En Sıcak Konular

Odanıza eşinizden başka bir şey sokmayın!

21 Şubat 2012 07:56 tsi
Odanıza eşinizden başka bir şey sokmayın! "Bütün toz kaynağı olabilecek şey yatak odasında bulunur. Bu bakımdan akarlar bol olur. O yüzden ben diyorum ki astımlı hastalara, yatak odanıza eşinizden ve yataktan başka bir şey sokmayın!"

Vatan gazetesinden Mine Şenocaklı'nın Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta ile yapmış olduğu röportaj:

Türkiye’de en çok gördüğümüz alerjen ev akarlarıdır. Karanlık ve nemli ortamlarda ürer bunlar. Bizde ise birçok apartmanda yatak odası arka tarafa, ışıklığa bakar. İçerisi güneş almıyordur, karanlıktır, nemlidir. Üstelik yer darlığından yatak odası daha çok ardiye gibi kullanılır. Nerede kullanılmayan eşya varsa oraya atılır. Bütün toz kaynağı olabilecek şey yatak odasında bulunur. Bu bakımdan akarlar bol olur. O yüzden ben diyorum ki astımlı hastalara, yatak odanıza eşinizden ve yataktan başka bir şey sokmayın!

- Geçenlerde bir yazı okudum, “Eğer sabaha karşı nefessiz kalıp uyanıyorsanız ya astımınız vardır ya da kalp yetmezliğiniz” diyordu...

Astım ataklarının özelliği sabaha karşı olmaları zaten. Çünkü normal insanlarda da solunum yolları sabaha karşı daralır, buna ‘sirkadiyen ritimler’ diyoruz. Vücudun bir iç saati var. Mesela melatonin gibi bazı hormonlar gece salgılanıyor. Biliyorsunuz, melatonin bağışıklık sistemini kuvvetlendiren, kalp hastalıklarına, kanserlere karşı koruyucu etkisi olan bir hormon. Son senelerde yapılan araştırmalar ortaya koymaya başladı ki, vardiyalı çalışanlarda, gece bekçilerinde, gece çalışanlarda bu hastalıklar daha çok görülüyor.

- Kanser, kalp gibi mi?

Evet. Çünkü uyumaları gereken saatte çalışıyorlar.

Asla ışıkta uyumayın

- Gece de uyusanız, eğer odada az da olsa bir ışık varsa, yine melatonin hormonunun salgılanmasını engellediği söyleniyor...

Evet. Işıkta uyumak iyi değil. Çünkü karanlıkta salgılanıyor bu hormon. Karanlıkta, hiç ışık olmayan bir yerde uyumak lazım.

- Vücudun ritminden bahsediyordunuz, ben sorularla konuyu dağıttım...

Mesela hormonlar gibi ateş de değişkendir. İnsanların ateşi sabaha karşı çok düşüktür. Diyelim saat 5’te ölçün 36.3 çıkar. Akşamüstü ölçün, normal bir insanda 36.6-36.7 çıkar. Ateşin de böyle oynaklığı var. Nabız ve tansiyon da gün içinde değişkendir. İşte aynı şey solunum yolları için de geçerli. Gece yattığınız zaman, uykuda sabaha karşı solunum yollarınızın en dar olduğu zamandır. Normalde benim de solunum yollarım daralıyor. Ama benim bronşlarım diyelim ki yüzde 5-10 daralıyorsa, bu bende hissedilecek bir etki yapmıyor. Ama astımlı adamın zaten solunum yolları darsa, bir de onun yüzde 5-10 daralması ciddi darlığa yol açıp öksürüğe, sıkıntıya, hırıltıya, nefes darlığına yol açıp hastayı uykusundan uyandırabiliyor.

Ataklar ilaçsız da geçebilir

- Peki solunum yolları uykuda niye daralıyor?

