iyibilgi özel" /> iyibilgi özel"/>

En Sıcak Konular

Kabiliyet’siz’ misiniz yoksa ebleh mi?

24 Ocak 2012 13:28 tsi
Kabiliyet’siz’ misiniz yoksa ebleh mi? "Şaka gibi. Karikatür gibi. Absürd komedi denilen türün malzemesi gibi… Hepsi gerçek." iyibilgi özel

Ne kadar karşı çıkarsam çıkayım, yaşadığım evde bir televizyon oluyor. İki yıl önce televizyonu kaldırıp bodruma taşımayı başarmıştık. Yeni evimizde duvara monte edilmiş kocaman bir ekran karşıladı bizi. O duvardaki şey bir biçimde açtırıyor kendisini. Her gün ve daimi olmasa da bir bakılıyor duruma.  

Geçen akşam yine bir şeye bakacaktık mazeretiyle açıldı o şeytan kutusu.  Açıldı ki sormayın a dostlar, neler görüldü…

Tuhaf şeyler oluyor. Ekranda üç tane genç zıplıyor. Deli gibi zıplıyor ama, öyle böyle değil. Neden zıpladıklarını, o şeyleri neden yaptıklarını anlamaya çalışıyorum. Kendi başıma bir sebep bulamıyor, ev halkından yardım istiyorum. Üç gencin neden öyle sağa sola koşup zıpladıklarını, o hafsalaya sığmaz hareketlerin sebebini bilmek için kalp gözü açık olanlardan olmak lazım ama ondan da bizim evde yok.  

Ekrana iyice yapışıyorum. Kamera yakın çekime geçiyor ara ara. O zaman gençlerin yüzleri, saçları filan da daha net seçiliyor. Saçlarını yanlardan tutup üstte araba fırçası olacak şekilde nizami biçimde bir araya getirmiş, her bir teli yandakine bitişik ve dik duracak şekilde de zamklamışlar. Ay aman birinin yüzünü gösterivermesin mi kameralar, aman dedim bu ne. Ay bunun anneciği ne yapmış da bu yavru kendisine verilmiş. Yavru diyorum ya, artık o da Allah’ın bir kulu, yakışmaz başka şey söylemek diye.  

O gün de ev kalabalık. Aman dedim Rabbi gücendirmeyelim, en nihayetinde o da bir yaratılmış. Hoş değil laf söylemek. Misafirlerden birinin delikanlı sayılır oğlu “Elif Teyzecim o yaradılıştan öyle değil, tarz olarak kendini değiştiriyor” demesin mi?

Aman evladım nasıl olur, yavrunun gözleri kan çanağına dönmüş, saçları yukarıya doğru yolunmuş, tiftilmiş, yakılmış… Ben diyeyim yapağı sen de belediye faraşının son atağı. Hiç insan yaradılıştan böyle olmasa kendi kendine eder mi bu zulmü?

Edermiş, ikna olmadımsa da, hadi dedim, vardır bir bildikleri.

Meğer işler benim bildiğim gibi değilmiş işte. Bu çocukların anneleri dünyaya gelişleri itibariyle normal, bildiğiniz mahalle kızlarıymış. Normal oğlanlarla da evlenmişler, orada da bir acaiplik yok yani. Sonra bu çocuklar doğmuş. Annelerinin işi gücü varmış tabii. Yemek bulaşık altın günü, komşuda beş çayı, sabah kahvesi, kim kiminle ne vakitte evlensin programları derken, bu yavrucuklar televizyonla büyüyüvermiş.  

E tabi, çocuk televizyonla büyüyünce, anne de mutfakta kadın programlarının üstündeki ebem kuşaklarında sörf yapmaca olunca, yavrular böyle zıplak olmuş.

Sadece zıplak olsa iyi.  

Hep birden onursuz olmuş. Aman ha, hakaret değil, tespit var. Aman bir azarlıyorlar bunları. Azarlayanlar kim, jüri üyeleri. “Sen evladım,” diyor deli gömleğinin boncuklusundan giymiş olan kadın; “Nedir bu kıyafet? Ne kadar sıradan. Bunu mu buldun? Biz burada sıra dışı, her an göremeyeceğimiz, farklı bir tarz arıyoruz… Sen ebleh misin?... Bence senin annen de ebleh… Bir de büyükannen var ya, eblehlik onunla başlamış…” Üstünde   uzay filmlerinden tanıdık ’sıradan’ kostümü olan genç ağlamaya başlıyor.  

