Tampon bölge için iki şart

25 Ağustos 2012 09:18 tsi
''Suriye politikamız doğru, zalim rejimin yanında olamazdık...''


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin komşularla sıfır problem politikasını terk ederek agresif bir siyaset izlediği yönündeki eleştirilere cevap verdi.
 
Kırgizistan ziyareti dönüşü uçakta gazeticilere açıklamalarda bulunan Davutoğlu, Türk dış politikasını inşa ederken hiçbir hayale kapılmadan, gayet gerçekçi zemin üzerine hareket ettiklerini belirtti. Davutoğlu, "Türkiye'nin büyüklüğü ve rolü bugün ne olması gerekiyorsa onu yapıyoruz." dedi. Politikaların ne yeni Osmanlıcılık ne statükoculuk ne de hayalcilik gibi bir akımın etkisinde olduğunu vurguladı.

"Bir gün Amerikan taşeronu olmakla eleştiriliyoruz, ertesi gün yalnız kalmakla eleştiriliyoruz. Bir gün İran'la ilişkileri iyi olmakla eleştiriliyoruz, başka bir gün karşı olmakla. Hangisi doğru bunun?" diye soran Ahmet Davutoğlu, "Ortadoğu'da birçok ülke ile temaslarımızda, birçok arabuluculuk girişimlerinde, dolaylı görüşmelerde hangi anlayışa sahipsem şimdi de aynı anlayışa sahibim." diye konuştu. Davutoğlu, kendisine yönelik eleştirileri üçe ayırdı: "Birincisi çevremizde gelişen olaylar nedeniyle oluşan kaygılar var. Bunlar herkesin sahip olduğu endişeler. Bunlar çok doğal. İkinci ise 'Ne yapsan ne etsen de, ne başarsan da eleştiren grup. Yeri geliyor yeni Osmanlıcı diyorlar. Yeri geliyor ABD karşıtı. Kimi zaman ABD dostu. Suriye ile samimiyken eleştiriyorlar, Esed yönetiminin yaptıklarına karşı tavır aldığımızda 'Suriye'ye bu ne düşmanlık?' diyorlar. Ben bunları ciddiye bile almıyorum." Davutoğlu, üçüncü grubu ise 'konjonktürel eleştirenler grubu' olarak tanımlayarak, "Bunlar da Suriye varken niye Arakan'a gidiyorsun, Somali'de ne işimiz var, diyen konjonktürel düşünen bir grup. Türkiye büyük bir ülkedir. Sadece bir olaya, bir krize odaklanmaz. Çok yönlü, etkin, aktif diplomasi izlemek zorundadır." diye konuştu.

TAMPON BÖLGE İÇİN İKİ ŞART

Davutoğlu, Suriye politikasına yönelik eleştirilere özetle şu karşılığı verdi: "Arap ülkelerinde kıpırdanmalar başladığında, biz gelişmelerin muhtemel seyri hakkında gerekli değerlendirmeyi yaptık. Suriye'de durum çok daha değişik olduğundan, ona göre politika izledik. 2011 yılının Ocak ayından ağustosa kadar, sekiz ay boyunca Suriye yönetimini reformlara ikna etmek için çok çalıştık. Ancak olaylar gitgide şiddetlenince ve rejimin artık ayakta kalamayacağı anlaşılınca, biz geleceğe dönük politikalarımızı inşa etmeye başladık. Biz Suriye'de zalim rejimin yanında asla yer alamazdık. Bugün Arap âleminde, Suriye'deki tavrımız sebebiyle Türkiye'nin çok büyük itibarı var. Biz ölümden kaçan çoğu kadın-çocuk on binlerce insana elbette sınırlarımızı kapatamazdık. Diğer taraftan yapılan bazı eleştirilerin aksine, biz Suriye'de tek başımıza hareket etmiyoruz. Sürecin başından beri, ilk önce Suriye yönetimi ile çok ciddi bir mesai harcadık. Daha sonra Arap Birliği teşkilatı ile ve bilahare BM ile ortak hareket ettik. Bugün de Suriye'de bir çözüme ulaşmak için, hem İran'la, hem Rusya ve hem de ABD ve Avrupa Birliği ile ortak çalışmalar yürütüyoruz." Ankara'nın Suriye'nin iç işlerine karıştığı iddiasını da 'asılsız' olarak nitelendiren Davutoğlu, "Daha Suriye'de olaylar başlamadan, şayet Esed ile konuşmadan doğrudan halka hitapla, Mısır gibi ayağa kalkmaları telkin edilseydi, bu iddia geçerli olurdu." değerlendirmesini yaptı. Suriye sınırının güneyinde tampon bölgenin ise iki durumda söz konusu olabileceğini belirtti. Davutoğlu, "Birincisi sığınmacı sayısı çok kabarırsa, bu insanların Suriye topraklarında güvenli şekilde barınıp insani ihtiyaçlarının karşılanması... İkincisi de Türkiye'nin sınır boylarında terör yapılanması olursa, buna karşı tedbir alırız. Suriye'de otonom bölge olmamalı. Zira bu bölünmeye yol açar. Hiç kimse herhangi bir çözümü tek başına dikte etmemeli. Bir diğer husus da kimyasal silahların güvende olmasıdır. Bu çerçevede bütün senaryoları çalışıyoruz." şeklinde konuştu.

Myanmar eleştirileri iyi niyetli değil

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Myanmar'ın Arakan bölgesinde Müslüman halka saldırılara karşı kayıtsız kalmamalarının bile eleştirilmesinden de yakındı. "Dışişleri Bakanı olarak niye Myanmar'a gittin, Türkiye'nin bir sürü sorunu varken ne işimiz var orada?" diyenler olduğunu, Başbakan'ın eşi Emine Erdoğan'a sadece refakat ettiğinin söylendiğini aktardı. Ciddi bilgi eksikliği olduğunu belirten Davutoğlu, "Bu geziyi Dışişleri Bakanı olarak resmî formata sokunca karşı tarafı ikna edebildik ve gidebildik. Yoksa 70 yıl açmadıkları Arakan'a Myanmar yönetimini ikna etmeden gidemezsin. Diplomatik ilişki başlatmadan bunu yapamazsın. Hiçbir şeye izin vermiyorlardı." dedi. Myanmar Cumhurbaşkanı ile yaptığı 3 saatlik görüşme sayesinde Kızılay için yardım izni alındığını aktarırken şöyle devam etti: "Kimse bilmez Myanmar'a bu mart ayında o bölgeye hassasiyetimiz nedeniyle yani çıkan olaylardan önce elçilik açtık. Giden elçiye ne dedim biliyor musunuz? 'Orada 12 bin askerimiz Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngilizler tarafından savaşamasın diye o bölgeye sürülmüş. Bunların mezarlarını bulacaksın. Ben zaten gidecektim. Birileri bunu düşünmeden bu yaptıklarımızı görmeden 'ne işi var' derse muhalefet partileri veya diğerleri kimse kusura bakmasın ben bunları iyi niyetli görmem, ciddi görmem."

Mustafa Ünal - Zaman


Bu haber 1,266 defa okundu.