En Sıcak Konular

'İfade ve medya özgürlüğü genişlemeli'

22 Şubat 2012 10:47 tsi
'İfade ve medya özgürlüğü genişlemeli' Avrupa Birliği’nin yeni Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Jean-Maurice Ripert, Türkiye'nin AB üyeliği, vize sorunu ve Kıbrıs meselesi gibi konularda açıklamalarda bulundu.

Avrupa Birliği’nin yeni Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Jean-Maurice Ripert, görevine başladıktan sonra ilk söyleşiyi yaptı ve üyelik perspektifinden vize sorununa, Kıbrıs Rum başkanlığının yaratacağı sıkıntıdan Türkiye’de ifade özgürlüğü ve yargı sistemi ile ilgili tartışmalara kadar, çeşitli güncel konular üzerindeki görüşlerini paylaştı.

59 yaşındaki büyükelçi, Ankara’daki yeni görevine, Türkiye-AB ilişkilerinin durgunlaştığı, üyelik için müzakerelerin adeta kilitlendiği bir zamanda başlamakla beraber, karşılıklı temaslarda ve işbirliğinde bazı ilerlemeler olacağı umudunu taşıyor. Hatta Danimarka’nın şimdiki başkanlık döneminde en az bir başlığın müzakere masasına yatırılması ihtimalinin bulunduğunu belirtiyor.

VİZE MESELESİ

Büyükelçi Ripert, son olarak “Pozitif Gündem” adı altında vize dahil birçok konular üzerinde başlatılan yeni görüşme sürecinin, esas üyelik müzakerelerini kolaylaştıracağı ve hızlandıracağı kanısında.

AB temsilcisi, Kıbrıs Rum kesiminin AB’nin dönem başkanlığını yılın ikinci yarısında devralmasına Türkiye’nin karşı çıkmasının bazı sıkıntılar yaratabileceğini düşünmekle beraber, bunun katılım müzakerelerinin askıya alınması gibi dramatik bir sonuca yol açmayacağını, Türkiye’nin komisyon ile ilişkilerinin normal devam edeceğini düşünüyor.

Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü, soruşturmalar, tutuklamalar gibi konularda yaşanan sıkıntılar konusunda Büyükelçi Rupert, AB’nin bu bağlamda kaygılı olduğunu anımsatarak, bu alanda gerekli reformların yapılmasını beklediğini de vurguladı.

Temsilci “terörle mücadele demokratik alanı kısmadan Türkiye’nin bağlı olduğu uluslararası hukuk ve insan hakları standartlarına uygun yürütülmelidir” diye konuştu.

Fransız asıllı büyükelçi, Fransız Parlamentosu’nda Ermeni soykırımı inkâr yasasının kabul edilmesinin AB ile ilişkiler üzerindeki olası etkilerle ilgili soruya cevaben, “AB’nin kimseden AB’ye girmeden önce, geçmişle ilgili bir davranışta bulunmasının söz konusu olmadığını” belirtti.

2012 tahmini

Büyükelçi Jean-Maurice Ripert ile söyleşinin belli başlı bölümleri şöyle:

Ankara’daki görevinize yeni başladınız. Geçen yıl Türkiye-AB de katılım müzakerelerinde bir ilerleme olmadı. Bu yıl için neler öngörüyorsunuz?

Öncelikle bir hususun altını çizmek istiyorum. Avrupa Birliği’nin diplomatik servisi olan Dış İlişkiler Birimi bünyesinde çalışacağımı öğrenir öğrenmez Türkiye’ye gelmeyi, Türkiye’de görev almayı kendim istedim. Avrupa Birliği bünyesine katılmak ve Türkiye’de çalışmak yüreğimden gelen bir seçimdi ve ben, Türkiye ile Avrupa arasında ortak bir kaderin var olduğuna derinden inanıyorum. Uzun zamandır -çocukluğumdan beri- AB için çalışmaktayım; çünkü, AB başlangıç aşamasında iken AB için çalışmış bir babanın evladıyım ve Türkiye’nin, başından beri -yani 50 yıldan bu yana- AB’ye yakın olan ve Birlikle bağlarını güçlendirmek isteyen bir ülke olduğunu biliyorum...

