En Sıcak Konular

Ayşe Arman duymasın!

27 Haziran 2007 17:41 tsi
Ayşe Arman duymasın! Ayşe Arman, yazar adına sorularını yanıtlayan The Secret'in Türk yayıncısını mahkemeye verirken, Associated Press yazarla yapılmış 'gerçek' röportajı yayınladı. Aman, Ayşe Arman duymasın!

Yazar, söyleşi'de sırrın sırrını anlatırken insanların kendilerini kurban gibi görmeye meyilli olduklarını dile getirdi. Kitaba olan ilgiyi Türk edebiyat otoritesi Enis Batur ise 'Herkes Balzac'la beslenecek değil ya' şeklinde yorumladı.

En çok kitaplar listesinde ilk sıralarda yer alan “The Secret”ın yazarı Rhonda Byrne, kitabıyla ilgili eleştirilere yanıt verdi. AP haber ajansına konuşan Byrne, insanların kendilerini “kurban” gibi hissetmelerinden kurtarmaya amaçladığını iddia etti.

Byrne, tartışma yaratan kitabı The Secret’la ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. Bireylerin kozmik bilinçle uyum içinde yaşamalarını ve bu sayede kendi kaderlerini belirlemelerini öğütleyen yazar, asıl “Sır”rın kişinin kendi düşünce gücünde yattığını savunuyor.

Kitabın ve DVD’nin yoğun ilgi görmesine şaşırdınız mı?
Hayır şaşırmadım, çünkü kendi içimde bunun hazır olduğuna inanmasaydım, bu gerçekleşmezdi. Zaten The Secret’ın sırrı da burada. Fakat, evrenin olağanüstü zekasına hayranlık duyuyorum. Her gün, kitabın binlerce insana coşku getirmesine şükran duyuyorum.

Kitaptaki mesajların aşırı uçlara çekilmesi halinde insanların kendilerini suçlamalarına yol açabileceği söyleniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
The Secret’ın mesajı insanlara güç vermek. İnsanların kendilerini “kurban” gibi hissetmelerini önlemek ve hayatlarını istedikleri gibi kurabilmeleri için gerekli bilgileri vermek. Yani asıl mesaj, suçluluk hissinden tamamen sıyrılmak... Çünkü suçluluk duygusu insana çok büyük zararlar verir. Bilincimizi korku, imkansızlık ve ayrımcılık gibi düşüncelerden sıyırıp, evrenle tam uyum içinde olabilirsek, her istediğimize ulaşabiliriz.

Yahudi soykırımı gibi konulara yaklaşımınızla ilgili de eleştiriler aldınız...
İnsanlar bu kadar büyük çaplı trajedilere anlam veremezler. Böyle olaylara dair düşünülmesi gereken birkaç nokta vardır. Birincisi, suçlayacak kimse yoktur. İkincisi, çekim yasası mutlaktır, kişilerden bağımsızdır ve kusursuzdur. Enerji olduğumuzu unutmayalım, bunu Einstein bize anlattı. Enerji yaratılamaz ve yok edilemez, sadece form değiştirir. 11 Eylül, ya da Katrina Kasırgası gibi trajedilerde çekim yasasının yanlış zamanda, yanlış yerde olan insanları etkilediğini görürüz. Çünkü bu olaylarla aynı düşünce frekansındadırlar. Bu, o insanların bu olayları önceden düşünebildiği anlamına gelmez. Fakat, ayrılık, korku ve güçsüzlük frekansındaki insanlar, bu olayları çeker.

Kitapta kanser hastası Cathy Goodman’ın radyoterapi ve kemoterapi görmeden 3 ayda iyileştiğini söylüyorsunuz. Bu da bazı çevreler tarafından sizin doktora gitmemeyi desteklediğiniz şeklinde yorumlanıyor...
Sır, sağlıkla ilgili konularda her türlü iyileşme metodunu destekler. İlaç ya da başka metodlar kişinin kendi seçimidir. Cathy Goodman da kendi seçimini yaptı. İnsanlar hangi seçimi yaparsa yapsın, kendi içindeki ‘Sır’rı keşfetti. Bunu herkes yapabilir.

Enis Batur (Yazar-Eleştirmen):
HERKES BALZAC’LA BESLENECEK DEĞİL YA!

