En Sıcak Konular

Türkiye 'Milliyetçi Cephe' kabusu yaşamayacaktır

19 Haziran 2007 09:51 tsi
Türkiye 'Milliyetçi Cephe' kabusu yaşamayacaktır Ertuğrul Günay: Cumhuriyet üstünden gerdirme tutmadı, şimdi milliyetçilik üstünden kutuplaştırma çabası sürüyor. Ama AK Parti bu tuzağa düşmedi...‘Milliyetçi Cephe’ kâbusu yaşamayacaktır.

Şehit cenazesi siyaseti, yapanları boğar

Şehit cenazelerinin siyaset malzemesi yapılmamasını isteyen AK Parti’nin yeni ismi Ertuğrul Günay’a göre CHP-MHP ittifakı gibi projelere cevabı seçmen verecek: “Türkiye yeni bir Milliyetçi Cephe kabûsu yaşamaz. Seçmen gereğini yapar.”

Ankara haftalardır terörle, sınır ötesi operasyonun yapılıp yapılmayacağı sorusu ve şehit cenazeleri ile yatıp kalkıyor. Cenazelerde başlayan protestolar siyasette adeta akıl tutulmasına sebep oldu. Siyasetin üslubu sertleşti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘önce içerideki terörün bitirilmesi’ çıkışından sonra yapılan terör zirvesine rağmen tansiyon düşmedi. Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’nin iktidarı suçlayan tavırları, terörle mücadelenin önündeki tek engel olarak Başbakan’ı göstermeleri hafızalara kazındı. Sol siyaset geleneğinden AK Parti kadrolarına giren Ertuğrul Günay, 12 Haziran’daki terör zirvesinin sonucunun ‘devlet cevabı’ olduğunu hatırlatıyor: “Cenazelerde haksızlık yapılıyordu. Hükümet ile, TSK arasında eşgüdüm eksikliği varmış gibi bir hava oluşturuldu. Zirve açıklaması kaygıları giderdi.” CHP’nin kutuplaştırma siyasetine MHP’nin de katılmış olmasını endişe verici buluyor. Seçim sürecinin engellenemeyeceğine, halkın kararıyla Türkiye’nin rahatlayacağına inanıyor.

-Türkiye Kuzey Irak’a sınır ötesi operasyon yapmalı mı? Bu bir ihtiyaç mı şu anda?

Sınır ötesi operasyon, çok kapsamlı, önemli bir devlet kararıdır. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri ihtiyaç çerçevesinde bir talep oluşturacak, hükümet talebi benimseyecek, Meclis’e götürecek ve parlamento karar alacak. Bu mekanizmaların birlikte oluşturduğu karar bir devlet kararıdır. Böyle önemli bir kararla ilgili her siyasetçinin tekil olarak görüş açıklamasını ve bunu günübirlik siyaset tartışmasının malzemesi yapmasını doğru bulmam. Eğer böyle bir ihtiyaç varsa, TSK yazılı bir talep oluşturur, hükümete götürür, hükümet siyasi bakışı ve kararı çerçevesinde Meclis’ten operasyon konusunda karar çıkarır. TSK’dan hükümetin önüne götürülmüş (bütün gerekçeleriyle kapsamlı) yazılı bir talep olmadığına göre şu an için bu aciliyet taşımıyor demektir.

-Ancak bu arada terör tırmanıyor…

Maalesef terör tırmanıyor, çocuklarımız, erlerimiz, subay-astsubaylarımız ölüyor. Yüreğimiz yanıyor. Ama olaylar önemli ve ağırlıklı ölçüde Türkiye içinde; Tunceli’de, Bingöl’de, Şırnak’ta yaşanıyor. Sınır ötesi operasyonu her zaman çok ciddi biçimde değerlendirmede tutarken, galiba içeride almamız gereken önlemleri de artırmamız gerekiyor. İçeride TSK’nın çok ciddi bir mücadele götürdüğünü yıllardan beri hepimiz biliyoruz. Ama zaman zaman rutine teslim olunduğunda, tam anlamıyla su uyur düşman uyamaz sözüne uygun bir biçimde, ağır bedeller ödüyoruz.

-Rutine teslim olmaktan kastınız nedir?