Türkiye’deki görevim boyunca, ülkenizdeki gençlere olumlu ve heyecanlı bir şekilde seslenerek; onlarla “Evet, Avrupalı olmaktan mutluyuz ve asrın bu inanılmaz macerasında bize katılmanızı istemekten de mutluluk duyuyoruz” görüşümü paylaşmak önceliklerinden birisi olacaktır... Sorunuza gelince, 2011 yılında ilerleme kaydedilmemiş olması; bir sorunun, ikinci bir soruna ve bu sorunun da üçüncü bir zorluğa yol açması hem Türk hem de AB tarafında hayal kırıklığına yol açtı. Bu durum karşısında, Komisyon ‘pozitif gündem’ adı verilen yenilikçi bir düşünme biçimi geliştirdi. Türk makamları pozitif gündem sürecini benimsemiş bulunuyorlar; ancak pozitif gündem, katılım sürecinin yerini almayacağı gibi, onun bir alternatifi ya da yedeği de değildir... Pozitif gündem, sürecin sadece canlı tutulmasını değil aynı zamanda ilerletilmesini sağlayacak yolların bulunmasını hedefliyor.

Pozitif gündemin etkisi

Pozitif gündem, uyumlaştırma kapsamında belirli konular ve bunların yanı sıra, özellikle iki veya üç kilit konu üzerinde çalışmakla ilgili. Bu hususu biraz açmak isterim...

Vize konusu... Bu konunun Türkiye açısından temel bir konu olduğunu biliyoruz. Bu hususu hüsnü niyetle ele almak ve Türkiye ile vize diyalogu sürecini tekrar rayına oturtmak istiyoruz. Bunun yanı sıra, ticaretin önündeki birtakım olumsuzlukları da ele almak istiyoruz. Dış politika, terörle mücadele, yargı reformu, temel hakların güçlendirilmesi ve ülkenin içinden geçmekte olduğu siyasi reform sürecine destek konularında işbirliği de Pozitif Gündem’in kapsamında yer alıyor. Bu gerçekten de kapsamlı bir gündem

Pozitif gündem sanki ikinci bir kulvar gibi. Oysa asıl olan katılım müzakereleri. Sizce bu pozitif gündem, asıl müzakereleri nasıl etkileyecek?

Pozitif gündem ikinci bir kulvar değildir. Aynı amaca ulaşabilmek için farklı bir yol denemek demektir. Şimdi çok somut olalım: Eğer Konsey’e giderseniz ve ‘şu veya bu faslı açmak istiyorum’ derseniz, gelecek cevap büyük bir ihtimalle bunun mümkün olmadığı şeklinde olacaktır. Biz de, pekiyi, o zaman, fasılların içinde yer alan konulara bakalım, diyoruz. Bunu da samimi bir şekilde sizinle, yani Türk tarafıyla birlikte yapalım. Bunu yapar ve başarılı olursak, fasılların açılabileceği gün geldiğinde, müzakereleri çok hızlı bir şekilde sonuçlandırabilecek durumda oluruz.

Bir bakıma aslında bir kolaylaştırıcı diyebiliriz... Trafikte sıkıştık kaldık ve aynı yere ulaşmak için diğer sokakları irdeliyoruz.

Bu arada müzakereler tıkanmışlığını koruyor. Yeni bir fasılın açılması yönünde bir umut var mı?

Halihazırda ‘açılabilecek’ durumda olan üç fasıl var ‘Kamu Alımları, Rekabet, İstihdam ve Sosyal Politika’. Bu konudaki görüşmeler devam ediyor. Bunlardan hangisine odaklanabileceğimiz konusunda Türk tarafıyla gerekli gözden geçirme çalışmalarını yapıyoruz. İstihdam ve Sosyal Politika başlıklı 19. Fasıl’la ilgili olarak Türk tarafı birtakım öneriler getirdi ve biz de bu teklifleri inceliyoruz. Dolayısıyla, hiçbir ihtimal yok diyemem. Burada somut beklentimiz bu sömestr sona ermeden, pozitif gündem kapsamında farklı konularda ve politika alanlarında birtakım çalışma gruplarının oluşturulmuş olması... Bunun yanında vize görüşmelerinde de ilerleme kaydedildiğini görmek istiyoruz.

Biliyoruz ki Türk tarafı vize liberalizasyonuna yönelik sürecin başlatılmasına ilişkin görüşmelere geçilmesini ve Avrupa Birliği de Türkiye’nin müzakere edilen geri kabul anlaşmasını imzalamasını istiyor. Bunlardan hangisinin daha önce gerçekleşeceğini tartışmak yerine aynı anda her iki istikamete doğru nasıl yönelebileceğimizi görmek için çalışıyoruz.

Özgürlükler sorunu

Türkiye’deki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Basın ve ifade özgürlüğü, gözaltı ve tutuklamalar gibi sorunlarla ilgili olarak Komisyon üyesi Füle’nin endişelerini dile getirdiğini biliyorum. AB yetkililerinin yaptığı müdahaleler sizce durumun iyileştirilmesi açısından ne derece etkili oluyor?

