En Sıcak Konular

'Türkiye İslami rejime evrilmez'

7 Ağustos 2012 09:42 tsi
'Türkiye İslami rejime evrilmez' İsmi, Gürsel Tekin tarafından Dışişleri Bakanlığı için teleffuz edilen Prof. Dr. Vamık Volkan'dan ilginç tespitler

T24 haber sitesinden Hazal Özvarış'ın “Politik psikolojinin dehası” olarak tanınan Prof. Vamık D. Volkan ile yapmış olduğu röportajdan ilgili kısım:

- Peki, sizce AKP’nin nasıl bir Türkiye tasavvuru var? Çizdiğiniz dini kimlik tablosunda AKP’nin yeri ne?

AKP liderlerinin verdiği konuşmalara göre, bu siyasi parti muhafazakâr sosyal bir gündem ve liberal piyasa ekonomisi takip ediyor. Parti, geleneği reddetmeyen, yerelliği kabul eden, evrenselliğe inancı olan, hayatın manevi anlamını ve değişim için seçeneği besleyen bir Türk toplumu evriltmek istiyor. AKP, yeni nesil Türklerin dine adanmış olmasını diliyor.

Partinin gündemi de Anadolu’da güçlü bir karşılık buldu ve partinin yerel siyasetçilerini güçlendirdi. 2009’da Türkiye’de 85 bin aktif cami olduğu tahmin ediliyor. Bu, 60 bin vatandaşa bir hastane düşmesine kıyasla her 350 vatandaşa bir cami demek ki bu dünyadaki kişi başına düşen en yüksek rakam. 90 bin imamın hacmi, doktorlardan ve öğretmenlerden daha fazla. Binlerce medrese benzeri imam-hatip okulları ve gayri resmiler dini kurumlar dışında devlet tarafından yürütülen 4 bine yakın Kuran kursu var.

AKP’nin geleneksel değerlere dönüşe verdiği destek, bir anlamda çoğu insan ve kuruma, benim liderliğini yaptığım Virginia Üniversitesi’nin Akıl ve İnsan İlişkileri AraştırmaMerkezi’nin (Center for the Study of Mind and Human Interaction), (şimdi kapanmış olan) başkan vekili Andy Thomson’ın tabiriyle, politik amaçlar için “highjacking of religion”, yani “dini gasp etme” “izni” verdi. Aynı zamanda köylerde, şehirlerde yaşayanların komşularının gerici ve hatta bazen tuhaf tavırları kabul etmeleri ve öyle davranmaları için bilerek veya bilmeyerek baskı yapıldı. Bu durum bir ara gazetelerde “mahalle baskısı” olarak adlandırılmıştı.

- “Dini gasp etmek” ne demek?

Yukarıda söz ettiğim Amerika’nın “Yeşil Kuşak” politikası dini gasp etmenin güzel bir örneğidir. Bazı politikacılar da kendi toplumlarının dininin seçilmiş yerlerini bir etkileyici alet olarak kullanarak başkalarının düşünce ve hareket özgürlüğünü etkilemek ve kendilerinin “üstün” pozisyonlarını korumak için dini gasp ederler. Böyle liderler de genel olarak ikiye ayrılırlar: Bazıları kendi kişisel nedenleriyle dine iyice bağlanmışlardır. Ötekilerin ise derin dini inançları yoktur fakat politikada kazanmak için dini, bir elbise gibi giyerler.

...

- Peki, siz neden “üzüntü veya öfke” duyuyorsunuz?

Bugünlerde dini politikada kullanmak yalnız Türkiye’de değil, başka dinlere bağlı başka ülkelerde de ortaya çıkmıştır. Genel olarak böyle gelişmeler bir kadını bir insan olarak değil, yalnız bir “cinsel nesne” olarak algılamaya yol açar. Dini gasp etme, erkeklerin kadınları cinsel günah yaratacak “yaratıklar’ olarak algılamasına yol açar. Bu durum kadın haklarını ezer.

Ben Türkiye’de dini gasp etme sürecini incelerken, 2006 The World Economic Forum’un hazırladığı “Global Gender Gap Index”e göre, Türkiye kadın ve erkekler arasındaki ayrımı kaldırmakta çok başarısızdı; sıralamada 115 ülkenin içinde 105’inci oldu. Türkiye’deki durum Cezayir, Etiyopya, Arap Emirlikleri ve Bahreyn’dekilerin altında yer aldı. Buna üzülmemek elimden gelmezdi. O sıralarda The International Research & Exchanges Board ( IREX)’in desteklediği Türkiye, Gürcistan, Ermenistan, Abhazya’da kadına karşı gösterilen şiddeti ve kadın haklarının çiğnenmesini inceleyen iki senelik bir araştırmanın başkanlığını yapmıştım. Elde ettiğimiz bilgi de, bilhassa kadınlara karşı kullanılan şiddete karşı etkili bir cevap verilmemesi de beni çok üzdü.

- Türkiye’deki dinî cemaat ve tarikatların dinî kimlik krizi ve “dini gasp etme”de rolünü nasıl tarif ediyorsunuz?

