En Sıcak Konular

Türkiye'yi bu kadar tanıyorlar!

22 Temmuz 2007 12:25 tsi
Türkiye'yi bu kadar tanıyorlar! İki ayı aşkın bir süredir tatsız gelişmeler yaşanan Türkiye, sandığa giderek derin bir nefes alıyor. Demokrasi oluşturulmak istenen istikrarsızlığa balans ayarı yapıyor. Öte yandan batı basını "iki Türkiye" ve krizde ısrarlı. Atatürk'ü Mao ve Lenin'e

New York Times'ın yazısı:

İttifaklar Türkiye’yi Yeni Bir Siyasi Dönemece Sokacak

84 yıldan beri Modern Türkiye birbirine ayrılmaz bir şekilde bağlı olan ordu, cumhuriyet ve devletin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ten oluşan kutsal üçlü ile tanımlanıyor. Ama 73 milyonluk bu ülkede derin bir değişim kapıda. Pazar günü yapılacak seçimler de liberal Türkler laik yönetici elitlere ve laik elitlerin destekleyicisi orduya sırtını dönerek dindar siyasetçiler için oy isteyecekken, yeni bağımızlar da farklı bir düzen oluşturacak.

Liberal Türkler, kadınların kamu alanlarında başörtü takmasını engelleyen ve etnik azınlıkların kendi kimliklerini açığa çıkarmalarını yasaklayan geçen yüzyılın katı kurallarının geride kalmasının gerektiğini söylüyorlar. AK Parti’den milletvekili adayı olan, anayasa hukukçusu ve insan hakları savunucusu Zafer Üskül yaptığı açıklamada: “Bu seçimler, değişimi isteyenlerle değişimi istemeyenler arasında bir güç mücadelesi olacak” diyor.

Üskül ve diğerleri,  bu kuralların Osmanlı İmparatorluğu’nun kalıntıları üzerinden Türkiye’nin ulusal bir kimlik oluşturmaya başladığı bir gayeye hizmet ettiğini belirtiyorlar. Şimdi ise Türkiye bunlardan zamanla sıyrılıyor.  AK Parti’ye yeni katılan 20 liberal Türkten biri olan, dış siyaset uzmanı Suat Kınıklıoğlu: “50 yıl içinde insanlar şimdiki zamanı

Türkiye’nin kendi insanları ile iyi geçinmeye başladığı zaman diye yazabilirler”  diyor. 

Kınıkoğlu ve diğerleri, Türk demokrasisine karşı olan en ciddi tehdidin askeriyenin ve laik kesimin iddia ettiği gibi irticanın değil, ordunun siyasete müdahalesi olduğunu ileri sürüyorlar. Komutanlar, Türkiye tarihinde seçilmiş hükümetleri dört kez görevden indirmiştir. Geçtiğimiz Nisan ayında da yayınlanan ordunun yazılı bildiride hükümeti uyararak erken seçime neden oldu.

Şimdi seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte alt ve orta sınıftan desteğini alan bir grup dindar politikacı ile ülkenin laik elit kesimi boy ölçüşüyorlar, eğitimli liberaller bu dengeyi etkileyebilir.

Şimdiki dönüşümde Türk demokrasisinin bu ikili doğal yapısı içinde kökleri var. 1940’larki başlangıcı ile birlikte bürokrat, hâkim ve askeri generallerin oluşturduğu laik üst tabaka Türkiye’deki işlerin birçoğunu kontrol ederken,  Erdoğan’ın AK Parti’si gibi seçilmiş hükümetler, yerel idareler gibi daha sıradan işleri kontrol ediyorlardı. Ancak, dindar Türklerin refah, statü ve halka katılmalarıyla birlikte son yıllarda Türk toplumunda önemli değişiklikler meydana geldi. Başörtülü kadınlar şimdilerde alışveriş merkezlerinde görünüyor, motosiklet sürüyor, şoför koltuğunda boy gösteriyorlar ve onlara karşı kurallar tamamıyla büyük ölçüde modası geçmiş duruyor.

