En Sıcak Konular

Seçim değil referandum!

19 Temmuz 2007 08:08 tsi
Seçim değil referandum! Seçimlere sadece birkaç gün kalmışken geriye baktığımızda, geçmişteki örneklere kıyasla çok ilginç bir durumla karşılaşıyoruz: Anketler epeyce uzun bir zamandan beri neredeyse hiç değişmiyor. Etyen Mahçupyan yazdı...

Hemen hepsinde AKP %40'ın biraz üzerinde demir atmış durumda. CHP ise %20'lerde geziniyor. Tek oynama MHP'nin alacağı oylarda; ama o da en fazla 2-3 puanlık dar bir yelpaze içinde salınmakta. Bu sonuçların kendi içindeki 'istikrarından' anlaşıldığı kadarıyla toplumun büyük çoğunluğu kararını çoktan vermiş durumda. Bunun anlamı, söz konusu çoğunluğun gerçekte kendisini alternatifsiz de hissettiği. Yani bugün AKP diyenlerin de CHP diyenlerin de gidecekleri başka bir adres yok...

Bu durum AKP ile MHP arasında sıkça varsayılan muhafazakarlık, orta Anadoluluk cinsli geçişlerin de anlamsızlaştığını, işlevini kaybettiğini ima ediyor. Çünkü son on yıl, Türkiye'deki İslami kesimin sekülerleştiği, bireyselleştiği; ama aynı zamanda kendisini dindar bir kimlik içinde yeniden yarattığını ortaya koymakta. Bireyselliğin dindarlığın içinden ürediği bu yeni kimliksel duruş, dünyaya adaptasyon açısından son derece elverişli olduğu için de bu süreçte muhafazakarlığın kendi içinde ayrımlaştığına ve İslami duyarlılık ile milliyetçilik arasında bir mesafenin oluşmasına tanık olundu. Diğer bir deyişle bugün İslami kesimden gelen özellikle yeni nesil orta sınıfın, kendi kimliksel duruşu ve özgüveni açısından milliyetçiliğe gereksinimi giderek azalmakta. Söz konusu ayrışmanın doğal sonucu ise artık AKP ile MHP'nin birbirinin alternatifi olmaktan çıkmaları...

CHP-MHP birlikteliği

Öte yandan CHP ile MHP arasında da fazla bir geçişliliğin olduğu söylenemez. Gerçi her iki partinin Avrupa karşıtlığını gizleyemeyen milliyetçilikleri ile toplumsal talepleri dışlayan devletçilikleri birbirine son derece benzer özellikler içeriyor. Aralarındaki birinin oportünizme, ötekinin faşizme göz kırpan dil ve üslup farklılığı olmasa; bu iki partiyi aynı ideolojik merkezin batılı/kentli kesimle doğulu/kırsal kesim için ürettiği iki kardeş versiyon gibi değerlendirmek mümkün. Ne var ki partiler düzeyindeki bu 'genetik' benzeşme, seçmenlere geldiğinde işlevini yitiriyor. Çünkü CHP seçmeni her şeye rağmen otoriter milliyetçilikten, MHP seçmeni ise otoriter laiklikten pek hazzetmiyor. Dolayısıyla bu iki partiyi birleştiren çizginin üzerinde duran seçmenler, 'AKP karşıtlığı' diye yumuşatılan devletçiliğin ötesine geçildiği anda kimlikleşerek iki taraftan birine savrulmak durumunda kalıyorlar. Başka bir ifadeyle CHP ile MHP arasındaki bağ sadece devletçilik etrafında geçerli; ama devletçilik de seçmene herhangi bir kimlik tasavvuru sunmuyor. Dolayısıyla iş oy vermeye geldiğinde devletçilik etrafında kümelenen seçmen hemen ayrımlaşıyor ve partisini buluyor.

Bu durumda son bir ay içinde her cenahtan kurumların yaptığı anketlerin niçin bu kadar birbirine benzediği ve sonuçların nasıl sabit kaldığı da anlaşılıyor. Anketlerdeki tek oynama GP-DP-MHP aksında yaşanmakta ve gerçekten de seyyaliyeti olan tek seçmen kümesi orada. DP'nin milletvekili seçiminde ve ANAP'la birleşme konusunda yaşadığı fiyasko, ortaya paylaşılmaya hazır 3-5 puanlık bir kitle çıkarmış durumda ve dolayısıyla GP'nin de barajı aşma hayalleri içinde olması şaşırtıcı değil. Ancak ideolojik açıdan asıl ilginci, GP'nin söz konusu seçmen kesiminde CHP'nin 'yerine' geçmiş olması. Aynı şekilde laikçi ve oportünist bir söylem tutturan GP, CHP'den farklı olarak geçmişteki bir siyasi damardan gelmeyen, kimliksel kaygıları minimumda olan, buna karşılık depolitize olmaktan hoşlanmadığı ölçüde depolitize olma halini bir 'siyasi' duruşa tahvil etmenin kolaycılığını arayan seçmenleri kuşatıyor. Türkiye'deki milliyetçi dilin de son dönemde (urgan edebiyatının ortaya koyduğu üzere) düzeysizleşmesi sayesinde bugün karşımıza depolitize olmanın karşılığı olan bir GP-MHP çizgisi çıkıyor. Bu eksenin bir ucunda depolitize olma halini sıradanlaştıran ve günlük hayatın içinde emilmesini sağlayan kentli/batılı bir oportünizm eğilimi var. Diğer ucunda ise, depolitize olmanın yenilgisini, dışa itilmişliğini öfkeyle yaşayan; kişiliğini kimlik üzerinden yeniden kurmak isteyen, bunu beceremediği oranda şiddeti kimlikleştiren bir milliyetçilik...

