En Sıcak Konular

Acaba bu kurnazlık kimin aklına geldi?

7 Şubat 2012 17:13 tsi
Acaba bu kurnazlık kimin aklına geldi? "Ülkenin Hıristiyan azınlıklarından birine mensup özgürlükçü bir aydın, İslamcı iktidarın oluşturduğu karanlık sahnede sokak ortasında ensesinden vurularak öldürülüyor: Batılı zihinlerin bundan daha çabuk kabul edebilecekleri başka bir entrika olabilir m

Anti-misyoner kampanyanın sahibi kimdi?

Türkiye’de AK Parti iktidarının kurulmasıyla birlikte başlayan anti-misyoner kampanyanın Müslüman dindarlar tarafından değil, Müslümanlığın da, demokrasinin de hiç önemli olmadığı yeni türde bir milliyetçilik (ulusalcılık) tarafından kışkırtıldığı apaçıktı. Fakat Batılıları, kampanyanın sahibinin görünüşleri ve “hayat tarzları” kendilerine çok benzeyen laik-ulusalcılar olduğuna inandırmak ne kadar zorsa, Müslüman dindarlar olduğuna inandırmak o kadar kolaydı.

“Festival filmi gazeteciliği” için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı; hatta iyi örgütlenebilirse, belki bu kampanya “Türkiye İran oluyor”dan bile daha etkili kılınabilirdi.

Birincisi gibi bu kampanya da gayet başarılı oldu. Bunu, Avrupa Parlamentosu’nda yaşadığım kişisel tecrübeden de biliyorum...

Geçtiğimiz eylül ayında bir sosyal demokrat ve bir liberal milletvekilinin davetiyle gittiğim Avrupa Parlamentosu’nda yaptığım ikili görüşmelerde muhataplarımı hep Türkiye ile ilgili olarak daha “nüanslı”, ezberlere yaslanmayan bir bakış açısına sahip olmaları gerektiği konusunda ikna etmeye çalıştım. Bu amaçla da onlara sık sık Türkiye’deki 2003-2007 arasındaki anti-misyoner kampanyanın gerçek niteliğini anlatıyordum. Ben, aradan geçen zamanda işin künhüne vardıklarını düşündüğüm muhataplarımdan “haklısınız, çok fena yanıldık o zaman” gibi bir cevap beklerken, şaşkınlıkla gözledim ki çoğu eski ezberlerini hâlâ muhafaza ediyorlardı.

Temelkuran’ın “festival filmi...”

Ece Temelkuran’ın The Guardian için kaleme aldığı “Türk gazeteciler çok korkuyorlar –ama bu korkuya karşı savaşmalıyız” başlıklı yazıyı okurken de tıpkı “Türkiye İran oluyor” günlerindeki gibi, tıpkı “Müslümanlar Türkiye’de Hıristiyan azınlığı boğazlıyor” günlerindeki gibi bir gazetecilikle karşı karşıya olduğumuz hissiyatına kapıldım.

Ben, yazıdan ilk olarak Serdar Kaya’nın Taraf’taki 29 ocak tarihli yazısının altına koyduğu “Ece Temelkuran ve Hrant Dink notu” vesilesiyle haberdar oldum. Şöyle diyordu Kaya:

“(...) Türkiye’nin gerçeklerini yakından bilmeden yazıyı okuyan birinin Dink’in AKP tarafından sindirilen gazetecilerden biri olduğunu (ve hatta AKP tarafından öldürtüldüğünü) düşünmesi işten bile değil. Temelkuran’ın yazısını neden bu şekilde kurgulamayı tercih ettiğini bilemiyorum. Ama Hrant Dink’in adının ve fotoğrafının bu şekilde istismar edilmesi epey rahatsız edici.”

Gerçekten de Temelkuran’ın yazısı esasen Dink cinayetinin İslamcı iktidarla rabıtası ekseninde kurgulanmıştı.

