Kekeç'in CHP yorumu: Gel de gülme!

14 Temmuz 2007 10:25 tsi
Bakın İngiliz The Financial Times gazetesi ne diyor? ‘27 Nisan bildirisini destekler görünen muhalefetteki görünüşte sosyal demokrat CHP’nin güvenilirliğine zarar geldi. Açıkça laik bir parti olduğunu beyan eden CHP orduyla o kadar özdeşleşti

Ahmet Kekeç'in yazısı:

Gel de gülme...
Bakın İngiliz The Financial Times gazetesi ne diyor? ‘27 Nisan bildirisini destekler görünen muhalefetteki görünüşte sosyal demokrat CHP’nin güvenilirliğine zarar geldi. Açıkça laik bir parti olduğunu beyan eden CHP orduyla o kadar özdeşleşti ki, bazen ordunun siyasi kanadı gibi görünüyor.’

Hem görünüşte sosyal demokrat, hem laik, hem darbe sözcüsü...

Demek ki, eloğlu bile fark ediyor.

Eloğlunun fark ettiğini Deniz Baykal fark etmiyor mu?

CHP’yle MHP’yi aynı ‘Kemalist skala’da tevhid etmeye çalışan İlhan abi fark etmiyor mu?

Seçmen adı verilen kara kalabalıklar fark etmiyor mu?

Değerli paşalarım fark etmiyor mu?

Fark etmezler mi?

Önceki gece ‘Seçim Meydanı’nda Deniz Baykal’ı izledim.

Karşısında ‘güzel sesli’ anchorman Ali Kırca vardı.

Pek güzel, pek paslaşmalı, pek sevişmeli bir program oldu.

Baykal’ın meram güçlüğü çektiği anlarda imdada Ali yetişti ve birden stüdyoda empati rüzgarları esiverdi.

Hele Ali’nin, ‘Militan sözcüğünü, parti mensubu anlamında kullandınız, Sayın Başbakan’a hakaret kastınız yoktu, değil mi efendim?’ deyişi, Baykal’ın da ‘Elbette canım’ diye onaylayışı vardı ki, izleyiciye empatilerden empati beğendirtti.

Neyse işte, güzel sesli Ali’nin, ‘Partinizin ordu-siyaset ilişkisine bakışı nedir?’ sorusuna, hiç de güzel bir sese sahip bulunmayan Baykal aynen şu karşılığı verdi:

‘Ben 12 Mart muhtırası ve 12 Eylül ihtilaline karşı çok net tavır sergiledim. Ben demokrasiye, milli iradeye, hukukun üstünlüğüne inanıyorum. Hiçbir şekilde bir askeri müdahale olmadan demokrasiyi kendi kalıpları içerisinde işletmemiz gerektiğini biliyorum. Türkiye’de bunun kökleşmesi, bunun kalıcı olması için mücadele ediyorum. Yıllardan beri bu mücadelenin içindeyim. Bu mücadelenin nihai zafer noktasına henüz tam gelememiş olduğumuzu görüyorum. Bundan da üzüntü duyuyorum. (Ö) Asker askerliğini bilecek, siyasetçi siyasetçiliğini bilecek. Toplumun askere de ihtiyacı var, siyasetçiye de ihtiyacı var. Siyasetçi asker düşmanlığı yapmayacak. Asker siyasetçiliğe heves etmeyecek. (Ö) Elbette her kurumumuzun eleştirilecek tarafı vardır. Yargıda da vardır, silahlı kuvvetler de de vardır. Bu çok doğaldır. Bunu söyleme gereği duyuyorum. Çünkü Türkiye’de böyle bir manzarayı seziyorum, onun için bir uyarı yapma ihtiyacı hissediyorum. İçinde bulunduğumuz ortamda Silahlı Kuvvetlere Türkiye’nin sahip çıkması gerektiğine inanıyorum.’’

Alıntı biraz uzunca oldu amaiyi oldu.

Baykal, 12 Mart ve 12 Eylül’e karşı çok net tavır sergilemiş.

Asker askerliğini, siyasetçi siyasetçiliğini bilmeliymiş.

Darbelere karşıymış ama Silahlı Kuvvetler de ülkeye sahip çıkmalıymış.

Görüyorsunuz değil mi?

Sosyal demokrat partinin liderini görüyorsunuz...

Madem 12 Mart ve 12 Eylül’e karşı çok net tavır sergiledin, bravo, çok iyi yaptın... Peki 27 Mayıs’ta neredeydin?

Bu ülkeye ‘Yassıada utancı’nı yaşatan 27 Mayıs’ta neden ‘net tavır’ sergileme iradesi göstermedin?

Madem demokratik normale yönelik her türlü müdahaleye karşısın, 28 Şubat ve 27 Nisan muhtıralarına karşı neden bir tek itiraz cümlesi geliştirmedin?

Şunu mu demek istiyorsun:

Bizim gibi düşünen askerler darbe yapınca iyi, bizim gibi düşünmeyen askerler darbe yapınca kötü.

Öyle mi?

Financial Times az bile söylemiş... 

Star

Bu haber 241 defa okundu.