Erdoğan muhalefet partilerini nasıl mahkum etti

11 Temmuz 2007 16:16 tsi
Başbakan Erdoğan'ın "uzlaşacağım" açıklaması 22 Temmuz'u gölgesinde bıraktı. Türkiye'nin iki ayını kriz içerisinde geçirmesine sebep olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini rahatlatacak bu adım aslında başka bir anlama da geliyor. Fehmi Koru yazdı...

Fehmi Koru'nun yazısı:

Bir küçük hamle: Uzlaşma

Tayyip Erdoğan yaptı yine yapacağını… Günlerden beri uçağına/helikopterine aldığı gazetecilere söylediklerine sadece bir cümlecik ekleyerek manşetleri ve haber programlarını işgal etmeyi başardı. Bir şeyi daha: Kampanya başından beri olduğu gibi seçime beş kala da, muhalefet partileri, Tayyip Erdoğan'ın çerçevesini çizdiği tartışma gündemine kendilerini mahkûm etmiş görünüyorlar.

Konumuz, kördüğüme dönmüş cumhurbaşkanı seçiminin nasıl yapılacağı… Anayasa Mahkemesi CHP'nin başvurusu sonucu verdiği ilk kararıyla 367 milletvekilinin oyunu sağlayacak bir 'uzlaşma' şartı getirdi; mahkeme buna 'nitelikli uzlaşma' diyor. Karardan sonra, ya tek bir parti en az 367 milletvekili ile Meclis'e girerek kendi istediği birini Çankaya'ya çıkaracak, ya da dağınık bir Meclis tablosu partileri üzerinde uzlaşabilecekleri bir aday arayışına sevk edecek…

Anayasa Mahkemesi, CHP ile Cumhurbaşkanı Sezer'in başvurusu üzerine bir karar daha aldı aynı konuda; başvuruyu reddeden o kararla cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin önü açılmış oldu. 11. cumhurbaşkanını uygun bir tablo çıkarsa Meclis'in seçmesi de, referandum sonrasında halkın seçmesi de mümkün…

Tayyip Erdoğan'ın son açıklaması, Ak Parti'nin milletvekili sayısının 367'ye ulaşamaması durumunda cumhurbaşkanını Meclis'te seçtirme arzusuna ve bunun için diğer partilerle uzlaşma arayacağına işaret ediyor…

O kadar çok yönlü ve seçmen eğilimini etkileyecek bir hamle ki bu…

İlk akla gelenler pek önemli değil: Bazıları, bu açıklamanın, geçmiş tavrın yanlış olduğunun kabulü anlamına geldiği görüşündeler; bazıları da bu açıklamadan Abdullah Gül'ün adaylığından vazgeçildiği sonucunu çıkarıyorlar. Oysa Tayyip Erdoğan 'uzlaşma arayacağı' açıklamasına bu iki çıkarsamayı önemsizleştiren ayrıntılar eklemiş durumda. Tam tersine, bu yeni hamleyle, Ak Parti'ye oy vermede hâlâ tereddüt gösteren seçmene, Abdullah Gül'lü bir yan mesaj göndermiş oluyor Tayyip Erdoğan; “Milletvekili sayım 367'den az kalırsa Çankaya'ya Gül'ün çıkamama durumu olabilir” uyarısı bu… Mitinglerde kitlelerin Abdullah Gül'e gösterdiği teveccüh yanında, anketlerin de Gül'ün adaylığının parti-bağlarını aşan bir etkisi olduğunu gösterdiğini unutmayalım.

Hamle, Ak Parti'ye oy verebilecekken gözü hâlâ başka partilere kayan seçmeni kazanmayı amaçlıyor…

Önceden hesaplanmayan bir başka sonucu daha oldu Tayyip Erdoğan'ın “Uzlaşma ararım” açıklamasının: CHP ve lideri Deniz Baykal'ın bütün aksine söylemlerine rağmen aslında 'uzlaşma' değil 'dayatma' peşinde koştuğunu herkese gösterme… Cumhurbaşkanını Çankaya Köşkü'nün son üç sakinini belirlemede kullanılan yöntemle Meclis'e seçtirmeme girişimini Deniz Baykal ve CHP'ye borçluyuz: konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götüren CHP'ydi; karar istediği çizgide çıksın diye dudak uçuklatıcı “Aksi halde çatışma çıkar” açıklamasını yapan da Deniz Baykal'dı…

Meclis'in cumhurbaşkanı seçmesini neredeyse imkânsız hale getiren CHP ve lideri 'halka seçtirme' formülüne de karşı çıkıyordu. Anayasa Mahkemesi'nin şaşırtıcı son kararını getiren başvuruyu yapanlardan biri de CHP'ydi. Meclis'i kilitleyen, halkın hakemliğine de güvenmeyen CHP'nin 'uzlaşma' ile sonuca ulaşmaktan yana olduğu sanılıyordu ki, Tayyip Erdoğan'ın “Uzlaşma ararım” açıklaması bu zannı da ortadan kaldırdı. Deniz Baykal'ın hamleye karşı yaptığı açıklamaların açıkça gösterdiği üzere, CHP, aslında 'uzlaşma' değil 'Sezer gibi bir cumhurbaşkanı' arıyormuş…

Bütün bunlar bir küçük “Uzlaşma ararım” cümleciği ile ortaya çıkmış oldu işte…

Seçimin ilginç olacağı aylar öncesinden belliydi de, tarih yaklaştıkça ilginçliği daha da artıyor…

Yenişafak

Bu haber 300 defa okundu.