13 Eylül 2006‘da Hürriyet gazetesinin ön sayfasında bir karikatür yayımlandı. Bu karikatürde bir adam yol soran bir başka adama şunları söylüyor: “İleride, Sami Efendi tarikatını geç, dümdüz git... Mahmut Hoca tarikatından sağa dön... Tam karşına gözlüklü Ahmet Hoca tarikatı çıkacak... Oradan sola dön, ikinci dükkân... “

Türkiye kısıtlı, yani yerel ve emir komuta ile işleyen tarikatlarla doldu. Bu tarikatlardan biri, bir Müslüman için en iyi yolun Muhammed’in hayattayken ki yaşam tarzına adapte olma geleneğini “yeniden canlandırıyor.” Bir diğer tarikat ise, “çok cömert” bir şekilde başörtülü kadınların eğitimine izin veriyor! Birçok yerel tarikat da iş teşebbüsleri, para yatırımlarında başarılı oldu.

Türkiye’de ayrıca küreselleşmiş bir dini harekin etkisi çok büyük. 2007’de İstanbul’dayken, Gülen hareketi yüksek teknolojik donanımlı, pek çok ülkede iyi işletilen okullarıyla çoktan küreselleşmişti. Bu hareket, her türlü dini terörizme karşı. Ancak hareketin lideri Fethullah Gülen, 1998’den beri Amerika’da yaşamakta ve Türkiye’nin iç ve dış politikalarına karışıyor.

- Gülen cemaatinin kendine nasıl bir misyon atfettiğini düşünüyorsunuz?

Gülen hareketinin misyonu, cihadı, kurşun veya bomba kullanmayı içermiyor. Bu hareketinin silahı, siyasi amaçlar ve bunun muhtemel sonuçları için dini gasp etmesi. Belki de bu yüzden, Gülen cemaati Amerikan siyasilerinin kaygı alanı dışında kaldı. “Uysal İslam” çıkışlı Yeşil Kuşak projesini planlayanların düşündüğü gibi, bu hareketin dini öğretileri de bazı Amerikalılara uygun mu geldi? Bu soruya cevap veremem ama Gülen’in eğitim cihadının farkındayım. Bu hareketin nasıl küreselleştiğini veya Türkiye’ye ve/veya başka ülkelere “uysal İslam”ı getirmek için inanılmaz derecede yüksek rakamlardaki paranın nasıl elde edildiğini bilmiyorum. Ama Gülen’in 1999’da Türk milletinin değişmesi için kendi misyonunu açıkladığı konuşması önemli:

“Acı dolu bir baharda yaşıyoruz. Allah’ın izniyle, yüzyıllar boyunca yaşayacak bir millet, kendi kültürü ve medeniyetiyle yeniden doğuyor… Eğer, bir çocuğu doğurmak bu kadar zorsa, milyonları doğurmak acısız olamaz. Doğal olarak, acı çekeceğiz. Ateizmi, materyalizmi kabul etmiş, kendinden kaçan bir millet için atını yeniden sürmek kolay olmayacak. Ama bu, bizim acılarımıza ve fedakârlıklarımıza değer.”

Gülen’in bu ve başka konuşmalarına değinerek Middle East Media Research Institute (MEMRI), Washington, D.C.’den Rachel Sharon-Krespin şöyle yazıyor:

“Türkiye’de İslamcılar Türkiye Cumhuriyeti’nin temel prensiplerini kaldırmak istiyorlar. ABD ve Batılı yetkililer Gülen’in tolerans retoriğinin sadece deri kalınlığında olduğunu fark etmedikleri sürece, diyalog için bir sahne kurabilirler, fakat dini tolerans için değil, daha ziyade ‘Türkiye’yi kim kaybetti’ sorusuna cevap bulmak için.”

 

...

- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmeleriniz basına yansımıştı. Sohbetinizde bu konular da açıldı mı? İzlenimleriniz nelerdi?

Cumhurbaşkanı Gül tarafından ilk defa 2009’da davet aldım. Uzun bir yemek yedik. Nazik ve çok zeki biri. Görüşmemizde Ermenistan ile ilişkilerden bahsettik. Birkaç hafta sonra da Gül, Ermenistan’a giderek Ermenistan’a giden ilk Türk Cumhurbaşkanı oldu. Gül, benimle Türkiye’nin bölgesel ve küresel bir güç olması dileğini paylaştı. Bunu da ekonomiye odaklanarak yapacaklarını söyledi. Bu görüşmede, Türkiye’nin parasının üçte birinin PKK ile mücadeleye harcandığını öğrendim. Kürt meselesi hakkında konuşurken Cumhurbaşkanının yakınlarını kaybedenlere şefkatini fark ettim. Bu beni çok etkiledi. Sayın Cumhurbaşkanı ile daha sonra da birkaç defa daha görüştüm. Toplantılarımızda Kürt sorunu üzerinde durduk. Hiçbir toplantımızda dini kimlik sorununu konuşmadık.



Bu haber 1,389 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,189 µs