Devlet partileri ile AK Parti...

Karşımızdaki bu tablo, önümüzdeki seçimlerin geçmiştekilerden epeyce farklı bir anlam taşıdığını ima ediyor. Partiler arası seçmen geçişliliğinin asgari düzeyde kaldığı; bunun karşılığı olarak somut iktisadi, sosyal, kültürel politikaların arka plana itildiği bir seçim bu. Çünkü eğer bu politikalar tartışılıyor olsaydı, partiler de böylesine birbirinden uzak ve kopuk kalamayacaklar; farklı alanlarda farklı partilerin birbirlerine yakınlaştıklarını görecektik. Oysa son altı ayda yaşananlar ve özellikle yargı ve TSK'nın prestij kaybına neden olan siyasi anlamlı tasarruflar (367 meselesi, e-muhtıra, Hudson toplantısı vb.) , Türkiye'deki siyasi gündemi tamamen ideolojik alana taşıdı. Bütün bu eylemlerin AKP'ye ve bu parti üzerinden AB'ye karşı olması ise, AKP'yi siyasetin ve giderek demokrasinin taşıyıcısı haline getirdi. Doğal olarak eğer diğer siyasi partiler de sivil bir davranış içine girselerdi, bugün AKP alacağı oy oranına pek yaklaşamazdı. Ne var ki CHP ve MHP'nin genetik kodları veya şu anki yönetimlerinin sağduyu düzeyi, demokrasi konusunda olumlu bir tavır sergilenmesine müsait değildi. Yargı ve TSK'nın devletçiliğin bir anlamda 'doğal' taşıyıcıları olmaları ve CHP/MHP ikilisinin AKP'nin siyaseti karşısında kendilerini devletçiliğe mahkum etmeleri, bu iki partinin de yargı ve TSK ile birlikte garip bir cephe oluşturmasını ima etti. Öyle ki bugün bu iki parti devletin bürokrasisinin bir kanadı ile ideolojik koalisyon kurmuş, veya en azından aynı safta buluşmuş gözüküyor. Söz konusu koalisyonun siyasete karşı, demokrasiden ürken niteliği ise ağır bir gölge gibi bu iki partiyi sarmalıyor...

Bu koalisyonun karşısında ise doğal olarak devletçiliğin karşısında duran ve toplumsal temeli olan bir başka koalisyon yer almakta. Merkezinde AKP'nin yer aldığı, ancak özellikle laik demokrat kesimin açık desteğini alan bir başka saflaşma... Açıktır ki burada da, aynen CHP ile MHP arasında olduğu gibi, kimliksel bir ortaklık yok. Hatta kimlik açısından hiçbir şekilde bir arada olamayacağı düşünülen kişi ve gruplar bugün AKP'ye oy vereceklerini söylüyorlar. Çünkü bu seçimlerin ideolojik saflaşma üzerinden yaşanması ve meselenin doğrudan siyaset ile devletçilik, buna paralel olarak demokrasi ile otoriter rejim arasında olması, kimliksel kaygı ve duruşları ikincil kılmış durumda.

Sonuç olarak birkaç gün sonra yaşayacak olduğumuz seçimin gerçekte, işlevsel açıdan bir referandum olduğunu söylemek mümkün. İktisadi, sosyal ve kültürel somut politika tercihlerinin değil, ideolojik tercihin öne çıktığı; kimliklerimize göre değil, gelecek tercihlerimize göre oy verdiğimiz bir seçim olacak... Bana sorarsanız iyi de olacak... Çünkü artık Türkiye toplumunun kendi kaderini eline alması, 'devlet' sembolü, mekanizması ve söylemi etrafında kendisine dayatılan var olma biçimini sorgulaması zamanı herhalde geldi... Devlet üniformalı bakıcıların nezaretine muhtaç olmayan, yarınına kendisi karar verebilen hakiki vatandaşlar olma sürecinin başındayız belki de...
 
Zaman



Bu haber 269 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,918 µs