük Kandiller ortaya çıkabilir. Ama şunu kazanırız. Kürdü kazanırız, karşımızda sadece terörist kalabilir. Bu da başlı başına bir kazanım olur.

Türkiye'nin güneydoğusunda çatışmalar duruyor ise ve orada Kürt meselesinin hallinde ciddi bir yol kat ediliyor ise bunun dışında kalan siyasi gruplar gerçekler tarafından siyaset dışına itilir. 90'lı yıllardaki pek çok siyasi parti ve fikir bugün artık yok. Demek ki hayatın gerçekleri siyaseti belirliyor.

Çok konuşmak her zaman demokrasi anlamına gelmiyor. Konuşmalarda etnisiteye vurgunun çok yoğun yapıldığını düşünüyorum. İyi veya kötü niyetli olarak sürekli etnik köken vurgulanıyor. Ben bunu başka süreçlerde görmedim. Ama etnisite vurgusu yerine ortak idealler ve hedefler öne çıkartılabilir. Daha demokratik, daha zengin bir toplum gibi noktalarda mutabakat kurulmalı. Anayasa sizin üç tane profesöre yazdırdığınız bir metin değildir. O toplumda yaşayan insanların nasıl yaşadığı ve nasıl algıladığıdır. O nedenle ortak ideallerimizi şekillendirmemiz gerekiyor.


Prof. Deniz Ülke Arıboğan:

Türk meselesi üzerinde, anayasadan Türk kavramlarının çıkaralacağı gibi, üretilen dedikodular ve nihai noktada bunun üzerinden geliştirilecek olan propaganda çözüm sürecine desteği azaltır. Hiçbir barış durumu yoktur ki, bir taraf kaybetsin, öteki taraf kazansın. O nedenle toplumun bir tarafının kaybediyoruz endişesi duymayacağı bir ortamın oluşturulması lazım. Bu endişelerin giderilmesi gerekiyor. Sonuç olarak toplumun %87si kendisini Türk olarak tarif ediyor. O nedenle Anayasa üzerinde gelişecek olan kimlik tartışmaları bir kırılma noktasına dönüşebilir. Çok önden başlatılan garip spekülasyonlar var.

Bu sadece etnik eşitlik değil ki, mezhepsel eşitlik de burada çok önemli bir şey. Kendi mezhebinin dışlandığını düşünen insanlar bir süre sonra problem çıkartmayacak mı zannediyorsunuz? Bugün PKK içinde en aykırı duran Alevi kanadı var. Onlar sürece biraz daha mesafeli duruyorlar. Kimlikleri iki taraftan birden ötekileştirilmiş. Bunlar sorun olarak önümüze gelecek. Bir taraftan ateistler de kendilerini ötekileştirilmiş hissetmek istemeyeceklerdir.

Şu anda hiç kimse pazarlığa oturmuş durumda değil. Bir şeyin verilip alanacağı aşama bundan sonraki aşama. Şu an silah susturulması aşamasındayız. Silahı susturmanın bedeli, masaya oturup konuşmadır. Masada bir şey veriliyor mu verilmiyor mu görülecek. Masada her şey konuşulacak. Orada bir takım kırılmalar, sabotajlar olabilir. 

Bu haber 1,555 defa okundu.