iyibilgi" /> iyibilgi"/>

En Sıcak Konular

Bir dehşet senaryosu daha: Darbe olursa ne olur?

18 Haziran 2007 21:04 tsi
Bir dehşet senaryosu daha: Darbe olursa ne olur? ABD'de bir düşünce kuruluşunda gündeme gelen dehşet senaryosu Türkiye'yi sarsmaya devam ediyor. Ancak o toplantıda konuşulan tek dehşet senaryosu değil. Ahmet Altan'ın da bir senaryosu var: Darbe olursa ne olur? iyibilgi

Ahmet Altan-Fransız Le Monde gazetesi:

Türkiye İç Patlamanın Eşiğinde Duruyor       

Türkiye bir darbe yaşarsa, dünya daha önce görülmemiş bir olaya tanık olur: Türkiye, Rusya ve İran ile bir ortaklık yoluna girişir. Bu iki ülke kendisine silah, enerji ve mali destek sağlar. Rusya ve İran’ın doğal gazı, petrolü ve nükleer enerjisi Türkiye’nin kısa bir süreliğine de olsa su yüzünde kalmasını sağlar. Rusya, Türkiye ve İran’dan oluşan böyle bir blok, genel dengeyi sarsacaktır. Orta Doğu’nun kontrolünü tamamen eline geçirecek, Avrupa’yı küçük kıtanın sınırları içerisinde hapsedecektir. Eksenine Kafkasya, Afganistan ve Pakistan’ı da çekecek, Müslüman dünyasıyla sıkı ilişkiler kuracak, hatta Çin’e bir ortaklık teklif edecek konuma bile gelecektir.

Türkiye bir son büyük hesaplaşmaya doğru ilerliyor. Bu durum, korkulduğu gibi, bir ırk veya din çatışmasından kaynaklanmıyor. Zira ülkeyi ikiye ayıran daha temel ve daha tehlikeli bir kırılma noktası bulunuyor. Bugün bir yanda, evlere girerken ayakkabılarını çıkaran insanlar, başını örten kadınlar, kızlar aşırı baskıcı kurallara maruz kalırken kahveye gidebilen gençler, çıplak ampulle evlerini aydınlatanlar, popüler ve arabesk arasında bir müzik türünden hoşlananlar, belki hayatlarında bir kitap bile okumamış, hiç dans etmemiş, tiyatroya gitmemiş, eşlerini lokantaya hiç götürmemiş erkekler, eğitim seviyesi düşük, yoğun dini duyguları olan insanlardan oluşan geniş bir kesim bulunuyor. Öte yanda, İstanbul’un prestijli Robert Kolejinde okumuş genç erkek ve kızlardan –zira lisenin bir kızlar bölümü de bulunuyor– düğünlerde veya gecelerde dans eden, sinemaya giden, “bazen” kitap okuyan, oldukça iyi bir eğitim seviyesine sahip, müzik zevki pop müzikten klasik müziğe uzanan, zevkle döşenmiş evlerde yaşayan ve başını örtmeyen kadınlardan oluşan bir kesim bulunuyor. Belki bu insanlar kızlarının bir erkekle ilişki kurmasına izin vermiyorlar, ancak başlarına gelince buna katlanıyorlar. Allah’a inanıyor, ancak nadiren ibadet ediyorlar, kadınlı erkekli gecelerde içkilerini içiyor, basını takip ediyor, talk şovları izliyor ve az çok Batı normlarına göre bir yaşam sürdürüyorlar.