“Şimdi benim annem öncelikle… Yani biz ailecek örf ananelerine düşkün… Mesela Hürrem’in Kanuni’ye varmadan önce ve vardıktan sonra… dııııtlar… yani benim annemler bu konuyu konuşmak üzere toplanırlar yani. Yani bizim evimizde atalarımıza filan… Babam da yetenekli bi kişilik ayrıca, o da balkondaki serçelere amuda kalkmadan ekmek yok sloganını benimsetti… O gelmek istiyor ama amcamın baltayı taşa vurma yeteneğini ispatladığı sırada yengem de parayı su dolu bardaktan hoplatarak tek seferde cüzdanına sokma yarışmasına giderken…”

“Git sen git, laf çok kabiliyet yok. Biz burada neler gördük. Burnundan limonu sokup ağzından suyunu çıkar desem, onu bile beceremezsin, kabiliyetliyim demişsin utanmada da yok. Sen anca ağla zaten. Zıplamak öyle olmaz. Kanuni dedin, senin gibi zıplayan adamla cenge mi gidilir? Askere de gidemezsin sen. Dur bakayım, düztaban mısın? Cevap ver.”

“Bana bir şans daha verirseniz, bir kere daha yarışmak istiyorum çünkü benim kardeşim de dans yarışmasına katılcak benim ona kostüm parası bulmam lazım… Yani son bi şans daha verirseniz… Sesim de güzel benim. Abi acıyın abi ya.”

Jüri üyelerinin gözleri doluyor. Müzik kalbimizin en yağ bağlamış yerlerine sızmaya çalışıyor, derken kendime geliyorum.

O gece ben birçok şeyi sorguladım.

Mesela dedim ki, “ayol bu çocuklar neden zıplıyor peki? Çok televizyon seyrettiler, içlerine elektrik kaçtı, enerjileri bünyede patladı da, bir mahalleye yetecek elektriği üretiyorlar, vaziyetlerinin sebebi hikmeti bu mudur? Yani çıkış noktasında, zıplak oldukları o ilk andaki itki nedir? Mevzu nerede başladı?”

Yok dediler, öyle elektrik üretmek, ülkenin yararına bir enerji sarfiyatına girişmek gibi bir durum yok. Bunlar ne kadar kabiliyetli olduklarını göstermek için zıplıyorlar.

Tamam dedim, zıplamak hususunda çok kabiliyetliler, de, bu yarışmayı kazandıklarında ne olacaklar?

Bu arada, yarışma zıplama yarışması değil sevgili okur. Öyle çeşitli yetenek sahipleri geliyor, en değişik, en güzel yetenek tespit edilip ona ödül veriliyor.  

Bu çok iyi ve sürekli zıplayabilen çocuklar neymiş ki zaten, bir kulağından soktuğu iğneyi burun deliğinden çıkarabilen hokkabazlar, köpeğine vals yaptırabilen mühendisler, koyununa kaval çalmayı öğrettikten sonra sütünü de yitiren çobanlar, GDO komasına soktukları çocuklarıyla gurur duyan anneler, kendisine reklamları izlettire izlettire en çok reklam izlettiren anne yarışmasında birinci olmuş annesini öööyle boş bakışıyla ortasından yarmayı başarmış küçük kızlar… Her neviden kul buradaymış.

En yetenekli arkadaşa alkışlar eşliğinde bilmem şu kadar para, ötekilere de kabiliyetsizsiniz kardeşim, gidiniz uğraşınız, göz altlarınıza daha farklı şeyler sürüp daha çok zıplayarak, olmadı kulağınızı ekranda kesip, yetmedi böbreğini canlı yayında yirmi saniyede masanın üzerine kansız bir şekilde koymayı başarıp öyle geliniz karşımıza deyip, yedi ceddiyle alay edip, bir de küfredip, doğacak çocuklarına da beddualar etmek, çocuklarından olacak nesle de sizden bir şey olmaz aşısı yapmak suretiyle, kovuyorlarmış.

Şaka gibi. Karikatür gibi. Absürd komedi denilen türün malzemesi gibi… Hepsi gerçek. Yazıp yazıp sildiklerim, elimin varmadıkları bunların yanında hiç. Ben bu yazıyı yazarken internetten bir şey izlettiler. Bu da bir yarışmaymış. İnsan onurunun alınıp haşat edildiği, linç edildiği, sonunda da kapı dışarı edildiği programlar bunlar. Galiba napıyor bu RTÜK demek hakkımız yok. Çoluk çocuk bunları seyrede seyrede, sosyal evrimimizin sonuna geldik. Patlıyoruz. Şimdi okulda düşen arkadaşını itip “öldün mü lan” diyen çocuğumuz, yarın bize bakıp, “ölmedi bu lan” diyecek, korkuyorum. 

www.iyibilgi.com  özel / Elif Ayla



Bu haber 1,639 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,384 µs