Spritüalite ve içe dönüş gibi konular her çağda insanların ilgisini çekmiştir. Ferrari’sini Satan Bilge ve The Secret gibi kitaplar ancak kitleleri oyalıyor. Herkes Balzac’la beslenecek değil ya... Üstelik bu durum sadece bugünün popüler kültürüne has bir özellik değil. Ortaçağ’da da simya başta olmak üzere büyü, sihir, gibi Ortodoks inançların yan kolları olarak insanları sürükleyen kavramlar vardı. Tek tanrılı dinlerde fal ve gize merakı görülür. The Secret gibi kitaplar her insanın aklından geçen “Ben kimim?”, “Neden varım?”, “Ölümden sonra ne olacak?” gibi sorulara gönderme yapıyorlar. Bu noktada dikkatli olmalı ve bir ayrım yapmalıyız ki, bu kitaplar bir varoluş sorununu ele almıyor. İnsanlar 24 saat varoluşa kafa yormuyorlar zaten, daha çok günlük telaşlarla meşguller. Fakat ölüm, acı, sıkıntı gibi deneyimler sayesinde varoluşsal sorunlara yaklaşıyorlar, ve hayatlarında bu sorulara bir kesit açıyorlar. Bu kesitten içeri bakarak “Acaba bilinmezin ötesine gidebilir miyim?” sorusuna yanıt arıyorlar. Bu soruyla hem oyalanıyorlar, hem de hayatlarına bir anlam arıyorlar. Yani The Secret gibi kitaplar, bir nevi açlık bastırmaya yarıyor; fakat besleyici bir yemekle değil, abur cuburla.

Z. Heyzen Ateş (Radikal Yazarı):
ETRAFINIZDA KİTAPLA ZENGİN OLMUŞ İNSAN GÖRÜYOR MUSUNUZ, YAZARI HARİÇ?

Z. Heyzen Ateş, Radikal gazetesinin Kitap ekinde The Secret için kaleme aldığı yazıda, kitabın sırrını esprili bir dille kaleme aldı:

Şu kavga bir bitse dersin,
Acıkmasam dersin,
Yorulmasam dersin;
Çişim gelmese dersin,
Uykum gelmese dersin;
Ölsem desene!
(Orhan Veli)

Hepimiz mutsuzuz. Bir şekilde sürekli açız, asla tatmin olmuyoruz, asla hayatımızdan memnun değiliz. Böyle gitmemesini istiyoruz ama böyle gidiyor. Başarılı, başarısız, zengin, yoksul, çalışkan veya tembel hemen hepimiz eksiklik duygusuyla haftanın yedi günü yirmi dört saat boğuşmak zorundayız. İster modern hayata hâlâ uyum sağlayamamış olmamıza, yabancılaşmaya, doğadan uzaklaşmanın getirisi bir boşluk hissine bağlayın, özümüze ters düşmekten ya da sürekli mücadele etmek ve koşturmak zorunda olduğumuz için kendimize yeterince vakit ayıramamızdan kaynaklandığını iddia edin, ruhani dengemizin bozulması olarak değerlendirin; kısaca neye isterseniz ona bağlayın, ne isterseniz onu söyleyin. Hiç fark etmez. Hepimiz mutsuzuz. Buda gibi çıkıp da hayat acıdır diyecek değilim, ama mutsuz olmak, eksik olmak insanın doğasında var. Bu eksiklik ve mutsuzluk ilerlemeyi, arzuyu, değişimi beraberinde getiren. Yaratıcılık adına ne varsa o baş belası can sıkıntısında var. Ama sorun da burada başlamıyor mu zaten? Ne işe yaradığı önemli değil, sıkıntıyı, acıyı, fakirliği kesip atmak istiyoruz. Üstelik bunu tercihen hiç çaba harcamadan yapmak istiyoruz.

OPRAH WINFREY MUCİZESİ
The Secret’ın iddiası da bu. Büyük sır. Hayatınızı değiştirecek, sizi de dünyanın sayılı eliti arasına sokacak, ‘özel’ olmanızı sağlayacak hoş, herkes bunu okumaya başladığına göre nasıl özel olunacağından emin değilim ya, hayatınızdaki sorunları alıp götürecek o büyük sırrı size sunmak. Belki bir sonraki Einstein siz olabilirsiniz ya da Oprah Winfrey. (Bu sır bilim adamı, televizyon yıldızı ayrımı yapmıyor, hangi kapıyı isterseniz onu açmanın yolunu gösteriyor. Nasıl ama. Üstelik Ferrari’nizi satmanıza da gerek yok.) Büyük sırlara, hızlı çözümlere inanmam, üstelik can sıkıntısını da severim. Bana kalsa size hemen sırrın/yöntemin ne olduğunu açıklardım ama o da kitabın yayın haklarını alan yayınevine yazık olur.

O nedenle yine sırrın çevresinde dolanacağım, The Secret’ın hikâyesine ve dedikodulara değineceğim. Gerisine siz karar verin. Ama unutmayın, bu kitap pilates sınıflarında bir mikrop gibi yayıldı ve dünya çapında milyonlarca sattı. Etrafınızda milyonlarca milyonu geçtim binlerce- mutlu, huzurlu ya da bu kitap sayesinde zengin olmuş insan görüyor musunuz (yazar ve yayıncısı hariç)? Hayır. Başka da söyleyeceğim yok.

