En Sıcak Konular

Yabancı sermaye medyanın neresini kaşıyor?

29 Haziran 2007 12:02 tsi
Yabancı sermaye medyanın neresini kaşıyor? Oldukça garip bir (eş) zamanlamayla Hürriyet ve Sabah, ‘yabancı sermayenin denetlenmesi’ konusunda karşıt pozisyon aldılar! Dikkatli gözlerin sezebileceği bu hâlin, zamanlaması ve nedenleri de şaşırtıcı. İşin bir yanında Almanya, ABD, Çin, Rus

“En ‘ballı’ kaynak nedir” diye bir ülkenin yöneticisine sorulsa, kuşkusuz büyük çoğunluk ülke dışından gelen, yabancı yatırım olduğunu söyler. Bu doğru bir yaklaşımdır da.. Nihayetinde “başkasının parası” evinize girmektedir ve onun parasını harcamak elbette en azından daha “karlı”dır.

Hele bu yabancı para “gerçek yatırım” için geliyorsa, ailenizin fertlerinin bir kısmının bakımını da o üstlenecek demektir. Yabancı yatırım sonuç olarak ülkenin makro ekonomik göstergelerini de etkiler ve ne kadar çoksa “refah” düzeyiniz o denli parlar.

Buraya kadar klasik liberal ekonominin ayaklarından birini ilkel biçimde okuduk. Yabancı yatırımcıların ülkeye hangi niyetle geldigi önemlidir ama bu biraz da misafire “niye geldiniz” demek gibi olacağından daha farklı biçimde yapılır!

Bunun formülü gelen yabancı para ve yatırımın denetlenmesidir! Hele hele ülkenin “kritik” sayılan alanlarında yatırım ve ortaklık için gelen para muhakkak denetlenmelidir.

Büyük paraya direnmek!

Bu konunu gündeme gelmesinin nedeni Almanya’nın özellikle Çin ve Rusya gibi yüksek döviz gücüne sahip ülkelerin gelerek, Alman şirketlerini ele geçirmesini engellemek üzere bir yasal düzenlemeye girişmesi.

Doğal olarak bu gönderme Türkiye’nin yabancı sermayeye karşı son zamanlarda çekici hale gelmesini anımsatıyor. Bu düzenlemeler yeni sayılmaz başka Batı-ABD, Fransa hele Rusya-ülkelerinde de bulunuyor.

Yine de ana konu bu değil. Büyük ekonomik güce sahip ülkeler genellikle şu türden şirketleri ele geçirmeye çalışıyorlar; savunma sanayi, nükleer faaliyet gösteren firmalar, bilgi güvenliği şirketleri, uçak ve hammadde üreten şirketler ve benzerleri.

Allah Allah, nereden çıktı ki bu?

Burada devletin özelleştirmek istediği veya müşteri olan resmi kurumlardan bahsedilmiyor. Bu ve benzer işler yapan özel şirketlerden bahsediliyor! Dövz zengini ülkeler, fonlar ve yatırım şirketleri üzerinden bunları ele geçiriyorlar.

İyi de bundan bize ne? “Bize ne” olduğunu ve “neden şimdi”yi Fatih Altaylı’nın “muadili” Mehmet Yılmaz bugün Hürriyet’de açıklıyor; “…Bugün yarın yabancı sermaye için bu tür denetleyeci mekanizmaların Türkiye’de kurulması için sesler yükselecektir, eminim. Ama dikkatinizi çekmek istediğim konu şu ki, Türkiye’de yabancı sermaye henüz bu tür alanlara yönelmedi. Canı istemediğinden değil, bu alanlarda kayda değer şirket olmadığından. Yani demem şu ki, bu örnekler yabancı sermaye düşmanlığı için bir gerekçe olmasın.”

Aman bir daha okuyun!

Bu paragrafın tekrar tekrar okunması gerekiyor. Burada imâ edilen açıkça bu denetleme mekanizmasının kurulmamasıdır. Bu istenmiyor. O kadar istenmiyor ki, bunu isteyebilecekler şimdiden “yabancı düşmanı” ilan ediliyor. Niye?

Bunda ne sakınca olabilir? Hürriyet bugüne kadar “şirket ortaklıkları, globalizasyon, yabancı sermaye ve özelliştirme” konularında açık ve net tutuma sahip değil miydi? Yani yabancıların özel firmaları gelip almasında bir sakınca olmaması lazım.

Peki bu “girişimin” denetlenmesinde ne zarar olabilir? Bu nasıl “yabancı düşmanlığı” oluyor?

Feraset budur!

Yine de Mehmet Y. Yılmaz’ın ferasetini kesinlikle kabul gerekiyor. Çünkü bu konuyu köşesine taşıdığı aynı gün (29 Haziran) bir başkası daha-nasıl bir zamanlama ve alakasız bir konuysa-meseleyi ele alıyor. Okuyun, birbirinden “habersiz” iki rakip gazete yazarının zamanlamasına hayret edeceksiniz!

Sabah Gazetesi yazarı Erdal Şafak; “Dünyanın en güçlü ülkeleri bile ekonomilerinin kilit sektörlerinde yabancı sermaye payını sınırlandırmak için önlem üstüne önlem alıyor. ABD’deki Yabancı Yatırımcılar Komitesi şirketlerin yabancılara satışını inceliyor ve sakıncalı gördüklerine izin vermiyor. Bu yabancı düşmanlığı değil. Türkiye’nin hiç değilse stratejik sektörlere yabancı sermaya girişini engelleyici değil ama düzenleyici önlemler alması gerekiyor.”

Nasıl?.. Neredeyse “soru-cevap” kadar denk düşmüş iki yazı nasıl değerlendirilmeli? Peki ama bu nasıl oluyor?

Dert başka olmalı?

Bu konu-Türkiye’nin gündemi anımsanırsa-nereden çıktı? Elbette konuşulmalı ama zamanlama ve amaç ne? Doğrusu akla gelmemesi çok zor; Doğan Grubu’nun yabancı sermaye ile önümüzdeki dönemde bu bağlamdı bir işi mi var?  Doğal rakip Sabah grubundan eş-zamanlı yanıt gelmesi ne demek? Yoksa bu konuda “denetlenmeli” fikrini ortaya atan MÜSİAD’a TÜSİAD’ın bir ön alması olanrak mı okumalıyız?




Bu haber 505 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,649 µs