En Sıcak Konular

Türkiye ‘Frankenstein’la besleniyor!

8 Temmuz 2007 23:07 tsi
Türkiye ‘Frankenstein’la besleniyor! Frankenstein gıdalar... Dünyada “genetiği değiştirilmiş organizmalı” (GDO) yiyecekler bu isimle adlandırılıyor. Yunanistan, İsviçre gibi birçok ülkeye bu gıdaların girmesi yasak. Türkiye'de ise bazı bebek mamaları dahil pek çok ithal gıda mad

Yunanistan, İsviçre gibi birçok ülkeye bu gıdaların girmesi yasak. Hatta geçtiğimiz hafta Rusya, içerisinde GDO olmayan gıdaları, olanlarından ayırmak için “etiket” uygulaması başlattı. GDO’lu yiyecekler henüz Türkiye’de üretilmiyor. Ancak bazı bebek mamaları dahil pek çok ithal gıda maddesinin içine sızmış durumda. Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık ve GDO’ya Hayır Platformu Sözcüsü Levent Gürsel Alev, tehlikenin boyutlarını anlattı...

GDO, TAM OLARAK NE ANLAMA GELİYOR?
Levent Gürsel Alev: Açılımı “Genetiği Değiştirilmiş Canlılar” ya da “Transgenik Canlılar.” Dünyada dört tip canlı yaşıyor: İnsanlar, hayvanlar, bitkiler ve mikroorganizmalar (virüsler ve bakteriler de bunların içinde.) Bu tekniğe göre, fonksiyonu belirlenmiş bir geni alıp laboratuvar ortamında bir başka canlının gen diziliminde istediğiniz yere yerleştirip yeni bir canlı üretebiliyorsunuz. Bunu yaparken de her türlü toprak bakterisi ve virüs kullanılabiliyor. Örneğin ABD’deki “Flavr Savr” domatesleri de bu yolla üretildi. Kuzey Denizleri’nde yaşayan balığın soğuğa dayanıklı direnç geni alındı. Bakteriye aktarıldı ve yeni bir domates üretildi. Amaç ürünün soğuk iklimlerde de yetişmesi. Fakat tüketiciler tadını beğenmediği için Flavr Savr domatesini üreten firma, iflas etti.

SAĞLIK AÇISINDAN NEDEN ZARARLI?
Ahmet Atalık: “Flavr Savr”, ilk üretilen GDO’lu domatesti. 20 denekten 4 tanesinde mide lezyonları görüldü. İngiltere’de Macar asıllı bilimadamı Arpad Footsay, fareler üzerinde “GDO’lu patates” denemeleri yaptı. Ve tüm farelerin, kan yapılarında, sindirim sistemlerinde bozulma, bağışıklık sistemlerinde çökme gibi olumsuzluklarla karşılaştı. Vücudumuzdaki bağışıklık sistemini zayıflatarak kansere yol açabilir.
L.A.: GDO’lu mısır nişastasından bebek mamasına kadar kullanılıyor. Dolayısıyla, çocuk daha dünyaya geldiği ilk andan itibaren GDO’yla karşı karşıya kalıyor.

GDO’LU GIDAYI NASIL ANLAYABİLİRİZ?
L.A.: Halk tadından veya kokusundan bir ürünün GDO içerip içermediğini anlayamaz. GDO’lu olup olmadığı ancak laboratuvar testinde anlaşılır. Bunun için Türkiye’de “Var-Yok testi” uygulanabiliyor.
A.A.: Tüketici Hakları Derneği, yemlik, soya, mısır, bal ürünlerini Avrupa’da “gen-scan” adlı bir laboratuvara gönderdi. Yarıdan fazlasında GDO tespit edildi. Daha sonra, ODTÜ’nün araştırma tezinde patates ve domatesin yarısından fazlasında “antibiyotik direnç geni” saptandı. Üç ay kadar önce, yine Tüketici Hakları Derneği’nin Bandırma’ya Arjantin’den ithal edilen 10 bin ton mısıra yapılan “var-yok testinde” GDO saptandı.

TÜRKİYE’DEKİ ÜRÜNLERİN YÜZDE KAÇI GDO’LU?
A.A.: Türkiye ile ilgili hiçbir istatistiki değer vermek mümkün değil. Çünkü bu ülkeye giren ürünlerin ne kadarı GDO’lu bilinmiyor. Bugün Türkiye’ye giren hiçbir ürün, ki en mimlileri mısır ve soyadır, tarım bakanlığınca analiz edilmiyor.