Çünkü solunum yollarının iki türlü siniri var. Birine ‘sempatik sinir’, diğerine ‘parasempatik sinir’ diyoruz. Normalde solunum yollarına sempatik sinir sistemi hakim, o bronşları açık tutuyor. Parasempatik sistem ise bronşları daraltma özelliği olan bir sistem. Gece uykuda parasempatik sistem hakim olduğu için bronşlar daralıyor. Yine sabaha karşı vücuttaki kortizon hormonu miktarı düşüyor. Bu da solunum yollarını daraltıyor. Ayrıca gece sabaha karşı havanın en soğuk olduğu zamandır. Soğuk hava da bronşları daraltıyor. İnsanlar kapalı mekanlarda yatıyor tabii... Kapalı mekanlarda alerjisi olanların tozlardan, küflerden etkilenme ihtimalleri de daha yüksek. Bu yüzden sabaha karşı astım atakları daha çok görülür. Hatta adamın gündüz bir şikayeti olmaz, sadece sabaha karşı bu şikayetleri olur. Kalkar, öğlene doğru hastaneye gider, muayene edildiğinde, astım testleri yapıldığında sonuç hiçbir şey yokmuş gibi çıkabilir. Hastaya, “Senin bir şeyin yok” denebilir. Halbuki sabah o süre içindedir tüm sıkıntı. Ama astımlılar korkmasın; ilaçsız, kendiliğinden de bu atakların geçmesi mümkündür.

- O anda ne yapmak lazım?

Önemli olan bu atakların olmasını engellemek. Astımları basit olarak ikiye ayırıyoruz; alerjik olanlar ve olmayanlar şeklinde. Neye alerjisi olduğu biliniyorsa, mesela ev tozuna veya küflere alerji varsa, onlardan mümkün olduğu kadar uzak durmak gerekir. Ama bunlardan da her zaman uzak kalmak tam manasıyla mümkün değil. Çünkü Türkiye’de en çok gördüğümüz alerjen ev akarları. Her evde mutlaka vardır. Evin güneş alıp almadığına, ısısına, nemine göre akar miktarı da değişir. Karanlık ve nemli ortamlarda daha çok ürer bunlar. Bizde de birçok apartmanda yatak odası genellikle arka tarafa, ışıklığa bakar, çoğunda küçük bir pencere vardır. İçerisi güneş almıyordur, karanlıktır, nemlidir. Bir de bizim evlerimizde yerlerde çok halı vardır ve yer darlığından yatak odası daha çok ardiye gibi de kullanılır. Nerede kullanılmayan eşya varsa yatak odasına atılır. Bütün toz kaynağı olabilecek şey yatak odasında bulunur. Bu bakımdan bu akarlardan tamamen uzaklaşmak mümkün değildir.

- Oda arkaya bakıyorsa, karanlıksa, tozluysa astımlılar için iyi değil diyorsunuz...

Evet. Oda karanlıksa, güneş almıyorsa, iyi havalandırılmıyorsa, rutubetliyse, çok eşyalıysa, halılar, koltuk, kanepe, divan varsa akarlar orada bol olur. O yüzden ben diyorum ki astımlı hastalara, yatak odanıza eşinizden ve yataktan başka bir şey sokmayın!

Kavun kokan taksilerden uzak durun

- Peki ya şu kokular? Onlardan uzak durmak mümkün mü? Artık insanlar temizlik yapmak yerine hazır kokular alıp sıkıyorlar evlerine, arabalarına... Ne zaman taksiye binsem tıkanıyorum, bu kokular yüzünden...

Astımlılar için en kötüsü bu. Bir de taksilerde kavun kokusu modası var. Hangi taksiye binsen kavun kamyonuna binmişsin gibi kokuyor. Astımınız varsa o taksilerden uzak duracaksınız.

- Sigara gibi şu kokuları da yasaklasalar diyorum...

Vallahi doğru. Özellikle araba kokusu daha önemli. Çünkü içerisi küçük hacimli. Özellikle kış günleri hava soğuk diye camlar da kapalı oluyor. İçerideki koku insanları daha çok etkiliyor. Aynı şekilde arabanın kliması da etkileyebilir astımlıyı... Klima kullanmak sakıncalı değil ama astımı olanların arabaya binmeden önce kapıları açıp içeriyi havalandırmaları gerekir. Çünkü klimanın ağzında biriken tozlar kapılar kapalı ise arabanın içinde kalıyor.