Gelelim The Secret’ın tarihine. 1910 yılında Wallace D. Wattles Zengin Olma Sanatı isimli bir kitap yazdı ve bu kitapla Yeni Düşünce akımının temellerini atmış oldu. 2004 yılındaysa Melbourne Avustralya’dan Rhonde Byrne bu kitabı okudu ve zihninde bir şimşek çaktı. Bu konuda bir film yapması ve bir kitap yazması gerektiğine karar veren Bryne, Prime Time Productions’a teklif götürdü ve hep birlikte (yönetmenin tabiriyle) “işleri oluruna bırakarak” filmin hazırlıklarına başladılar. Negatif düşünceden pozitif düşünceye geçmenin gücü.. Anlaştıkları kanal, Channel Nine filmi yayınlamayı reddetti. Uzun tartışmalar sonrası yayınladığındaysa seyirciler filme de sırra da ilgi göstermediler. Peki işler nasıl değişti de insanlar internette tuttukları günlüklerde “sırrın hayatlarını nasıl değiştirdiğinden” bahsetmeye başladılar? Yanıt çok basit: Oprah Winfrey. Milyonlarca Amerikalının ne dese yaptığı kadın programının iki bölümünü The Secret’a ayırınca işler değişti ve
Byrne ve arkadaşları bir günde dünyanın en çok konuşulan konusunun ‘ustaları’ oldular. Eminim Deepak Chopra çok kıskanmıştır. Oprah’ı Hollywood ünlüleri de takip edince iş çığrından çıktı tabii ki.

Gelelim The Secret’ın fikirlerini kullandığı Yeni Düşünce akımına. The Secret’ın yazarlarının Yeni Düşünce ve temel Hıristiyan prensiplerine bağlı kaldıklarını söyleyebiliriz. Bu akımdan Atkinson’ın Law Of Attraction kitabı zaten The Secret’ın kalbini oluşturuyor. Görünüşe göre keşişler sırrın yazılı olduğu Emerald Tableti’ni kâğıda geçirip kâğıdı da Giza Piramidi’ne gömüyorlar. Tapınak şövalyeleri de parşömenleri oradan alıp bir rahibe teslim ediyorlar. (Zaten piramitleri ve tapınak şövalyelerini içermeyen sırra sır dememek lazım artık.) Sınırlı sayıda insan bu bilgiye ulaşıyor, görünüşe göre hepsi de meşhur oluyor bu insanların. Ama aralarda bir yerlerde sırra vakıf olanların listesiyle masonların listesi birbirine karışmış olmalı çünkü bu varsayımsal listelerde ne hikmetse hep aynı isimler var. (Birinin sadece çalışkan ve zeki olduğu için başarılı olduğuna inanmak bu kadar mı zor?) Byrne, Rosicrucian’ların sırrın koruyucuları olduğunu söylüyor... 20. yüzyılda da bayrak Byrne ve arkadaşlarına bir de Esther adlı bir medyuma geçiyor.

’”BU BİR ŞAKA OLMALI”
Son yorumlara geçmeden önce nerede durduğumu açıkça tekrarlamak istiyorum: Bence bizim arzularımızı dinleyen evrensel bir güç falan yok, ayrıca hiçbir evrensel güç herkesin saçmalıklarıyla uğraşacak kadar avam olmamalı. Eminim hayata olumlu bakmanın birtakım yararları vardır ama bu tutumun başta Pollyanna olmak üzere kimseyi zengin ettiği ya da aşk acısını dindirdiği görülmemiştir. Bir kitap okuduğunuzda hayatınız değişmez ve tüm bu beylik lafları yutuyorsanız zaten çözülecek çok daha ciddi sorunlarınız var demektir. Size tavsiyem, kitabı almadan önce Fox TV’de (Digiturk) yayınlanan ‘Boston Legal’da yarı bunak Kaptan Kirk’ün Raquel Welch’i kendisine “sırrı” kullanarak âşık etmeye çalıştığı bölümü izleyin, sonra The Secret’ı ve kendinizi ne kadar ciddiye almanız gerektiğine karar verin.
ABD aylardır sırla ilgili yorumlarla kaynıyor, örneğin Saturday Night Live komedyenlerinden birinin sorusu: “Eğer Salma Hayek’i gerçekten gerçekten gerçekten uzun süre yumuşak bir yatakta şeffaf gecelikle hayal edersem yaydığım manyetik sinyal evrenin hayalimi gerçekleştirmesini sağlar mı?” ya da Pulitzer ödüllü yazar Maureen Dowd’unki: “Umutlu düşünce Bush’u Beyaz Saray’dan çıkartmaya yeter mi?”; The Times’ın yorumu: “Bilgelik ne zamandan beri para kazanmak için kullanılıyor”; “Bu bir şaka olmalı”, New York Post.

Eğer herkes bu kitabı konuşuyor, ayaküstü sohbetlerde boş kalmayayım diyorsanız alın okuyun, herhalde bir zararı olmaz ama eğer ki bir şekilde evrendeki bir gücün özel olarak sizinle ilgileneceğini/iletişim kuracağını düşünüyorsanız -ya da uzaylıların ya da manyetik dalgalar aracılığıyla iletişim kuran herhangi bir varlığın ya da ölülerin, hayaletlerin, doğaüstü yaratıkların- size hayatınızda başarılar dilerim.

(NTV)



Bu haber 510 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,742 µs