En Sıcak Konular

Livaneli sus artık!

26 Temmuz 2007 10:19 tsi
Livaneli sus artık! Zülfü Livaneli'nin "çok önemli bir belgeyi açıklıyormuş" havasıyla "terlikli toplantıyı" deşifre etmesi yeni bir tartışma başlattı. "Ey özgürlük" şarkısıyla hit yapan Livaneli Baykal'a "Erdoğan'ı neden Başbakan yaptın" diye kızıyor. Baykal ise

Zülfü Livaneli yine yaptı yapacağını. CHP lideri Baykal'ın aldığı seçim yenilgisi ortadayken Baykal'ı "Erdoğan'ı neden Başbakan yaptın" diye eleştirdi. Baykal ise o zaman aldığım kararın ardındayım dedi ancak Livaneli'nin "Baykal göreceksiniz üç ayda tuz buz olacaklar dedi" şeklindeki iddiasını kabul etmedi.

Kaldı ki böyle bir şey demiş olsun. Bu onun stratejisi... Ancak bu Baykal'ın yanlış yaptığı anlamına gelmiyor. Baykal dürüst bir şekilde demokrasiden yana tavrını koyuyor ve "rakibim de olsa seçimlere girebilmiş bir kişi mecliste olmalı" diyor. Livaneli ise "Erdoğan dışarıda kalsaydı şimdi CHP'nin oyu patlamıştı" diyor. Ne kadar kör bir bakış. Bu güne kadar Baykal'ın yanlış gördüğümüz politikalarını kıyasıya eleştirdik. Ancak başta 1 Mart tezkeresi olmak üzere, Türk Petrol Kanunu gibi muhalefetine ortak olduk. Baykal'ın eleştirilecek çok yanı var ancak bir lider demokratik ve ilkeli bir kararı sebebiyle eleştirilmemeli. Özgürlük şarkısı dilden dile dolaşan Livaneli'nin böylesi bir tutum ortaya koyması ise kendisini tanıyanlar için sürpriz değil. Livaneli ile ilgili onlarca yazı yazmış Ahmet Kekeç'in konu ile ilgili yazısına birlikte göz atalım...

Ahmet Kekeç'in yazısı:

Sorun sadece Baykal mı?
Haksızlık etmek de istemiyorum... Evet, saygıdeğer Deniz Baykal’ın, bugüne kadar ‘CHP’nin başına gelmiş en kötü şeylerden biri’ olduğunu yazıp duruyorum ama, ortadaki meseleyi (bir mesele varsa gerçekten) bir tek kişiye fatura etmenin de insafla bağdaşmayacağını düşünüyorum.

Muhalifleri, CHP’nin Baykal’dan kurtulması gerektiğini söylüyorlar.

Bunu ben de söylüyorum.

Fakat sorun, ‘arızi’ değil, ‘yapısal...’

Diyelim ki, daha demokrat bilinen Zülfü Livaneli CHP’nin başına geçti...

Ne değişecekti?

Hiç...

Parlamenter demokratik sistemi ‘karşı devrim’ olarak niteleyen, dönüp dolaşıp ‘CHP Gazi’nin partisidir, başka da bir şey değildir’ diyen Livaneli mi farklı bir sosyal demokrat portre çizecekti?

Mustafa Sarıgül mü kurtaracaktı partiyi?

Hikmet abi mi?

Hurşit Güneş mi?

Mesela, değerli bir akademisyen olan, böyle kalmasında sonsuz yararlar bulunan değerli Hurşit Güneş, CHP’nin sahiplendiği dışlayıcı, baskıcı ve yasakçı laiklik yorumunun yanlış olduğunu, bundan sonra sosyolojik tabanı olan ‘yoksullar’ ve ‘dar gelirli’ üzerinden siyaset yapması gerektiğini söylüyordu ki, son derece güzel tespitlerdi bunlar.

Fakat, sadece güzel tespitlerdi.

Çünkü, aynı Hurşit Güneş, ‘kalkınma reçeteniz nedir’ sorusunu, Cem Yılmaz’ın parodisini yaptığı bir mazmunla geçiştiriyordu: ‘Biz bu işi eğitimle halledeceğiz...’

Nasıl yani?

Değerli bir akademisyen Hurşit Güneş insanları eğitecek; eğitim almış insanlar zaten kalkınmayı, zenginleşmeyi, çağdaşlaşmayı isteyeceği için, dolayısıyla CHP’yi tercih edecek ve böylece kalkınma meselesi (‘kendinden zuhur metoduyla’) halledilmiş olacak.

Zurnanın ‘zırt’ dediği yer de burasıydı işte.

Bunu saygıdeğer Hurşit Güneş anlamıyordu.

Baykal’ın anlaması zaten mümkün değildi.

Mesele şu:

İki tür kalkınma modeli cumhuriyet tarihi boyunca çarpışıp durmuştur.

Kendisine ‘sol’ etiketini yakıştıran partiler ‘kültürel kalkınma’yı (Kolhoz ve Sovhoz uygulamalarından mülhem Köy Enstitüleri’ni, Halkevleri’ni buna örnek gösterebiliriz; çünkü halk cahildir, doğru seçim yapamamaktadır, dolayısıyla eğitim şarttır) tercih ederken, sağ olduğu sanılan partiler ‘sınai kalkınma’yı öncelemişlerdir.

Türkiye’deki dört ana kalkınma döneminde sağ partilerin (DP, AP, ANAP ve AK Parti) imzası vardır.

Sol defansif kalmıştır; ne dünyadaki gelişmelere ayak uydurabilmiştir, ne de içerideki taleplere cevap verebilmiştir.

Dahası, insanlara (halka) ‘eğitilesi’, ‘adam edilesi’, ‘hizaya sokulası’ varlıklar gözüyle bakmıştır. Bu da, tabii, tercihlerde ‘belirleyici rol’ oynamıştır.

Biraz yukarıda, CHP’deki sorunun ‘yapısal’ olduğunu söylemiştim.

Bu konuyla ilgili olarak da, hiç yazmadıysam, en az beş yüz yazı yazdığımı hatırlıyorum.

Statükoyu sahiplenerek, darbeleri destekleyerek, devletin söylediklerini tekrarlayarak, halkın tercihlerine kuşkuyla bakarak ‘solcu’ olunmuyor.

Sosyal demokrat da olunmuyor.

CHP, tipik bir ‘bürokrat partisi’dir.

Daha doğrusu, devletin kurduğu partidir. ‘Müdafaa-i Hukuk Grubu’ndan (Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’yle alakası yoktur) türemiştir ve vizyonu, ilk Meclis’te ‘Birinci Grubu’ oluşturan eşhasın hafsalası ve dünyaya bakışıyla sınırlıdır.

Bütün sorun da bu işte!
 
Star



Bu haber 437 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,650 µs