- Derdini ifade edebilecek yaştaki astımlılar için sorun yok. Rica ediyoruz, taksinin camı açılıyor. Hoş ona rağmen içerdeki koku yoğunsa camı açmak da fayda etmiyor. Yine tıkanıp, öksürmeye başlıyoruz... Ya astımlı ufak çocuklar ne yapsın? Anneler de olanın bitenin farkında değil. Temiz koksun diye bol detarjanla yıkadıkları giysileri giydiriyorlar çocuklarına. Evi bol detarjanla temizliyorlar. Oysa bu kokular ölüm gibi...

Hayatımızda böyle 80 binden fazla kimyasal madde var. Mesela bu çamaşır deterjanlarında, yumuşatıcılarda, koku vericilerde. Hele kadınların yüzlerine gözlerine sürdükleri kremlerde... Onların hepsinde zararlı kimyasallar var. Özellikle sprey şeklinde olanlar daha zararlı. Mutlaka bunlardan uzak durmak lazım. Sadece astımlı hastaların değil, sağlıklı insanların da uzak durmaları lazım...

- Peki hocam ev temizliği, özellikle akarların temizliği için ne öneriyorsunuz?

Akarların temizliği, ancak onların üremelerinin kolay olduğu ortamları ortadan kaldırmakla, onların üreyeceği ideal şartları yok etmekle mümkün. Nedir bunlar? Çok sıcak, nemli karanlık, havalanmayan yerlerde çok ürer akarlar. Demek ki önce odayı havalandıracağız.

Çamaşırlarınızı dışarıda kurutun

- Temizliği neyle yapacağız peki?

Akarlara karşı pek çok ticari ürün var. Bunlardan biri de özel, emiş gücü yüksek süpürgeler. Akarları su içine çekiyor diye öneriliyorlar. Tamam, standart süpürgelere göre emiş güçleri yüksek ama bunların da hastalara bir faydası yok. Dolayısıyla bunlara dünya kadar para vermenin de bir manası yok. Evi temizlemek, evdeki halıyı, koltuğu, kanepeyi azaltmak çok daha etkili ve bedava bir yöntem. Ayrıca koltuklar, yatak şilteleri ve halılar için özel ilaçlar var. Bunlar da ticari ürün, hiçbir faydaları yok. Normal temizliğimizi yapalım yeter. Temizliği de en basit ürünle yapacağız. Beyaz sabunla ya da arap sabunuyla. Bir sabun ne kadar katkısızsa o kadar sağlıklı demektir. Ne kadar çok kokuluysa, renkliyse içinde o kadar fazla kimyasal madde var demektir. İdeali doğal kalıp sabun... Eğer güzel kokmadığını düşünüyorsanız, çamaşırlarınızın arasına lavanta koyarsınız.

- Hocam ben çamaşır yıkarken deterjan kullanmıyorum ama eğer mecbur kalıp kullanmışsam, bir kez daha duruluyorum ki çamaşırı o koku gitsin...

Doğru. Çünkü bu kokuların içinde kanserojen olan uçucu kimyasallar da var ve onlar havaya karışıyor. Bu yüzden dışarıda kurutmak lazım kokulu çamaşırları. Kapalı ortamda kurutulduğunda hem astımlıları etkiliyor hem de bu deterjanların bazılarında kanserojen kimyasal maddeler var. Onlardan sağlıklı insanların da uzak kalmaları lazım.

Bu arada bir şeye daha dikkat çekmek istiyorum; biz astımlılara spor yapın diyoruz. En iyi spor da yüzmedir ama açık havada deniz veya havuzda yapılan yüzmedir. Kapalı havuzlarda yüzmelerini istemiyoruz. Zira bu havuzlara klor konuyor. Onun için astım olanların bırakın yüzmeyi, kapalı havuzlara gidip yüzenlere bakması bile zararlı.

Çocuğunuz kelimeleri hece hece söylüyorsa dikkat!

- Astım krizi sırasında neler olur?