Bir düzeltme yapmak istiyorum. Bu konuda açıklama yapan tek kişi Komisyon üyesi Füle değil, Avrupa Birliği’ne üye devletler de Avrupa Komisyonu’nun son ilerleme raporunu onaylayarak bu konuda yorumda bulundular.

Ayrıca Avrupa Konseyi de bazı yorumlarda bulundu. Ancak Avrupa Birliği Delegasyonu olarak bizim açımızdan önemli olan; Konsey ile devlet ve hükümet başkanları tarafından onaylanan son İlerleme Raporu’nda bazı ilerlemelerin kaydedildiğinin belirtilmiş olmasıdır. Memnuniyetimiz sadece bu gelişmelerin uyum sürecine uygun olmasından kaynaklanmıyor; memnunuz çünkü burada söz konusu olan paylaştığımız değerler ve bunlar Türkiye halkının çıkarına ve en önemlisi de bu. Yapılan açılımlar ve kaydedilen ilerlemeler salt katılım için değil, Türk toplumunun menfaatine olduğu için yapılıyor. Burada sorumlu olan ve sürücü koltuğunda oturan sizsiniz, Türk Hükümeti, Meclis, sivil toplum. Ancak İlerleme Raporu’nda geri kalan bazı sorunlar konusunda ciddi endişeler bulunduğunun da altı çizildi.

YARGININ İŞLEYİŞİ

Yargının işleyişi konusunda Adalet Bakanı tarafından sunulan 18 Ocak tarihli reform paketine desteğimizi ifade ettik ve bundan sonraki reformları bekliyoruz. Ancak bildiğiniz üzere başka meseleler de var; örneğin, suç tanımı: İfade ve medya özgürlükleri ile ilgili zorluklar da tam olarak bununla bağlantılı. [İlerleme Raporu] ve [Konsey] ayrıca toplumsal cinsiyet, çocukların korunması, azınlıkların korunması, gözaltı koşulları gibi alanlarda halen bazı ilerlemelerin kaydedilmesi gerektiğini vurguladı. Burada herhangi bir şeyin dayatılması söz konusu değil. Burada söylenilen ‘Siz Avrupa Birliği’ne girmek istiyorsunuz, biz de bundan memnunuz.’

Bu, temel olarak demokrasi ve hukukun üstünlüğüne aynı şekilde bağlı olduğumuz anlamına geliyor. Bunu somut kurallara ve düzenlemelere dönüştürelim, bu kanun ve düzenlemeler sadece Avrupa Birliği’nin değil aynı zamanda Türkiye’nin de üye olduğu Avrupa Konseyi standartlarına ve Türkiye’nin taraf olduğu çoğu Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerine uygun olarak uygulansın. Siyasi otoriteler bu konudaki taahhütlerini yenilediler, bizler de her görüşmemizde mümkün olan en kısa zamanda bir şeylerin yapılması gerektiği konusunda ısrar ediyoruz. Bu adımlar ne kadar erken atılırsa o kadar iyi. Medya sektöründe durumunun endişe verici olduğu ortada.

Kıbrıs pürüzü

Kıbrıs’ın dönem başkanlığı ciddi bir engel teşkil eder mi, gidişatı tersine çevirebilir mi veya müzakere sürecinin askıya alınmasına neden olabilir mi?

Büyük sorunlarla karşılaşacağımızı sanmıyorum. Kıbrıs AB’nin bir üyesi ve Kıbrıs altı ay boyunca AB’ye başkanlık edecek. Birlik bu şekilde çalışıyor. Konsey kararları çerçevesinde genişleme sürecini müzakere etme yetkisi Komisyon’a verilmiştir. Bu nedenle sömestr sonuna dek ne kadar çok konuyu halledersek bir sonraki sömestrde daha çok çalışmaya devam etmemiz gerekecek. Halihazırda, AB ile Türkiye kurumları arasında görüşmelerin sürdürüleceği konusunda Türkiye hükümeti ile gayet açık bir mutabakatımız var. Müzakereye açık olan fasıllardaki görüşmeler tabii ki devam edecek çünkü müzakere eden yine Komisyon’dur. Kıbrıs’ın başkanlık döneminde muhtemelen gerçekleşe-meyecek tek şey bir başlığın resmi olarak açılmasıdır. Çünkü bu durumda hükümetler arası bir konferans yapılması gerekir ki bunu Türkiye reddedecektir.

BM himayesinde ikili bir çözüm sürecinin halen devam ettiğini de belirtmeliyim. Kıbrıs sorununun çözüme kavuşturulması sürecinin önünün açılması tabii ki müzakere sürecini herkes için kolaylaştıracaktır.