Ordunun siyasetteki rolüne karşı olan geçlerin oluşturduğu Genç Siviller Derneği üyesi İlhan Doğuş, eğitimli başörtüsü kadınların, daha az dindar hemcinslerine göre Karl Marks’ı bir İngiliz alışveriş mağazası Marks&Spencer değil de bir Alman filozof olarak bilme olasılıklarının daha fazla olduğunu söylüyor.

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı’ndan Volkan Aytar, “Bu giysi bize dar geldi ve Türk toplumunu boğuyor” diyor.

Ayar, dini bağlantıların tamamını toplumdan kaldırmaya çalışan ve sonunda dinin kendisini toplumdan kaldıran katı Kemalizm ideolojisine atıfta bulunuyor.

İstanbul’daki İslami Çalışmalar Merkezi’nde araştırmacı olan Recep Şentürk, “Devlet eliti, toplumu kendi teorilerine uydurmak istediler. Eğer din ortadan kaybolmazsa, onlar dini yok etmeye çalışırlar. Çünkü teorileri öyle söylüyor.” diyor.

Zafer Üskül gibi liberaller, laikler tarafından fazla İslami olarak görülen Erdoğan’ın AK Parti’sine katılan öncülerdir. 63 yaşındaki Üskül geçen hafta laik partileri destekleyen, üst orta gelirli Tarsus’ta avukatlarla konuşarak oylarını istedi. Üskül yaptığı konuşmada, “ Bazılarının kendi kendine ‘ Bu adam AK Parti’de ne yapıyor ?’ diye soruyor olabilir. Mecliste benim yapmak istediğimi yapan başka bir parti yok. Demokrasiyi savunan insanlar askeri darbelerden destek buluyorlar.” diyor.

Siyah tişört giyen bir kadın Üskül’ün arkasından koşarak, “AK Parti’nin laikliğe bir tehdit oluşturup oluşturmadığına dair endişelerinizin olup olmadığını merak ediyorum” diye bağırdı. Üskül şu yanıtı verdi, “ Eşimin ve kızımın hiçbir endişesi yok. Sizin de olmamalı”

Volkan Aytar, Türk toplumunda eski düzene bağlı kalanların sayısı gittikçe azaldığını ve bahar aylarında bir milyondan fazla insanın toplandığı protesto mitinglerinde insanlar şeriatın yavaş yavaş ilerlediğini söylerlerken, tuhaf görüntüler oluşturduğunu öne sürdü. İnsanlar, 68 yıl önce vefat eden Atatürk’ün maskelerini takıyorlardı. Mitinglerde çalan müzikler ise 1930’lardan kalmaydı.

İstanbul’dan bağımsız milletvekili adayı olan doğrularından taviz vermeyen Prof. Baskın Oran, “Bunlar kireçlenmişler” diyor. Oran, laiklik üzerine korku kampanyaları yüzünden düzeni temsil eden partiler oyların yaklaşık %25’ini alabileceğini tahmin ediyor. Cumhuriyet Gazetesi geçen hafta, çarşaf giyen bir kadını hatırlatan siyah bir seçim sandığı ve sandıktan kesilip çıkarılmış dikdörtgenden kadın gözlerini göstererek “Tehlikenin farkında mısın?” diye bir reklâm gösterdi. Bu baharda yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Atatürk’ün doğduğu 1881 yılını ve onun laik devriminin öldüğünü gösteren 2007 yılını siyah bir flash ile bir televizyon reklâmında göstermişti.

Yetersiz sosyal güvence, Kürtler ve Ermenilerle zayıf ilişkiler ve AB üyeliği için sarf edilen efor gibi Türkiye’nin problemlerini başka bir tarafa çektiğini düşünen Türk liberaller için bu kampanya son eleştiri malzemesi oldu.

