İki hayal kırıklığı: Büyükanıt ve Bahçeli!

27 Temmuz 2007 12:23 tsi
Bugün sizlere Çölaşan’ın iki hayal kırıklığını anlatacağız… Perdelerin ilki 12 Nisan tarihli… O toplantıda objektifler Çölaşan’a odaklandığında yüz ifadesini hatırlayanlar çıkacaktır. Derin hayal kırıklığının ikinci perdesi ise kal

Perde 1: Büyükanıt o soruya yanıt vermedi!

Tarih 12 Nisan… Yer Harp Akademileri Komutanlığı Konferans salonu… Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt açıklama yapıyor. Tüm Türkiye canlı olarak yayınlanan konuşmaya odaklanmış. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gergin günlerinde herkesin dikkatinin kendi üzerinde olduğunu bilen Genelkurmay Başkanı sözlerini çok dikkatli kullanıyor. Sürece müdahale etmek istemiyor. Anayasal sorumluluğunun farkında… Cumhurbaşkanlığı konusunda “sözde değil özde laik” diyor ancak düşüncesi ile ilgili daha fazla bilgi isteyen gazetecilerin sorularını yanıtsız bırakıyor.

Sorusu yanıtsız kalan isimlerden birisi de gazeteci Emin Çölaşan’dı. Çölaşan “Cumhurbaşkanlığı için çeşitli adaylar var. Birinin ismi özellikle ön planda geçiyor. Kendisi sizin bu tanımıza uyuyor mu?" diye Genelkurmay Başkanı’nı siyasi polemiğin içine çekebilecek bir soru sordu. Ancak Genelkurmay Başkanı konuşmasının en başında “siyaset yok” demişti. Çölaşan’ın sorusunu şöyle yanıtladı: "Şunu istirham edeceğim. Ben kişiler bazında konuşmam. Sonuçlanmadan bu konuda yorum yapmam. Sanırım doğru olmaz. Kusura bakmayın."

Bu cevap sonrasında kameranın odaklandığı Çölaşan’ın yüz ifadesi üç duyguyu yansıtıyordu: Şaşkınlık, hayal kırıklığı ve kızgınlık. Bu hayal kırıklığı objektiflere yansımıştı ancak Çölaşan’ın ertesi gün yazdığı yazıya kısmen sirayet etti. Çölaşan ile benzer düşünceler taşıyan diğer bir gazeteci Tuncay Özkan Büyükanıt’a kızgınlığını gizlememiş ve “Türk milleti bir değil bin tane ordu kurar” demişti. Çölaşan o hayalkırıklığı sonrasında susmayı tercih etmiş, Özkan ise kendisini tutamamıştı.

Çölaşan ve Özkan’ın Genelkurmay Başkanından gündemi belirleyecek sert bir üslup beklediği o gün için söylenebilir. Ancak olmadı. Genelkurmay Başkanı Cumhuriyetin kazanımlarının geleceği ile ilgili kaygılarını aktardı ancak o konuşmada bir asker olarak kendisini siyasi konuşmalar için yönlendirmeye çalışanların istediğine yanıt vermedi.

Perde 2: Bahçeli’nin kararı şok etti!

Gazeteci Emin Çölaşan’ı “şok” eden ikinci gelişme Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığı konusunda takındığı tavır. Çölaşan Bahçeli’nin kararından memnuniyetsizliğini bakın nasıl dile getiriyor:

Devlet Bahçeli’nin sözlerini dünkü gazetelerin manşetlerinde okuyunca önce şaşırdım, gözlerime inanmadım. Sayfaları çevirip tamamını okudum. Doğruydu. Bir kez daha şaşırdım! Şöyle diyordu: "Biz (cumhurbaşkanı seçiminin yapılacağı ilk gün) toplantı yeter sayısı için (367 kişi sağlansın diye) MHP olarak gireriz ama (AKP adayına) oy veririz, vermeyiz, orası bize kalmıştır. Böylece 367 sorunu yaşanmaz. AKP iktidar oldu. Kimi isterse seçer. Bu konuda karar tamamen AKP’nindir. Kimi aday gösterecekleri bizi ilgilendirmez. Tutarlılık bunu gerektirir. Uzlaşma aramalarına gerek yok." Demek ki MHP’nin, iktidara bu konuda söyleyeceği bir söz, götüreceği bir öneri, nasıl bir cumhurbaşkanı olması gerektiği konusunda herhangi bir görüşü yokmuş. Cumhurbaşkanlığı seçiminde uzlaşma arama gibi bir kavram MHP için geçerli değilmiş... Ve devletin bir kalesinin daha böylesine kolay bir biçimde, uzlaşma arayışına girmeden, tereyağından kıl çekercesine teslim edilmesi mümkünmüş. MHP’ye oy veren, onları Meclis’e gönderen kitleler -seçmenlerin yüzde 14.2’si- bunu çok daha iyi takdir edecektir. Eğer şimdiden, genel başkanlarının bu sözlerinden sonra hayal kırıklığına uğramadılarsa! "Güvendiğimiz dağlara kar yağdı" demedilerse. Türkiye böyle. Siyaset işte bu. Vay anasını sayın seyirciler! MHP destekli Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığını şimdiden kutlamak gerekir.

Çölaşan’ın Devlet Bahçeli’den “karşı çıkış” umduğu kesin… Çünkü seçimler öncesinde MHP’nin mecliste olması gerektiğini sık sık yazan Çölaşan’ın MHP’den beklentisi şu olmalı: CHP gibi davranacak, AKP’nin işini zorlaştıracak. Büyükanıt Paşa’dan da benzer bir şey beklemişti: Sert konuşacak ortalığı kasıp kavuracak. Çölaşan’ın istediği “gerginlik” ancak anlayamadığı şu: Herkesin kendine göre fikri ve tutumu var. Kimse onun gibi düşünmek ve onun düşündüğü gibi davranmak zorunda değil. Daha önemlisi: Gerçekler Çölaşan’ın gördüğü gibi değil. Çölaşan’ın istediği şekilde ne Genelkurmay Başkanı ne de Bahçeli davranabilir. Çünkü onların omuzlarında sorumluluk var. Birisi Genelkurmay Başkanı diğeri meclise girmiş ardında ciddi bir taban olan bir siyasi parti lideri. Belki Tuncay Özkan, Çölaşan’ın istediği gibi davranabilir, ancak bu bir şey anlam ifade etmez. Çölaşan’ın olabileceklerle olamayacakları ayırt etmesi gerekiyor sanki. Yoksa böyle devam ederse… Yani sosyolojik, ekonomik ve politik gelişmeleri bu şekilde okumaya devam ettiği –anlayamadığı- sürece Çölaşan’ın güvendiği dağlara daha çok kar yağacak.

www.iyibilgi.com

Bu haber 611 defa okundu.