Ankara ne yapmaya çalışıyor?

27 Ocak 2012 09:01 tsi
Ankara dün çok önemli bir konuğu ağırladı... Bu ziyaret iki bakımdan önemli...

Bölünmek ve büyümek

Ankara dün çok önemli bir konuğu ağırladı. Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi Başkanı Ammar El Hekim, davet üzerine Türkiye’ye geldi ve Dışişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı ve Başbakan üçgeninde, yani en üst düzeyde ağırlandı.

Bu ziyaret iki bakımdan önemli. Birincisi, Ankara-Bağdat hattında, özellikle Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin açıklamalarıyla ortaya çıkan gerginlik devam ederken, önemli bir Şii lider, en üst düzeyde temaslarda bulunuyor. İkincisi, Ammar El Hekim, Ankara’nın yakın ilişki içinde olduğu bir isim ve Irak siyasetinde çok önemli bir karşılığı var.

Nitekim Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu tabloyu, görüşme sonrasında yaptığı basın toplantısında ‘El Hekim’in bölgedeki en köklü ilmi geleneklerin birinden geldiğini ve ailesinin Irak’taki özgürlük mücadelesinde pek çok şehit verdiğini’ vurgulayarak ortaya koydu.

Irak’ın yakın tarihinde Baas yönetimine karşı verilen mücadelede Şiiler için iki önemli aileden birisini temsil ediyor El Hekim ismi. Diğer ismin de Sadr ailesi olduğunu, Irak siyasetinin bir başka önemli aktörü Mukteda Sadr’ın gücünün buradan geldiğini de hatırlatalım.

Yeri gelmişken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun son İran ziyaretinde Mukteda Sadr’la görüştüğünü de hatırlatalım. Kime, Ankara’yı mezhep kışkırtıcılığı yapmakla suçlayanlara elbette!

Ankara Şiilere nüfuz mu ediyor?

Peki, Ankara ne yapmaya çalışıyor? Öncelikle, giderek tırmanan mezhep temelli ayrışmanın öncelikle Irak’ın aleyhine olacağını anlatıyor muhataplarına. Maliki hükümetinin izlediği politikaların, bu ülkede yaşayan tüm Şiiler tarafından kayıtsız şartsız baş tacı edilmediğini El Hekim’in Türkiye ziyaretindeki sözlerinin satır aralarında bulmak mümkün.

Bu konular giderek daha fazla hassasiyet taşıyor, o nedenle söyleyeceğim her şeyi eskisinden çok daha fazla ölçüp tartmaya çalışıyorum. Açıkçası Türkiye, Irak Şiileri üzerinde bir nüfuz arayışı içinde değil; bunun, istese de çok kolay olmayacağını çok iyi biliyor. Ama arada birtakım doğal farklar ya da sınırlar olsa bile muhataplarının daha ‘akil’ olmasına gayret ediyor.

El Hekim’in ziyaretine bu gözle bakmakta yarar var. Maliki’nin giderek ölçüyü kaçıran siyasetini değil, daha köklü, aklı başında ve gelenek sahibi bir siyasi muhatap arıyor başka bir ifadeyle. El Hekim ve Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi, Londra’dan Tahran’a kadar geniş bir alanda tecrübe sahibi bir siyasi hareketi temsil ediyor. Dahası bu bölgede Türkiye’nin ne anlama geldiğini de çok iyi biliyorlar.

Kim nerede duracak?

Bu ziyaret ve sonrasında ortaya çıkacak tablo, Maliki üzerinden sert bir geri dönüş ya da Ankara’yla yeni bir yakınlaşma süreci olmayacaktır. Bu gereksiz ve bir o kadar da karşılıksız bir beklenti olur.

Ancak, herkesin kendi doğal sınırlarında hareket etme konusunda kararlı olduğu bir dönemde, kimin nerede ve nereye kadar duracağının da doğru dürüst konuşulması gerekiyor.

Bunu Maliki ile konuşmak sadece gerginliği artırıyor. El Hekim ve benzeri aklı başında aktörlerle konuşmak ise rekabeti ortadan kaldırmıyor; ancak çatışmaya dönüşmesini engelliyor. Bu sandığımızdan çok daha önemli bir fark.

Artık hepimiz şu gerçeğe kendimizi hazırlayalım. Türkiye, en başta şu anda ciddi sorunlar yaşadığı Kürtler olmak üzere, kendi doğal coğrafyasında etkinlik sağlamak ve savunma hattını oluşturmak için yola çıkmıştır. Bu yoldan geri dönmeniz, sözü evirip çevirmeden söyleyelim, bölünmenizdir.

Siyasi sınırlar varsın dursun, kimseye bir zararı yok. Ama doğal sınırlarınızda büyümek varken, bölünmeye razı olmak herhalde akıllara ziyan bir tercih olur.

Nasuhi Güngör / Star

Bu haber 1,485 defa okundu.