Endişe yaratan diğer bir kanat ise, AB’nin Türkiye’yi bölmek istiyor uyarılarıyla korku üzerine oyun oynayan milliyetçilerden oluşuyor. Son 5 yıldır ülkede yaşanan seri değişiklerden bunalan Türklerin desteklediği ana milliyetçi parti Meclise girecek yeterli oyu toplamaya çalışıyor.

Liberal bir gazete, 32 yaşındaki reklâm tasarımcı Ferhat Tümer’e reklâm talebinde bulunduğunda ajans çalışanları yani Çocuklar beyin fırtınasına başladılar. Gece yarısı Amerikan televizyonlarında yayınlanan tarzda bir dakikalık çizgi film ortaya çıktı. Reklâmı sadece iki Türk televizyon kanalı reklâmı yayınlamayı kabul etti ama reklâm internette kült haline geldi. 

Reklâmda, satıcı ses tonuyla biri: “Düşünmek suç, konuşmak yasak, toplum sizi dışlıyor ya da taraf olmaya mı zorluyor? Çabuk bozulan darbelere dayanıksız sistemleri bırakın! Bütün dünyada milyonlarca insanın seçtiği orijinal demokrasi Türkiye'de!” diye bağırıyor.

Her ne kadar Çocuklar orduyu doğrudan iğneleyici bir reklâm filmi yapmayı tasarlamışlarsa da, yine de böyle bir reklam filminin 5 yıl önce olması pek mümkün değildi. Reklâmı talep eden gazete, Radikal, cesur olsa da, gözü pek değildi.

Tümer, “Türkiye’de bu konuşmalardan sıkılan gizli bir grubun olduğuna inandık. Biz sizlerin başörtüsünden korkmadığınızı biliyoruz. Kadınlar başörtüsünü çıkarsa da, halen aynı fikirlere sahip olurlar. Genç jenerasyon için bu paranoya sadece modası geçmiş birşey” diyor.

Türkiye’nin gelişmesindeki bu içsellik anlaşılması zor bir çelişki. Devlet, bu insanlar tam da kamusal yaşamın içine entegre olduklarında, dini kamusal yaşamdan ayırarak ve dini hor görerek onları devletin düşmanı olarak ayıplıyorlar.

Ankara Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü olan Doğu Ergil, “Ordu tarafından yönlendirilen laik kentsel güç, bu insanları başka gezegenden gelmiş yaratıklar olarak görüyor. Ama bu insanlarda kendilerini dışlayan rejimin ürünüdür” diyor.

Türkiye ilerlemeye devam ettikçe, eşit bir toplumun inşasında İslam’ın nereye oturduğuyla yer ile boğuşmak zorunda kalacak. Türkiye’de liberaller, Türkiye’de İslam’ın hükümet içinde yer alıp almayacağını değil, bunun yerine hangi sekülerizm daha iyi olacağının tartışılacağını ileri sürüyorlar.

Üskül, Türkiye’nin AB’ye üye olma çabalarının laikliği garanti eden demokrasi istikameti üzerine kurulu olduğunu iddia ediyor. Üskül, “AK Parti, Türkiye’nin gerçeğidir. Türkler bunu kabul etmelidir. Parti, Türkiye için tehdit oluşturmadığını göstererek ilerlemelidir. Ben de partinin reform isteğinin bir örneğiyim” diyor. 

(The New York Times, 26 Haziran 2007, Sabrina Tavernise)

 


 

Guardian'ın yazısı:

Seçimler Ülkedeki Büyük Bölünmeyi Daha da Artırıyor

Büyük ve dağınık şehir hararetli bir seçim atmosferinde. Öyle bir atmosfer ki, Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek iki kültürün başrol oynadığı şiddetli ve gergin çatışmanın içinde. İki kültür, Avrupa, Ortadoğu ve Kafkaslar arasında kilit ülke olmanın ötesinde bir anlayışa sahip olup olmamayı ‘oylayacak.’ 