Ülkenin Hıristiyan azınlıklarından birine mensup özgürlükçü bir aydın, İslamcı iktidarın oluşturduğu karanlık sahnede sokak ortasında ensesinden vurularak öldürülüyor: Batılı zihinlerin bundan daha çabuk kabul edebilecekleri başka bir entrika olabilir mi?

Şu kurgunun ikna ediciliğine bakın:

“Türk gazeteciler çok korkuyorlar” başlığıyla yazı gövdesi arasında yer alan fotoğrafta Hrant Dink’in, üzeri kâğıtlarla kaplanmış ölü bedeni kaldırımda boylu boyunca yatıyor.

Fotoğrafaltında ise şu ibare yer alıyor: “Türk-Ermeni gazeteci Hrant Dink İstanbul’da ofisinin önünde vurularak öldürüldü.”

Bu bileşime biraz daha yakından bakalım...

Türk gazeteciler kimden korkuyorlar? Elbette, başlığın gizli öznesi olan “İslamcı iktidar”dan korkuyorlar. Şimdi bu bilgiyi haberin fotoğrafıyla ve fotoğrafaltıyla birleştirin...

Bu bileşim, Türkiye’yi nüanslarla izleyen çok küçük bir bölümü dışında İngiliz okurlara ne söylemektedir?

Tabii ki şunu söylemektedir: Türkiye’de gazeteciler mevcut iktidardan çok korkmaktadırlar, çünkü bu iktidarın sabıkaları arasında işte böyle gazeteci cinayetleri de vardır.

Bu bileşimden başka hiçbir anlam çıkmaz.

Benim merak ettiğim şu: Acaba bu kurnazlık kimin aklına geldi?

Serdar Kaya, “Temelkuran’ın yazısını neden bu şekilde kurgulamayı tercih ettiğini bilemiyorum” diyor.

Tabii, Temelkuran’ın yazısını gazeteye teslim ettiğini, gerisine karışmadığını ve bu kurgunun gazete editörlerinin tercihi olması da güçlü bir ihtimal. Üçüncü bir ihtimal ise, kurgunun bir “ortak yapım” olması... Ece Temelkuran’ın yazı yayımlandıktan sonra yaptığı “The Guardian gazetesinin yazı işleri ile tanışırız evvelden” açıklaması bu ihtimali güçlendiriyor.

Fakat her durumda The Guardian’ın (“bile” mi desem) “Dink’in AKP tarafından sindirilen gazetecilerden biri olduğunu (ve hatta AKP tarafından öldürtüldüğünü)” düşünme yolunda epeyce kıvama geldiğini, getirildiğini anlayabiliyoruz. Bu da, “Türk gazeteciler”in Batı için çektiği bu üçüncü “festival filmi”nde de şimdiden muazzam başarılar elde ettiklerini gösteriyor.

Sorun, ülkesinin “sadece günahlarını” anlatmakta değil

Temelkuran, yazısına gelen tepkilere verdiği cevaplardan birinde şöyle demişti:

“(...) Acı çeken 3. Dünya yazarının sadece ülkesinin günahlarını anlatmak üzerine kariyer inşa etmesi kadar berbat bir şey yoktur herhalde. Onlardan biri olmamak için elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsiniz.”

Bence Ece Temelkuran’ın ülkesinin sadece “günahlarını” anlatma tercihinde bir sorun yok. Onu “ülkesini gammazlayan hain” olarak damgalamaya kalkanlarla benim elbette bir işim olamaz, hatta Temelkuran’ın son cümlesini bu bağnazlığa verilmiş bir taviz olarak görüyorum.

Benim derdim şu: Eleştiri dürüstçe yapılmalı... Olguları gizleyerek ya da “nasıl olsa Türkiye’yi uzaktan izliyorlar, yuttururum” düşüncesiyle iddiaları olgu gibi sunarak yapılmamalı.

Alper Görmüş / Taraf (İlgili kısım)



Bu haber 1,175 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,060 µs