Bu iki grubun yaşam tarzları hiçbir şekilde benzeşmiyor. Batı’da kilise müziği, dini ikonografiler, kutsal hikayelerin televizyonlarda da işlenmesiyle bütün kesimlerin paylaşacağı bir hassasiyetin oluştuğu gibi Türkiye’deki iki grubun birleşmesini sağlayacak hiçbir kültürel ortak payda bulunmuyor. Varlıkları, zevkleri ve inançları tamamen ayrı. Hatta birbirine zıt. İlk grup, Cumhuriyet yıllarında hor görüldü ve gözden düştü. Şimdi sayısal anlamda üstün olan bu grup siyasi anlamda örgütlendi ve artık bütün seçimleri kazanmalarını sağlayan bir siyasi güce sahip. Ancak bu grup idareye, yalnız bazı Batı kriterlerini kabullenerek ulaşabilir, bu nedenle de demokratik ilkeleri benimsemeye ve Batı ile ilişkilerini düzeltmeye çalışıyor. Azınlıkta olan ikinci grubun, Batı’nın siyasi kurallarına uyduğu takdirde bir daha idareye geçemeyeceğinin bilincinde olduğundan, Batının demokratik ilkelerine karşıtlığı yavaş yavaş artıyor.Bu kültürel çöküşte ordu büyük rol oynuyor. Ordu, kendine karşı olan ikinci grupla işbirliği yapan birinci grubun çocuklarından oluşuyor. Bir anlamda ordu kendi kökenine ihanet ediyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimi her iki kesimin de niyetini gün yüzüne taşıdı ve aralarındaki anlaşmazlığın ne denli ciddi olduğunu gösterdi. Ordunun desteklediği ikinci grup artık seçim istemiyor. Ve her geçen gün bir darbe ihtimaline dair söylentiler artıyor. Yeniden cuntadan söz ediliyor. Ancak bir darbe halinde durum ne olur?

Hayat tarzı Batı’ya yaklaşan grup, ordunun da desteğiyle yönetime geçer, ancak Batı’nın desteğini kaybeder. Avrupa bir darbeye karşı olduğunu kesin bir dille ifade edecektir. Aslında ABD, Kuzey Irak’ta ve Orta Doğu’nun tamamında yürüttüğü politikasına destek karşılığında bir darbeyi kabul edebilirdi. Ancak, Irak’a “demokrasiyi” getirmek için ülkeyi işgal eden bir gücün, dünyaya ve kendi halkına Türkiye’de bir darbeyi desteklediğini açıklaması zor olacaktır. Dolayısıyla ister istemez bir darbeye karşı çıkması gerekir. O halde Batı’dan hem mali destek, hem de ordusu için silah alan bir ülke Batı ile ilişkisini kesmesi gerektiğinde ne yapar?

Türkiye bir darbe yaşarsa, dünya daha önce görülmemiş bir olaya tanık olur: Türkiye, Rusya ve İran ile bir ortaklık yoluna girişir. Bu iki ülke kendisine silah, enerji ve mali destek sağlar. Rusya ve İran’ın doğal gazı, petrolü ve nükleer enerjisi Türkiye’nin kısa bir süreliğine de olsa su yüzünde kalmasını sağlar.

Rusya, Türkiye ve İran’dan oluşan böyle bir blok, genel dengeyi sarsacaktır. Orta Doğu’nun kontrolünü tamamen eline geçirecek, Avrupa’yı küçük kıtanın sınırları içerisinde hapsedecektir. Eksenine Kafkasya, Afganistan ve Pakistan’ı da çekecek, Müslüman dünyasıyla sıkı ilişkiler kuracak, hatta Çin’e bir ortaklık teklif edecek konuma bile gelecektir.

Bu yeni blok, askeri, mali ve enerji bakımından ciddi bir güce sahip olur. Böylece Türkiye’deki çatlak dünyayı genel bir kırılmaya taşır. Bir üçüncü dünya savaşı çıkacak olsa, sanırım bu çatlaktan başlar.

Bu senaryoyu Türkiye’de birbiriyle çatışan iki cephenin de incelemesini dilerim. Ayrıca imparatorluk mirası hem olağanüstü hem de etkili olan bu ülkeye karşı küstah davranan ve onu birliğinden dışlayan Avrupa’nın incelemesini isterim. Ve Türkiye politikasında ikili oynayarak zeki olduğunu sanan ABD’nin de.

Türkiye’de ufukta beliren kanlı çatışmanın bütün dünyayı ateşe vermesi sandığınızdan daha da yakın bir ihtimaldir. Birinci Dünya Savaşı’nın iki el silah atışıyla başladığı unutulmamalıdır.

(Fransa’da yayınlanan Le Monde gazetesi - 13 Haziran 2007)
Dünya Gündemi Gazetesi



Bu haber 8,103 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    3,059 µs