Hemen hemen her sokak ve cadde bayraklarla, posterlerle ve parti amblemleri ile donatılmış durumda. Seçim otobüsleri, kulakları zonklatan Balkan tekno-müziklerle yollarda boy gösteriyor ve trafik sıkışıklığına ‘katkıda’ bulunuyor. Vapurlar Haliç’e geliyor, motorlar Boğaz’da dolaşıyor ve bunların hepsi partilerin seçmenlerin dikkatini çekmek için kullandıkları araçlar.     

Türkiye’yi yönetmenin doğal hakları olduğu tarzındaki beyhude hayallere sahip büyük şehirlerin kırmızı ve beyaz bürokrat elitleri güçlenen mavi, turuncu ve beyaz renklerin denizinde boğuluyor. Bu yeni güç, başarılı, zengin ve muhafazakâr Müslümanlardan yani yarın tarihi diye niteleyebileceğimiz ikinci büyük seçim zaferini kazanacak olanlardan oluşuyor. 

Bazıları oylarını İslâm ile laiklik arasındaki savaş bazıları da Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığının yeniden onaylanması olarak düşünüyor. Vizyon sahibi, açık, kendine daha çok güvenen, daha demokratik bir Türkiye ile dünyaya kapalı, bütün dünyayı kendine düşman olarak gören bir Türkiye seçimi olarak düşünenler de var. 

Başbakanın danışmanlarından Egemen Bağış buna binaen şu ifadelerde bulunuyor: “Bu seçim, demokrasiyi daha fazla isteyenlerle daha az isteyenler arasında olacak.” Buna karşın Pınar Korzay, idare etmekte güçlük çekilen bir ülke için demokrasinin lüks olduğunu düşünüyor. Birçok Türk gibi, paşaların politikacılar üzerindeki güçlü etkisini memnuniyetle karşılayan, hali vakti yerinde bir İstanbul Hanımefendisi Korzay  “Burası Latin Amerika değil. Bu ülkede asker çok önemli bir konumda. Herkes orduya büyük hayranlık besliyor. Demokrasi bu ülke için çok bol” diyor. 

Geçtiğimiz iki sene içinde çeteciler ile yazar, gazeteci ve diğerlerine şiddet uygulayanlarla bağlantılı aşırı milliyetçiler ortaya çıktı. 

MHP’nin aşırı milliyetçilerin lideri ve yarın büyük olasılıkla meclise girecek olan Erol Gül şunları söylüyor: “Özgürlük ve demokrasi ülkenin zayıf hale gelmesi için kullanılıyor. Biz tek başımıza durmalı ve potansiyelimizi gerçekleştirmeliyiz. Milli bilinç uyanıyor.” 

Yönetici elit ile asker arasında aylardır süren gerilimin ülkede oluşturduğu kutuplaşma göz önüne alındığında,  “yarınla alakalı beklentiler yüksek” diyor İstanbul’da bulunan Siyaset Bilimci Soli Özel ve devam ediyor : “Bunun alemşümul bir manası var. Konu Türkiye’nin Müslüman nüfusu ile ‘seküler, kapitalist, demokratik’ bir ülke olarak geniş bir hürriyetin mekânı olup olmayacağıdır.” 

Seçim kampanyası tasvirlerindeki erkek politikacıların kararlı bir şekilde ileri görüşlülüklerini sergiledikleri poster ve afişleri arasında dikkat çeken bir farklılık göze çarpıyor. Yarınki erken seçimi tetikleyebilecek tahrik edici bir tartışmaya yol açacak bir başörtülü Müslüman kadın simgesi kullanılmıyor. 

Başbakan, nisan ayında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı olarak ilân ettiğinde ordunun üst kadrosu ve muhalefet çılgına dönmüştü zira dindar bir Müslüman olan Gül’ün eşi başörtülü idi. 