YEMEZSEK TEHLİKEDEN KURTULABİLİR MİYİZ?
A.A.: Yemezsek de kurtulamıyoruz. Çünkü mısır ve soya, 1600 gıda maddesinin içerisinde katkı malzemesi olarak kullanılıyor. Tek kurtuluşunuz, ülkeye girerken analiz edilmesi ve GDO’lu oldukları tespit edildiği takdirde, ülkeye sokulmaması.
L.A.: Daha yeni Yunanistan, “2 yıl süreyle daha ülkeme GDO’lu ürünler giremez” dedi. Polonya, kendini GDO’dan arındırılmış ülke ilan etti. Avrupa’nın tarım komisyonu sözcüsü, “Tüm Avrupa’yı GDO’dan arındırılmış bölge yapacağız” dedi. Bugün Avrupa, birçok biyo-teknoloji devinin yeni ürünlerine kapılarını kapamış durumda. İsviçre de 5 yıl süreyle GDO’lu ürünlere “hayır” dedi. Ama GDO’lu ürünlere komple “hayır” dediğinizde, parasal güçlükle de karşılaşıyorsunuz. ABD’nin emrindeki Dünya Ticaret Örgütü, “GDO” bahanesini öne sürerek “Bu ticareti engelleyemezsiniz” diyor.
A.A.: Bugün Türkiye, ABD’den hem soya, hem de mısır alımı gerçekleştiriyor. Önceki sene 1 milyon 800 bin ton mısır, 900 bin ton soya GDO üretiminde birinci sıradaki Amerika ve ikinci sıradaki Arjantin’den alındı. Ve oralardan gelen ürünlerin soya ve mısırın GDO’suz olmama ihtimali sıfır.

TÜRK ŞİRKETLERİ DE GDO’LU ÜRÜNLER ÜRETİYOR MU?
A.A.: Bu tekniğin Türkiye’de uygulanabilmesi için, “GDO uygulanabilir” şeklinde yasal adımların atılması gerekir. Fakat sadece üretim yasak, ithalat değil. Bu yüzden, ithal ürün, mısır ve soya kullanan gıda firmalarına şüpheyle bakmak gerekiyor. Ben Türkiye’de iki firmaya “Kullanıyor musunuz” diye sordum. Biri Avrupalı firmanın Türkiye’deki temsilcisi Danone. E-posta yoluyla şöyle bir cevap geldi: “Bu konuda çok titiz davranıyoruz, tüketici sağlığı bizim için çok önemli, bu yüzden kullanmıyoruz.” Bir de Ülker’e sordum. Ülker’den de aynı cevap geldi. Fakat Danone’de İngilizce, Ülker’de Türkçe olan açıklamadaki bir not dikkatimi çekti: “Gelen bu açıklamalar kişilerin açıklamalarıdır. Firmayı bağlamaz.” Yani, her ihtimale karşı her iki firmadan da “Firmamızın resmi görüşü değildir, bizi bağlamaz” benzeri bir tabirle geliyor cevaplar.
L.A.: Nişasta bazlı şeker yerine, tüm tatlandırıcılarda mısırdan elde edilen şeker kullanılıyor. Dolayısıyla, “mısır türevleri” diye kastettiğimiz nişasta bazlı şeker ucuz olduğundan çoğunlukla ambalajlı malzemelerde, meşrubatlarda ve kolalarda kullanılıyor. İçinde mısır ve soya türevi olan tüm ürünlerden kaçınmakta yarar var. Türkiye’nin çok farklı bölgelerinden marketlerden, pazarlardan, Çanakkale, İstanbul, Ankara gibi illerden gelen, 25 domates örneğinin yarısından fazlasında “antibiyotik direnç geni” kullanıldığı tespit edildi. Domateste olduğunu artık biliyoruz, patateste de, soyada da olduğunu biliyoruz. Patates, proteinine fazla önem verilmeyen bir besin. GDO’lu patates yaptılar, protein değerini yüzde 1 oranında yükseltmek için. Oysa, buna hiç gerek yok. Zaten proteini elde ettiğimiz kuru fasulye, yeşil mercimek, nohut gibi doğal besinler var.

Türkiye’de en çok kullanılan transgenik ürünler...

Soya: Yabani ot ilaçlarına dayanıklılık geni ve yağ kalitesini artıran genler.
Mısır: Yabani ot ilaçlarına dayanıklılık geni, erkısırlık.
Pamuk: Yabani ot ilaçlarına dayanıklılık geni.
Patates: Zararlı böceklere ve virüslere dayanıklılık geni.
Kanola: Böceklere, yabancı ot ilaçlarına dayanıklılık ve yağ kalitesini artıran genler.
Domates: Yabani ot ilaçlarına dayanıklılık geni.
Papaya: Virüse dayanıklılık geni.
Şeker pancarı: Yabani ot ilaçlarına dayanıklılık geni. Raf ömrü uzunluğunu artırıcı gen ve tuzluluğa dayanıklılık geni.
Yazlık kabak: Virüse dayanıklılık geni.

vatan



Bu haber 6,384 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,620 µs