Teyakkuzu, özeni, dikkati elden bırakmayı kastediyorum. Sonuçları çok ağır oluyor çünkü. Bu yüzden içeride güvenlik önlemlerini yüksek düzeyde tutmalı ve sonuç alıcı hale getirmeliyiz. Buna rağmen önleyemiyorsak, devletin sınır ötesi operasyon kararı vermesi gündeme gelebilir.

TSK’NIN YAZILI YETKİSİ VAR

-PKK siyaseten ve fiziken Kuzey Irak’ı kullanıp oradan besleniyor. Bu sorun nasıl bertaraf edilecek peki?

İçerde her türlü önlemi alırız. Buna rağmen hâlâ dışarıdan terörün kışkırtıldığı, takviye edildiği, lojistik destek verildiği konusunda istihbaratımız bizi bilgilendirmeye devam ederse, askerî harekât dâhil olmak üzere başka bir dolu önlem var; gereken yapılır. Sınır önlemleri, ekonomik önlemler var. Şundan herkes emin olsun, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta yapılacak bir askerî harekâtla ilgili hiçbir güç eksikliği yoktur. Rahatlıkla başarabilir. Ama ortaya çıkacak siyasî, ekonomik, toplumsal yansımalarını uzun vadede hesap etmek zorundadır. Başka bir ülkenin topraklarına bir operasyon biçiminde derinliğine girmeden, eğer biz bu sorunu bir çözüm eşiğine getirebilirsek bu birinci yoldur, tercih edilendir. Ayrıca biliyoruz ki, sıcak takip her an yapılabiliyor. Yani Irak sınırı engebeli, netameli bir sınır. İhtiyaç çerçevesinde; o bölgeden Türkiye’ye terörist geçtiğinin, teröristlerin sınırda yuvarlandığının tespiti halinde, her zaman sıcak takip ve operasyon yapılabilir. Bu konuda da hükümetin bundan aylar önce TSK’ya her alanda verilmiş çok geniş bir yazılı yetkisi var.

-Yetki sıkıntısı yok diyorsunuz?

Yazılı yetkisi var diyorum, altını çizerek.

-Kuzey Irak ve PKK’nın iç siyaset malzemesi haline gelmesine, şehit cenazeleri kullanılıyor tartışmalarına ne diyorsunuz?

Önce çocukları ölen ailelere sonsuz sabır diliyorum. Çok zor bir durum. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Tabii bu insanlar muhatap olarak karşılarında önce hükümeti; hatta güvenlik güçlerini görürler. Halkın gördüğü siyasi muhatap iktidar olduğu için eleştiriler hükümete yöneliyor. Demokratik rejim içinde bu doğaldır. Hükümet bunları anlayışla karşılamalı, onları ikna etmeli. Siyasetin hiçbir tarafının, özellikle iktidarın şehit aileleriyle hiçbir gerginliği olamaz. Fakat son zamanlarda hepimiz görüyoruz ki, bazı siyasi partiler halk katında kendi politikalarıyla (ekonomik, demokratik) bir derinlik, genişleme, etkinlik kazanamıyor. Terör en can alıcı sorun şu anda. Hepimiz şikâyetçiyiz. Canımız yanıyor, şehitlerimiz geliyor. Buradan yürümeyi, hükümete karşı husumeti, kışkırtmayı bir siyasi rant aracı olarak görüyorlar. Herkes çıplak gözle görüyor. Kanıt göstermeye, bilgi, belge sunmaya gerek yok. İzmir, Manisa, Ankara, Tokat’tan, Türkiye’nin her yerinden gözüküyor. Şehit cenazeleri üstünden istismar yapılıyor.

-Niye bugün yapılıyor istismar?

Bu yeni de değil. 1999 seçiminde de cenaze istismarı üstünden yükselmiş bir siyasal akım var. Türkiye’yi 1999-2002 arasında yöneten koalisyona da bakın. Hatta bir iki akım var. Ne yazık ki bunların Türkiye’yi yönetecek çapları olmadığı da görüldü. Şimdi de benzer yoldan yürümeye çalışıyorlar. Çok vahim, kabul edilmez bir yaklaşım. Güvenlik zirvesinde, devletin tepesinde asker ve sivil kanatta tam bir uyum, eşgüdüm içinde olunduğu yetkililer tarafından açıklanmışken, iki muhalefet liderinin yaptığı açıklama ürkütücü.

-Neden?