Ordunun gece yarısı başbakana yönelik muhtıra yayınlaması ile durum çıkmaza, karşı karşıya gelmeye yani krize dönüşmüştü. Bir cuntanın üstlendiği örtü tehdidi eski ile yeniyi birleştirdi. Asker geçmiş senelerde dört darbenin sahibi idi. Eski alışkanlıkların yok olması zordur. Fakat muhtıra yeni bir formla ‘sunuldu’. Resmi internet sitesinden yayınlandı. E-muhtıranın temel dayanağı, Erdoğan’ın Türkiye’de anayasal olarak kutsal addedilen laikliği tehlikeye düşürdüğü savı oldu. Bu uyarı paniğe sebep oldu. 

İstanbul ile Ankara’nın ortak kanaati, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı konusunda dayatmacı bir tavır izlemesi sonucunda olağanüstü bir gaf yaptığı. Bunun neticesinde Erdoğan krizi azaltmak için seçimlerin dört ay önce alınması çağrısında bulundu. Bütün anketler Erdoğan’ın hakkının korunacağı ve 550 milletvekilinin büyük çoğunluğuna sahip bir şekilde yeni dönemde de AKP’nin hükümet kuracağı yönünde idi. 

Bir analist olan Cengiz Çandar, “Geri dönülemez bir noktadayız. Ulusalcılar, şovenistler ve hükümete karşı taşkınlığı tahrik eden paşalar için büyük bir bozgun olacak.” yorumunda bulunuyor.   

Ordunun tehditleri geri tepmiş ve bu da Erdoğan’ı daha da güçlendirmiş gözüküyor. Fakat bunun karşılığı, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığından vazgeçmesi olabilir. 

Anamuhalefet partisi Cumhuriyet Halka Partisi’nin (CHP) seçimi kazanma ihtimali söz konusu değil ve CHP felâket tellallığı yapıyor, AKP’yi siyasal İslam’a dayalı geçmişi ve Türkiye’yi teokratik yapıya dönüştürme gibi gizli plânı olduğu iddiası ile suçluyor.       

Seçim analizi uzmanı Ali Çarkoğlu, “Bu iddialar doğru olmasa bile etkili olduğu aşikâr” diyor ve ekliyor: “Seçmenlerin % 30’dan fazlası, ikinci bir İran devrimi yaşanacağına dair korku dolu senaryoların varlığına inanıyor.” Özellikle eğitimli kadınlar, birkaç sene içinde kızlarının Suudi Arabistan ya da İran’dakine benzer koşullar içinde olacaklarından endişe ediyorlar. 

Korzay, böylesi bir endişeyi taşıyanlardan birisi: “Tanıdığım herkes AKP aleyhine oy verecek; çünkü başbakanın karısının başı kapalı. AKP iş dünyası için harika bir iktidar ama şimdi alış-veriş merkezlerine gittiğinizde Gucci ve Louis Vuitton gibi yerlerde başı kapalı insanlarla karşılaşırsınız. İran hemen yanı başımızda ve insanlar bu durumdan ürküyor. Laiklik demokrasiden daha önemli.” 

Hor Görme 

Böylesi argümanlar hükümet tarafından hor görme ve ayrımcılık olarak telakki ediliyor ve hemen bertaraf ediliyor. Başbakanın danışmanı ve AKP milletvekili adayı Bağış “Sizin ne giyeceğiniz, ne yiyeceğiniz, ne okuyup ne düşüneceğiniz hükümetin takdirine bağlı değildir. Türk kadınlarının % 63’ü başlarını farklı şekillerde örtmekte ve bir kadının başörtüsü takma hakkı, başka bir kadının mini etek giyme hakkı kadar önemlidir.” 

