En Sıcak Konular

Levent Kırca’yı kim yok etti?

13 Temmuz 2007 08:48 tsi
Levent Kırca’yı kim yok etti? Geçen haftanın magazin gündeminde kaybolan bir açıklama Levent Kırca’dan geldi. AKP iktidarı kendisine karşıymış, o yüzden hangi kapıyı çalarsa çalsın “Olacak O Kadar”ı yapamıyormuş... Sahiden öyle mi, durup bir düşünmek lazım. Düşmüş şo

Levent Kırca’yı kim yok etti?  

Geçen haftanın magazin gündeminde kaybolan bir açıklama Levent Kırca’dan geldi. Belki kendisini toplumsal belleğimizden tamamen silmek isteyenlerin sayısı az olmadığı için kimse üzerinde durmadı, ama bir zamanların en önemli şovmeni televizyonda artık iş bulamamasının sebebini açıklıyordu. AKP iktidarı kendisine karşıymış, o yüzden hangi kapıyı çalarsa çalsın “Olacak O Kadar”ı yapamıyormuş...

Sahiden öyle mi, durup bir düşünmek lazım. Düşmüş şovmenlerde sık görülen bir hastalıktır bu. Kendilerine dışarıdan bakamadıkları için yıllar süren şaşaanın ardından bugün düştükleri durumun sorumlusu olarak birini ararlar. Levent Kırca da birden muhalif kimliğini hatırlayıp hazır ulusalcı tepkiler çoğalırken iktidara karşı cephenin yanında yer almayı uygun görmüş belli ki.

Halbuki kendisi bu ülke iktidarlarının belki de en çok kremasını yiyen isimlerden biri. Bugün ekranlarda değilse, bunun Türkiye’nin büyümüşlüğüyle, gözünün açılmışlığıyla daha çok ilgisi var. AKP’nin gündeminde bile olduğu düşünülemez.

Her toplumda olduğu gibi, Türkiye’de de popüler kültürde kimi uyanış anları vardır. Zamanında çok sevdiğiniz, bağımlısı olduğunuz figürlere karşı aklın başına gelmesidir, uykudan uyanma anıdır. Kimi zaman birileri tetikler ya da toplumlar kollektif bir kararla bir sabah uyanırlar ve birilerini artık sevmediklerine, ona artık gülmediklerine karar verirler.

Bazıları kendi sonlarını Güner Ümit gibi getirir. Bazılarının, mesela Hülya Uğur’un miadı dolmuştur çünkü ondan çok daha fantastik uzay figürleri çıkmıştır ekrana. Yahut Okan Bayülgen bir gece yarısı bize Cem Özer’in aslında ne kadar beceriksiz olduğunu söyleyerek sarsmış, gözümüzü açmıştır.

Levent Kırca’nın sonu da benzer oldu: Bir sabah uyandık ve onun artık komik olmadığını fark ettik hepimiz. Nasıl ki bir anda yıllar süren “Bizimkiler”e ilgi kaybolduysa Levent Kırca da artık güldürmüyordu.

Bu noktaya gelinmesinde Kırca’nın kendi payı büyük tabii ki. Kendi sonunu kendi hazırladı, denebilir.

Her şeyden önce, yıllarca sahte bir kimlik yansıtmaya çalıştı hepimize; fakir edebiyatı, halk adamlığı rolleri arasında lüks villalarda oturduğunu, lüks arabalarla gezdiğini gizlemeye çalıştı. Bunlar ayıp değildi elbette, hakkıydı da, ama gizlemeye çalışmanın da bir anlamı yoktu.

Yahut, bir açıklık grevi tertiplemeye çalıştı ki kendisinin sonunu getiren belki de son ‘skeç’ buydu. RTÜK’e karşı tepki adına hiç kimseyi inandıramadığı bir açlık grevi girişimi tezgahlamaya kalktı, ama sonra da “yoğun istek üzerine” bundan vazgeçti.

Mesela kalktı Belediye’yle kavga etti, Dolmabahçe’de çadır kurup tiyatro yapmak için kampanyalar düzenledi. Sonra o çadırı sattı, orası bugün G-Mall adıyla bilinen sinema, spor salonu, süpermarket kompleksine dönüştü. Hani sanat için onca kavga edilmişti, sanat için izinler alınmıştı, nasıl birden ticari bir satışa dönüşüverdi o tiyatro?

Ekranın önünde ise meşhur ayyaş tiplemesinden bir öteye gidemedi. Onun dilini konuştuğu, taklit edebildiği, dönemin rengine adapte olduğu siyasiler sahneden çekilmişti artık. Özal ölmüştü, Demirel artık renkli ve gündemde değildi. Yeni malzeme bulamadı, Küçük Hüsamettin de ilginç olmaktan çıkmıştı. Çoğunluğun Küçük Hüsamettin’e geçip, zamanında küçümsediği bu lumpen kültürünün egemenliğini ilan ettiğini hesaplayamadı, göremedi. 80’li yıllardaki diskurla idare edeceğini sandı ama yeni televizyon izleyicisi ona adapte olamadı...

Ama en büyük günahı ısrar etmesiydi: Biraz daha fazla para uğruna o kanaldan bu kanala zıplayıp durdukça tekrarlarıyla aslı birbirinden ayrılmaz oldu, habire ekranda görününce yüzünü eskitti. Bir an bile durmayı bilemedi, köşesine çekilip bekleyemedi, yeni malzeme için çalışacak zamanı yaratmadı. Daha çok para kazanmak, daha çok sözleşme yapmak kendini yenilemekten hep daha önemli oldu.

Eğer dursaydı... Bugün belki 80’lerde ilk patladığı TRT günlerindeki kadar fenomen olmayabilirdi, ama kesinlikle daha saygın olurdu. Dursaydı, biraz kendine dışarıdan baksaydı, biraz eleştirilere kulak assaydı çok daha kıymetli hatırlanırdı...

Ama bakıyorum, şimdi hâlâ durmamakta direniyor... Oysa insan emekliliğe de alışmalı.
 
Akşam



Bu haber 469 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,287 µs