Astım krizi sırasında bronşların etrafındaki düz kaslar kasılmaya, bronş duvarında iltihap hücreleri birikmeye, aşırı miktarda ve yapışkan salgı oluşmaya başlar, bronş duvarında ödem meydana gelir, bronş çevresinde yer alan damarlar genişler ve bronşları döşeyen epitel hücrelerinin dökülmesi bronşların daralmasına yol açar. Fazla bilimsel oldu ama böyle...

- Peki hangi belirti ve bulgular astım krizinin şiddetli olduğunu gösterir?

Şiddetli astım krizi belirtilerinin hem hastalar hem de hasta yakınları tarafından çok iyi bilinmesi gerekir. Bu hastalar bir an önce hastaneye ulaştırılmalı ve tedavileri doktor denetiminde sürdürülmelidir. Her şeyden önce hastaların huzursuz ve endişe içinde oldukları kolaylıkla görülebilir. Konuşmaları güçleşmiştir. Kelimeleri tek seferde değil, ancak hece hece söyleyebilirler. Hastanın uyuklar durumu ve şuurunun bulanık olması çok ağır astım krizinin işaretidir.

Dudakların ve tırnak yataklarının morarması, dakikada nefes alma sayısının 30’un üzerinde olması, göğüs duvarı ve karın duvarı hareketleri arasında uyumsuzluk, nefes alırken kaburga aralıklarının içeriye doğru çekilmesi, nabzın düzensiz ve sayısının 120’nin üzerinde olması veya tam tersi kalp atışlarının yavaşlaması şiddetli astım krizinin belirtileridir.

- Astım atakları birdenbire mi yoksa yavaş yavaş mı başlar? Bu atakların önceden anlaşılması mümkün müdür?

Astım atakları ani olarak da başlayabilir, yavaş yavaş da. Bazı hastaların astım krizinin başlayacağını önceden hissetmeleri de mümkündür. Boğazda yanma, hapşırık krizleri, burun tıkanıklığı, su gibi burun akıntısı, çene, ense ve saçlarda kaşıntı gibi öncü belirtiler gelişebilir. Bazı astımlılar ise esneme, kol, bacak ve sırtta kızarma, terleme ve ağrı gibi belirtileri kriz habercisi olarak bildirmişlerdir.

Çocuklardaki astım krizlerinde nezle, farenjit gibi üst solunum yollarının viral enfeksiyonlarının çok büyük önemi vardır. Anneler bu durumu çok iyi bilirler; çocuklarının önce burnu akar, hapşırır veya boğazı ağrır ve hemen o gece veya ertesi gün de öksürük, hırıltı, nefes darlığı şikayetleri başlar. Bu durumda hemen hastaneye gitmeleri gerekir.

Ama buradan astımlı hastalara seslenmek istiyorum. Korku ve paniğe hiç gerek yok. Astım günümüz tıbbının en iyi tedavi edebildiği hastalıkların başında geliyor. Hatta her zaman söylediğim gibi kendilerine iyi bakan astımlı hastalar diğer insanlara göre daha uzun ve sağlıklı yaşarlar.

Şunu kesinlikle söyleyebilirim ki bugün doktor kontrolü altında olan bir hastanın astım krizinden ölmesi adeta imkansız gibidir. Elbette astım krizinden ölen hastalar vardır, ama bunların sayısı son derecede azdır ve çoğu düzenli takip ve tedavi altında olmayan, yanlış tedavi gören, astımla beraber kalp, tansiyon, böbrek, diyabet gibi başka hastalıkları da olan yaşlı insanlardır.

Aynı zamanda usta bir udî!

Prof. Ahmet Rasim Küçükusta, astımlı bir hasta olarak gerekli tüm reçeteleri verdi bana... Mesleğim gazetecilik, stres diz boyu ya, bir ricamı da kırmadı... Hekimliği kadar usta bir udî olduğunu biliyordum. Hekimlikten de daha eski bu meziyeti, dedesinden, babasından yadigâr! Aldı udu eline, eşiyle bana küçük bir solo konser verdi. Bende ne stres kaldı ne de nefes darlığı!



Bu haber 1,807 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,256 µs