Başörtüsü, seçimlerin İslamcılar ile militan laikler arasında oyu savaşa dönüştüren totemik bir sorun olmuş durumda. Özel ve Çandar bunun yapay bir sis olduğunu düşünüyor. Asıl mücadele güç mücadelesidir. 

Ülke, uzun ve yavaş bir sancının ve karmaşık bir dönüşümün içinde. Ankara ve İstanbul’da bulunan ve modern Türkiye’nin geleneksel ‘sahipleri’ olan (ordu, güvenlik hizmetleri, bürokrasi, adli teşkilat)  politikanın ve iş dünyasının elitlerinin yerini, yeni bir Müslüman orta sınıfı alıyor. Bu sınıfın özellikleri taşralılık, girişimcilik, başarı, bir hayli muhafazakâr olma ve dindarlık, öncelikle dışlayıcılık ve etki için yaygara koparma olarak öne çıkıyor. 

Bu yeni Türkiye’yi temsil eden yüz esrarengiz Erdoğan olarak gözüküyor; partisi AKP de değişen bu sürecin politik temsilcisi addediliyor. Kendisinin ilk dönemki performansı bir hayli başarılı. AB ile görüşmeleri başlattı, enflasyonu kontrol altına aldı, faizleri aşağı çekti, ortalama geliri iki katından fazla bir değere çıkardı. Ülkeye yabancı yatırımın sel gibi akmasını sağladı. Türkiye’yi Irak’tan bulaşabilecek birçok felaketin etkisinden korudu.  

İstanbul merkezli bir ‘Think-tank’ kuruluşunda çalışmalarını sürdüren Avusturyalı Gerald Knaus “Erdoğan Türkiye’nin yönünü tamamen değiştirdi. Hünerli ve önemli bir iş gerçekleşti.” diyor. 

Globalleşme oyununda Türkiye kazananlardan biri olmuş durumda. Fakat bombalamalar, cinayetler, güvenlik hizmetinin kirli oyunları ve Nobel edebiyat ödülü sahibi Orhan Pamuk gibi liberallere yapılan tacizlerle sonuçlanan olaylar ile ani ve sert tepkilerin sahibi aşırı ulusalcıları besleyip oyunu kaybedenler de var. 

Güvensizlik 

Erdoğan’a karşı bir güvensizlik ve şüphe var. Bu konuda Erdoğan’ın liyakatten çok dindar ve sadık insanları devletin organlarına yerleştirmeye çalıştığı düşünülüyor. Cumhurbaşkanlığını ele geçirme konusunda iyi hesap yapamadığını ve vekillerini Gayr-i Müslim alışkanlıklara hoşgörüsüz yaklaşma konusunda desteklediği de ifade ediliyor. Kuşkucular, bütün bu kanıtların gizli bir ajandanın varlığına işaret ettiğini belirtiyorlar. 

Çarkoğlu şu ifadeleri kullanıyor: “O insanlar, bunu bir sonun başlangıcı olarak görüyorlar. Cumhuriyetin merkezi kurumlarını tamamen devralacak muhafazakâr bir İslâmi çevre olduğu savunuluyor.” 

Fakat siciline bakıldığında, Erdoğan’ın bu şüpheden ziyadesiyle istifade ettiği ile alakalı bir görüş de var. 

Özel, “Bütün kusurlarına rağmen Erdoğan ve AKP Türkiye’nin dünyaya daha açık ve daha demokratik bir yapıya dönüşmesinin temsilcisi durumda. Gereğini tam olarak yapamasalar da çalışmaları bu yönde. Büyük çoğunluğun oyunu alırlarsa, tek hedefleri Türkiye’yi demokratik koşulların genişlediği bir ülke haline getirmek olacaktır” diyor. 

Anketlere göre AKP meclisin büyük çoğunluğunu oluşturacak ve Erdoğan tek parti hükümetinin başında olacak. 