Mali krizden söz etmişken, yalnızca sokaktaki vatandaş değil belirli mevkilerdeki insanlar bile “Avrupa’nın haline bak”, “Katılmak istediğimiz Avrupa bu mu?” diyor. Dolayısıyla Türkiye’de genel olarak AB üyeliğine isteklilikte bir azalma olduğu hissedilebiliyor. Muhtemelen Avrupa tarafında da insanların kendi sorunları kendilerine fazlasıyla yetiyor bu nedenle de genişleme fikrine, daha fazla soruna pek sıcak bakmıyorlar. Avrupa’daki finans krizi yıllardır harcanmakta olan çabalara ağır bir darbe mi oldu?

Benim kadar derinden Avrupalı olan birisi için cevap hayır. Bugüne kadar birçok krizi atlattık. Bu krizlerden dersler çıkardık. Bu krizden de daha güçlü çıkmaya çalışacağız. Muhtemelen, şüphe yok ki, yarının AB’si dünkü AB’nin tıpatıp aynısı olmayacak...

İnsanların genişlemeye karşı olduklarını sanmıyorum. Ancak, krizin tam ortasındayken genişleme fikrinin pek de zihinlerde olmadığı görüşündeyim. İnsanlar kendi yaşamlarıyla uğraşıyorlar. Krize rağmen, AB, şüphesiz dünya genelinde en büyük, en müreffeh, açık ve demokratik alandır. Bu da AB’nin üye olmayan ülkeler için, özellikle gençler için neden cazip olduğunu ortaya koyuyor.

Terör ve demokrasi

Türkiye’de basın özgürlüğü ile ilgili tartışmalarda öne sürülen argümanları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Terörle mücadeleyi ifade ve medya özgürlükleri konularından ayırmalıyız, terörle mücadele meşru bir mücadeledir. Biz Türk Hükümeti’nin bu alandaki çabalarını destekliyoruz ve PKK Avrupa’nın terör örgütleri listesinde yer almaktadır. Avrupa’da hiçbir ülke PKK’nın eylemlerini desteklemiyor. Hem genel olarak AB seviyesinde hem de bazı üye devletler olarak ikili düzeyde, Türk Hükümeti ile mevzuat ve suçluların iadesi konularında iyi bir çalışma sürdürüyoruz. Ancak terörle mücadele demokratik alanı kısıtlamadan Türkiye’nin de bağlı olduğu uluslararası hukuk ve insan hakları norm ve standartlarına saygı çerçevesinde yürütülmelidir. Bu zor olmakla birlikte üstesinden gelinmesi gereken bir sorundur. İşte bu nedenle suç tanımı ve basın özgürlüğünün tekrar pozitif bir şekilde teyit edilmesi iki kilit unsuru oluşturmaktadır.

Bu konuda AB açıklamalar dışında ne yapabilir?

Sadece hükümete değil, sivil topluma da yardımcı olabileceğimiz pek çok yol var. Türkiye’de son derece canlı bir sivil topluma sahipsiniz. Onları dinlemeye gittim; yurttaş gruplarını, herkesi dinlemeliyiz. Eğitimlerle destek olabiliriz. Örneğin, Türk tarafının talebi üzerine polise ve jandarmaya yönelik insan hakları konusunda son derece enteresan eğitim programlarını destekliyoruz. Ayrıca basın özgürlüğü konusunda da eğitimler, çalıştaylar düzenleyebiliriz

Ermeni sorunu

Fransa’nın kabul edilen Ermeni kararı konusundaki tutumu malum. Bu sorunun yarattığı gerginlik, Türkiye-AB ilişkilerini nasıl etkiler?

AB’nin pozisyonu Komisyon Üyesi Füle tarafından kısa süre önce son derece net bir şekilde dile getirildi. AB hiçbir zaman kimseden AB’ye girmeden önceki geçmişiyle ilgili belli bir yorumda ya da davranışta bulunmasını istemedi. Bu mevcut üye devletlerden istenmedi, Türkiye’den de istenmiyor. Öte yandan, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişki AB açısından önemli. Biz komşularla iyi ilişkileri her zaman destekledik. Umuyoruz ki bir dönem açılımlarla yakalanmış olan yola tekrar dönülür. Ve kesinlikle umuyoruz ki Türkiye ile Ermenistan bir gün güvene dayalı bir ilişkiyi tesis edebilecek konuma gelir, çünkü bu hem AB, hem AB’nin komşuları hem de Avrupa’nın küresel güvenliği açısından önemli.

 

 

MİLLİYET


Bu haber 686 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,889 µs