CHP Genel Başkanı neredeyse terörün kaynağı ve önlenememesinin birinci sebebi olarak hükümeti ve başbakanı göstermeye çalışıyor. Benzer söylemi MHP Genel Başkanı kullanıyor. Bu, iç siyaset hesapları yüzünden Türkiye’ye kıymaktır. Türkiye’ye acımayan bir siyaset anlayışının görüntüleri, göstergeleridir. Şiddetle kınıyorum bunu. Böyle bir siyaset üslubu olmaz. Ölen çocuklarımız üstünden, onların acıları üzerinden, bu acıları kışkırtarak iktidarı köşeye sıkıştırma anlayışı aklı başında hiçbir Türkiye vatandaşının kabul edemeyeceği bir anlayıştır. Hükümet ile Genelkurmay arasında 3 saatlik toplantıdan sonra tam bir eşgüdüm içinde terörü sona erdirmek istiyoruz, hukuk devleti çerçevesinde her türlü tedbiri alacağız, her şeyin üzerine birlikte gidiyoruz denilmişken yapılıyor. İki muhalefet liderinin sokağa fırlamaları, inanılmaz bir iç siyaset acımasızlığı içinde Türkiye’ye kıyma çabasıdır. Türk halkı bunu görüyor, değerlendirecek.

-Amaçları ne peki?

Türkiye’nin önüne koydukları gelişme projeleriyle bir etkinlik kazanamıyor, oylarını artıramıyorlar. İstismara sapmaya çalışıyorlar. Önce Nisan-Mayıs aylarında rejim ve cumhuriyet tehlikesi var, cumhuriyete karşı kalkışma var, iktidar devletin değerlerini benimsemiyor istismarı vardı. Mitingler yapıldı, doğru olmadığı görüldü. Yurttaşlarımızın, iktidarın rejimle sorunu olmadığından en küçük bir kuşkusu yok. Bu yürümedi. Sadece iki küçük partinin birleştirilmesi siyasi sonucunu ortaya çıkardı o kadar. Cumhuriyet-laiklik tartışmalarının iktidarın itibar ve oyunu azaltmadığı görülünce şimdi daha can alıcı bir konu kaşınıyor.

-Ne yapılıyor?

Hükümetin terörle yeterince mücadele etmediği, Türkiye’nin çıkarlarını koruyup kollamadığı gibi, acımasız bir siyaset üslubu ile toplumun acıları kaşınıyor ve acılar üstünden oy avcılığı yapılmaya çalışılıyor. Başbakan ‘Bir şehidimizin bir damla kanına, 550 milletvekilini değişmeyiz’ dedi. Çok doğru, şehit kanı, acısı istismar edilemez.

-Türkiye’de siyaset dışı aktörlerin rol çalma hastalığı mı başladı tekrar?

Hastalığı başlatmaya, kışkırtmaya çalışanlar var. Siyasetin araçları siyasi partiler, parlamento, seçmenlerdir. Siyasete devletin başka kurumlarını; ordusunu, yargısını katmaya çalışmak, tarafmış gibi göstermek güçsüz siyaset adamlarının çapsızlıklarının sonucudur. Demokrasi için çok tehlikelidir. O kurumları ve devleti yıpratır. Bu devlete çok büyük kötülük yapmaktır. TBMM gibi, ordu ve yargı da devletin temel kurumlarıdır. Parlamentoda 5 sandalye fazla çıkarabilmek veya iktidar nimetinin kenarından tutabilmek için orduyu, yargıyı siyasetin parçası haline getirmeye çalışırsanız sadece muhatabınız siyasi partiye değil, devlete ve topluma da çok büyük zarar verirsiniz. Geçmişte yaşandı. Orduyu siyasete katmaya çalışan mantığın elinde koca Osmanlı çöktü.

-Sınır ötesi harekatla seçimleri erteletme gibi senaryoları duyuyoruz. Gerçekçi mi, kaynağı ne bunun?

İki yıl önce bir gazeteye Türkiye’de ana muhalefet kadrosunun (CHP) halktan hiçbir zaman yeterince güç ve destek bulamadığını, o yüzden sandıktan iktidar çıkaramayacaklarını görerek parlamento aritmetiğinin karışması ile bir ara dönem iktidarı üretmeye çalıştıklarını, başka hayalleri kalmadığını yazmıştım.

-Bu hayaller sürüyor mu yani?