Çandar “Bu seçimler başörtüsü veya İslam ile laiklik ile alakalı bir seçim olmayacak. Asıl mevzuu Erdoğan’ın vekillerinin ne kadar güçlü olduğu ve kendisinin neyi seçeceği. Her şey zaferin ölçüsüne bağlı.” 

Kilit Şahıslar 

Recep Tayyip Erdoğan

Türkiye’nin muhafazakâr, dindar, para sahibi, orta sınıfı temsil eden AKP’nin genel başkanı olarak ikinci bir beş yıllık dönemde iktidara gelmesi beklenen Türkiye’nin mevcut Başbakanı.

Daha önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış, gençlik döneminde ise iddialı bir futbolcu olan ve İslami devrimci duygular barındırmış Erdoğan, Avrupa’nın Hıristiyan Demokratlarına kendini benzeterek, dini değerler üzerine temellenen muhafazakâr, demokratik bir partinin liderliği mevkiine geldiğini belirtiyor. Eleştirenler ise gizli bir İslâmcı ajandasının olduğundan korkuyorlar. 

Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt

Şahin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Erdoğan Hükümetine karşı örtülü darbe tehditleri yayınlayarak ve yarınki seçimlerin erkene alınmasına neden olan ordu ve siyaset arasındaki düelloyu tetikleyerek perde arkasından yönlendirme yapmakta. Geçen Ağustos ayında daha ılımlı olan selefinden görevi devralan Büyükanıt siyasete müdahil olmada fazla tereddüt etmiyor. Ana, fakat zayıf muhalefet partisi (CHP) generallerin siyasi kolu olarak görülüyor. Belçika’da NATO karargâhında bazı görevlerde bulunan ve Nato’nun Nepal’deki Güney Birliği’nde askeri istihbarat şefi olarak da daha önce görev yapan, Nato’nun ikinci büyük ordusunun generali Büyükanıt, Irak’taki savaş konusunda Amerika-Türkiye arasında yükselen tansiyona rağmen Pentagon’la samimi ilişkiler içinde. 

Mustafa Kemal Atatürk

Osmanlı’nın küllerinden modern Türkiye Cumhuriyeti’ni doğuran devrime öncülük etmiş Osmanlı Subayı Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsına büyük saygı duyuluyor. Lenin ve Mao Sovyetler Birliği ve Çin için ne ise Mustafa Kemal de Türkiye için o. 

Cumhuriyet Halk Partisi

Atatürk tarafından kurulan ve emektar Siyasetçi Deniz Baykal’ın genel başkanlığını yaptığı aşırı laik parti. 

Milliyetçi Hareket Partisi

Devlet Bahçeli’nin liderliğini yaptığı aşırı sağcı bu grup, iktidarı AKP’ye kaptıran 2002’deki koalisyonun bir ortağıydı. 

Demokrat Parti

Mehmet Ağar’ın genel başkanlığını yaptığı Merkez-sağ partisi ve aynı zamanda AKP tek başına iktidarı elde edemezse olma ihtimalı en yüksek olan koalisyon ortağı.

(Guardian, 21.07.2007, Election fever grips nation riven by great divide)

 


 

Council On Foreign Relations'ın analizi:

Türkiye’nin “Kimlik Seçimi” 

Türkiye’de seçimlerin yaklaştığı şu dönemde, anayasayla güvence altına alınan laiklik olgusu İslami gelenekle çatışma halinde. 

