En Sıcak Konular

22 Temmuz sonrası nasıl bir Türkiye?

18 Temmuz 2007 14:20 tsi
22 Temmuz sonrası nasıl bir Türkiye? 22 Temmuz'a artık dört gün kaldı. Türkiye bir yol ayrımında ve sandıktan ya 'demokrasi' çıkacak, ya da 'statükocu', baskıcı bir yönetim. Sorunlar konuşularak ve merkezde tartışılarak mı, yoksa şiddetle mi çözülecek? Hasan Cemal yazdı...

Kavga eden değil, yumuşayan Türkiye!

Seçim sonrasında nasıl bir Türkiye?.. Çatışan, gerilen, kutuplaşan değil, tersine uzlaşabilen, yumuşayan, merkeze kayan bir Türkiye'ye ihtiyacımız var 22 Temmuz sonrası.
Eğer önümüzün daha çok açılmasını istiyorsak, başka çaremiz yok.
Geçmişi düşünün.
Siyaset meydanında sürekli kavga eden, uçlara doğru savrulan, kendi içinde çatışan bir Türkiye kalkınma yolunda nal topladı. İnsanının aş ve iş sorununu bunca yıldır çözemedi.
Siyasi hasmını düşman gibi gören, siyaseti yalnızca siyah-beyaz bir oyun olarak bellemiş, siyasal mücadelede uzlaşma nedir, diyalog nedir, tolerans ve tahammül nedir doğru dürüst bilmeyen, dediğim dedikçi bir siyaset sınıfı bugüne kadar Türkiye'ye iyilik yapmadı.
1950'leri, 1960'ları, 1970'leri anımsayın. Türkiye kutuplaşmıştı.
Sağ-sol diye, ülkücü-devrimci diye uçlarda toplanmış, cephelere bölünmüştü. Uzlaşmaydı, diyalogdu, hiç birinin esamesi okunmuyordu. Taraflar birbirlerini demokrasi düşmanı ilan ederek siyaset yaptılar. İnsanını mutlu etmek için Türkiye'nin değişmesi gerektiğini unuttular.
Türkiye'nin önü böyle tıkandı.
1980'lerin ikinci yarısından başlayarak 1990'lı yılları, güçsüz koalisyon hükümetleri yüzünden "Türkiye'nin kayıp yılları"nı anımsıyorum.
Bu döneme siyasal istikrarsızlık damgasını vurdu. Krizler yüzünden vatandaş hem kendi cebinden kaybetti, hem kendi çocuğunun geleceğinden yedi.
İstikrar açısından demokrasi ve hukukun üstünlüğü ne kadar önemlidir, onca yıl öğrenemedik.
Siyaseti korku tacirliği sandık!
Komünizm ham yapar!
Bölünürüz!
İrtica ham yapar!
Yıllar böyle geçti. Korkularımızı büyütürken, demokratik hukuk devletini küçülttük.
Korku tacirliği, aş ve iş sorununu çözmedi. Hayat kalitesi basamaklarında Türkiye'nin yükselmesini sağlamadı. İnsan hakları düzeninin kapısını aralamadı. Türkiye'yi sosyal adalete, toplumsal dayanışma ve özgürlüğe götürmedi korku tacirliği...
Korku tacirleri hâlâ sahnede.
Maalesef öyle.
Seçim sandığından irtica çıkacak diye, Türkiye bölünecek diye milleti korkutmanın peşindeler.
Bir:
Seçim sandığından irtica çıkmaz.
İki:
Türkiye bölünmez.
Üç:
İrticayla bölücülüğe karşı en iyi mücadele yine demokrasi içinde verilir.
Evet, laiklik ve bölücülük konusunda bazıları haklı olan tedirginlik ve kaygılar var. Ama bunlara karşı en iyi mücadele gene de demokratik hukuk devletini iyileştirerek yapılır.
Peki neden bu korku tacirliği?
Kendileri demokrasiden korktukları için öyle. Halkın oyu onları tedirgin ettiği için öyle. Seçim sandığına güvenemedikleri için öyle.
Yeni de değil bu.
Korku tacirlerinin gözünde en büyük düşman ya da 'asıl iç düşman demokrasi'dir. Ülkemizde çok partili demokrasiye ayak atıldığından beri böyledir bu.
1950'lerde "Ayaklar baş oldu!" derdi, seçim sandığından çıkan sonucu küçümseyenler. Bu yüzden de, iktidarın 1950'de ilk kez halk oyuyla el değiştirmesini karşı devrim diye nitelemişlerdi.
Bu kafa bugün de değişmiş değil.
Kendi istemedikleri sonuç eğer 22 Temmuz'da seçim sandığından çıkarsa, bunu demokrasiye aykırı bir gelişme sayacaklarını gazetelerinde başyazılar yazarak duyurabiliyorlar.
Korku tacirleri, ülke yönetiminde bazı alanları 'seçilmişler'e bu yüzden, yani demokrasi korkusu nedeniyle kapalı tutmak isterler.
Her yolla 'sivil siyaset'in alanını daraltmaya gayret ederken, atanmışların, yani 'sivil-asker bürokrasi'nin elini güçlendirmeye bakarlar. Bu açıdan, çeyrek yüzyıl sonra bile özüne dokunulamayan 12 Eylül Anayasası çok çarpıcı bir örnektir.
Seçim sandığına, seçilmişlere dönük 'güvensizlik'tir, bugün de Türkiye'yi geren, kutuplaştıran, çatışma noktasına getiren. Çankaya savaşları bunun için veriliyor. AKP'den birinin Cumhurbaşkanı seçilmesi bu nedenle engellenmek isteniyor.
27 Nisan Muhtırası da bunun için...
Sözü özetleyecek olursam:
Korku tacirliği, muhtıralar ve demokrasiyi en büyük iç düşman gören zihniyet, Türkiye'yi geriyor, kutuplaştırıyor. Eğer Türkiye'nin önü açılmak isteniyorsa, bu zihniyetin etkisiz kılınması lazım.
Tek parti hükümeti, bütün Türkiye'yi kucaklayan bir başbakan ve krizsiz bir cumhurbaşkanı seçimi, korku tacirliğini etkisiz kılıp Türkiye'nin önünü açabilir diye düşünüyorum.
"22 Temmuz sonrası nasıl bir Türkiye?" yazılarının üçüncüsü yarın...

Milliyet



Bu haber 249 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,745 µs