Öyle gözüküyor. Parlamentonun tıkanması, cumhurbaşkanı seçtirilmemesi, ana muhalefet başkanının çatışma çıkar diye yargıyı tehdit etmesi o mantığın göstergesi. Kaygılandıklarım ilerleyerek sahneleniyor. Ama bir şeye güveniyorum, Türkiye seçim yoluna girdi. Demokratik çözüme ilerliyoruz. Bu tıkanmışlık, sandıktan çıkan sonuçla aydınlığa dönüşecek. Kırk günün altına indi. Seçime yönelmiş Türkiye’nin önünü kesmek mümkün değildir. Bu senaryolar tutmayacak; inançla, imanla söylüyorum. Karanlık oyunlar bozulacak.

-Türkiye kutuplaşmadan nasıl kurtulacak?

Türkiye’yi kutuplaşmaya sürüklemek için geçen Nisan-Mayıs’ta çok yoğun çabalar yaşandı. Ankara mitinginden başlayarak yaşadıklarımızı herkes hatırlıyor. Fakat iktidar partisi çok akıllı bir yaklaşım ve yöntemle toplumu germekten kaçındı. Karşı mitingler zinciri düzenlemedi. Seçim kararından beri de, halkın oyuna önem verdiğini, güvendiğini, başka bir mekanizmanın devreye girmesinin doğru olmadığını söyledi. Toplumun ortalamasını kucaklayacak parti söylemi ve sözcüleri oluşsun diye adımlar attı. AK Parti şu anda Türkiye’de bir kutbu temsil etmiyor. Ancak öbür tarafta (CHP) kutuplaştırma çabası sürüyor. Cumhuriyet üstünden gerdirme tutmadı, şimdi milliyetçilik üstünden kutuplaştırma çabası sürüyor. Ama AK Parti bu tuzağa düşmedi.

-Seçim sonrası senaryonuz ne?

Seçime giderken yurttaşlarımız şunu değerlendirecek. Önümüzde iki ihtimal var. Ya AK Parti yine tek başına iktidar olacak. Ya da bu manipülasyonlar, kargaşa çıkartma istekleri, cenaze istismarları sonucunda bir CHP-MHP koalisyonu oluşturulmaya çalışılacak. Türkiye’nin önünde iki çıkış var. Sandıktan iki sonuçtan biri çıkacak. Ben büyük bir inançla AK Parti’nin tek başına iktidar çıkaracağına inanıyorum.

-Neden?

Çünkü CHP-MHP koalisyonunu bu partilerin geçmişine: önceki koalisyonların Türkiye’yi getirdiği yere bakarak halkımız reddedecektir. Bu ihtimali halkımız sandığa gömecektir. Türkiye CHP’nin başını çektiği, MHP’nin de geçen sefer ki gibi koltuk değneği olduğu yeni bir ‘Milliyetçi Cephe’ kâbusu yaşamayacaktır. 1991-2002 arasında koalisyonlarla iflasın eşiğine gelmişti. 3 Kasım bu partileri tasfiye etti. Çünkü inanılmaz bir derebeylik mantığı içinde devlet, bakanlıklar, üretimi, kaynakları bölüşülmüştü 2007’de sağlıkla yürüyen bir ekonomi, gelişen demokrasi; dünyada ve Ortadoğu’da dikkate alınan saygınlığı giderek artan bir ülke var. Bu mu devam edecek, kâbusa geri mi döneceğiz? Kâbusa geri dönmeyeceğiz.

-CHP-MHP ittifakı yeni bir siyaset mühendisliği deniyor, öyle mi?

Her iki partinin de çaresizlik içinde sürüklendiği bir nokta bence. Ne CHP ne MHP’nin birbiriyle yapacağı bir şey yok. DSP-MHP-ANAP koalisyonu ne yaptı ki, CHP-MHP koalisyonu ne yapacak? Galiba bu soru halkın kararını etkileyecek temel faktör olacak.

-Bayrak mitingleri, sağ ve solda birleşme projeleri, cenaze protestoları. Bir yazarın tabiriyle Türkiye siyaset mühendisliği yaşarken, terör mühendisliğinin içine mi düştü?

Umarım bu kadar kanlı bir oyunla karşı karşıya değilizdir.

aksiyon (Fatih Uğur)



Bu haber 181 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,196 µs