İktidardaki AKP’nin diğerlerine nazaran çok önlerde olduğunu gösteren anketler göz önüne alındığında, 22 Temmuz seçimleri çok fazla merak konusu olmuyor. Ancak, lâik T.C Anayasasının temellerini doğrudan sorgulayan ve Irak’a olası bir müdahaleyi göz önünde bulunduran bu Müslüman ülkede bu seçim daha büyük bir anlam taşıyor. İktidarın ılımlı İslâmcı olan Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı mevkiine getirmesine karşı çıkan büyük mitingler sonrasında AKP tarafından bahar başına alınan seçimler ülke yönetiminin nasıl bir şekil alacağını belirleyecek bir karar niteliğini taşıyor. Neredeyse son yüz yıldır başa gelen hükümetlerin, geleneksel İslâmi giyimi reddeden, toplumsal modernliği isteyen Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1923 yılında yürürlüğe konulan katı laik kanunlarla hareket etmesine rağmen, bugün Türk kadınlarının yüzde altmışı baş örtüsü takmakta. Ayrıca AKP’nin kamuya ait yerlerde ve üniversitelerde başörtüsü yasağını hafifletmeye yönelik çabaları çoğu Türk tarafından memnuniyetle karşılanmış görünüyor. Fakat böyle yaparak AKP hükümeti, ülkedeki lâik askeri kesimin önderlik ettiği Cumhuriyet mitinglerine de ivme kazandırmıştı. 

Türkiye’nin lâiklikten uzaklaştığının farkında olan ülkenin büyük güç merkezlerinden olan ordu ise, şu an “varoluş kriziyle”  karşı karşıya kalmış durumda. Kendisi de bir asker olan Atatürk’ün modernist ideolojisinden şeklini almış Türk Ordusu, geçmişten beri kendisini değişimin devrimci gücü olarak görüyor. Fakat Financial Times’ın da belirttiği gibi “Kemalistler bu sebebe itibar etmese de ordu modernleşemediği için yavaş yavaş nüfuzunu kaybediyor.” Bu yüzden lâik yapısıyla tanınan Cumhuriyet Halk Partisi asıl anlamının altını oyarak oluşturduğu lâikliğin katı bir yorumuna sıkıca yapışmış durumda. Şu an için Angus Reid anket ajansı, AK Parti yüzde 38 civarında oy alırken, CHP ve Demokratik Sol Parti arasındaki koalisyonun toplam yüzde yirmi oranında oy alacağını tahmin ediyor. 

Sivil-asker tartışmasının daha üstünde olan bir tartışma ise kara bulutlarla ufukta beliren, Türkiye- Irak ilişkileri sorunu. Kürt ayrılıkçı grubu, PKK üyelerinin Kuzey Irak’ta sığındığını sık sık dile getiren Ankara, belirtildiğine göre sınıra 200.000 asker yığmış durumda. Geçenlerde yapılan röportajda, sınır operasyonlarının Türk askeri için “oldukça tehlikeli” olduğuna dikkat çeken CFR Türkiye uzmanı Stephen Cook,  PKK’nın Türkiye’nin güvenliğine yönelik tehdidinin, yaklaşan seçimlerde potansiyel olarak sıçrayabilecek milliyetçiler arasında memnuniyetsizliği körüklediğini ifade ediyor. Ancak, Savunma İstihbarat Merkezi’nin (Center For Defense Information) hazırladığı raporda;  Irak’a yönelik bir Türk müdahalesinin Amerika’nın Irak’ta üstlendiği göreve büyük zarar getirebileceği sonucuna yer veriliyor. 

Daha genel açıdan bakıldığında, her ne kadar Condelezza Rice demokratik yollarla iktidara geldiği sürece AKP’yi destekleyeceğini söylese de, bazı Amerikan yetkilileri için Washington’un Ortadoğu’daki ana müttefiklerinden birinde İslam’ın nüfuzunun artması endişe teşkil ediyor. Bu düşünceye karşı olarak ise Wall Street Journal’ın geçenlerdeki başyazısı, milliyetçiler arasındaki saldırgan lâikliğin daha büyük risk teşkil edeceğini belirterek, ılımlı İslâmcıların eleştirilmemesi gerektiği yönünde uyarıda bulunuyordu.

(Council On Foreign Relations, 18 Temmuz 2007, Lee Hudson Teslik (cfr.org Yardımcı editörü), Turkey’s Existential Election)
Çeviri: Ekopolitik



Bu haber 428 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,355 µs